bugün

içinde sevgi olan.
misal;
çevizli, kestaneli vb.
kimi zaman malın önde gideni gibi davranmasına rağmen sevmeye devam ettiğiniz kişidir. *
insanı sinir krizlerine sokabilen dünyalar tatlısı yaratık. paranoya sebebi. insanı deli eder, ne yapacağına karar vermesini engeller. anlatılmaz yaşanır. ama yaşamamak en güzelidir, yalnız takılmak gerekir. ne diyorum ben lan.
kişiyi bir anda dünyanın en mutlu ya da dünyanın en mutsuz insanı yapabilme kabiliyetine sahip olan insan.
eksikliği her daim hissedilen kişi. hayatta sahip olunacak herhangi bir şeyin yerini dolduramayacağı.
sevgisi hiç de bol olan biri değildi
ondandır kendisine kolay kolay yakıştıramazdı sevgililiği.

sevgili...
hep büyütmüştü aklında da kalbinde de dilinde de bu kelimeyi
aklındaki ağırdı, düşünmeye başladığında diğer bütün düşünceleri bastırırdı,
kalbindeki deliydi,
öyle bir çarptırırdı ki kalbini, tek gerçek odur zannettirirdi yaşamdaki,
dilindeki baskındı,
çünkü bir bakıma kalbindekiyle zihnindekinin ortaklığıydı,
birleşip asıl sahibine doğru çıkışlarıydı.

birine sevgilim dedi aklıyla ama hissedemedi kalbinde
bu nedenle de hiç söyleyemedi diliyle
birine kalbiyle dedi zannetti ama nedense hiç kelimeye dökemedi
daha sonra farketti kalbinin kolayca kanabildiğini ama dilinin emin olmayı beklediğini,
birine sevgilim dedi sonunda
sevgilim
sevgisi olanım
sevgimi içine alanım
sevgisini içime sunanım
sevgilim
zihnime kalbime dilime sevdirebildiğim.
güldürendir.
her dönemde görevi değişen ve size özel davranan kimselerdir.bu kimselerin orta okuldaki görevi arkadaşlar arasında erkeğe çapkın,kıza da sahipli sıfatı kazandırmak;lisedeki görevi duygusal uçurumlarda gezindirmek;üniversitedeki görevi cinsel ihtiyaç karşılamak;hayatın geri kalan kısımda da eşliğe terfi edip dünyayı önce cennet sonra cehennem kılmaktır.
(bkz: %50)
kediye kaplan cesareti verendir.
garip bi sey. gercekten cok garip, istisnasiz hepsi.
odanın içinde boş boş tur atarken, gözlerden kahveye akan damlaları sayarım. sayılamayacak kadar çoğalmış olduğunda bulanık, buğulu gözlerle onu ararım satırlarda. yazmaya koyulurum yine onu bulacakmışcasına. uzak düşer, yorgundur ellerim her zamankinden fazla. ama yine bir heves ona koyulurum. sonra bulur gibi olduğumda sevinç kaplar içimi. o'na ulaştım sanarım.

o'nu bi' kere yakından sevebilmek için nelerimi vermezdim diyip satırlara odaklanıyorum yine. sonra ders çalışmam gerekiyor. belki biraz da işime odaklanmam.. ama ben telefona bakıyorum bir yandan. telefon çalsa da o'nun o muhteşem sesini duysam, dünyamı unutsam yine. sarılsam sesiyle o'na. sonra sevgilim diyebilsem o'na. sevgimle ısıtıp, sevgisiyle ısınmak; hiç görmeden hep görüyormuşcasına sevişmek, sokaklara fırlayıp sarhoş olmak akabinde. bağıra anıra şarkılarla insanların dikkatini çekmek o karayollarında yürürken... yanında gezdirdiğin arkadaşların senden daha sarhoşken içini tamamıyla açıp dökülebilmek oracıkta.. sevgiyle uzamış saçlarımı savura uçuştura yürümek fütursuzca, yine süper bir duygu. telefondan sokaklara nasıl döküldüğümü de anlatamam ben. anlatabileceğim bir şey yaşamıyorum ki şu an, yine tüm olumsuzluklar tepemdeyken muhteşemliği yaşamaya odaklanmak da bendedir şu sıra. sevgimi yaşıyorum, kokusunu duymak tek kaygım.

şarkılar dinlerim neşeli şakraklı.. çünkü o'nu o bunalımlı şarkılarla karartmayacak kadar çok severim, sevdiğimi de kalbimde saklarım. işte sevgili budur!
gözlerin gözlerime değdiği an, felaketim olur sürüklenirim. kopar yüreğimden parçalar, kanar ruhum. aşkmış, sevgiymiş bilemedim. haklısın galiba kıymet bilemedim. arıyor ellerim seni, soruyor bedenim. nerede beni ısıtan sevgi? hayal miydi bilmem, bir gün yine ısıttın ve gittin bedenimi...
haykırıyorum sevgimi ama kime, neye, nerede !!
bekliyorum seni, bekliyorum gelmeni
gel ne olur, dön ne olur ey sevgili...
Ne kadar günümüz değerlerinde basit bir kavrama indirilmiş olsada hala bir yerlerde birileri için gerçekten çok büyük değere sahip kimsedir sevgili.

Doğru yerde, doğru zamanda, doğru kişiyle karşılaşmaktır.

Hayatınızda bir başladıysa öylece son bulacak, duygularınızla mantığınızın harmanlanması sonucunda verdiğiniz kararın sizi mutlulağa eriştirdiği kişidir sevgili.

Sevgili gülerken saf ve temiz gülücükler atmanızdır.

Yalansız, bütün benliğinizle gülmeniz...

Ağlarken elinizi tutan sizinle deli gibi ağlayan, yeri geldiğinde dizginleyendir.

Var olması gereken, değerini bilirseniz Allah'ın size gönderdiği bir melektir.

Kaprisi, nazı olmalıdır.

dozunda oldukça sevilir.

Zaten sevgili canınızı yakacak kaprisi yapmaz.

Üzülmenizi istemez.

insanız bazı şeyleri düşünemediğimiz, unuttuğumuz zamanlar olabilir.

Bunu bilen, anlayışlı ve saygılıdır sevgili.

Annem öldüğünde "Annen olurum senin" diyecek kadar sevgisini paylaşmaya hazırdır.

Sevgi, sevgili budur..

Doğru yerde, doğru insanı bulduğum için...

Ben bu yazıyı, ona layık olmasa da yazdım...

Daha nice 11 yıllara...
elinizden tutan, sizi hayata bağlayan, ve sonrasında sizi dibe geri bırakandır.
bazıları ölümünüz, bazıları hayatınızdır. doğrusunu bulmak sanstır.
gece yarısı çocuk gibi rüyalarından bazenden gerçeklerden korktuğunda sarılırsın yanında değilse bile arayıp uyandırsın sevgiliyi gece yarısı artık aklına ne gelirse masal, film, okulda ki sınavlar anlatır rahatlatmak için hem de hiç sıkılmaz bunu yaparken.
benim bir sevgilim var henuz tanışmadığım.

(bkz: çakıl taşları)
bazıları için çok yüksek bir mertebe, bazıları için haftada bir değişebilecek sinema arkadaşıdır.
Kolları sardığında sanki tüm kötülükler size yaklaşamaz hissi veren, dünyada ailenizden sonra hayatı yaşayabileceğinize inandığınız, ne yaparsanız yapın onsuz tadı olmayan gece başınızı yastığa koyunca yaşadığınız en güzel anları düşündüren endemik insandır.
biraz etine dolgun olanı daha makbul olur bunun. sıkıştır, mıncıkla, ısır oh be.
şu anda sarılsam yeter.
sadece sarılsam.
ağlasam onun gözlerine bakamadan, utanarak.
silip gözyaşlarımı gözlerinin içine bakıp onu sevdiğimi söylesem.
uyuyakalsam sonra da göğsünde.
gülerek uyansam.
günaydın canım.

ben bu yazıyı sana yazdım.

günaydın...
huzur...
hep daha çok sevsin istersiniz sizi doyumsuz gelir doyamazsınız bir türlü sizi sevmesine. özlemdir bitmek tükenmek bilmeyen. huzurdur düşlerinizde sizi rahatlatan kalbinizin sıkışmasına iyi gelen. içinize çektiğiniz nefestir. yutkunamadığınız lokma. her şeydir.
yeterince açıklığıyla birlikte güzel bir yazı cezmi ersöz'den
aşk da yarın yoktur sevgili;

Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.Gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur.Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. insan bir başka ışığa teslim olur...

Aşkta yarın yoktur sevgili.Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.

Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de...Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da.Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...

Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...

Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim.Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...

Aşk çok eski bir şeydir sevgili.Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

insan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. insan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...

işte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...

Birazdan sabah olacak...
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...
Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış. Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

Hadi,oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili...

(bkz: Cezmi ERSÖZ)