bugün

2005 yapımı bir cem başeskioğlu filmidir. başrollerini, ışık yenersu, ışın karaca, zeynep eronat, begüm birgören, fikret kuşkan, ahmet mümtaz taylan, okan yalabık, haldun boysan ve hasan yalnızoğlu paylaşmıştır.
yirmibesinci uluslararasi istanbul film festivali kapsamında
11 nisan salı, 16.00 (beyoğlu sineması)
13 nisan perşembe 19.00 (fransız kültür merkezi)
gösterilecek olan film.
(bkz: ışık yenersu)
(bkz: yıldız kenter)
birbirinden ayrı, fakat bir olay neticesinde birbiriyle çarpışan hayatların ve bu hayatlara ait geçmillerin yüzleştiği gayet keyifli bir filmdir.

ışık yenersu nun kilisede tanrı ya yalvardığı sahnedeki replikleri harikadır.

--spoiler--

yıllardır senden her gün binlerce şey isteyenlerin aksine tek bir şey istiyorum.

--spoiler--
(bkz: evrim solmaz)
daha yeni televizyonda vermeleri nedeniyle izlediğim ve daha önce izlemediğim için utandığım mükemmel bir film.
"neden insanlar bu filmi bilmiyor? ben deli miyim? neden bu filme aşık oldum? fikret kuşkan neden oynadığı her filmde harikalar yaratıyor?" gibi soruların beyinde uçuşmasına sebep olan, içten film.

eleştirel not *: biraz daha derli toplu bir hikaye olsaymış, sanki daha mı iyi olurmuş bilemedim.
paramparca hayatlardan derli toplu hikayeler çıkartmak çok zordur. ancak filimdeki insanların hayat karşısında kaybetmiş olma durumu tamamen derli topludur. (bkz: Dönersen ıslık çal)'dan bu yana izlediğim en sağlam türk filimidir. o filmde de (bkz: fikret kuşkan)oynamaktaydı. kendisini sevmesem de saygı duyma zorunluluğum vardır tıpkı (bkz: yıldız kenter) gibi.
-(...)sadece o mu öldü sanıyorsun, hepimiz öldük ve kendimizi hayata gömdük...

bugune kadar en çok güldügüm film. filme girmeden once ''pek iyi bir film degil galiba'' şeklinde düşündügüm için yüzümü kara çıkaran film. gerek oyuncularıyla olsun -özellikle yıldız kenter ve fikret kuşkan- gerek türk sinemasının pek çok klişesinin çok özgün ve abartısız bir biçimde işlenişiyle olsun, gerek diyalogları replikleriyle olsun haddime düşmese de 4 üzerinden 3,99 verdigim filmdir. ( eksik puanlar ise asuman krause'nin filmde yer alması ve --spoiler : *ndandır.)

film ister istemez babam ve oglum ile karşılaştırma istegi uyandırıyor *. fikret kuşkan'ın her iki filmde rol alması, her iki filmin de hem dramatik ögeler hem de güldürü ögeleri taşıyor olması bunun nedeni olsa gerek. babam ve oglum çok konuşuldu, çok begenildi evet iyi bir filmdi. ama bu film beni aglatmadı (aglatmak zorunda degildi elbet) güldürmedi de. çünkü bazı oyunculuklar abartılıydı. bazı sahnelerin izleyiciyi etkilemek için seçildigi çok aşikardı. babam ve oglum'un çok izlenmesinin nedenini reklamının iyi yapılmasına baglayıp, buradan da aslında sen ne dilersen de iyi tanıtılsaydı onun kadar başarılı olurdu demeye niyetim yok. çünkü babam ve oglum kulaktan kulaga ''çok iyiydi'' söylentileri ve cagan ırmak isminin etkisiyle izlendi, bu inkar edilemez; yani hayal kırıklıgı yaratmadı. ama gördük ki artık çok nadir olarak iyi türk filmi çekilmiyor. köşede bucakta yonetmenin sözüyle, avcılar'da kartal'da kalmış çok iyi filmlerimiz var.
bir filmde üzmek, güldürmekten daha kolaydır. insanı güldürmek gerçekten zordur. güldürmeye çalıştıgını belli ettikçe dalga geçilir sadece. babam ve oglum'un kötü yanı bu idi. güldürmek istedigi yerde güldürmeye çalıştıgı çok belliydi. ama sen ne dilersen replikleriyle, fazla olmasına ragmen kulak tırmalamayan küfürleriyle, musa'si ile zÜlfikar'i ile izleyiciyi gebertene kadar güldürdü. bence en büyük artıyı burada alıyor film.
filmin yonetmeni ve senaristi cem başeskioglu filmin babam ve oglum kadar adının duyulmamasının nedenini genç bir isim oluşuna, king kong, organize işler ve babam ve oglum ile aynı zamanda gosterime girmesine baglıyor, onu da ekleyelim.
yonetmenin söyledigine göre bir eleştirmen, bu filmi yerin dibine sokmuş, o da babam ve oglum ile karşılaştırmış. filmin planlamasında eksiklikler oldugundan dem vurmuş. yonetmen buna '' oyuncular kendi dünyaları o kadar büyük ki, onların başlarını kaldırıp plana bakacak halleri yok'' diyor ve iyi de ediyor.
fikret kuşkan'ın büyük bir oyuncu olduğunu bir kez daha hatırlattığı,konusu ve oyunculukları( (bkz: zeynep eronat), (bkz: ışık yenersu)) itibari ile gurur duyulması gereken,hem hüznü hem de komediyi çok güzel bir şekilde harmanlayıp bizlere sunan türk filmi.
gerçekten kaliteli ve güzel bir film. belki de az biliniyor olmasının nedeni budur diye düşünmüşümdür ben. ışın karaca ise beni kopartan öğedir helede popo sallama sahnesi.
türk sinemasının kıyıda köşede kalmış ama bir şekilde izleyicisiyle buluşup kendine hayran bıraktıran örneklerinden biri. oyuncu kadrosu, performanslar, * müzik... her şeyiyle takdiri hak ediyor. marika'nın yıllarca deli taklidi yapmış olmasını ve kilisedeki ne idüğü belirsiz ucubeleri filmin nazar boncuğu olarak görmezden geldiğimizde keyifli vakit geçirmemek ve fikret kuşkan'ın musa karakteriyle kahkaha krizlerine girmemek mümkün değil. bir de insan merak ediyor filmi gösterimdeyken sinemada izleyenler o son repliğe ne tepki verdi?
--spoiler--
"bana diyorsun ki sigarayi birak
sen sanir misin ki bu yalnizca sigara
bu, benim terkettigim ailem, anam, babam, kardesim, topraga verdigim kocam, hasta kizim anilarim vre
sen diyorsun ki butun bunlari birak,
inanki birakmayacagim doktor
sen baska bi tedavi bul.."

diye baslayan icten film.
--spoiler--
mutlu ama yalnız geçen bir bayram gününde tesadüfen rastladığım, ilk dakikadan son dakikaya kadar beni hareketsiz bırakan, yalnızlığıma hüznü katan harikulade yapım.
pek fazla insan tarafından bilinmemesi, bir yandan, neden böyle güzel bir film herkes tarafından bilinmiyor.. sorunsalını insanın kafasına düşürürken; bir yandan da, aman varsın bilmesinler.. bu film bana ve benim gibi bir kaç şanslı sinemasevere bahşedilmiş bir hediye olarak kalsın sonuna kadar... cevabı ile insanın kafasına takılan bu sorunsal konusunda iç rahatlatıyor bir nebze de olsa. yine de türk sinemasına son yıllarda kazandırılmış en güzel eserlerden biri oldugunu düşündüğüm filmdir bu. ışın karaca kişisinde sadece yorumculuk açısından değil; oyunculuk açısından da sanatsal bir deha oldugunu farketmemi sağlayan. fikret kuşkan ışık yenersu yıldız kenter vs. gibi oyuncuları ile beni büyüleyen, yer yer güldüren, yer yer ağlatan, ufak tefek fantastik öğeleri irrite ettirmeden; naifçe kullanarak çehrelerimizi tebessüme gark eden; son derece güzel bir cem başeskioğlu filmidir.
şu anda fox tv de yayınlanmakta olan film.
an itibariyle fox tv'de oynuyor. fikret kuşkan çok başarılı gerçekten.
--spoiler--
hayatı boyunca yalnızlığın bütün yüzlerini yaşayan eleni, kızı marika ile birlikte bütün ömrünü geçirdiği istanbul'da bir sabah doktordan aldığı haberle kendini büyük bir sınavın eşiğinde bulur kanserdir ve bir ay ömrü kalmıştır. ölmekten korkmayan eleni'nin tek düşüncesi kendi ölümünden sonra kızı marika'ya ne olacağıdır. marika 40'lı yaşlarda zeka özürlü bir kızdır. eleni çaresizliğini yıllar önce bırakıp gittiği ailesinde arar ancak tüm bu çaresizlik diğerlerinin intikamına dönüşür. eleni tanrı’ya sığınır.
sokakta yaşayan musa abisi zülfikar'a rağmen düştükleri durumdan tanrı'yı sorumlu tutmaktadır. zülfikar'ın uyarılarına rağmen tanrı'nın evlerini soymaya karar verir, yeni hedefi camideki ayakkabı ve kilisedeki mumlardır.

elenin arkasında kiliseye girer ve hayal kırıklığına uğrar; adaklıkta tek bir mum vardır! eleni'nin mumu. musa bir kez daha kadersizliğinde dem vurur tanrıya isyan eder. o tek mumu alıp kiliseden çıkmaya kalkar, ne olursa o anda olur.
--spoiler--
hakkının karşılığını alamayan filmlerden. bu gece bi kez daha anladım bunu.
üç-beş ayda bir açıp tekrar izlenesi şahane film. cem başeskioğlu'nun ellerinden öpmek gerek.