bugün

ergun gürsoy'un teyzesinin oğludur. hayrettin demirbaş'ın 17 penaltı golü yediği efsanevi 28 kasım 1996 gençlerbirliği galatasaray maçında gençlerbirliği'nin hocalığını yapmaktaydı. teyze oğlu ise o sıralar galatasaray futbol şube sorumlusuydu.
boyunun kısa olması sebebiyle televizyon ekranlarının yedek kulübesini gösterdiğinde görünmeyen nadir teknik direktörlerimizdendir. (bkz: ses var görüntü yok)
şu mükemmel hikayesini okumanızı tavsiye ederim.
yıllar önce... gençlerbirliği'nde çalışıyorum... teknik direktörümüz erkan kural'ın yardımcılığını yapıyorum.
devre arası kampı için antalya'ya gittik...çalışmalar sıkı bir şekilde devam ederken beklediğim haber geldi:
"müjde... oğlun oldu..."
bu haber ile de dünyalar benim oldu... bir kız evladından sonra allah bana bir erkek evlat nasip etti.
kampta çok duygusal, çok güzel bir ortam oluştu... tüm futbolcu kardeşlerim, erkan hocam ve yöneticilerimiz ile bu mutluluğu paylaştık...
iyi de çocuğumun adını ne koyacaktım?.. hiç düşünmemiştim bunu...
o ortamda futbolculardan bir teklif geldi:
"hocam, oynayacağımız ilk maçta ilk golü atacak futbolcunun adını çocuğunuza verin..."
ilginçti... hem de çok ilginç... üstelik futbolcularımın hatırını kıracak değildim ya...
metin diyadin ve avni başta olmak üzere futbolcular biraz daha bastırınca sözümü verdim:
"tamam arkadaşlar... golü atacak futbolcuya çocuğumun adını vereceğim..."
kamp boyunca artık bu mevzu konuşulmaya başlandı.
laf aramızda ilk golü olkan'ın atmasını istiyordum... ileri uçta oynayan olkan'ı sevmem bir yana... ismi de çok güzeldi.
nihayet ilk maça çıktık... rakibimiz iskenderunspor idi.
müsabaka uzun süre golsüz gitti... ikinci yarının ortalarına gelindi... ve biz bir penaltı kazandık.
penaltıcımız belliydi... maalesef belliydi... hayruddin...
işe bakın... penaltıyı hayruddin kullanacaktı.
yugoslav olan bu futbolcu topun başına geldi, vurdu... ve top yan direkten döndü...
sevinsen bir türlü, üzülsen bir türlü... düşünün, gol olsa oğlumun adı hayruddin olacak...ama allah'tan olmadı!.. iyi de diğer yandan üç puan kaçtı. müsabaka golsüz tamamlandı...
maç bitiminde hayruddin, yanıma geldi ve espriyi patlattı:
"hocam, penaltıyı bilerek kaçırdım... sizi ve çocuğunuzu düşündüm... hayruddin diye isim mi olur be..."
tabi canım... biz de inandık sanki...
geldik ikinci hafta maçına... erzincanspor ile ankara'da oynayacağız.
bu maç da uzun süre golsüz devam etti. 80. dakikaya gelindi. ümidimiz iyice azalmaya başladı.
o anda teknik direktörümüz erkan kural, yanımda bulunan yedek futbolculara döndü ve gerekli talimatı verdi:
"şırahman ısın..."
aman allah'ım... oyuna şırahman girecekti...
burdurspor'dan transfer edilen ve tam adı şırahman berberoğlu olan bu futbolcu kardeşimiz, hemen ısınmaya başladı. birazdan da oyuna girdi.
içimi bir korku sardı ama... yine de fazla evhamlanmamak gerekirdi... çünkü şırahman orta sahada görev yapan bir oyuncumuzdu. gole dönük değildi. bir sezonda attığı gol sayısı ikiyi geçmezdi.
i̇ki, üç dakika sonra... şırahman topla buluştu... sürdü sürdü... savunma oyuncularını geçti... kaleci ile karşı karşıya kaldı... sonra bir çaktı...
aaaaa... gol...
saha içinde ve yedek kulübesinde bulunan futbolcular bir anda sarmaş dolaş oldu. yoğun baskımız sonucu bir gol atmıştık, üç puana ulaşmıştık.
iyi de beni ve çocuğumu düşünen yoktu!..
soyunma odasına gittik... mutluyduk...
birden... işi gücü yokmuş gibi bizim metin diyadin, bir hatırlatmada bulundu:
"hocam söz verdiniz... çocuğunuzun adı şu andan itibaren şırahman..."
diğer futbolcular da hep bir ağızdan bağırmaya başladı:
"şırahman... şırahman..."
futbolcu arkadaşlar susmak bilmiyordu:
“şırahman... şırahman...”
golü atan şırahman da yanıma geldi:
"hocam çok mutluyum... ne güzel... çocuğunuzun isim babası oldum..."
şırahman'a önce bir baktım... sarıldım... kutladım...
sonra da tüm futbolculara gerekli açıklamayı yaptım:
"arkadaşlar... söz vermiştim ama... kusura bakmayın... sözümden vazgeçiyorum... üç puanı kazandık diye oğlumun adını şırahman koyamam..."
soyunma odası kahkahalara boğuldu... herkes bana hak verdi... şırahman kardeşimizi belki bir burukluk sardı ama... biliyorum ki o da bana hak verdi. hatta "canın sağolsun hocam" dedi.
oğlumun adını arif koydum...
arif halen futbol oynuyor. gençlerbirliği yıldız takımında top koşturuyor. hocası kim mi?..
şırahman berberoğlu
(bkz: sadi tekelioglu)
bu akşam gökhan gönül adam gibi kendisine 'sen yapma bari hocam' diyor. bu ayı oğlu ayı da "Sanane lan!, Bak lan işine" diye cevap veriyor. seni hoca yapanın kafasını sikeyim ben. trabzondan anca böyle anadolu çomarları çıkar.

http://www.haberturk.com/...-sanane-lan-bak-lan-isine
Eline verdik rahatlamıştır. Kümeye düşeceksiniz kümeye. Evet.
"boş zamanlarında" trabzonspor a takımın teknik direktörlüğünü yapan çalıştırıcıdır.
trabzonspor'un zor zamanında sorumluluk alan ve bu işin altından da kalkabilecek potansiyeli olduğunu herkese gösteren gerçek trabzonsporlular'dan biri. gerek yeni yönetimin gelişi, gerekse de şekillendirdiği kadro ile takıma bir ivme kazandırdığı aşikar. her ne kadar yeni yönetime ''hocanızı bulun'' sinyalini vermiş olsa da sadece şu dar vakitte, zor zamanda gösterdiği mütevazılık sebebi ile dahi farklı bir yere koyduk kendisini.

eğer ki, muhammed beşir'in futbol hayatında da bir gelişim olacaksa sadi tekelioğlu bu gelişimin öncüsü olacaktır ona şans verdiği için.
Nefes kitabının dilimize çevirisini yapan güzel insan. Kullandığı dil seçtiği kelimeler o kadar güzel o kadar okunası ki.