bugün

Yazan arkadaş anlamışmı bunu.
Holly şirk.
inanın ben de okumadım ve direkt eksiyi bastım..
Okumadım.
Ey maraz-ı vesvese ile müptelâ! Biliyor musun vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder; havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan gider.

Şeytan evvelâ şüpheyi kalbe atar. Eğer kalb kabûl etmezse, şüpheden şetme döner. Hayale karşı şetme benzer bâzı pis hâtıraları ve münâfî-i edep çirkin hâlleri tasvir eder. Kalbe “eyvâh” dedirtir, yeise düşürtür. Vesveseli adam zanneder ki kalbi, Rabbine karşı sû-i edepte bulunuyor. Müthiş bir halecan ve heyecan hisseder. Bundan kurtulmak için huzurdan kaçar, gaflete dalmak ister.

Bak ey bîçare vesveseli adam! Telâş etme; çünkü senin hatırına gelen şetm değil, belki tahayyüldür. Tahayyül-ü küfür, küfür olmadığı gibi, tahayyül-ü şetm dahi, şetm değildir. Zira mantıkça tahayyül, hüküm değildir. Şetm ise, hükümdür. Hem bununla beraber o çirkin sözler, senin kalbinin sözleri değil. Çünkü; senin kalbin ondan müteessir ve müteessiftir. Belki kalbe yakın olan lümme-i şeytanîden geliyor. Vesvesenin zararı, tevehhüm-ü zarardır. Yâni onu zararlı tevehhüm etmekle, kalben mutazarrır olmaktır.

Çünkü: hükümsüz bir tahayyülü, hakikat tevehhüm eder. Hem şeytanın işini kendi
kalbine mal eder. Onun sözünü, ondan zanneder. Zarar anlar, zarara düşer.
Zâten şeytanın da istediği odur.
Bu devirde hala nurcu kaldı mı ya?
--şipildak--
daire-i mülkünde ve malındaki eşyayı, mahbub-u hakikî yolunda feda et.
--şipildak--

Yani diyor ki, malı mülkü sat götür parasını da dergaha göm. sen sefaletin tadını çıkar, şeyhin de varlığın zevkin sefasını sürsün.
Ama sömürüldüğün için zinhar üzülme, çünkü allah böyle istedi. Senin Kaderin bu. Sen domalcan şeyhin senden faydalanacak. Bu böyle işte, fazla sorgulama yoksa yanarsın.
https://m.youtube.com/wat...gZGl5b3Iga2l0YXB0YQ%3D%3D
https://m.youtube.com/wat...gZGl5b3Iga2l0YXB0YQ%3D%3D
Dünyaperestlik esasatı olan ahlâk-ı seyyieden tecerrüd et. Fâni ol! Daire-i mülkünde ve malındaki eşyayı, Mahbub-u Hakikî yolunda feda et. Mevcudatın ademnüma akibetlerini gör. Çünki şu dünyadan bekaya giden yol, fenadan gidiyor.
Asayimusa var evde, isteyen olursa göndereyim kargoyla ben okumuyorum.
"Madem hakikat böyledir; gel ey hayata çok müştak ve ömre çok talib ve dünyaya çok âşık ve hadsiz emeller ile ve elemler ile mübtela bedbaht nefsim! Uyan aklını başına al! Nasılki yıldız böceği, kendi ışıkçığına itimad eder. Gecenin hadsiz zulümatında kalır. Bal arısı, kendine güvenmediği için, gündüzün güneşini bulur. Bütün dostları olan çiçekleri, Güneşin ziyasıyla yaldızlanmış müşahede eder. Öyle de: Kendine, vücuduna ve enaniyetine dayansan; yıldız böceği gibi olursun. Eğer sen, fâni vücudunu, o vücudu sana veren Hâlık'ın yolunda feda etsen, bal arısı gibi olursun. Hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem feda et. Çünki şu vücud, sende vedia ve emanettir."
derler ki: Eyvah! Aldandık. Şu hayat-ı dünyeviyeyi sabit zannettik. O zan sebebiyle bütün bütün zayi' ettik. Evet şu güzeran-ı hayat bir uykudur, bir rü'ya gibi geçti. Şu temelsiz ömür dahi, bir rüzgâr gibi uçar gider...
Ne güzel beyin yıkama makinesiymiş.
Halen okuyan var mı bunları ya. Neyin vecizesi abicim, sobayla konuşan cahil bir adamın etrafındaki insanların masalları işte!

O meşhur uçurumdan düşerken ağaca takılan adam hikayesi var ya, hani biri beyaz biri siyah iki fare ağaç dalını kemiriyo! Aynısı kelile ve dimne’de geçen evrenselleşmiş bir hikaye! Sizin o yere göğe sığdıramadığınız külliyatın yarısı sağdan soldan intihal! Hofff!
Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksad yapsa, zahiren bir Cennet içinde olsa da manen cehennemdedir ve her kim hayat-ı bâkiyeye ciddî müteveccih ise, saadet-i dâreyne mazhardır. Dünyası ne kadar fena ve sıkıntılı olsa da; Dünyasını, Cennet'in intizar salonu hükmünde gördüğü için hoş görür, tahammül eder, sabır içinde şükreder...
(bkz: zırvalık)
"Bir vakit, iki adam hem keyif, hem ticaret için seyahate giderler. Biri hodbin, tâli’siz bir tarafa; diğeri hudabin, bahtiyar diğer tarafa sülûk eder, giderler...

Hodbin adam, hem hodgâm, hem hodendiş, hem bedbin olduğundan, bedbinlik cezası olarak nazarında pek fena bir memlekete düşer. Bakar ki, her yerde aciz bîçareler zorba, müthiş adamların ellerinden ve tahribatlarından vaveylâ ediyorlar. Bütün gezdiği yerlerde böyle hazin, elîm bir hâli görür...

Diğeri hudabin, hudaperest ve hakendiş, güzel ahlâklı idi ki, nazarında pek güzel bir memlekete düştü..

Sonra döner, öteki adama rast gelir, hâlini anlar. Ona der: “Yahu, sen divane olmuşsun. Batnındaki çirkinlikler, zahirine aksetmiş olmalı ki, gülmeyi ağlamak, terhisatı soymak ve talan etmek tevehhüm etmişsin. Aklını başına al, kalbini temizle. Tâ şu musibetli perde senin nazarından kalksın. Hakikati görebilesin..."
"Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat’iyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek...
Meselâ, haram sevmekte bir kıskançlık elemi ve firak elemi ve mukabele görmemek elemi gibi çok arızalar ile, o cüz’î lezzet zehirli bir bal hükmüne geçer. Ve o gençliğin suiistimali ile gelen hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere ve kalp ve ruhun gıdasızlık ve vazifesizliğinden neş’et eden sıkıntılarla meyhanelere, sefahathanelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen, git hastahanelerden ve hapishanelerden ve meyhanelerden ve kabristandan sor! Elbette ekseriyetle, gençlerin gençliğinin suiistimalinden ve taşkınlıklarından ve gayrimefru keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin.
"ey insan! Senin mazi ve müstakbelin akıl cihetiyle bir derece gaybîlikten çıkmasıyla, setr-i gayptan hayvana gelen istirahatten tamamen mahrumsun.. Ya aklını çıkar at, hayvan ol kurtul; veya aklını imanla başına al, Kur’ân’ı dinle, yüz derece hayvandan ziyade bu fânî dünyada dahi safî lezzetleri kazan"
(bkz: sözlukteki şakirt popülasyonu)
geceye benziyen gençliğim bir zaman gözlerim uyumuş idi! ancak ihtiyarlık sabahıyla uyandım...
bir köy muhtarsız olmaz. bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? (sözler)

bir köyde iki müdür, bir şehir de iki vali, bir memlekette iki padişah bulunsa, intizam zirüzeber olur ve insicam hercümerce düşer.halbuki, sinek kanadından, tâ semâvat kandillerine kadar, o derece ince bir intizam gözetilmiş ki, sinek kanadı kadar şirke yer bırakılmamış. (sözler)

mektubat
nasihat istersen ölüm yeter. evet, ölümü düşünen, hubb-u dünyadan kurtulur ve ahiretine ciddi çalışır.
"bıyık terlerse, su iç. maklube varsa zaman ser."

şakirdizm / olalla dardanella / 31.
"sen ki bu vecizeleri okuyorsun ey şakirt, tanrı seni kutsasın ve öz mekanın cennet olsun."

meşrubat | osman çiçeği | 666.
"güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır. (said nursi)"

(bkz: çarşaf)
(bkz: güzel çarşaf)
Her cemal ve kemal sahibi insan, kendi cemal ve kemalini görmek ve göstermek ister.

(bkz: Marifet iltifata tabidir)

vs.
bitmez.