bugün

'Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum, Ağladım', yazarın Türkçe'deki ikinci kitabıdır. kitap, bir tutkunun, bir aşkın öyküsü. Öyle bir aşk ki, bir kadınla bir erkek arasındaki tutkunun, giderek bir sonsuzluk tutkusuna dönüştüğünü görüyoruz. 'Paulo Coelho', gerçekle gerçeküstünü, ülkesinin mitolojisinden yararlanarak bütünleştirebilen ilginç bir yazar; bu romanında, dünyanın gizlerini içinde taşıyan bir aşkın öyküsünü dile getiriyor.
masalsı anlatımı ile balkon kitabı havası veriyor. okunduğu sırada ve en az bir iki hafta ayaklar yerden havada gezdiriyor.
final bölümü fazlasıyla merak edilen ve finalde okuyucuyu doyuran eserdir.
... oturdum ve ağladım. efsaneye göre bu ırmağın sularına düşen herşey, yapraklar, böcekler, kuş tüyleri, bunların hepsi ırmagın yatağında taşa dönüşürmüş. ah! yüreğimi bağrımdan söküp, akıp giden sulara atabilmek için neler vermezdim... hiç acım kalmazdı, hiç pişmanlık kalmazdı içimde anılarım olmazdı hiç.
Piedra ırmağının kıyısında oturdum ve ağladım. kışın soğuğu, yüzümdeki yaşları hissettirdi bana ve bu yaşlar, önümden akıp giden sulara karıştı. bu ırmak bir yerlerde bir başka ırmağa karışıyor sonra bir başkasına ve bütün bu sular, gözlerimden ve gönlümden çok uzaklarda sonunda denize kavuşuncaya kadar böylece akıp gidiyor.
gözyaşlarım böylece çok uzaklara akıp gitsin ve aşkım, bir gün onun için ağladığımı hiç bilmesin. çok uzaklara aksın gözyaşlarım ve ben, ırmağı, manastırı, pirenelerdeki kiliseyi, birlikte yürüdüğümüz yolları unutayım.
orjinal ismi Na margem do rio Piedra eu sentei e chorei olan muhtesem bir paulo coelho eseri.

--spoiler--
Barajlar gibidir aşk, bunu biliyorum: Bir zerre suyun sızabileceği bir çatlak bırakırsanız, bu su duvarları yavaş yavaş kemirir ve öyle bir an gelir ki, akıntının gücünü artık kimse denetleyemez. Duvarlar yıkılacak olursa, aşk efendi olarak her şeye el koyar; neyi yapabilirim, neyi yapamam, sevdiğim kişiye yanımda tutulabilir miyim, tutamaz mıyım, gibi sorular artık boşunadır… Aşık olmak, denetimi elinden kaçırmak demektir.
--spoiler--
(bkz: ben bir nehre ağladım)
--spoiler--
oturdum ve ağladım. efsaneye göre, bu ırmağın sularına düşen her şey, yapraklar, böcekler, kuş tüyleri, bunların hepsi ırmağın yatağında taşa dönüşürmüş. ah! yüreğimi bağrımdan söküp, akıp giden sulara atabilmek için neler vermezdim.. hiç acım kalmazdı içimde, anılarım olmazdı hiç.

piedra ırmağı'nın kıyısında oturdum ve ağladım. kışın soğuğu, yüzümdeki yaşları hissettirdi bana ve bu yaşlar, önümden akıp giden donmuş sulara karıştı. bu ırmak bir yerlerde başka ırmağa kavuşuyor, sonra bir başkasına ve bütün bu sular, gözlerimden ve gönlümden çok uzaklarda, sonunda denize kavuşuncaya kadar böylece akıp gidiyor.

gözyaşlarım böylece çok uzaklara akıp gitsin ve aşkım, bir gün onun için ağladığımı hiç bilmesin. çok uzaklara aksın gözyaşlarım ve ben, ırmağı, manastırı, pirenelerdeki kiliseyi, birlikte yürüdüğümüz yolları unutayım..

yolları unutacağım, dağları ve düşlerimin tarlalarını, o düşler ki benim düşlerimdi ve bunun bilincinde değildim.

o büyülü anı anımsıyorum, o andan başlayarak "evet" ya da bir "hayır" ın varlığımızı tümüyle değiştirebileceği anı. çok gerilerde kalmış gibi geliyor bana, oysa aşkımı buluşumdan, ardından da onu yitirişimden bu yana ancak bir hafta geçti.

piedra ırmağının kıyısında yazdım bu öyküyü. ellerim donmuştu, bükülmüş bacaklarım giderek ağırlaşıyordu ve her an soluklanmam gerekiyordu yazarken.

"yalnızca içinde bulunduğun anı yaşamaya çalış. eskiyi anımsamak, bizden daha yaşlılara özgüdür" diyordu sevdiğim adam bana.

aşk belki de vaktinden önce yaşlandırıyor bizi; sonra, gençlik uçup gittiğinde yeniden gençleşmemizi sağlıyor. ama o anları unutmaya olanak var mı? işte bu yüzden yazıyorum ben, hüznü hasrete dönüştürmek, yalnızlığı anılara dönüştürmek için. bu öyküyü bitirdiğimde, kaldırıp piedra ırmağı'na atabilmek için -böyle demişti beni ağırlayan kadın. o ermiş kadının ağzından söylersem, ateşin yazdığını böylelikle sular söndürebilirdi.

bütün aşk öyküleri birbirine benzer.
--spoiler--
*
aklıma geldikçe güldüğüm cohelho kitabı. güldüğüm tabi ki kitap değil benim çok zeki(?) iş arkadaşımdır. önce öğlen arası işyerinde vakit değerlendireyim diye bu kitabı okumaktayım cırtlak kırmızı ruj hastası bu kız arkadaşımız yanıma yaklaşıp sormuştur;

- Patibis ne okuyorsun??
- piedra ırmağının kıyısında oturdum ağladım.
- aa neden ağlıyorsun, yani kitap okuyup ağlayanı ilk kez görüyorum tuhaf birisin patibis yaneee..
- ağlayan ben değilim kitabın adı bu(!!!!!)
- hmm ben de sen kitabı okuyunca çok içlendin ağladın sandım neyse hadi kolay gelsinnn
- yorumsuzum hatta dümbeleksizim.
--spoiler--
Kendini suçlu hissetme diyorum kendi kendime. Aşıksa onun sorunu bu.
--spoiler--
gençken okuyunca hoş gelmişti.
şimdi düşündüm götüm gibi kitap. sonlara doğru seni seviyorum ama sana zarar veriyorum mesajı bile var.
az daha kassaymış bizim paulo kitaptaki pilar isimli hanım kızımızı ince hastalıktan götürürmüş.
paulo, türk müsün bebeyim?
O ırmakta ağlarken siz ulan adamın işi zor dersiniz.
--spoiler--
Seven insan, önce kendinden geçmeyi,sonra kendini bulmayı özler.
--spoiler--
sevmediğim kitap. çok kısa sürede bitirdim ama bana hitap etmiyordu. açıkçası daha farklı beklentilerim vardı paulo coelho yazınca.
üniversitede sınıfın bütün kızlarının okuduğu kitabın adıdır.
daha yeni okumaya başladığım beğenmezsem ağlayarak ırmağa kaçabileceğimi düşündüğüm kitap. spoiler kitap bittikten sonra beyler bayanlar.
--spoiler--

sevmek tehlikelidir.
- biliyorum bunu. daha önce birini sevdim. sevmek; uyuşturucu almak gibidir. başlangıçta kendini iyi hissedersin, bütünüyle verirsin. ertesi gün, daha fazlasını istersin. henüz zehirlenmemiş, o duygudan hoşlanmışsındır ve onun üzerindeki egemenliğini sürdürebileceğini sanırsın. sevdiğin kişiyi ik...i dakika düşünür, sonraki üç saat boyunca unutursun.
ama, yavaş yavaş onun varlığına alışır, ona bütünüyle bağımlı hale gelirsin. böylece, onu üç saat düşünüp, iki dakika unutmaya başlarsın. yakınında değilse, bağımlılarının uyuşturucu bulamadıkları zaman hissettikleri şeyi hissedersin. uyuşturucu bağımlılarının, gerek duydukları şeyi bulamadıkları zaman hırsızlık yaptıkları, kendilerini aşağıladıkları gibi, aşk için her şeyi yapmaya sen de hazırsındır.

--spoiler--
--spoiler--
erkekler avlanmaya gıttıklerınde, bız mağaralarımızda Ana'nın karnında kalıp çocuklarımıza bakıyorduk. ışte o zaman anaların anası bıze her şeyı öğrettı.

erkekler hep hareket halındeydıler, oysa bız ana'nın karnında kalmayı sürdürüyorduk. ışte bu yüzden tohumların bıtkıye dönüştüğünü öğrendık ve bunu erkeklerımıze söyledık. ılk ekmeğı bız yaptık ve onları besledık. su ıçebılmelerı ıçın, ılk toprak kaba bıçım veren bız olduk. ve yaradılışın çevrımını anladık, çünkü bedenımız, ayın rıtmını yınelıyordu.
--spoiler--
harika bir paulo coelho kitabıdır. içindeki dini ögeler sizi biraz sıksa da kendi toplumumuzla bağdaştırıp da özümsemeye çalışın o zaman su gibi akıp gidiyor kitap. ayrıca içinde inci gibi sözler var aşkı tanımlayan üşenmeyin çizin altını.
edit: sırf isminden dolayı alıp okuduğum kitaptır.
okunması gereken kitaptır.
alınması gereken kitaptır.
alınıp, başucu yapılması gereken kitaptır. şahsen öyle yaptık. okumadım.
bir simyacı değil.
(bkz: paul coelho)
oyle ahım şahım bir kitap değildir okunsada olur okunmasa da olur kitaplar arasındadır.
Bir kitap ismi bu kadar guzel olabilir..