gilles de rais, erzsebet bathory ve kazıklı voyvoda gibi Seri katillerin bolca bulunduğu, parası olanın olmayanı ezdiği ve bir o kadar da mimari olarak avrupa' nın en şaşaalı dönemlerinden biridir. yaşamak istediğimdir, özellikle cermen ve slav ülkelerinin ortalığın mna koyduğu zamanlardır.
Avrupalıların bu zamana verdiği isimlendirme için,

(bkz: dark age)
fransız malı olan topuklu ayakkabı-şemsiye gibi şuan dünya çapında yaygın olarak kullanılan aletlerin aslında;
topuklu ayakkabı - yerdeki dışkılara basmamak amacıyla,
şemsiye - insanların evlerinden attıkları pisliklerin kafalarına düşmemesi amacıyla keşfedilen yerdir ortaçağ avrupası.
sokağa tuvaletini yapmanın serbest olduğu yerdir ortaçağ avrupası.
edit: ilginçtir avrupa da hala taharet musluğu bulunmaz. giden türklerin en büyük 2 sıkıntısı su bulmak(herkes maden suyu veya bira içtiği için) ve g*tünü silmektir (:
Veba salgınıyla pençeleşilen dönemdir.
(bkz: Engizisyon avrupası)
karmaşa ve kaos ortamı. bilimsel edebi gelişmeler sınırlı. dinin bu kadar garip, yeniliğe ihtiyaç duyan, zalim bir hale gelmesinde yine avrupalının kendisi başrol oynuyor: tam bir rüya alemi içinde oldukları için ya da her sakallıyı dedeleri zannettikleri için. yalnız her kötü şeyin iyi bir sonuç çıkarması gibi ortaçağ da avrupa aydınlanmasına zemin hazırlamıştır.
Yıllarca tarih derslerinde;
''Klisenin skolastik görüşü altında ezilen cahil kalmış halk''
şeklinde bir tabire maruz kalan çağ.
Tarih kitapları ile filmler arasında en büyük kavgalardan birini oluşturduğu muhakkak.

tarih der ki; ortaçağ avrupası olabildiğince güçsüz ve cahil.
Düşünmekten korkan insanların ve kralın ikinci planda olduğu dağınık derbeder bir dönem.

Film der ki; ortaçağ avrupası kahramanlarla dolu bereketli bir dönem.
Sefil insanlar var fakat bugün de yok mu?

Bana kalırsa oldukça kahverengi olmasına karşın merak uyandıracak derecede ince bir ipliğe bağlı.
entrika ve savaşlarıyla büyük bir çöküş berbat bir zaman.
Fakat aynı zamanda yükselmek için oldukça harika bir ortam söz konusu.
Bir tarafta her şeyi bilirimci osmanlının bir tarafta kesfedilmemis dunyaların olduğu elverisli bir zamanlaması var.
Çünkü avrupa nın kötü olduğu canına tak getiren son çağı.
tezimi yapmayı düşündüğüm konudur. ilgi çeker, bu dönemde garip olaylar yaşanmıştır.
dünya üzerinde en iyi bilenin umberto eco olduğunu düşündüğüm tarih.
karanlıktır.
kolunuzun bacağınızın yok yere kesilebileceği, inancınıza saygı duyulmadığı için yakılabileceğiniz dönemdir fakat yine de insanın yaşamak istediği bir dönem.
Aşağilik rezillik pislik hastalık katliam ve dini saçmaliklarla geçmiştir berbat bir donemdir avrupa için fakat ayni çagda orta doğuda tam bir refah huzur ve bilimin tavan yaptigi donemmdir taaaki cenghiz khan gelene kadar.
günümüz ortadoğusu'ndan daha aydınlıktır.
klasik türk ateistlerinin araştırması gereken tarihtir lakin ona da bir kulp takarlar bunlar hiç araştırmasınlar en iyisi...
suların kirli olduğu dönemdi, içilen sulardan mikrop kapılmaması için kaynatılır ya da içine sirke katılırdı. Orjinallik ise hayatın her alanındaydı, terzilerin insanlara göre diktiği elbiseler marangozların isteğe göre tasarladığı su kapları tabaklar, kadınların ihtiyaca göre dokuduğu halılar, her şeye bir el emeği ve sanat eseri olarak bakmak mümkündür. Sanayi devri ile ise bu orjinallik yeri tek düzeliğe ve seri üretime bırakmıştır.
Orta Çağ Avrupası'nda berberler, aynı zamanda cerrahlık da yaparlardı. Günümüzde tabelalardaki kırmızı renk kanı, mavi renk damarı, beyaz renk de sargı bezini temsil eder.
Cezalar bedensel. Hukukta vücut bütünlüğünü güvence altına almak olarak geçiyor.

Nerden geldiğimizi bilelim.
katoliklerin kol gezdiği avrupadır. avrupada zaten o zamanlarda iki tane virüs var biri veba diğeri de hrisityanlık denen din. bu ikisi avrupalıları yok etmiş ve süründürmüştür. hatta en yokluk zamanlarında bile katedral dikerek cennete kral olmayı düşleyen aptal bir halk yaratmıştır. işte o cennete arsa satma işinin aslı aslında budur. o zamanlar daha büyük katedral( gotik) dikmek bir nevi dinsel güç simgesiydi. ayrıca inançla beyni yozlaşmış insanların o sömürge halinde bile hayatta kalmasını sağlayan dindi. işte dinde olan bu daha iyi ve büyüğünü yapma anlayışı insanları cenneten arsa almaya itti. aslında onlar yaptığı paralar karşısında makbuz gibi belge alıyordu. cennette arsa satmak yerine katolik kilisesi bu bağışların dinsel bir karşılığı olacağını söylüyordu. işte o sömürge böyle olmuştu.
Artık beni bunaltan dönem. Her şey o kadar iç içe ki... savaş, sanat, kadın, erkek... birine bakmadan diğeri olmuyor. Tarihte evet genel hatlarıyla bir konu olmadan diğeri olmuyor ama Ortaçağ Avrupa ne kadar ilgilenirsen ilgilen çocukluğundan beri Osmanlı tarihi gören Türk insanı için eksik, zor, yorucu. Örneğin Ortaçağ Avrupa'da cadılığa bakmak isteseniz büyüye, dine, üniversitelere, kadınlara, topluma, kırsala, kente ve nicesine bakacaksınız. Can sıkıntısıyla hiç bilmeyen alsa okusa anlamaz. Anlasa da eksik kalır. Ortaçağ Avrupa kopamadığım ama hiçbir şekilde de yürümeyen ilişkim gibi oldu. Onla da olmuyor onsuz da. Hele bitsin ... Tezimin bir nüshasını da buraya fırlatacağım.
sanki o tarafa doğru gidiyoruz amk.
Olabildiğince karanlık.
ülkemizde oldum olası az sayıda klişe üzerinden tanınan bir dönem. ha o klişeler yanlış mı, çoğu doğru. ama o dönemin ve bölgenin yeterince kapsamlı bir tablosunu çizebilmekten uzak.
ülkece giderek yaklaştığımız çağ.
21. yüzyıl yakın çağında islam alemine denk düşen avrupadır.

koyu katolizm holiganlığının şiddetle savrulduğu dönemdir. tıpkı bugünkü sen değil ben bilirimci hocaların türediği islam coğrafyası gibi... önce martin luther in öncülüğündeki protestan anlayışı ardından da gerçekleşen rönesans ile son bulmuş, 18. yüzyıl devrimleri ile gelişimini tamamlamış avrupa dır.

bizim için daha çok fırın ekmemiz yememizi gözler önüne seren durumdur.
derebeylik seçimlerde oy kullananların alınları kızgın demirler dağlanıyordu tekrar oy kullanmasınlar diye. Avrupa demokrasisi böylesi bedeller ödeyerek bugünkü seviyesine ulaşmıştır.