bugün
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı36
- icardi1905 silik olsun kampanyası35
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım10
- kekeme olan biri doktor olurmu8
- türkiyede çok abartılan arabalar16
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- yakışıklı erkeği çirkin gösterecek şeyler19
- sözlük kızlarının don renkleri20
- kanınıza rengini verir misiniz15
- anın görüntüsü17
- uzağı göremeyen insan8
- aristoteles'in orta yolu10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz12
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri15
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak16
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı19
- akrep burcu9
- bik bik moderatör olsun15
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- patiswiss14
- kalbin sadece bir kişiyi seveceği saçmalığı10
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız25
- kent lokantası niye bedava değil demek22
- boşuna yaşıyorum hissi18
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır19
- evlilik17
- ali erbaş11
- escort fiyatlarının güncellenmesi12
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi11
- modern kadinin ucuz ve kolay ulasilabilir olmasi17
- nervio'ya aşık olmak10
- balayını italyada yapmak isteyen nişanlı14
- futbolcu ismiyle nick almak14
- chp'li o tekin'in öcalan'ın fotosu ile pozu37
- demet akalın'ın zeka seviyesi12
- gina carano9
- icardi19059
- türkiye işçi partisi9
- ellerim bos gonlum hos9
- bir kadında ilk baktığınız yer neresi9
- 31 mart 2024 cumhuriyet halk partisinin zaferi8
- aynı dizileri tekrar tekrar izlemek8
- karımın çok mutlu olacağı gerçeği13
- kadınların boşanmış erkeğe bakışı9
- merfulu8
- sözlük kızlarının ayakkabıları18
osurma eyleminin çok gerçekleştiği ortamlarda azaldığı düşünülen gazdır.
yaşamak için ihtiyaç duyduğumuz, havada % 21 oranında bulunan gazdır. ancak bulunduğumuz ortamda oranı % 25 i geçtiği takdirde ölüme neden olur.
öldüren bir insan gereksinimidir. şöyle ki insanın yaşlanmasının sebebi* nefes alış verişidir. yani oksijeni içimize çekmemizdir. şöyle açıklayalım: oksijen bir süre sonra demir paslandırır değil mi? işte bu oksijen vücudumuzdaki hücreleri de bir anlamda paslandırıyor. hücrelere zarar veriyor ve hücreler de insan yaşlandıkça yani daha fazla oksijen çektikçe insan, hücre güçsüzleşiyor ve kendini yenilemesi, bölünmesi vs engelliyor. bu şekilde insanlar fiziksel olarak yaşlanıyor.
besinleri oksitleyip yakarak enerjiye dönüşmesini sağlayan gaz.
birden şöyle demek istedim: kanımda var.
doğada birleşik yapmadan bulunmayan; genelde o2 olarak karşımıza çıkan; oda sıcaklığında gaz halde bulunan ve atom numarası 8 olan element.
gırtlağıma çöken sigara kokulu elden gına geldi. burnum ne kadar algısızlaşmaya da başlasa, nefes alışımı daha derin veya hızlı yapınca kabus geri dönüyordu. şuraya bastırınca ağrıyor'a o zaman bastırma diyen yeminli doktor gelse bana o kokuyu unutturamazdı. asla.
acilen temiz havaya ihtiyacım vardı artık. sadece temizine. kokusuz, katkı maddesiz... onsuz ne kadar yapabileceğimi bilmiyordum. tüm parasını alkole, uyuşturucuya yatıran gençdaşlarıma hak verdim o kötü durumda. jilet bacak kıllarımı beni tehdit etme amaçlı kesilirse aklıma her zaman bir şey gelir, dahiyane olanından. ne şanslıydım ki, gırtlağımdaki elin sahibi, elin öteki tekiyle aldığı jileti sol bacağıma yaklaştırıp sarıya çalan gözlerini gözlerime dikti. bir cevap bekliyor olmalıydı ama alacağı tek cevap bacağımla kafasına vurmam olurdu, tabi bağlı olmasaydı. ayın penceresinden yavaş yavaş çıktığını sonra da bi daha gelmeyeceğini gören çocuğun son bakışlarının üzüntüsünü gördüm sanki o an. kafasını eğdiğinde eminim bakışları değişmişti, zaten baktığı yer de gözümden jilete tayin olmuştu, bırakın o kadar da olsun. diz kapağımdan itibaren aşağı doğru hafifçe bastırılarak değdiği her yeri pürüzsüz yaptı jilet. aklıma fikirler inmeye başladı, kelimeler milyonlara dönüştü. hepsi önümde cirit atıyor, anlamsal bütünlüğü oluşturmamı bekliyordu. kimsenin beklentilerini aşağı çekecek, hayallerini suya düşürecek kadar duygusuz değildim. doğduğum andaki güneş ışınlarının vuruş açısı bunu gerektiriyordu.
kıllarımı alıp ağzıma götürdü, kırmızı ağzım siyah kıllarla doldu. yüzüne tükürdüm. kıllar havada uçuşurken halen ortamda havanın olmasına şaşırdım tabi. şaşırmaya bağımlıyım, alkole de. hafta da 4 kere eroin almazsam her yeri vurup kırma ihtiyacı hissediyorum, daha da kötüsü kimseyi tanımıyorum. bu yüzden annemle 2 yıldır görüşmediğim de doğrudur. görüşmemeye de bağımlıyım. her alanda bağımlılık vardı hayatta. sayısı sabittir. sadece şekli değişir onların. bana hangi bağımlılık daha az zarar verecekse onu seçmeyi amaç edindim ki daha geç öleyim. daha çok zehirlenin siz de benden. ama yok, bu yazıda ömrünüzü uzatıyorum. hiç olmadığı, hiç kimsenin yapamadığı kadar...
tahta sandalyeden, koli bandından, iğrenç kokan bir çift elden ve karşımdaki bilgiye aç insandan kurtulmam için tek gerek şart beynini daha fazla kullanabilmesini sağlayacak en ufak bilgi. yüzümü naylonla kapatıp bi kova suyu başımdan aşağı döktü, böylece denizde boğuluyormuşum gibi oldu güya. ama nefes alamadım, oksijensiz kaldım. her insan gibi ben de oksijene muhtacım ve daha da önemlisi bağımlıyım. bağımlı olmamamın tek yolu götüme şaplak eşliğinde içerisinde 21% oksijen bulunan ortamda doğmamaktır. mümkünse yüzyılın imkanlarını sağlayıp içindeki hava vakumla çekilmiş bi odada hayata başlamaktır.işte o zaman iki dakika onsuz kalınca ölümle burun buruna gelmeyecektik.
oksijen insanı uyuşturur, doğduğumuzdan beri uyuşuk olduğumuzu gösterir bu da. yani bilincimiz asla tam olarak açık değil. beynimizin yüzde 4 ünü kullanıyor oluşumuz tam da bu yüzden. başka bi açıklaması yok ki!
karşımdakine sunduğum olanak buydu işte, havasız bi ortamda yeniden doğmak. bu da ancak zamanı geri götürmekle olurdu. ordan tekrar bugüne gelmeyi ise yüzde yüz kullanılabilen beyin gayet rahat halledebilecekti. plan buydu.
tek ihtiyacım yeniden doğmak. ben anka kuşuyum.
acilen temiz havaya ihtiyacım vardı artık. sadece temizine. kokusuz, katkı maddesiz... onsuz ne kadar yapabileceğimi bilmiyordum. tüm parasını alkole, uyuşturucuya yatıran gençdaşlarıma hak verdim o kötü durumda. jilet bacak kıllarımı beni tehdit etme amaçlı kesilirse aklıma her zaman bir şey gelir, dahiyane olanından. ne şanslıydım ki, gırtlağımdaki elin sahibi, elin öteki tekiyle aldığı jileti sol bacağıma yaklaştırıp sarıya çalan gözlerini gözlerime dikti. bir cevap bekliyor olmalıydı ama alacağı tek cevap bacağımla kafasına vurmam olurdu, tabi bağlı olmasaydı. ayın penceresinden yavaş yavaş çıktığını sonra da bi daha gelmeyeceğini gören çocuğun son bakışlarının üzüntüsünü gördüm sanki o an. kafasını eğdiğinde eminim bakışları değişmişti, zaten baktığı yer de gözümden jilete tayin olmuştu, bırakın o kadar da olsun. diz kapağımdan itibaren aşağı doğru hafifçe bastırılarak değdiği her yeri pürüzsüz yaptı jilet. aklıma fikirler inmeye başladı, kelimeler milyonlara dönüştü. hepsi önümde cirit atıyor, anlamsal bütünlüğü oluşturmamı bekliyordu. kimsenin beklentilerini aşağı çekecek, hayallerini suya düşürecek kadar duygusuz değildim. doğduğum andaki güneş ışınlarının vuruş açısı bunu gerektiriyordu.
kıllarımı alıp ağzıma götürdü, kırmızı ağzım siyah kıllarla doldu. yüzüne tükürdüm. kıllar havada uçuşurken halen ortamda havanın olmasına şaşırdım tabi. şaşırmaya bağımlıyım, alkole de. hafta da 4 kere eroin almazsam her yeri vurup kırma ihtiyacı hissediyorum, daha da kötüsü kimseyi tanımıyorum. bu yüzden annemle 2 yıldır görüşmediğim de doğrudur. görüşmemeye de bağımlıyım. her alanda bağımlılık vardı hayatta. sayısı sabittir. sadece şekli değişir onların. bana hangi bağımlılık daha az zarar verecekse onu seçmeyi amaç edindim ki daha geç öleyim. daha çok zehirlenin siz de benden. ama yok, bu yazıda ömrünüzü uzatıyorum. hiç olmadığı, hiç kimsenin yapamadığı kadar...
tahta sandalyeden, koli bandından, iğrenç kokan bir çift elden ve karşımdaki bilgiye aç insandan kurtulmam için tek gerek şart beynini daha fazla kullanabilmesini sağlayacak en ufak bilgi. yüzümü naylonla kapatıp bi kova suyu başımdan aşağı döktü, böylece denizde boğuluyormuşum gibi oldu güya. ama nefes alamadım, oksijensiz kaldım. her insan gibi ben de oksijene muhtacım ve daha da önemlisi bağımlıyım. bağımlı olmamamın tek yolu götüme şaplak eşliğinde içerisinde 21% oksijen bulunan ortamda doğmamaktır. mümkünse yüzyılın imkanlarını sağlayıp içindeki hava vakumla çekilmiş bi odada hayata başlamaktır.işte o zaman iki dakika onsuz kalınca ölümle burun buruna gelmeyecektik.
oksijen insanı uyuşturur, doğduğumuzdan beri uyuşuk olduğumuzu gösterir bu da. yani bilincimiz asla tam olarak açık değil. beynimizin yüzde 4 ünü kullanıyor oluşumuz tam da bu yüzden. başka bi açıklaması yok ki!
karşımdakine sunduğum olanak buydu işte, havasız bi ortamda yeniden doğmak. bu da ancak zamanı geri götürmekle olurdu. ordan tekrar bugüne gelmeyi ise yüzde yüz kullanılabilen beyin gayet rahat halledebilecekti. plan buydu.
tek ihtiyacım yeniden doğmak. ben anka kuşuyum.
oksijen; kendisi yanmayan fakat yanmayı gerçekleştiren renksiz, kokusuz, bir gazdır.
Yakıcılığı, aşık olunca anlaşılıyor.
kafa yapar.
kendisi iyidir, çevresi kötüdür. iki tane piç hidrojen atomuna uyduğu için ciğerlerinize girdiğinde canınızı alır. yoksa zararı yoktur.
dünya üzerinde en yavaş öldüren gaz.
Belkide ortalama 70 yıl sonra öldüren bir zehirdir !
içe kapanık insanlar oksijen gibidir,
etrafta olduklarında belli bir değerleri yoktur ama,
olmadıklarında acilen ihtiyaç duyulur varlıklarına. *
etrafta olduklarında belli bir değerleri yoktur ama,
olmadıklarında acilen ihtiyaç duyulur varlıklarına. *
dünyanın en ucuz ve en tehlikeli bağımlılık yapan uyuşturucusudur. 5dk.oksijensiz yaşayabilen beri gelsin.
ara sıra beynime hiç uğramadığını düşündüğüm gaz.
bulduğu tüm artı yüklülere saldıran bileşik. iki tane de elekturon çifti vardır bu ipnenin. sürekli pi elekturonlarını da kopartır.
Yıkıcılığı yüksek olan gaz .
beyindeki azlığı halüsinasyon sebebidir.
An gelir, varlığı da yokluğu da insanı yakan gaz.
kimi zaman, 'okşizen' ve 'okşijen' olarak yanlış telaffuz edilen hayati element.
yeni yılın kendi adıma ilk entry'sini buraya girmek istedim.
her şeyden önemli tek bir şey var o da oksijen.
saf oksijen vardır bir de ki o nefrettir.
mutlu yıllar...
her şeyden önemli tek bir şey var o da oksijen.
saf oksijen vardır bir de ki o nefrettir.
mutlu yıllar...
sozlugumuzde solunamayandir.
genellikle testesteron soluyoruz.
-yalansa yalan de nuri?
-dogruu!
genellikle testesteron soluyoruz.
-yalansa yalan de nuri?
-dogruu!
beyne kesinlikle ulaşması gereken bir gazdır * Malum beyne oksijen gitmeyenlerin durumu...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar