bugün
- icardiyi tokat manyağı yapmak8
- futbolcu ismiyle nick almak13
- türkiyede çok abartılan arabalar21
- bir sözlük kızı ile yakınlaşmak19
- adanada polisin saldırganın ayağına sıkması11
- evlilik15
- erkeğe ne hediye alınır15
- millet açsa neden kafeler tıklım tıklım29
- sırtınızı bir sözlük kızına dayar mısınız13
- 27 nisan 2024 fenerbahçe beşiktaş maçı24
- icardi190514
- sözlüğün en ruh hastası yazarı8
- icardi1905 silik olsun kampanyası28
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi22
- ideal duş alma sıklığı12
- anın görüntüsü20
- integralin müfredettan kaldırılması15
- patiswiss9
- artificialintelligence11
- ak partiliyi çok fena döven chp belediye başkanı22
- 26 nisan 2024 adana demirspor galatasaray maçı51
- kültürlü entelektüel alçak gönüllü güzel kadın13
- sitede birine sövseniz entry 3 gün kalıyor8
- kekeme olan biri doktor olurmu11
- uzağı göremeyen insan18
- bir şarkı sözü der ki10
- arkadaşlar cumaya neden gelmediniz14
- nickini google da aratınca çıkan ilk görsel16
- seni seviyoruz insan olmaya çeyrek kala8
- ali erbaş12
- bik bik moderatör olsun19
- bik bik moderatör olunca bana kız ayarlar mı10
- kent lokantası niye bedava değil demek24
- antalya'ya abartılmış şehir diyen göt11
- avrupanın yarrağı yemesi yakındır13
- istanbul suriyenin başkentidir12
- nervio'nun ellerinde cenneti koklamak9
- cumaya gidenlerin çok azalması13
- pahalılıktan dolayı suriyeye dönen kadın8
- almanya8
- azerileri çok seviyorum ne yapmalıyım13
- genç kızlıktan teyzeliğe geçiş13
- kanınıza rengini verir misiniz14
- aristoteles'in orta yolu10
- sözlük erkeklerinin bugünkü kombinleri12
- manyak olmaya karar verdim silik olsun kampanyası14
- 22 şubat 2024 sparta prag galatasaray maçı14
- birini donuzlayarak ceza vermek9
- arkadaşlar biri var18
- karınıza range rover alır mısınız8
'ugraşmaya degmez' manası taşıyan, geçiştirme sözü.
"uzatma" şeklinde konuyu kapamak anlamında da kullanılan söz.
kibarca kes..
(bkz: kısa kes aydın havası olsun)
kibarca kes..
(bkz: kısa kes aydın havası olsun)
çocuklar duymasın dizisinin her bölümünde 55 kere tekrarlandığı için, kulak tırlamayan sözler grubuna girmeyi başarmış kelime.
genelde smslerin son cümlesinin ilk kelimesi olur. bak yukarıdakileri yazdım ama takmıyorum, demektir.
"ne ise o olmayan , ne değilse o olan"dır . bi dakka ya bu başka bi şeyin tanımıydı.
amaaaan bir neyselik entry'i de şimdi varoluş sancısına harcayamam .
aaaa evet lan sartre diyodu bunu hatırladım .
e o zaman hayat bir neyse'dir diyip susalım: tractatus logico philosophicus.
amaaaan bir neyselik entry'i de şimdi varoluş sancısına harcayamam .
aaaa evet lan sartre diyodu bunu hatırladım .
e o zaman hayat bir neyse'dir diyip susalım: tractatus logico philosophicus.
(bkz: salla)
funda arar şarkısı, hakikaten birebir bütün kelimelerine katılmamak elde değil.
Ağır aksak
Siler hayat
Yüzümdeki tenimdeki izleriü
Ve en zorda
Aklı evvel
Yüreğime anlatırım
Canımdan saydığımın
içimi eze eze
El olup sessiz, gidişini... anlamaz ki...
Aşk öylece, hazırolda
Durup ne seni ne beni beklemez ki
Biraz yürek biraz çaba
Ve gözün kara olmalı
Bir büyük can pazarı aşk
Sapasağlam çıkmalı
Hiç korkaklık dinlemez ki, dinlemez ki
Ben büyük aşkların kadınıyım
Kimler geçti ayaktayım, sen de mi duracaktım
Boşver gitsin
Artık kurşunlara diziyorum, yalan aşk oyununu
Duvarlara yazıyorum sonunu bitsin
Boşver zaten hayat beni hiç anlamadı ki
Boşver zaten ne söylesem
Neyse
Ağır aksak
Siler hayat
Yüzümdeki tenimdeki izleriü
Ve en zorda
Aklı evvel
Yüreğime anlatırım
Canımdan saydığımın
içimi eze eze
El olup sessiz, gidişini... anlamaz ki...
Aşk öylece, hazırolda
Durup ne seni ne beni beklemez ki
Biraz yürek biraz çaba
Ve gözün kara olmalı
Bir büyük can pazarı aşk
Sapasağlam çıkmalı
Hiç korkaklık dinlemez ki, dinlemez ki
Ben büyük aşkların kadınıyım
Kimler geçti ayaktayım, sen de mi duracaktım
Boşver gitsin
Artık kurşunlara diziyorum, yalan aşk oyununu
Duvarlara yazıyorum sonunu bitsin
Boşver zaten hayat beni hiç anlamadı ki
Boşver zaten ne söylesem
Neyse
laf anlatmanin imkansizliginin kabullenildigi an.
(bkz: anyway)
bir bağlaçtır. önemi yok anlamında.
yazacaktım bir şeyler ama... neyse.
yazacaktım bir şeyler ama... neyse.
kaçmak için fırsat kollayan kelime.
haydar ergülenden neyse üzerine belki de en iyi tanım.
"neyse" demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen "gibi yapmak" da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan 'neyse' demeye başladığında, "ne sabahtır bu mavilik ne akşam" duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey "neyse"demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz. sizin de "neyse" demekten, "peki" demekten yorulduğunuz olmuyor mu? "neyse" demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak "neyse"demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, "neyse" demek "bu da geçer yahu" demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek. çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhan'ın dediği gibi "insan bir akşamüstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, "neyse" diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, "nasip" diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: "neyse" adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen "neyse"yorgunluğunu taşır. tomris uyar'ın unutulmaz hikâyesi "metal yorgunluğu"nu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? 'neyse' diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
"neyse" diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? "neyse" diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? "neyse" diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi "neyse" demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri "hiç" diye, biri "terörist" diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp "neyse" derseniz. "hali pür melalim anlaşılmş olur ; insan bazen en çok kendinden yorulur!"
"neyse" demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen "gibi yapmak" da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan 'neyse' demeye başladığında, "ne sabahtır bu mavilik ne akşam" duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey "neyse"demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz. sizin de "neyse" demekten, "peki" demekten yorulduğunuz olmuyor mu? "neyse" demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak "neyse"demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, "neyse" demek "bu da geçer yahu" demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek. çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhan'ın dediği gibi "insan bir akşamüstü ansızın yorulur tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, "neyse" diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, "nasip" diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: "neyse" adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen "neyse"yorgunluğunu taşır. tomris uyar'ın unutulmaz hikâyesi "metal yorgunluğu"nu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? 'neyse' diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
"neyse" diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? "neyse" diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? "neyse" diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi "neyse" demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri "hiç" diye, biri "terörist" diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp "neyse" derseniz. "hali pür melalim anlaşılmş olur ; insan bazen en çok kendinden yorulur!"
güzel melodisi olan, güzel ziynet sali nin şarkısı. sözleri şöyledir:
Kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere,
içim hiç yatışmaz insanın insana ettiğine.
Ama olanlar, bir de yalanlar,
Senden kalanlar, canımı yakanlar,
Ortak kararlar, diye alınanlar,
Yanına kalmaz, bunlar zor zamanlar.
Neyse, her neyse,
zordur aşk üç kişilikse
Neyse, ama nedense,
aklım kaldı bak, her yerinde,
Neyse, her neyse,
Ölmez aşk yüzünden kimse,
Neyse, ama gücenme,
Ahım kaldı ah, her yerinde.
Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.
Senin attığın, benim taptığım,
Her yalan cümle, bir yanlış adım,
Vuruldu durdu, hassas tarafım,
Yanına kalmaz, buda son zararım.
Neyse, her neyse,
zordur aşk üç kişilikse
Neyse, ama nedense,
aklım kaldı bak, her yerinde,
Neyse, her neyse,
Ölmez aşk yüzünden kimse,
Neyse, ama gücenme,
Ahım kaldı ah, her yerinde.
Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.
Kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere,
içim hiç yatışmaz, insanın insana ettiğine.
Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.
Kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere,
içim hiç yatışmaz insanın insana ettiğine.
Ama olanlar, bir de yalanlar,
Senden kalanlar, canımı yakanlar,
Ortak kararlar, diye alınanlar,
Yanına kalmaz, bunlar zor zamanlar.
Neyse, her neyse,
zordur aşk üç kişilikse
Neyse, ama nedense,
aklım kaldı bak, her yerinde,
Neyse, her neyse,
Ölmez aşk yüzünden kimse,
Neyse, ama gücenme,
Ahım kaldı ah, her yerinde.
Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.
Senin attığın, benim taptığım,
Her yalan cümle, bir yanlış adım,
Vuruldu durdu, hassas tarafım,
Yanına kalmaz, buda son zararım.
Neyse, her neyse,
zordur aşk üç kişilikse
Neyse, ama nedense,
aklım kaldı bak, her yerinde,
Neyse, her neyse,
Ölmez aşk yüzünden kimse,
Neyse, ama gücenme,
Ahım kaldı ah, her yerinde.
Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.
Kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere,
içim hiç yatışmaz, insanın insana ettiğine.
Ve sen hiç rahat uyuma,
Bir de sen, ona da dokunma,
Ama sen, kimseye alışma,
Ve sen, ona da yakışma.
teşekkürü hak eden bir funda arar şarkısı, saolsun.
güldünya şarkıları albümünde zuhal olcay'ın söylediği şarkı.
joker kelime.
sıkıştın mı? söyle bunu, kaç kurtul.
sıkıştın mı? söyle bunu, kaç kurtul.
ne deseniz anlatamayacaksınızdır yada anlamayacaklar. (bkz: neyse)
en çok içine atan sözcüktür.
bir müzik grubu: http://www.lastfm.com.tr/music/neyse
"yapma meydan" adlı şarkılarına yeni bir klip çektiler.
ayrıca vokalleri çok iyi pearl jam söyler.
"yapma meydan" adlı şarkılarına yeni bir klip çektiler.
ayrıca vokalleri çok iyi pearl jam söyler.
Aşk öylece, hazırolda
Durup ne seni ne beni beklemez ki
Biraz yürek biraz çaba
Ve gözün kara olmalı
Bir büyük can pazarı aşk
Sapasağlam çıkmalı
Hiç korkaklık dinlemez ki. fundacığım o kadar anlattın da anlamadı dimi nefesini boşa tükettin neyse. . .
Durup ne seni ne beni beklemez ki
Biraz yürek biraz çaba
Ve gözün kara olmalı
Bir büyük can pazarı aşk
Sapasağlam çıkmalı
Hiç korkaklık dinlemez ki. fundacığım o kadar anlattın da anlamadı dimi nefesini boşa tükettin neyse. . .
kanımca zuhal olcay ın daha güzel yorumlamıştır bu şarkıyı. zira bakıldığında şarkı ayakları yere basan bir kadının hikayesini anlatıyor ve zuhal olcay ın kendinden gururlu sesi pek bir yakışmış şarkıya.
"ben büyük aşkların kadınıyım,
kimler geçti ayaktayım, sen de mi duracaktım?
boşver gitsin
artık kurşunlara diziyorum yalan aşk oyununu
duvarlara yazıyorum sonunu bitsin"
"ben büyük aşkların kadınıyım,
kimler geçti ayaktayım, sen de mi duracaktım?
boşver gitsin
artık kurşunlara diziyorum yalan aşk oyununu
duvarlara yazıyorum sonunu bitsin"
konunun bitiminde de kullanıldığı görülmüştür.
Nefret edilen kelimeler #1
Nefret ettiğim bazı kelimeler var. Kullanmaktan ısrarla kaçındığım. Fakat ne kadar kaçınsam da ister istemez hatta bazen sık sık konuşmalarımda yer verdiğim. Belki de bu yüzden sevmiyorum bu kelimeleri. Sevmediğin şeylerden uzak durursun, zamanla unutulur gider. Eğer uzak kalamazsan, dahası her an burnunun dibinde görürsen sevmeme hali nefrete dönüşür, uzak bir ihtimalle de takıntıya. Bunlar genellikle anlamı muğlak olan kelimeler. ifade etmek bir yana bir de karşı taraftan bu sözler gelirse nefret asıl anlamına kavuşuyor. Bu ikisi aynı 5 harf listenin bir numarasında. Bundan daha muğlak bir ifadesi olan başka bir kelime var mıdır acaba? Neyse... Neyse ne? Neyse genel olarak şu 3 şekilde kullanılıyor;
1- Müdahil olamayacağı konudan yan yola sapıp mevzuyu değiştirmek
2- (Bazen olgunluk belirtisi olarak) Affedici anlamlar yüklemek
3- Söyleyeceği sözler olmasına rağmen konuşmayı sonlandırmak
Kabul etmek gerekir ki değil 3, 333 madde bile yazılabilir, e başta dedik kelime muğlak, elden ne gelir, fakat genel hatlar bunlar. Bu 3 maddenin bile birbirine ne kadar da yakın anlamlar içermesidir aslında beni bu kelimeden soğutan.
Neyse...
Aynı başlıkla Haydar Ergülen de bir yazı yazmış zamanında. O yazısında benim 2. maddede belirttiğim anlamına değinmiş.
"'Neyse' demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. Bazen 'gibi yapmak' da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir."
Böyle giriş yapmış yazısına. Benimse takıldıklarım 1 ve 3. maddeler. Çünkü birbirleriyle taban tabana zıt anlamlar içermekte. Acaba dile getirmek istediği başka şeyler mi var? Yoksa tamamiyle konuya ilgisizliğinden mi etmiştir bu lafı. Bazense Funda Arar'ın şarkısındaki gibi;
-----------------------------------------
Boşver zaten hayat beni hiç anlamadı ki
Boşver zaten ne söylesem, neyse...
-----------------------------------------
Böylesine her şeyi özetleyen, yerine sayfalarca yazılsa da aynı anlamı vermeye yetmeyecek kadar anlamlı. Aslında karışıklığı meydana getiren bu 5 harf 2 hece'nin yazılı hali. "Neyse" eğer dilden döküldüyse mutlaka mimiklerle de kendini anlatır. "Boşver zaten ne söylesem"den sonra derin bir nefes alınıp, verildikten sonra "Neyse" çıkıverir ağızdan. Budur önemli, anlamlı, "Neyse ne?" sorusuna verecek bir cevabı olan. Bazense sadece zaten gereksiz olan diyaloğu farklı mecrâlara sürükleyip vakit öldürmeye devam etme isteğidir. Yazarsın, yazarsın... Sonunda sorunu sorup karşı taraftan yanıt beklersin. Belki sen açık açık soramadığından, belki de karşıdaki dilin inceliğini, sözlerin alt anlamlarını düşünmediğinden kimine göre alelâde sayılabilecek bir ifade belirir ekranda. Sonrasında imleç boş mesaj kutusunda yanar, söner, yanar, söner... Ne cevap vermelisin? O anda ulvi 5 harf düşer akla, "Neyse". "Neyse, blablabla". Gerisi gerçekten önemli değildir. O "Neyse" ile zaten beklenen cevabın gelmediği, bir önceki satırların zerre kadar öneminin olmadığı, hiç olmadığı kadar açıkça ortaya konmuştur. Kırılma noktası burada olur zaten. Ses yok, mimik yok. Bu "Neyse" hangisi acaba? karşıya hangi anlam iletildi, bunu kestirmek çok zor hatta daha fazla karşıdaki insan ile alakalı. "Neyse..." iç çekişin yazılı hali gibi. Ah bir sorulsa "Hayırdır?" diye, dökülmez mi dilden o ana kadar "Neyse"nin ket vurduğu tüm duygular, tüm düşünceler. Ama genelde olmaz bu. Benzetmede hata var mıdır bilmem ama adeta yaptığınız blöfü görmezler, sizi "Neyse"nin tüm karanlığına sahte geçiştirme isteğinizle birlikte gömerler. "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" karmaşasının ilk halkasıdır "Neyse". "Keşke"nin hemen öncesi. Tesiri olsun olmasın, neyse dememek, geçiştirmemek, boş vermemek lazım. Gönül böylesine hakikaten razı olmuyor, olmayacak da...
Nefret ettiğim bazı kelimeler var. Kullanmaktan ısrarla kaçındığım. Fakat ne kadar kaçınsam da ister istemez hatta bazen sık sık konuşmalarımda yer verdiğim. Belki de bu yüzden sevmiyorum bu kelimeleri. Sevmediğin şeylerden uzak durursun, zamanla unutulur gider. Eğer uzak kalamazsan, dahası her an burnunun dibinde görürsen sevmeme hali nefrete dönüşür, uzak bir ihtimalle de takıntıya. Bunlar genellikle anlamı muğlak olan kelimeler. ifade etmek bir yana bir de karşı taraftan bu sözler gelirse nefret asıl anlamına kavuşuyor. Bu ikisi aynı 5 harf listenin bir numarasında. Bundan daha muğlak bir ifadesi olan başka bir kelime var mıdır acaba? Neyse... Neyse ne? Neyse genel olarak şu 3 şekilde kullanılıyor;
1- Müdahil olamayacağı konudan yan yola sapıp mevzuyu değiştirmek
2- (Bazen olgunluk belirtisi olarak) Affedici anlamlar yüklemek
3- Söyleyeceği sözler olmasına rağmen konuşmayı sonlandırmak
Kabul etmek gerekir ki değil 3, 333 madde bile yazılabilir, e başta dedik kelime muğlak, elden ne gelir, fakat genel hatlar bunlar. Bu 3 maddenin bile birbirine ne kadar da yakın anlamlar içermesidir aslında beni bu kelimeden soğutan.
Neyse...
Aynı başlıkla Haydar Ergülen de bir yazı yazmış zamanında. O yazısında benim 2. maddede belirttiğim anlamına değinmiş.
"'Neyse' demek iyidir, 'bu da geçer' demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. Bazen 'gibi yapmak' da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan 'neyse' demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir."
Böyle giriş yapmış yazısına. Benimse takıldıklarım 1 ve 3. maddeler. Çünkü birbirleriyle taban tabana zıt anlamlar içermekte. Acaba dile getirmek istediği başka şeyler mi var? Yoksa tamamiyle konuya ilgisizliğinden mi etmiştir bu lafı. Bazense Funda Arar'ın şarkısındaki gibi;
-----------------------------------------
Boşver zaten hayat beni hiç anlamadı ki
Boşver zaten ne söylesem, neyse...
-----------------------------------------
Böylesine her şeyi özetleyen, yerine sayfalarca yazılsa da aynı anlamı vermeye yetmeyecek kadar anlamlı. Aslında karışıklığı meydana getiren bu 5 harf 2 hece'nin yazılı hali. "Neyse" eğer dilden döküldüyse mutlaka mimiklerle de kendini anlatır. "Boşver zaten ne söylesem"den sonra derin bir nefes alınıp, verildikten sonra "Neyse" çıkıverir ağızdan. Budur önemli, anlamlı, "Neyse ne?" sorusuna verecek bir cevabı olan. Bazense sadece zaten gereksiz olan diyaloğu farklı mecrâlara sürükleyip vakit öldürmeye devam etme isteğidir. Yazarsın, yazarsın... Sonunda sorunu sorup karşı taraftan yanıt beklersin. Belki sen açık açık soramadığından, belki de karşıdaki dilin inceliğini, sözlerin alt anlamlarını düşünmediğinden kimine göre alelâde sayılabilecek bir ifade belirir ekranda. Sonrasında imleç boş mesaj kutusunda yanar, söner, yanar, söner... Ne cevap vermelisin? O anda ulvi 5 harf düşer akla, "Neyse". "Neyse, blablabla". Gerisi gerçekten önemli değildir. O "Neyse" ile zaten beklenen cevabın gelmediği, bir önceki satırların zerre kadar öneminin olmadığı, hiç olmadığı kadar açıkça ortaya konmuştur. Kırılma noktası burada olur zaten. Ses yok, mimik yok. Bu "Neyse" hangisi acaba? karşıya hangi anlam iletildi, bunu kestirmek çok zor hatta daha fazla karşıdaki insan ile alakalı. "Neyse..." iç çekişin yazılı hali gibi. Ah bir sorulsa "Hayırdır?" diye, dökülmez mi dilden o ana kadar "Neyse"nin ket vurduğu tüm duygular, tüm düşünceler. Ama genelde olmaz bu. Benzetmede hata var mıdır bilmem ama adeta yaptığınız blöfü görmezler, sizi "Neyse"nin tüm karanlığına sahte geçiştirme isteğinizle birlikte gömerler. "Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil" karmaşasının ilk halkasıdır "Neyse". "Keşke"nin hemen öncesi. Tesiri olsun olmasın, neyse dememek, geçiştirmemek, boş vermemek lazım. Gönül böylesine hakikaten razı olmuyor, olmayacak da...
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar