bugün

hoca damda çalışırken bir anda dengesini kaybeder ve yer düşer. olayı gören bi komşusu hemen yanına gelir ve sorar.
komşu- hocam ne oldu burada böyle?
hoca (şaşkın)+ valla bilmem, ben de şimdi geldim!
anadolu insanının gönlüne taht kurmuş, espri yeteneğiyle insanları derin düşüncelere sevk ederek güldüren, sempatik yakışıklı ve yoğurdun patentini alan ilk türk profösörüdür.
namı türkiye ile sınırlı olmayan belki de dünyada en çok tanınan türklerden biridir. hocamızın ermenistan'da artin , almanya'da oylen şpikel , yunan'da diyojen , fransa'da maryos , iskoçya'da mac antaş , romanya'da paçala , arabistan'da cuha ve daha bir çok ülkede ero , coso , iter pejo vs pek çok isimle yaşamakta ve hikayelerinin anlatılageldiği söylenmektedir.
Kendisine atfedilen fıkralarla aslında türk insanının kıvrak zekasını, espri anlayışını ve pozitif duruşunu da temsil eden, anadolu topraklarından arşa boy vermiş ulu bir çınar, başlı başına bir kültür hazinesi, abidevi şahsiyettir.
türk başbuğu timur ile aralarında geçtiği zannedilen fıkraların heppsi uydurmadır.
türk tarihinin en büyük dehalarından olan timur bir yobaz molladan ayar yiyecek adam değildir.
timur ile nasreddin hoca arasında geçtiği sanılan olaylar aslen iran'lı nasreddin adında bir hoca ile hülagu han arasında geçmiştir ki onun da birçoğu palavradır.

türk olan nasredin hoca 13. yyda yaşamıştır. timur ise anadoluya 15. yy'da girmiştir. bu kadar da sallanmazki.
-nasreddin hoca odun der misin?

+her gün bunu duyarsın ey biçare, senin adın kamil olsun..
Nasreddin Hocaya sormuşlar:Kimsin?
Hiç demiş Hoca, hiç kimseyim.
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş:Sen kimsin?
Mutasarrıf demiş adam kabara kabara.
Sonra ne olacaksın? diye sormuş Nasreddin Hoca.
Herhalde vali olurum diye cevaplamış adam...
Daha sonra?.. diye üstelemiş Hoca.
Vezir demiş adam.
Daha daha sonra ne olacaksın?
Bir ihtimal sadrazam olabilirim.
Peki ondan sonra?
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
Daha niye kabarıyorsun be adam, ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: hiçlik makamıında!
- nasreddin hoca, göle maya çalıyorsun ama göl ya oruçluysa?
+ manyak mısın? göl hiç oruç tutar mı?
- ya tutarsa?
+ lan!*
karşısındakilere verdiği mantık ötesi hazır cevaplarıyla insanları kendine hayran bırakan zeka küpü, komedi adam..
Nasreddin Hoca'ya sormuşlar: "Kimsin?"
"Hiç" demiş Hoca, "hiç kimseyim."
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş: "Sen kimsin?"
"Mutasarrıf" demiş adam kabara kabara.
"Sonra ne olacaksın?" diye sormuş Nasreddin Hoca.
"Herhalde vali olurum" diye cevaplamış adam...
"Daha sonra?.." diye üstelemiş Hoca.
"Vezir" demiş adam.
"Daha daha sonra ne olacaksın?"
"Bir ihtimal sadrazam olabilirim."
"Peki ondan sonra?"
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş: "Hiç."
"Daha niye kabarıyorsun be adam, ben şimdiden, senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "hiçlik makamında!"
her durum için bir fıkrası, fıkra sonunda da deyişleri olduğu için, her durum için bir vecizesi olan insan.
Hikayeleriyle bir çok insanı güldüren bir filozof ve bilge.
bir fıkrasında, nehirde boğulmakta olan bir adama herkes ' ver elini ' der, onu kurtarmaya çalışır. nasreddin hoca ise nehre yaklaşır, elini uzatır, ' al elimi ' der, adam hocanın elini tutup sudan çıkar. çevresindekiler hocaya, ' adamı kurtarmak için yapmadığımız şey kalmadı, sen ' al elimi ' deyip sudan çıkarıverdin. bu nasıl iştir hoca ? ' diye sorunca, masreddin hoca ' siz ' ver ' dediniz, ben ' al ' dedim, o yüzden de ben kurtardım. ' yanıtını verir.
bu fıkra neden mi aklıma geldi? bilmem ki... *
-wikipediadan okumadan kopyalayıp yapıştırdığım bölüm-

ekonomik düşüncedeki "klasik" gelenek britanya'da 18. yüzyıl sonunda ortaya çıkmıştır. adam smith, david ricardo ve john stuart mill gibi klasik politik ekonomistler kapitalist ekonomide üretim, dağılım ve malların değişimi gibi konuların analinizi yaparak yayımlamışlardır ve bu çalışmalar günümüzdeki çoğu iktisadi çalışmanın da halen temelini oluşturmaktadır.

alman sosyolog max weber, kapitalizmin tanımlayıcı niteliklerinin anlaşılmasında büyük bir etki yaratmıştır. weber`e göre piyasa değişimi, üretime göre kapitalizmin daha belirleyici bir özelliğidir. kapitalist girişimler, önceki ekonomik sistemlerdeki faaliyetlerin aksine üretimi rasyonelleştirmişler, bu da verimlilikve üretkenliğin en üst seviyeye çıkarılması isteğidir. weber, henüz kapitalist ekonomiye geçilmediği zamandaki çalışanların, loncadaki usta ile çırak gibi, kişisel ilişkilere dayanan çalışmayı anladıklarını söyler.

-wikipediadan okumadan kopyalayıp yapıştırdığım bölüm-

buna ek olarak alman ekonomist wolfgang goebbls paranın kökü* isimli kitabında “kapitalizmin ‘gerçek’ anlamda kurucusu olmamakla birlikte sanayi devrimi ile birlikte yaygınlaşmış olduğunu bilmekteyiz.” demiştir. lakin zalım sistem kapitalizmin kurucusunu aslında hepimiz çok yakından tanıyoruz. o babacan gülümsemesi, etrafındaki insanlarla iyi geçinmesi ve örnek din adamlığıyla herkesin takdirini kazansa da asıl ünlü olmasını sağlayan hazır cevaplılığı. evet, doğru tahmin ettiniz. kapitalizmin kurucusu nasreddin hoca’dır.

şimdi bu da nereden çıktı diyeceksiniz. size direk ilk örneğimle karşılık veriyorum. nasreddin hoca pazardan dönüşte çocuğun tekine düdük alıyor, geri kalanlara almıyor. ve sonra belki de hepimizin ağzına yapışmış olan şu cümleyi söylüyor: “ee parayı veren düdüğü çalar.” bunu duyan köy çocukları kendi kendilerine düşünüyorlar: “derhal zengin olup bütün düdükleri satın almalı, fakirin fukaranın hakkından gelmeliyim.”. böylelikle kapitalist bir sistemin ilk tohumları atılmış oluyor.

ikinci örneğimize geçelim. hoca akşehir gölü’ne maya çalıyor. bunu gören köylü de yaklaşıp “hocam ne yapıyorsun?” diyor. hoca “göle maya çalıyorum.” diyor. köylü de “aman hocam, hiç koskoca göl maya tutar mı?” diyor, hoca da yapıştırıyor cevabı: “ya tutarsa?”. seneler sonra gülşen “ya tutarsa” diye bir şarkı yapıp klibinde dans edemiyor. ama konumuz bu değil. şimdi şunu düşünelim: hoca neden göle maya çalıyor? çünkü dostlarım, hoca’nın niyeti dünyanın ilk yoğurt fabrikasını kurmak. oradan pazarın tek hakimi olup ihracat işine girmek ve afrika’daki az gelişmiş ülkelere yoğurt fabrikaları kurup ucuz iş gücünden faydalanmak ve dünya devi olmak. “ya tutarsa?” sözünün altında da “tutarsa paranın gözüne vururuz oğlum.” mesajının gizli olduğunu söylememe gerek bile olmadığını düşünüyorum.

üçüncü örnek; nasreddin hoca bir ağacın tepesine çıkıyor. başlıyor bindiği dalı kesmeye. köylünün biri de çıkıp “aman hocam insan hiç bindiği dalı keser mi?” diyor. hoca da yapıştırıyor cevabı: “ya tutarsa?” nasreddin hoca’nın bu cevabı karşısında afallayan köylü doğru marx hoca’nın dergahına gidip “nasreddin hoca bindiği dalı kesiyo marx hocam. bu arada bıyık çok şekil olmuş.” diyor. marx hoca da bıyığıyla bir müddet oynadıktan sonra “kapitalizm gölgesini satamadığı ağacı keser.” diyor. köylü aydınlanmış bir şekilde evine dönerken nasreddin hoca ormanlık arazilerdeki keşfine devam ediyor. görüldüğü üzere nasreddin hoca burada da kapitalizm kokan hareketler içinde.

dördüncü örneğimizde nasreddin hoca komşusundan kazan ödünç alıyor. maksadı kazanın ölçülerini alıp malzemesini inceleyerek nasıl üretildiğini anlamak ve seri kazan imalatına geçmek. hatta aynı kazanın bir boy ufağından bile üretip komşusuna götürüyor. “senin kazan doğurdu.” diyor. amacı kazan kullanıcısının bu daha küçük kazandan memnun kalıp kalmayacağını öğrenmek. komşusunun beğendiğini görünce de kazan üzerindeki çalışmalarını gizlice yürütmek adına tekrar istiyor. ve bir daha geri vermiyor. amacı kendi ürettiği son model kazanlardan satmak. “senin kazan öldü.” diyor komşusuna. komşusu da “aman hocam, kazan hiç ölür mü?” diyince hoca yapıştırıyor cevabı: “ya tutarsa?” zaten “aman hocam hiç x y olur mu?” diye soran köylü bir müddet sonra köyden kovuluyor. yani bütün o olaylardaki köylü tek bir köylü. nasreddin hoca da aslında hazır cevap değil, her şeye “ya tutarsa?” diyor.

işte olayı belgelerle açıkladım beyler. bence artık dünya ekonomisinin rotası değişmeli bu belgeli kanıtlardan sonra. bildiğimiz her şeyi unutmalıyız.

*wolfgang goebbls diye bir yazar ve paranın kökü diye bir kitap yoktur.
güzel anadolumuzun güzel renklerinden birisi olan insan.
genelde şöyle bir anlatımla sonlanan fıkralarla ünlü bilge kişiliktir;

e tabi hoca bu, durur mu, yapıştırmış cevabı: "Behey köftehor *, kazanın doğurduğuna inanıyorsun da, öldüğüne mi inanmıyorsun".
zamanının islam alimlerinin önde gelenlerindendir. nüktedan, sevimli ve seviyeli bir kişiliğe sahiptir. amma ulemadandır!
ak sakalları pamuk şeker gibi yiyilesi, sırat köprüsü kadar ince zekaya sahip şahsiyet.
parayı veren düdüğü çalar isimli emperyalist bir mottoya sahip kavuklu.
günümüz hocalarının milyon tanesini cebinden çıkaran zat.eşeğiyle aynı yoldan yürümemek için ters binermiş eşeğine.
nasreddin hoca bir gün bir adamla muhabbete girer. adam ona sorar:
a: sen ileride ne olacaksın?
n: hiç. sen?
a: komutan olcam.
n: sonra?
a: vezir
n: sonra?
a: sadrazam.
n: sonra?
a: sonra hiç işte.
n: bak ben senin sonda olacağını en başta oldum.
(bkz: ya tutarsa) .
yazılı metinlerde adı ilk olarak cem sultan'ın ebu-l hayr rumi'ye derlettiği menakıbname-i sarı (baba) saltuk'da geçer.
torunu olduğum, güzel akşehir'imin sembolü ve akşehirle sivrihisar arasında pay laşılamayan değerli şahsiyet.
Bugün bakteriyofaj ortamının mineral oranı yüksek suyla etkileşimi için bir deney yapayım dedim. Eldeki imkansızlıklardan dolayı bakteriyofaj için yoğurt, minerali yüksek su içinde bizim gölü kullanmaya karar verdim. Birkaç münasebetsiz alaylı alaylı, hoca napıyon demezler mi? espri olsun diye göle maya sürüyorum dedim. Nerden bileyim bu kadar ciddiye alacaklarını. Allah bilir nesilden nesile aktarırlar bunuda.
güncel Önemli Başlıklar