bugün

sanırım istenildiğinde kendini göstermeyen bir duygu.
insanlar istediği sürece her zaman yaşanılacak duygudur. yeter ki istemesini bilelim.
benide al lan artık içine para vericem çuvalla.
http://galeri.uludagsozluk.com/r/mutluluk-218893/
suyun üzerine sırtüstü yatıp, gökyüzüne bakarak yüzdüğünü değil de, uçtuğunu düşlemek.
sımsıkı sarıldığınız sevgilinizin, yüzünü koynunuza gömüp size aynı şekilde sarılmasında gizlidir bazen.

çok tumblr bir entry oldu ama ne yapayım. format bizi böyle yaptı hocu.
güzel filmdir, her şekilde; güzel bir konuşmayı hatırlatır, ne çok olmuş..
nilüfer'in bir şarkısında dediği gibi "mutluluk bir çiçektir, bastığın yerde bitmez"
Kaf dağının ardındadır. Ne gelir, ne gidilir.
Geldi sanılan da kaf dağının ardından değil, görünen şu karşı ki dağlardan gelme çakmasıdır.
aristoteles' e göre en yüksek iyidir. bunu eudemos' a etik adlı kitabında da, nikomakhos' a etik adlı kitabında da dile getirir. hatta kendisine ait olup olmadığı konusu muamma olan büyük etik kitabı da bundan bahseder.

nikomakhos' a etik: " her sanat ( zanaat ) ve her araştırma, her eylem ve her tercih bir iyiyi arzular. bu nedenle iyiyi " her şeyin arzuladığı şey " diye dile getirmek yerindedir. " diyerek başlar. sonrasında bu iyiden anlaşılması gerekenin mutluluk olduğu anlaşılır. konunun ayrıntılı incelemesi " aristoteles in etiği " başlığında yer alıyor. her neyse.

-------------

çin düşünüşünde mutluluk, toplu yaşamaya, insanın toplumsallaşmasına; ailesine ve devletine yararlı olmasına bağlıdır. bir insan ancak bu şekilde var olabilir. bu sebepten çin düşünüşü genel bir toplum ahlakıdır demek hiç de yersiz olmayacak.

hint düşünüşünde ise mutluluk bireysel bir olgudur. upanişad' daki anlatımda evrensel ruh olan brahman ve bireysel ruh olan atman' dan bahsedilir. kişi ancak atman' dan brahman evresine ulaştığında mutlu olabilecektir, gerisi işkencedir.

-------------

immanuel kant, mutluluğu; bütün arzuların tatmin olması olarak gördü. yani bu görüşüyle aristoteles' in haz düşkünü dediği guruba yakın idi. fakat metafiziksel bir yanı vardı: kant' ta da mutluluk, en yüksek iyi idi; en yüksek iyi ancak tanrı ile mümkün olduğundan ahlakın zorunlu kabulü tanrıya inanmak oluyordu; yani mutluluğun yolu tanrıdan geçiyordu. fakat dinlerden farklı olarak bu felsefesi tanrı görüşü ahlak teolojisi idi. yani tanrı mantıksal bir çıkarım için gerekmişti. yoksa ruhun ölümsüzlüğü mü demeliydim? sonuç olarak kant, en yüksek iyiyi gerçekleştirmeyi; yani mutluluğu ödevlerden biri sayıyordu.

----

descartes' a gelirsek kendisi biraz daha hint düşünüşüne yakın bakar olaya. mutluluğu içselleştirir ve huzurla karıştırır. buna ulaşmanın yolunun irade kotnrolünden geçmek, bedenin dizginlerini ele almak olduğunu söyler.

----

platon' a gelirsek aslında bir şey söylememiş olduğunu fark edebiliriz. skolastik dönemde aristoteles ile birlikte üstüne oynanan ikinci filozoftu. yazıtlarına eklemeler, çıkartmalar yapıldı falan filan. elimizdeki bilgilere göre platon mutluluğu bir üçlemede bulur bu üçleme: ölçülü zenginlik, sevgi ve dostluktur.

----

naçizane fikrimi sorarsanız etiğin alanı değildir. mutluluk kavramını inceleyen etik, onu bir mutluluk felsefesine çevirmiştir çağlar boyu.

mutluluk bir erdem değildir; mutluluk kişisel bir tercihtir ve iyi olması gerekmez. her neyse.
.i. s. 1647, bacon' a nedir bu tümevarım diyorken, akheramosis

kaynağım burası: http://www.itusozluk.com/...ter.php/mutluluk/@8276842
mutluluk bir nimettir. insanın elinde değildir. görünüşte mutlu olmak için gereken şartların (para, mal, mülk, kariyer) hepsine sahip olan mutsuz o kadar çok insan var ki aksini düşünmek safdillik olur. bazen karşınızdaki bir insanın gülümsemesi bile mutlu olmaya yeter ama yeri gelir bu adam niye sırıtıyor? diye sitem edersin.
onu düşünmenin verdiği heyecan, ne yapıyorların arasında boğulmaktan çok hayatı iki kişilik yaşamak; iki kişi nefes alıp vermek; tahtadan olsa bile kulübeye sığınan evsizin, kuru ekmeğe muhtaç afrikalının yediği sıcak yemeğin kendisinin olması; aşk ın dizleri titretmesi.
"unutma ki ebedi mutluluk ve acı yoktur ki bunlar birbirlerinin yerine geçerek var olan şeyler. biri olmadan diğeri olmuyor." *
kendiyle barışık bireyin daimi yol arkadaşıdır.
mutluluk; her türlü çabamızı onun için yaptığımız, sonunda unuttuğumuz olgudur.
insanlar acılar hakkında kolayca yazarlar. acılar bireyseldir, oysa mutluluk hakkında ne yazılabilir?
elinde veya burnunun üzerinde unutulmuş gözlük gibidir. dibindedir ama etrafta ararsın.
"yalnızca bir anlıktır mutluluk. sevdalar, heyecanlar; hepsi bir anlık. kalansa tortusudur hayatın, yalanlar ve acılar; bir de yalnızlık." *
''iç ilişkilerle dış ilişkilerin uyumlu bir şekilde yürümesidir'' Dale carniege
Tanımına katıldığım kelime. içinde düşündüğün düşlediğin şeyleri elde etmektir.
mutluluğun gözü kördür,
yalnızlık sağır.
ondandır biri tökezleyerek yürür,
öbürü uykusunda bile bağırır.
genel olarak hep özlenen, hep beklenendir.
tarif edilmesi mümkün olmayan durumdur.
mutluluk zamanın dışında bir yerlerde olur genelde. mutlu insan zamanın ezici ağırlığında uzaklaşır. farkındalık o kadar yok olur ki varlığını bile hissetmez insan. kırılgandır oysa mutluluk. ister bir dakika, bir gün, bir ay ya da bir yıl hep an olarak yer eder bellekte. zaman ne kadar uzun olursa olsun anlıktır mutluluk. hayatın içine serpiştirilir genelde, dışarıda yağan karın üzerinde yürümek, güçlü bir migren atağının geçtiği ilk bir saat, güzel bir şarkı, güzel bir insan hep sebeptir mutluluğa. başka türlü nasıl geçer ki hayat. bu anlara tutunmak ve son zerresine kadar bu duyguyu içmek gerekir. sanırım öğrenilen bir şeydir de mutluluk. dünyanın içler acısı hali karşısında mutlu olmayı çok görmemeli insan kendine. evet üstadın dediği gibi boğazımıza kadar bok içindeyiz, gücümüz de yok bu bataklıktan çıkmaya. mutluluk biraz acımsı bir tat bırakıyor damağımızda ancak yaşamamız için şart.
insanlar her şeyden mutlu olabilir. bu yüzden mutluluk anlatılamaz bir hazdır. kısacası mutluluk anlatılmaz yaşanır.
mutluluğu artık mutfakta arıyorum, ve buluyorum.