bugün

can dündar beni neden elestiriyolar anlamiyorum demis bir programda ben atatürk ile ilgili hayati ile ilgili seyler yansittim demis.

bu arkadas yaptigi luzumsuzlugun farkinda degil sanirim filmin icinde bahsi gecen atatürk su sekilde tesvir ediliyoe; diktatör, çok yalnız, dengesiz, herkesi kullanıp atan,maskeli,hergece bir 70 lik deviren bir alkolik, kadın düşkünü, sürekli alem yapan, din karşıtı, herkesi idam ettiren, sürekli açlık içinde yaşamış, tavlada kaybedince çok sinirlenecek kadar kişiliksiz, etrafındaki insanları azarlayan, çok boş vakti olan, boş vakti olduğu için salıncağa binen falan filan...

simdi sayin dündar bu sekilde bir portre ile karsimize cikiyor, bu portre kimin isine yariyor tabi ki memleketimizin odun ve örümcek kafali atatürk düsmanlarina yariyor, tabi ki atatürk'ü sevmiyorum humeyni'yi seviyorum diyen asagilik sürtüklere yariyor, tabi ki ingilizler olsaydi benim haklarim korunurdu keske atatürk olmasaydi diyen embesillere yariyor...

bu embesillerin, sürtüklerin, serefsizlerin agzina gercek disi seyleri sakiz edip. Hayati boyunca yeni seyler ögrenmek icin degilde bildiklerini pekistirmek icin kulaktan dolma bilgilerle atatürkcülük, laiklik, cumhuriyet düsmani kisilerin eline atatürk'ü sacma sapan sacmaliklerla oyuncak ettigi icin sayin dündar'a tesekkür etmek mi gerekiyor sahiden...
daha önce de yazdım daha net yazayım.
benim çok duygulandığım, neredeyse ağladığım, ne kadar güzel anlatmış o yüce insanı diye düşündüğüm sahneye, bir başka kişi atatürk'e nasıl böyle dersiniz diyor. anlamıyorum bir türlü. ya benim algılamam problemli ya başkalarının. ya da her iki tarafın da.
sonuçta çıkar çıkmaz dvd'sini alıp arşivime koyacağım eşsiz bir yapım.
sanki atatürk'ün aziz hatırasını yad ediyormuş gibi cumhuriyetimizin kuruluşunun 85. yıldönümünde gösterime giren film.

atatürk'ün, genç dimağlara yanlış tanıtılması için akp zihniyetinin eline verilmiş eşsiz bir fırsat.
Kesinlikle eleştirilmemesi gereken film. Atatürk içki içiyordu sigara da içiyordu bunu zaten herkes biliyor ya da eğlenceye düşkün de olabilirdi. Neden bu kadar tepki yaratıldı. Yıllardır kurduğumuz tabular yüzünden Atatürk'ü putlaştırdık, ona insanüstü güçleri olan, mükemmel insan muamelesi yaptık ama yok böyle birşey evet Atatürk sıfırdan bir devlet kurdu, çok iyi bir askerdi ve siyasetçiydi ama mükemmel bir insan değildi. Hangimiz mükemmeliz, hangi türk genci içki içmiyor ki ya da hangi türk gencinin sevgilisi yok. Atatürk'ün cepheden sevgilisine gönderdiği mektup mu gözümüze batıyor. Her şeye tek taraflı baktığımız için böyleyiz, zamanında bize Atatürk'ü doğaüstü bir insan gibi öğrettikleri için hazmedemiyoruz bunları. Zaten Can Dündar'da filmin kendisinde çok güzel anlatıyor olayı şu sözleriyle
Atatürk'ün eğlenceye ve zevke olan düşkünlüğü ne bağımsız bir Türk devleti kurmasına ne de savaşı kazanmasına engel olmuştur!
Bizi ilgilendiren kısmı da budur zaten gerisi boş...
atatürkçülerin mustafa kemal'i değil imajını sevdiğini tanıtlayan film.
mustafa kemal atatürk'ün yaşamını anlatan; goran bregovic müzikleriyle bezenmiş "güzel" bir belgesel.

filme, daha ortalıkta hiç yorum yokken, ilk seansına gitmiş biri olarak; film bittiğinde yaşlı amcalarla beraber gözlerimizi kurulayarak çıktığımızı belirtmek isterim. zaten her şey o ilk seanstan sonrakilerle başladı. nedense ilk seanstan çıkan herkeste bir hüzün, ama biraz da memnuniyet vardı. evet, bu filmde atatürk bir "tanrı" gibi, "kutsal" bir varlık gibi anlatılmamıştı. onun bir insan olduğu, onun da hatalar yaptığı ve onun da yalnızlık çektiği, ağladığı anlatılmıştı. evet, bu filmden sonra; bir başka "atatürk" daha olabilir, neden olmasın! diye düşündüm.

her büyük insanın ardına sığındığı ve onla büyüdüğü bir şey var dostlar! o da "sevgi"dir.
Can Dündar'ın dekemalizasyon projesidir. Sözde Atatürk'ü seviyor, onu yüceltiyor gibi görünerek Atatürk'ü mevcut olduğu yerden düşürmek amaçlanmıştır. Çünkü yasalarımıza göre Atatürk'e hakaret büyük bir suçtur. Bir Atatürk düşmanı düz bir şekilde bu yüzden Atatürk'e sövemez. Bu yüzden içindeki kini bu şekilde süsleyerek ortaya koyar.
Utandım çocuk

Beni anlatan bir film yapmışsın .
Kızgınım, utanç içindeyim.
Sana değildir kızgınlığım. Filmdeki Mustafa'dan da utanmış değilim.
Başaramamışım, bundandır utancım.
Komutam altında, bu vatan için kanını akıtan Türk askerlerinden utandım.
"Özgürlük" demiştim, benim karakterimdir..
"Bilim" demiştim, tek yol göstericidir.
Sen, "Karanlıktan korkardı" demişsin benim için.
Korkardım evet. Bu ulusu boğmak isteyen karanlıklardan çok korktum.
Ama insaf be çocuk, korkup da kaçmadım ya.
Söküp atmadım mı o karanlığı bu ülkenin üzerinden?
Diktatör demişsin bir de. Hiç okumadın mı çocuk?
Nerde benim nesilleri emanet ettiğim öğretmenler?
Anlatmadılar mı sana?
Başkomutan olarak cepheden cepheye koşarken, ve bütün kararları tek başıma alabilecekken neden bir meclis kurdum ben çocuk? Böyle diktatör olur mu?
Ah be çocuğum.
Neden, nasıl düşman ettiler seni bana?
Baktım aşktan, sevgiden, aileden bahseden güzel şeyler yazmışsın bugüne kadar. Belli ki, Çalışkansın, zekisin. Kara cüppeleri ile milletin ümüğüne çökmüş olan yobazları çok iyi anlarım da çocuk, seni anlayamıyorum. Onlar zaten hiç sevmedi beni. Yüzyıllardır süren iktidarlarını çekip almıştım ellerinden. Sevmeyecekler beni elbette..
Peki sen çocuk, sen neden kol kola girdin bu kara kalplilerle?
Dedim ya, sana değil kızgınlığım.
Başaramamışım. Anlatamamışım demek ki özgürlüğün kıymetini, bağımsız bir ulusun, onurlu özgür bireyi olmanın ne büyük bir nimet olduğunu.
Yazık olmuş, onca vatan evladının kanına, onca ananın göz yaşına. Veremem ki şimdi hesabı, ne o gencecik bedenlere, ne de gözü yaşlı analara.
"Bu muydu uğruna bizi ölüme gönderdiğin vatan?" derlerse,
"bu nesiller miydi, ölen evlatlarımızın kanıyla kurduğun ülkeyi emanet ettiğin?" diye sorarlarsa
ne derim ben onlara be çocuk?
Olmadı be çocuk... olmadı.

kaynak:forward mail
öküz altında buzağı aramadan izlemeye çalıştım.
şahsen beklentilerimin altındaydı, kıyaslamak belki doğru değil ancak sarı zeybekten kesinlikle daha çok etkilenmiştim, o kadar belgeyle biraz daha ayrıntı beklerdim, yüzeysel kalmış birçok şey, konudan konuya geçişlerde çok zorlanmış gibiler, daha akıcı beklerdim, çok kopuktu bir olay anlatılırken bir bakıyorsun hop başka bir yere geçmiş, belki tüm hayatını 2 saate sığdırmaya çalıştıkları için, biraz kopuk ve sığ kalmış...
alkol, karanlık korkusu, gece hayatı bilmemneye gelirsek gündemde olması bile bana komik geldi izledikten sonra, fransız gazetesinde çıkan haberlerde gece hayatına ve alkole düşkün olduğu söyleniliyor, bir belgeselci elindeki bu kaynağı neyi yansıtırsa yansıtsın kullanmalıydı, kullanmış da.bir de tek bir sahnede mustafa'nın önünde rakı var o da afedersiniz ama sirozdan ölen bir adamın hayatının belgeselinde azdı bile.
goran bregovice gelirsek, fragmandaki harika müziği duyunca çok heveslenmiştim, ancak filmde o kadar başarılı değil...
can dündar ın büyük tepkiler alacağını bile bile heyecanlanıp hata yaptığı belgesel film. yılların gazetecisi, cartı curtu ama amatörce yaklaştığı ortada. "yapalım bakalım olcak mı?" demiş, çekmiştir. atatürk e olan sevgisi yadsınamaz bir gerçektir.
teknik açıdan gayet güzel ve emek harcanmış belgesel. filme gitmeden önce önyargı ile bakıyordum filme; fakat izledikten sonra anladım ki meyve veren ağaç taşlanır sözü bir gerçekmiş. can dündar profesyonelliğini konuşturmuş. keşke dediğim tek konu müziğin daha falza olması konusunda.
atatürk'ün neden kötü bir insanmış izlenimi verilerek anlatılmaya çalışıldığı anlaşılamamış belgeseldir.

müziklerin iniş çıkışları bile atatürk'ün kötülendiği sahnelere denk geliyordu.
izledikten sonra can dündar'a yapılan haksız eleştirilere güldüğüm belgeseldir.
atatürk'ü insan gibi göstermiş filmdir. bu yüzden nefret ediyorum bu filmden.

atatürk insan değildi. bunu anla artık caaaayn! bi' daha da belgesel çekmeni istemiyorum. o kadar!
izlememin üzerinden biraz zaman geçtikten sonra, eleştirileri ve filmle ilgili tartışmaları izleyip, okuyup, gördükten sonra hakkında tekrar bir değerlendirme yapmayı gerekli gördüğüm film. filmi gören birisi olarak ve hakkında ağır bir eleştiri yazmış birisi olarak hakkında söylenen sözlere inanamadığım film.

(bkz: mustafa/#4165270)

Birincisi Koskoca atatürk'e nasıl mustafa dersiniz gibi idiotik bir eleştiri dolaşıyor ortada. Bu konuda mantık sahibi kaç kişi bu düşünceyi paylaşır bilemiyorum, bu bir insanın hayatını anlatan bir film, onu yüceltmeye çalışmak gibi gaye de gütmüyor, eleştirmeye çalışmak gibi bir gaye de. Bu bir insan öyküsü ve tabi ki bu insanın ona annesinin seslendiği gibi "mustafa" diye seslenmek o filmi anlatanın hakkıdır. Filmde, turgut özakman'ın da belirttiği gibi bazı yanlışlıklar ve tarihi gerçeklere uymayan hatalar var, bunların ayıklanması ya da düzeltilmesi lazım. Filmde atatürk'ün dini hurafelere karşı durması onu dine karşı bir duruşu var gibi göstermiş bence filmin ciddi hatalarından biridir, düzeltilmesi lazım. Filmle ilgili okuduğum eleştirilerin çoğu atatürk'ün alkol bağımlısı gibi gösterilmesi hadisesi ve meşhur sofralarıydı. ilk eleştirimde de yazdığım gibi bu konu beni de hayal kırıklığına uğrattı ancak atatürk'ü filmde alkol bağımlısı gibi gördüğüm için değil, namı günümüze kadar ulaşan sofralardan sıkılmış olduğu imasıydı, o sofralarda alınan kararlar, fikir çatışmaları filmde yer almamıştı beni hayal kırıklığına uğratan buydu, filmde kesinlikle atatürk'ün alkolik ve sigara bağımlısı olduğuna dair bir ima yok bu da filme yapılan haksız eleştirilerden birisi. Gelelim en meşhur konuya, diktatörlük mevzusuna, evet filmde böyle bir ima var, her ne kadar can dündar bunu bir yabancı gazetenin yaptığı bir haberden kaynaklandığını söylese de filmin genelinde atatürk'ün idealleri uğruna en yakınlarına bile acımayacağını anlatan imalar vardı bence bu da filmin önemli yanlışlarından birisi. Sonra atatürk'ün bir bayanla mektuplaşması hadisesi çok gündeme geldi bence filmin en ilgi çekici yönlerinden biriydi. Atatürk'ün özel hayatı bizi ilgilendirmez biz onu bunlarla tanımak istemiyoruz diyenlerimiz var ama atatürk'ün bir gece fena dağıttıktan sonra, hayatınızı yazmak isteriz paşam diyen bir arkadaşına, "peki bu geceyi yazacak mısınız ?" diye sorması ve "eğer bu geceyi yazmazsanız beni tam anlamında değerlendirmiş olmazsınız." demesi -bu hikayeyi can dündar bir iki defa anlattı- onun gizleyecek, utanacak, sakınacak hiç bir şeyi olmadığını göstermiyor mu? peki onun adına bizim saklama derdimiz neden? Bunlarla birlikte bir çok eleştiri okudum bir çoğu da haksız yere ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan eleştirlerdi. Film olumsuz eleştirileri hakedecek düzeyde ve benim için hayal kırıklığıydı ama yapılan eleştirilerin de mantık çerçevesinde olması lazım, film hakkında neden yunan çocuk oynattınız, atatürk neden kısa gösterilmiş hatta hatta filmin sonunda çalan şarkıda umutsuzluğa düşme, çaresizliğe kapılma gibi sözler olmasını, atatürk'ü anlatan filme umutsuzluk ve çaresizlik temalı şarkı koymuşsunuz diye eleştiren bile gördüm. -abbas güçlü ile genç bakış programında bir öğrenci sorusudur.- Dediğim gibi filmde eleştirecek çok yön var bence en ağır eleştiri bazı konular es geçilmiş veya kısa kısa anlatılmış olması ve atatürk'ün anlatılan kısımda yalnız ve mutsuz gibi gösterilmesidir, ben bunun filme senaryo yazılırken yada film montajlanırken, bir tema üzerinde durulmasına bağlamıştım ki zaten can dündar'da bu konuda eleştirleri kabul etti ve filmin 5 saatlik bir versiyonunun olduğunu, bunun bir iki bölüm halinde tv'de yayınlanacağını söyledi, ayrıca kitap olarak da çıkacağını söyledi. Ben inanıyorum ki film ile ilgili bazı eksikler uzun versiyonda ve kitapta kendini kapatacaktır.
olmamış, herşeyden anlatayım derken, hiçbir şey anlatılamamış, 10 kasım'a yetişsin derken becerilememiş herhalde. Sinema seyircisine satılmak yerine dvd falan olsaymış daha çok beğenilirdi bence. Galadan çıkan bakanların zorlanarak "beğendik" demelrinden belliydi. Goran bregovic kaç para kaldırdı ki?
muhafazakarlar arasında "mustapha" olarak söz edilen film.o derece yanlı olmuş,izlemedim ama bu kadar insan yanılıyor olamaz herhalde.
(bkz: marjinal olmamak için ortalamalaşmak)
(bkz: kafaya mustafa kadar tas dusmesı)
atatürk'ün insani yönleri anlatıldı gibi bir ifade ile piyasaya sürülen belgesel. belgeselde verilen bir çok bilgide eksik var söylenen bir çok şey can dündar'ın kendi kişisel fikirleri bu yüzden yapım beklediğim kalitede değil.
izlediğim ve gerçekten o kadar da kötü bişey olduğunu görmediğim film. atatürk'e sevgim arttı. mustafa kemal'i bir insan olarak, insanlık haliyle görmek isteyenler bu filme gitmeli.
gişeden bilet almak dışında sinema bilgisi olmayan birçok insanın çekim teknikleri, sahne seçimi ve müzikleri hakkında yorum yapabildikleri filmdir. hastasınım ulu sözlük ...*
filmi kötüleyenler aynı zamanda deniz baykal'ın kara çarşaflılara rozet takmasına destek olanlar oldukları için ciddiye almadğım filmdir. Yanlış bilgiler var diyenlere de "Can Dündar kadar araştırdınız mı?" ya da "Karşısına çıksanız doğrusunu savunabilecek birikiminiz var mı?" diye sorarım.
Filmde Atatürk hakkında hiçbir eleştiri getirilmemiş, taraflı bir söz söylenmemiş. Diktatör olduğu iddiası bile bir Fransız gazetesine dayandırılmış.Ya da en yakın arkadaşlarını yargulatması. Bunları yeni mi öğrendik ? Önceden bilmiyoduk da Can Dündar mı koydu önümüze sanki ? Ya da Atatürk'ün gerçekten dindar mı olduğunu sanıyodunuz ? Yok efendim bir milleti karanlıktan çıkaran adam karanlıktan korkmazmış. Yahu orda iki saniyelik bi cümle cımbızla çekip çıkarılmış, "Filmde Atatürk'e korkak deniyo" diye eleştirilmiş. Ya bi ilerleyin olcak şey değil.
Ayrıca filmde kendi diyo ya "Bu kadar hızlı radikal devrimleri yapmak için halkın kendi kendine yapmasını bekleyemeyiz" diye. Sonra en son harf devreminden sonra beş maddeyim tamamladım diye içi rahat ediyo. işte malesef, olmamış be Atam ! halaa başımızda böyle yöneticiler varken. Acı gerçek o ki olmamış. Avrupalıların yüzyıllarca sürede oturttukları devrimleri birkaç yılda oturtmak kolay değilmiş işte ...
tanım: can dündar tarafından derlenen atatürk ar$ivinin gene can dündar tarafından hazırlanan 6 saatlik belgesel çalı$masının 2 saatlik olarak bizlere sunsunduğu, goran bregovic'in müzikleriyle de tadından yenmeyecek bir hal alan yapım.

--spoiler--

evvela, film konusunda Can Dündar'ın esas sıkıntı ve $ikayeti olan izlemeden yazmamak adına çok kastım kendimi. Nitekim bu ak$am da özellikle gidip izledik arkada$la, yetinmedim aradan bir hafta geçti a$ağıya yazdıklarımı iyice okuyunca bir daha gittim filme.

$imdi bu yazacaklarım Can Dündar'ı savunma mahiyetli olmayıp yıllardır kahve muhabbeti $eklinde vatan kurtarma eylemlerinde ortaya çıkmı$ söylemlerin bi sentezi sayılabilir. Eğer ki yobaz misali vurun abalıya diyerek tamamını okumadan anlamadan kalay basacak olan var ise hiç okumasın.
Eğri oturup doğru söyleyelim.

Evveliyatında;
Can Dündar bu filmi yapmakla bi takım çehrelerin yüzüne Osmanlı Tokadı misali yapı$tırmı$. Atatürk'ün her daim kaygısını ta$ıdığı dogma, putla$tırma eylemini ölümünün hitamında kendisine layık görenler tarafından a$ırı $ekilde olumsuz ele$tiri yağmuruna tutuldu bu film. Ulan nedir ne değildir diye anlamadan önüne gelen izlemeden bok atma yarı$ına girdi.

En çok güldüğüm nokta da herkes bi anda Atatürk'ün özel hayatını yıllardır biliyormu$ meğer ama bundan hiçbirimizin haberi yokmu$. Hepimize doğarken default olarak yüklenmi$ bu bilgiler.
Neyse konuya dönersek;

Bu film adından da anla$ılabileceği gibi Mustafa. Mustafa Kemal ATATÜRK değil. Mustafa'nın bu güne değin hiçbirimizin bilmediği yönlerini belgesel tandansında payla$ımı bizlerle. Video görüntülerindeki canlandırmalar bile belirli kanıtlar üzerinden hareketle hazırlanmı$.

Bütün olaylar belgeselin 2. yarısında cereyan ediyor gibi;
Belgeselde tekke zaviye vs vs kapatılması durumu küçükken yediği dayak olayına bağlanıyor. Bana göre yanlı$. Fazlasıyla ağır bir itham hatta bilgisi olmayan insanları bariz manipüle edici bi söylem. O dönemde bir çok $eyi geçici olarak, günü kurtarmak adına yaptığını zaten ilerleyen zamanda kendisi de belirtirken, üstelik buna belgeselde de yer verilirken böyle bir itham fazlasıyla ağır ve abartı duruyor.
Diktatör benzetmesi yerinde bana göre. Kimse çıkıp bundan onun Saddam Hüseyin gibi astığı astık, kestiği kestik bir karakter olduğu manasını çıkarmasın.

Nihayetinde devrim yapıyor. Devrim dediğiniz olay ki çok kısa bir sürede gerçekle$tirilen bi durum. Katı kurallar ve yaptırımlar gerektiriyor. Tez zamanda kurulan istiklal mahkemeleri yapılan idamlar vs vs.

Bana göre film bazı ağır ithamlarına rağmen bu zamana kadar hiçbirimizin bilmediği bir çok gerçeği gözler önüne sermi$ bulunmakta ve bu bilinmeyenlerden prim yapan bir kitle (-ki ülkemizdeki varlığı halen daha yadsınamaz) insanların bunları öğrenmesinden fena halde ürktüğü için üzerine gitmeye çalı$ıyor filmin.

Unutmasın kimse, altın çamura dü$ünce değerini yitirmez.

$ahsi kanaatlerime ve konuyla ilgili görü$lerime gelince:

- Yıllarca dost sohbetlerinde Atatürk'ün özel hayatıyla ilgili Latife Hanım yada Sabiha Gökçen gibi bilinen ilkokul öğretilerinin dı$ında bi$eylerin net olmayı$ından dolayı ikilem ya$amı$tım. Bu ikilemim askeri ortamı gördükten sonra daha da bi tavan yapmı$tı. Özellikle merakımdan değil, bu tarz bi bilgi ara$tırımında bulunulduğunda ülkemizde hemen "tu kaka" denilerek olayın üzeri kapatılıyordu. E e$ek değiliz haliyle bu da beni fena i$killendirirdi.

: Bir askeri ortamda hele ki subay olan birinin kadın konusunda merakı/zaafı olmaz mı ?
la ne bu merak diyebilirsiniz lakin;

Amerika Vietnam'a girdi, askerleri Tayland'lı kadınların kucağında öldürüldü, Sırplar Bosna'da aynı duruma maruz kaldı, Amerika Fransayı 2. Dünya sava$ından kurtarmak adına Normandiya çıkarması yaptı, Amerikan askerleri Fransız kadınlarıyla gününü gün etti vs vs. ulen Baltacı Katerina'ya çadırda ne yaptı diye sorarız yüzyıllardır cevabını bildiğimiz halde lakin Atatürk hakkında bu zamana değin bu tarz bi yazı kimseden duymadım, görmedim.
$imdi kimse çıkıp demesin ben gördüm ettim diye. Atatürk'ün GiZLi ar$ivi TSK elindeki ATASE ba$kanlığını Ar$ivinde sadece Kuvvet Komutanları ve izin verdikleri üst düzey $ahsiyetler tarafından görülebiliyorken ve filmle birlikte bir kısmı (artık ne kadar olduğu henüz bilinmemekle birlikte) açığa çıkmı$ken neden hala kimsenin bilgisi yok. Ulan film piyasaya çıktı herkes ATATÜRK'ün özel hayatını bilir oldu bi anda. ilkokulu bitireli 15 yıl oldu neredeyse, bu zamana kadar neredeydi bu insanlar. Yukarıda da bahsettik Altın çamura dü$ünce kıymet yitirmez.
Alkol alıyormu$, sigara içiyormu$, balkan dansları sergiliyor, zeybek oynuyor, sabahlara kadar eğlencelere katılıyor.

Bunun kötü tarafı ne ? Bilinçsiz bi $ekilde uluorta ta$kınlık yapanlarla karı$tırılıyor herhalde ki bu durumu ele$tiriyorlar.
Hmm Atatürk mükemmel bi Asker, mükemmel bir lider.
E iyi de insan değil mi bunları yapamaz mı ?
Hem zaten bu eylemleri insanlar benimsesin, bunlarda bi kötülük yok diyerek örnek olmaya çalı$mamı$mı ülkesine, halkına. Ben yanlı$ bir nokta göremedim. At gözlüğüyle bakan var ise bilemem.

Ziyadesiyle;
Atatürk tarihe Mihenk Ta$ı olmu$ liderlerden birisi, döneminin en büyük Askeri dehası. Bu su götürmeyen gerçek. Askeri, siyasi ve toplumsal alanda yaptıkları kimsenin üstünü karalamaya gücü yetmeyeceği ba$arılar. Lakin insan olarak bi takım zaafları olması bütün bu özelliklerini gölgelemeye yetmez hiçbir zaman. illa örneklemek gerekirse de Diego Armando Maradona denilen futbolcu ki$ilik madde bağımlısı olduğu ordaya çıkınca kimse onun futbolculuğunun kötü olduğunu söylemedi, yada Sergen Yalçın kumar oynadığı için kötü bir futbolcu olarak gözlemlenmedi. Hepimiz özümüzde insanız. Bizi diğer insanlardan ayıran kendi yeteneklerimiz hepimizde ayrı ayrı mevcut. iyi yetenekleriyle ön plana çıkan birinin elbet zaafları olacaktır. insan olmanın temelinde var hata yapması. Buradan yola çıkarak;
Mustafa Kemal ATATÜRK'e insan değeri vermek kimseye bi$ey kaybettirmez. Benim gözümde daha da yüceltir aksine.
insan olmayı çok gören varsa $ayet, sevgilerimi yolluyorum buradan kendilerine.

Bir belgesel ile Atatürk'ün karalacağını dü$ünenlere de sevgilerimi yolluyorum. 25 ya$ındayım ve hatırladığım Atatürk'e dair yeni yapılan sadece Sarı Zeybek belgeseli var. Ne tesadüf ki o da Can Dündar yapımı.
Bu yıl itibariyle 12 yıllık Zorunlu eğitim var ülkemizde. Atatürk bu süreçte hep ba$arılarıyla anlatıldı. 85 yıllık Cumhuriyet Tarihinde böyleydi bu, bundan sonra da böyle olacak, olmaya devam edecek. Bo$ yere kimse kaygılanmasın.

Son bir sevgi demeti de filmi izlemeden kafa ütüleyenlere.
Müneccim tavırları için kendilerine Uğur Mumcu'nun "Bilgi Sahibi Olmadan Fikir Sahibi Olmak" sözünün e$liğinde Mavi Sakal'dan Çektir Git $arkısını hediye ediyorum buradan.

--spoiler--
mustafa kemal ataturk'ün mustafa filmi sayesinde yeni adı olmaya adaydır, resmen vurgu mustafaya doğru kaymıştır, baymıştır.
http://www.bobiler.org/monte.asp?m=65310
isminden de anlaşılacağı gibi, türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu mustafa kemal atatürk'ün sadece "mustafa" tarafını bizlere gösteren, anlatan sinema filmi. rejide ise çok tanıdık bir isim var; can dündar.
işte ben de bu ismin bana verdiği güven ile koştum sinemaya...
adını duyduğum anda bile bendeki karşılığı "çok naif biri. yaptığı her işe gözüm kapalı gidebilirim" dediğim birinin filmiydi ne de olsa. zira atatürk ile ilgili bundan evvel ki tüm çalışmaları gayet başarılıydı. hem sadece sinema ya da belgesellerden takip edip, beğendiğim bir isim de değildi can dündar. yaptığı televizyon programlarıyla da benim için her daim iyi bir referans anlamı taşıyordu.
işte tam olarak böyle düşüncelerle ve büyük bir hevesle mustafa filmine gittim. iki saat boyunca şaşkınlık ve merak içinde takip ettim perdeden akıp geçen her bir kareyi...
film bittiğinde ise kendi kendime durup söylediğim tek bir şey vardı;
atatürk gerçekten bu denli yalnız mıydı ?
esasında içim buruktu salondan ayrılırken. çünkü filmle birlikte çocukluğundan itibaren hayatı boyunca yalnız kalmış, depresif biri olarak gördüm atatürk'ü. yönetmenin de dediği gibi işin "atatürk" boyutundan çok "mustafa" halini ele almıştı almasına ama ara ara hadise ülke yönetimine geldiğinde dahi atatürk'ün halktan uzak ve kopuk olduğu da resmen seyircinin gözüne sokulur cinstendi.
rakı sofralarından ülke yöneten, ciddi bir kadın zaafı olduğu söylenen ve askeri açıdan da fevkalade meziyetleri olmadığı da bir bir anlatıldı bu filmde. öyle ki atatürk bir hayvan sürüsünün bilmem kaç metre ötede çıkardığı arbedeyi bile koca bir ordu olarak öngörüyordu. hatta bir de vatanı kurtarmak için samsun'a doğru yola çıkarken "meçhule" gidiyordu.
meçhuliyet ve atatürk ?!
hele hele ülke yönetiminde...

aslında tam bu noktada şöyle bir durum ortaya çıkıyor; atatürk'ü putlaştırma...
işte film de bunu ortadan kaldırmaya çalışıyormuş. yani atatürk'ün askeri yönlerinden çok insani, zaafları olan tarafını sunmakmış amaç.
lakin böylesi ?
peki sadece zaafları mı vardır atatürk'ün mustafa halinin ?
mustafa bu kadar mı zayıftır, yalnızdır ?
elbette her lider yalnızdır. zaten lider oldukları için yalnızdırlar. hatta bu, onlar için tahmini basit bir akıbet gibidir.
lakin yalnızlığı ve zaafları dışında mustafa'nın hiç mi iyi yönleri yoktur ? işte film boyunca kendi kendime sürekli bunu sorup durdum...

bana kalırsa hadisenin şöyle bir tarafı var;
birileri hakkında bir şeyler yapılmak istendiğinde daha dikkatli olmak elzemdir. hele hele vatan, yurt kavramlarıyla iç içe isimler ile ilgili tüm sunumlar daha bir gözden geçirilmeli, iki defa düşünülüp ona göre adım atılmalıdır.
bana kalırsa bir zamanlar mustafa'nın ya da atatürk'ün altını ehemmiyetle çizdiği şeylerin şimdi üstünü çiziyorlar bir bir.
işte bu filmde mustafa isminin altını değil; üstünü çizmiştir. hadise filmde imzası olanların dediği gibi değildir yani. bu ismin altını çizmek değil; üstünü çizmek ve karalamaktır.
ve evet, bu film olmamıştır.