bugün

blues denilince akla ilk gelen insanlardan...
az biraz müziğe aşina blues dinlemeyen kitle tarafından bile bilinen mannish boy*' un yaratıcısı...
müziğe küçükken mızıkayla başlayıp gitarla devam etmiştir... ***
ünlülüğüne rağmen müzikten para kazanamıyanlardandır...
elvis presley'in hayran olduğu müzisyendir,ona ithafen şarkıları bile vardır...
1983 yılında aramızdan ayrılmıştır...*

http://www.muddywaters.com/home.html
rolling stones grubuna ismini veren adamdır (bkz: mannish boy), lakin keith'in de videoda anlattığı gibi stones milyonlarca dolar içinde yüzmekteyken bluesun kralı çalıştıkları stüdyonun duvarlarını boyamaktaydı. stones bu mini konser ile muddy'e vefa borcunu ödedi.(mi cidden?)

http://www.youtube.com/watch?v=ktcC0JfBlPk
bir internet blues radyosunda Deep Down in Florida adlı harika bir parçasını dinlerken hakkında bir entiri girmeye karar verdiğim, hakkındaki bilgilere bakarken bugün doğum günü olduğunu öğrendiğim Muddy "Mississippi" Waters, 4 Nisan 1913'te Issaquena County, Mississippi'de McKinley Morganfield adıyla dünyaya geldi. Uzun bir süre doğum yılı 1915 sanıldıysa da yakın zamanda bulunan evlilik cüzdanı ve müzisyenler sendikası kartı, kendisinin doğum yılını 1913 yazdığını belgeler.

waters'ın ikinci doğuşu ise alan lomax'ın kongre kütüphanesi adına dolaşıp a.b.d.'nin güney eyaletlerindeki blues müzisyenlerini kaydettiği 1941 yılı yazında yolunun Stovall, Mississippi'ye düşmesiyle olur. şöyle tarif ediyor o zamanki durumları muddy waters:

"cihazlarını getirdi ve beni kendi evimde kaydetti, kaydedilen ilk şarkıyı dinlettiği zaman bana sanki başka birisinin kaydı gibi geldi . gardaş, o cumartesi akşam üzeri o sesi duyduğumda nasıl hissettiğimi bilemezsin ve o benim kendi sesimdi. Sonradan bana plağın iki kopyasını ve 20 dolar yolladı, bende o plağı alıp köşedeki müzik kutusuna taktım. çaldım, çaldım ve 'yapabilirim' dedim 'yapabilirim'."

(He brought his stuff down and recorded me right in my house,and when he played back the first song I sounded just like anybody's records. Man, you don't know how I felt that Saturday afternoon when I heard that voice and it was my own voice. Later on he sent me two copies of the pressing and a check for twenty bucks, and I carried that record up to the corner and put it on the jukebox. Just played it and played it and said, `I can do it, I can do it')*

*http://en.wikipedia.org/wiki/Muddy_Waters

edit: türkçe karakterler.
chuck berry bu adamın sıkı bir hayranıdır ve anlatılan hikaye doğruysa bu adamın bir konserine giden chuck berry, konser sonrası muddy'nin yanına gider ve ben de plak yapmak istiyorum der. muddy waters, chuck'a bir adres verir ve o adreste Leonard Chess'i gör der. chuck berry'nin müzik yolculuğu böyle başlar. * *
plakları chess records'tan çıkmıştır...
blues'un kanuni'si... blues ondan önce de vardı ama en iyisi büyük ihtimalle oydu.

blues'un kanuni'si demişim; doğrudur. ama kanuni osmanlı'nın en büyük hükümdarı değil, sadece osmanlı'nın en parlak devrinde hükümdar olan hanedan üyesidir. mesela bi robert johnson var; king of the blues herif. fatih mi desem yavuz mu? ah ama sen yavuz'u seversin.. ah ama sen onun şiirlerine bayılırsın... ah ama sen onun bıyığını okşarsın... yavuz'dur o yavuz...
john lee hooker dan sonra gelen ikinci büyük blues kralı. dinlediğimdir.
"insanı iki şey blues'a iter; ya açsındır, ya da aşık.."
muddy waters
(bkz: Hoochie Coochie Man)
(bkz: Got My Mojo Working)
McKinley Morganfield.
bazen çalarken öyle yavşak ritimlerle emprovizasyon uydururlar ki ister istemez pis pis sırıtmanıza sebep olur.
ve yanınızdaki kadını dinlemektense onların arka taraftan gelen şarkısına kulak vermekten kendinizi alamazsınız. en çok hoşuma giden parçalarından biri ise Harmonica Rockin' dir. malum adı üstündedir bu adamın namı diyar Chicago blues'un babası.
--spoiler--
kendimi tam olarak geçindirdiğimi söyleyemem, ama çalışıyordum. okula pek takılmadım. okullar pek iyi değildi ve birincisi, o günlerde bununla canımı sıkacak vaktimin gerçekten olmadığını düşünüyordum. yıllar boyunca okula gitmenin gerektiğini bilemedim. bu benim yaptığım bir yanlıştı.
--spoiler--

missisippi delta blues ve muddy waters

http://www.youtube.com/wa...RVroLqs&feature=share

muddy waters'ın nisan 1948'de yayınlanan plağı ı can't be satisfied'ın beklenmedik başarısı, chicago blues'unun en büyük yaratıcılık ve zenginlik çağının başlangıcıdır.**
http://www.youtube.com/wa...T5gwdxU&feature=share

--spoiler--
evet, ayrılıp uzaklara gidiyorum, artık dönmeyeceğim,
güney'e geri dönüyorum, çocuğum, sen gitmek istemiyor musun?
bebeğim tatmin olamıyorum,
ve ağlamama engel olamıyorum.
--spoiler--

muddy waters, şarkı söyleyişindeki dolaysızlık ve big crawford'un hızlı basının eşlik ettiği yüksek volümlü gitarının katı ısrarcılığı ile karmaşık ve şehirli olma modasına, günün yumuşak blues'una, kestirmeden dalmıştı, tıpkı isimlerini muddy'nin bir blues parçasından alan ve ikinci albümlerinde 'ı can't be satisfied'ı kullanan, rolling stones 'un 1960'larda pop müzikte moda olan şeyleri kullanarak sonuca ulaşması gibi. muddy waters (asıl adı mckinley morganfield) gururlu ve tutkulu, derin, kırsal bir inanç ve otorite taşıyan güçlü ve sert blues'un önemine inanmış bir insandı. doğduğu yer olan mississippi'den nefret ediyordu, ama geçmişi için kendisini savunacak bir insan değildi; duygularının buyruğuna uymuş, onları neşe ve kederle ilgili çalışmalara dönüştürmüş ve derin düşüncelere daldıran acılarla, coşkun ve cüretkar zevklerle doldurmuştu.
siyah toplumun içinde müziğinin popülerliği uzun zaman önce azalmış olsa da, muddy'nin bugün gelmiş geçmiş en büyük blues şarkıcılarından biri olarak dünya çapında bir ünü var. modernleştirilmiş delta blues 'undaki kendine özgü tarzı şimdi özellikle çağın dışında görünen ve belli bir azınlığın zevkine hitap eden bir hale gelmiş ve çoğu siyahın kaçmak istediği koşulların tadıyla bozulmuştu. muddy, son house ve robert johnson'ın 30'larda yaptığı blues'un doğrudan mirasçısıydı. peter guralnick'e anlattığı gibi:
''kendimi, üç şeyin karışımı diyebileceğiniz biri olarak görüyorum. bir parça kendimden, bir parça son house 'dan ve küçük bir parça da robert johnson 'dan.''

kılavuzlarına saygı göstermesi, bu adamın cömert tarafının tipik bir göstergesiydi, ama kendisinin de çok iyi bildiği gibi, ne zaman kaydı yapılsa o hep tamamen kendisiydi (onu ilk olarak, kongre kütüphanesi için kaydeden alan lomax'dı.) beyaz 'psychedelic' rock müzisyenleriyle bile kayıt yapmış, ama yine kendi sesini bulabilmişti.
''orada senin için, seni bekleyen herşeyiyle müziğe ait bir yer''* isteğiyle, en doğru yapıyı oluşturabilmek için prova yapar ve grubunu sıkı bir şekilde kontrol ederdi.
kendi grubuna emir verse de, bunu sakin ve kibarlıkla yapardı, çünkü yanındaki adamların gelişmelerine her zaman izin verirdi. rekabetten asla korkmazdı. çıkık elmacık kemiklerinin ve esrarlı bir biçimde sakin gelen dış görünüşünün ardında mücadeleci ve rekabetçi bir gurur yatıyordu.
kendi blues tarzı 1950'lerin ortasında gözden düştüğünde, muddy ve onun durumunda olanlar, siyahlar arasında blues'un ''alt sınıf'', viskiye batmış e çöplükten gelmiş olduğu yolundaki varsayımlardan dolayı incinmişlerdi. muddy waters'ın uluslararası alanda tanınması, kısmen blues'un caz ve folk meraklıları tarafından tanınması, kısmen de beatles ve rolling stones'un ona özellikle dikkat çekmelerinin etkisiyle olmuştu. ünü, tam olarak yaptığı klasik plaklara ve canlı performanslarının coşturucu gücüne dayanıyordu.
muddy'nin başarısı plak şirketi chess 'in (daha önceki aristokrat) büyük ve bağımsız şirket olmasında olumlu rol oynadı. şirket, bluesvari rock'n rollcular bo didley ve chuck berry sayesinde daha da büyümüştü. kuruculardan bir tanesinin oğlu marshall chess muddy'nin gördüğü rağbeti şöyle açıklıyordu:
''bu seksti. eğer o zamanlar muddy'i kadınların üzerinde bıraktığı etkiyi görseydiniz. çünkü blues, bilirsiniz, her zaman kadınların pazarı olmuştur. cumartesi gecesi on sıra halinde dizilirlerdi.''

bunun kadar önemli olan bir şey de, mevcut olan en iyi yetenekleri grubuna çekmesi ve onları biçimlendirmesiydi.***
Hakkında bu kadar az entrinin girilmiş olması beni cidden kahır etti. (bkz: abartı yok) . Tabi millet mal arkadaş. Gider maykıl ceksın denilen doğasını kabul etmeyen insanları severler bu adamı görmezler. Gerçek müziktir lan bu! Mekanikle bi boka varamazsın.
Ya da en iyisi bu adamı pek kişi bilmesin. Çok kişi bilince de herkesin ağzında oluyo artık nefret uyandırıyor.
blues müziğin babası olarak bilinir ayrıca bir çok müzik grubunu etkilemiştir. ayrıca hayatını anlatan cadillac records adlı muhteşem bir filmi vardır. ayrıca las vegas ta bir barın da adıdır.
Mississippi'nin muharrem ertaş'ı.

(bkz: i am the blues)
bluesun köklerindeki isimlerdendir. şarkılarında slide yüzüğünü de çok iyi kullanmıştır.
lp'nin bir lost on you kadar tutmayan efso şarkısı. orange is the new black 4. sezon finalinde duygusal bi sahnede kullanılarak ağlatmıştı.
https://www.youtube.com/watch?v=Ss8t7a8n0U4
lp'nin çok popi olmayan ama sahiden çok güzel bir şarkısı. belki çok keşfedilmediği için de değerli kalmıştır bilemedim.
ek olarak bu ablanın saçları çok güzel.

https://www.youtube.com/watch?v=o6SprGmHTy4
replay tuşunu bozduracak, güzel lp şarkısı.