bugün

balkondan aşağıya para atarken uçmasını önlemek için arasına sıkıştırılan eşya.
annemin kıyafetlerimi yamultması sağlayan şeydir.
küçükken parmaklarımın ucuna takıp cadıymışım gibi harketeler yapmama neden olan eşya. hala yapıyorum rahatlatıcı etkisi var bende.
bir zamanlar şişelere mandalcılarlardan boş şişe karşılığı alınan çamaşır tutturacağı.
insanı en çok anlatan nesnelerden en güzeli. bazen çamaşır ipinde sallanır, bazen durulur yerinden kımıldamaz, bazen çamaşır ipinde ivmesi kuvvetli gerilimler yaşar, bazen ıslak bir çamaşırı sıkıştırır; ipinden aldığın zaman o'nun hikayesini bitirir, ipine astığın zaman hikayesini yeninden başlatırsın. sürekli devinimlerle devam eden bir ömre sahiptir ama kırıldığı zaman bir daha eski işlevine ve fiziksel özelliklerine kavuşamaz. mandallık, insanlığa çok benzer.
insanları rencide ederek konuşanların dudaklarına takılması gereken bir nesne.
çamaşırları ters taraftan esaret işaretine mahkum eden ve yer çekimine karşı amansız mücadele verdirten bir edavat.

ki bu düşünceden hareketle bu satırların yazarına oturup üşenmeden aşağıdaki yazıyı yazdırmıştır.
hala hayret ederim.

''balkonlarda tersten teslim olmuş çamaşırlar vardır.
kollarını aşağıya indirmişler ve ıslak bir ıslığı çalmaya başlamışlardır.

balkonlarda çamaşır seren genç kadınlar vardır.
balkonlarda ansızın bastıran yağmurdan kurtulmayı bekleyen çamaşırlar vardır.

bir el uzanır.
narin, dantel işlemeli, çeyiz sandığı sırları ile.

balkonlarda intihar etmelerinden korktuğum çamaşırlar vardır.
o ellerden kayıp aşağıya düşmelerinden korktuğum.

balkonlar vardır.
çamaşırlar vardır.
intiharlar vardır.

fakat,
mandallar vardır.
(bir kız eline ne çok yakışır.)

yer çekimine direnişin adıdır mandal.
rüzgara karşı mücadelenin.

önceleri tahta mandallar vardı.
sonra plastik oldular.
rengarenk oldular. sarı oldular, kırmızı, yeşil, pembe..

çocukların oyuncağı idiler.
erkeklerin askerleri, kızların takma tırnağı, tokaları oldular.
minicik burunların deliklerini kıstırıp sesleri bozan gülüşmeler oldular.

mandallar vardır.
otomatik makinalardan çıkarılmış çamaşırların arasında bir sepet içinde,
buruşuk gözlerimde ütülenen bir kadın elbisesini tutturmak için vardır.

mandallar, intiharların eşiğinde beni hayata iliştiren tutturgaç oldular
balkon demirlerindeki gergin iplerin üzerinde...
genç kadınların ellerinde.

ne zaman bir kadın elbisesi görsem balkonda asılı,
başı dönüp düşeceğinden korkarım.

ne zaman bir genç kadın görsem balkonda çamaşırları asan,
aklıma ölümüm gelir.

ne zaman çamaşırları yağmurdan kurtaran
bir telaş görsem bir kız elinde
saçları ıslanmış olur.
bir sevdiği oluverir.

bir de çamaşır iplerinin üzerinde yapayalnız kalmış mandallar vardır.
yıkanmış elbiseleri beklerler.

yağmur yağıyor desem
balkona koşar mısın,
ıslanmaktan kurtarmak için bir adamı....?

ellerinde kırmızı, yeşil, pembe, sarı mandallar olsun ama... ''
kendisi bir 'tool'dur. türkçeye araç diye çevrilebilir. türkiyede yaysız mandal olmadığından, tüm mandalları yaylı sanabilirsiniz fakat, yaysız modelleri de mevcut ve yaygındır. yaysızların bazıları esneme payını malzemenin kendisinden (bkz: plastik) alır, bazıları ise esnemeye ihtiyaç duymaz, çamaşırı ipe direk olarak sıkıştırmakla görevini tamamlar.
mandal deyip geçmeyiniz bu mandallarla bir tasarım ödülü (bkz: reddot) bile alabilirsiniz.
görsel

görsel

görsel
asıl kullanım amacı, yıkanmış çamaşırları kuruması maksadıyla ipe tutturmak olan nesnedir.

çok işlevsel bir nesne olduğundan farklı görevlere de bürünür zaman zaman. en basitinden birkaç adet mandal birleştiğinde eğlencelik bir oyuncak meydana getirebilir.
ufaklık çağlarında her parmağa bir mandal kıstırılarak oynanan cadıcılık oyununun baş materyeli. çıkarıldığı anda aşırı zonklama yapar. *
çamaşırları asarken sarı ve kırmızı mandalın yanyana gelmemesi için acayip bi çaba gösteririm.severim kendimi.
sadece giydiğimiz elbiseleri ıslaklıkları gitsin diye tutmaya yaramaz. üzerimizden çıkartamadığımız elbiseleri de tutar. hani şu derimizi, hani şu kalbimizi, ciğerimizi falan da tutar iki uçlu olduğundan. ve eğer farkettiyseniz, farkettiysek bi ucu koptu mu diğeri bi boka yaramaz.
mandal; bizi bağlayan o işte. iki insanı birbirine tutturan. doğrudur; iki renkli, iki canlı, iki hayat dolu renkten oluşan ama var ya şu tamamlayıcı renklerden, tamamlayıcı kalplerden. kolyeler var ya yarım kalp biri bi sevgilide diğeri diğerinde işte onlar gibi. uzak ama yanyana ve güçlü iki güzel kalp hani var ya kirlenmemişinden tükenmemişinden hiçbir şeyin yıpratamadıklarından iki kalp, birbiri için çarpan, üzülen, sevinen. var ya sorumluluk hissi o histen; anne gibi, baba gibi, abi gibi, kardeş gibi olanından.
* *
(bkz: hey dostum sadece eğleniyorduk ha)
odunundan.
düşünceli yazar.*
eğer dandik bir ürünse çamaşırı tutturmaya çalışırken ikiye bölünüp ortasındaki yayın sayesinde yüzünüze gözünüze bir parçasının tak diye çarptığı, diğer parçasının ise aşağıdan geçen şahsın kafasına düşmesi halinde madara olmanızı sağlayan sinir bozucu aparattır
-bencil
-çocuk
-anlayışsız
-düşüncesiz
vs.
-mutlu edemeyen
ve kimseyi edemeyecek olan

gibi, bir sevgilide bulunmaması gereken tüm özelliklere sahip haşhaş.

bir de bunu seviyor birisi ya, hayretlerim şaşıyor.

edit hun:
-lanet olan kişi, işe yaramaz kurum.

ayrıca burası kendimi aşağılama köşem kimse karışmasın.

2. edit hun:

-zayıf
-kötü düşünceli.

3. edit hun:

-güzel söz söyleme engellesi
-bir kıza nasıl davranılır bilmeyen bildiğin/bilemediğin öküz.
-duygusuz herifin teki
-kendine müslüman.

4. edit hun:

-aciz.
(bkz: deprem dede)
deprem öldürmez insan öldürür sözünün anlamına önem veren.
oturan yerlerden uydurgaç uydurulmamasını tavsiye eden kişiler. ne var lan? siz uyuşuksanız ben hassassam napıyım. dağılın.
(bkz: sallanıyor efendim durduramıyoruz)
(bkz: deprem uydurgaçı)
ismi güveni simgelediğinden iyi nick seçmişlerden. ben severim kırmızı mandalları hele.