bugün

afro-amerikan jazz ustadi. her jazzci gibi o da new orleans dogumludur. buyuk ustalardandir. torba agiz*lakabiyla anilir.
lakabı büyük ağızdır
what a wonderful world u soyleyen ve o esnada ne kadar mukemmel sesi olduguna tanik oldugumuz jazz ustasi. ayni sarki daha sonra bayhan tarafindan seslendirilmistir ve bircok grup tarafindan defalarca coverlanmistir
bi zamanlar bi arkadaşımın dinlerken
-helal olsun adam hem aya gitti hem ne güzel söylüyo. diyerek beni dumur ettiği şahıs..*
(bkz: neil armstrong)
dünyanın en başarılı saksafon virtüözüdür. kör olması dolayısıyla dünyanın halini görememekte ve sanırım bu sebepten dolayı hep gülmektedir. kenny g gibi bir saksafon üstadının hocasıdır.

ayrıca (bkz: what a wonderful world)
jazz üstadlarındandır.davis miles kadar -olmasa da- o da bir devdir.
baharatli sese malik olan matrak bir adam.
as time goes by sarkısını mukemmel yorumlayan muzisyen.
4 Ağustos 1901 ile 6 Temmuz 1971 arasinda yasamis Amerikan caz müzisyenidir.
Armstrong, karizmatik ve yenilikçi bir müzisyendi. Müzikal yeteneği ve renkli kişiliği ile işlenmemiş bölgesel dans müziği halindeki caz müziğini popüler bir sanat biçimine dönüştürdü. Muhtemelen 20.yüzyılın en ünlü caz müzisyenidir ve Türkiye'de de tanınmaktadır. ilk ününü trompetçi olarak kazandı ancak kariyerinin sonlarına doğru asıl tanındığı alan vokalist ve en etkili caz şarkıcılarından biri olmasıydı.
Armstrong 4 Ağustos 1901'de New Orleans, Louisiana'da fakir bir ailenin ferdi olarak doğdu. Gençliği yoksulluk içinde şehir merkezinin dışında New Orleans'ta geçti. Babası William Armstrong ,Louis küçük bir çocukken evi terketmişti. Annesi Mary Albert Armstrong onu ve küçük kız kardeşi Beatrice Armstrong Collins'i büyükanneleri Josephine Armstrong'un himayesine bıraktı. ilk kez cornet çalmayı New Orleans Home for Colored Waifs adlı müzik grubunda öğrendi. (ilk cornetini Karnofskys adlı göçmen bir Rusya Yahudisi aileden aldığı borç parayla almıştı) Burada birçok defalar kurallara uymadığı için problem yaşadı. Hatta yeni yıl kutlamalarında babasının silahını havaya ateşlemesi polis kayıtlarına geçti. Gençliğinde şehrin sık rastlanır bando gösterilerini takip etti ve her fırsat bulduğunda eski müzisyenleri dinledi. Bunk Johnson, Buddy Petit, hepsinin ötesinde kendisine akıl hocalığı yapan ve neredeyse bir baba figürü oluşturan Joe ''King'' Oliver'dan öğrenimini sürdürdü. Daha sonraları bandolarda ve New Orleons'ın nehir gemilerinde çaldı. Seyahat etmeye Mississippi nehrinde aşağı yukarı turlayan bir vapurda, tanınmış Fate Marable adlı grupla başladı. Marable ile geçirdiği bu dönemi daha sonra kendisine yazılı anlaşmalarla çalışma konusunda daha geniş bir deneyim kazandırdığı için ''üniversiteye gitmek'' olarak tanımladı. Joe Oliver 1919'da şehirden ayrıldığında Armstrong Kid Ory's band adlı şehirde en taze, hareketli caz grubu olarak kabul edilen grupta Oliver'ın yerini aldı.
1922'de Armstrong kendisini davet eden Joe ''King'' Oliver'ın yanına gitti ve onun Creole Jazz Band adlı grubuna katıldı. 1920'lerde Chicago caz müziğin merkeziyken Chigago'daki en iyi ve en etkili grup buydu. Armstrong 1923'te Oliver'ın grubunda ikinci cornet olarak çalarken bazı sololar dahil olarak ilk kayıtlarını yaptı. Armstrong Oliver ile çalışmaktan mutluydu ancak karısı piyanist Lil Hardin Armstrong onu adının afişlerde daha göz alıcı bir sırada olmaya çabalaması için zorladı. Bunun üzerine 1924 yılında Oliver ile dostça ayrıldılar ve Armstrong o zamanın en ünlü Afrikan-Amerikan grubu Fletcher Henderson orkestrasıyla çalmak için New York'a gitti. Armstrong trompetini kendi bölümündeki diğer müzisyenlerle daha iyi bir uyum haline getirdi. Bu dönem boyunca bir yandanda New Orleons'tan eski bir dostu, piyanist Clarence Williams ile birçok kayıtlar yaptı. Bunlara ikincil küçük caz grupları ve blues şarkıcılarına eşlikleri dahildir.
1925 yılında Chigago'ya döndü ve kendi ismi altında ünlü Hot Five and Hot Seven'ı hit şarkılar ''Potato Head Blues'', ''Muggles'' ve ''West End Blues'' kayıtlarına başladı ve caz müziğin yıllar boyunca sürecek gündemini, standardını belirledi. Armstrong'un ''West End Blues''daki trompet girişi caz tarihindeki en meşhur doğaçlamalardan biri olarak kabul edildi.
Armstorng 1929'da New York'a döndü, 1930'da Los Angeles'a gitti ve Avrupa'yı turladı. Birçok yılı yollarda geçirdikten sonra 1943'te kalıcı olarak Queens-New York'a yerleşti
Müzik yayımcılarının(Tin Pan Alley) ve gangstervari işleyen müzik piyasasının etkileriyle değişime-iniş çıkışlara uğrasada tarzını geliştirmeye devam etti.
Sonraki 30 yıl boyunca Armstrong yılda 300 kereden fazla müziğini sahnede icra etti. 1940'lar boyunca büyük grupların bilet satışları toplum zevkindeki değişiklikler sebebiyle azaldı. Dans salonları kapandı. Ayrıca televizyon ve diğer popüler hale gelen müzik türleri ile rekabet ortaya çıkmıştı. Böylelikle 16 parçadan oluşan büyük bir grubu geçindirmek, finanse etmek imkansız bir hale geldi.
1950'lerde Armstrong grubunu 6 kişiye düşürdü ve meşhur ettiği Dixieland caz müzik türüne döndü. Grubun ismi The All Stars idi. Birçok defalar Barney Bigard, Jack Teagarden, Trummy Young, Arvell Shaw, Marty Napoleon, Big Sid Catlett, ve Barrett Deems'de dahil oldu. Bu dönemde birçok kayıtlar yaptı ve otuzun üzerinde filmde göründü. 1964 yılında Armstrong en çok satılan kaydı Hello Dolly'yi yaptı.
Armstrong yoğun tur programını ölümünden birkaç yıl öncesine kadar korudu. Aynı zamanda Afrika, Avrupa ve Asya'yıda US State Department sponsorluğunda büyük bir başarıyla turladı ve ''Büyükelçi Satch'' adıyla anılır oldu.
Son yıllarında sağlığını kaybetmeye başlayınca çalışma planını kısıtladı ama bu kısıtlamalar altında çalışmalarına öldüğü güne dek devam etti.
Armstrong 1971 yılında bir kalp krizi sebebiyle 69 yaşında öldü. Bir gün öncesinde bir şovu vardı. New York'ta Flushing Cemetery'de defnedildi
http://tr.wikipedia.org/wiki/Louis_Armstrong
Erken döneminde, Armstrong en çok cornet ve trompetteki virtüözlüğü ile tanınıyordu. Kendisinin en iyi trompet kayıtları Hot Five ve Hot Seven kayıtlarında dinlenebilir. Bu kayıtlarda, New Orleans caz stantartlarında günün popüler şarkılarına yaptığı doğaçlamalar daha sonraki caz müzisyenlerininkilerle beraber günümüze dek geldi. Eski kuşak New Orleans caz müzisyenlerinin doğaçlamalarından sıklıkla melodiyi doğaçlama değiştirme olarak söz edilirken Armstrong'un doğaçlamaları bu dönem için yenilikçi-cesur, daha kompleks, çoğunlukla ince ayrıntılı ve melodiktiler. Sıklıkla çaldığı pop-tune'ları temelden yeniden besteleyerek daha ilgi çekici hale getirdi. Çalma şekli neşeli bölümlerle doluydu, orjinal melodilerden yaratıcı sıçramalara sahip, ince, yumuşak ya da enerjik ritimlerden ilham aldı. Bu yaratıcı bölümlerdeki asıl hüner, Armstrong'un trompetin ses erimini, tonunu ve kapasitesini arttıran sebatkar çalışmalarıyla bilenmiş icra tekniğindeki üstünlüktür. Bu kayıtlarda Armstrong caz solistinin görevini neredeyse tek eliyle yapmış kadar oldu. Temelde bir kolektif folk müziği alıp bireysel ifade tarzı için çok sayıda olasılıklar barındıran bir sanat biçimine dönüştürdü. Armstrong'un 1920'lerdeki performansı yeteneklerinin sonuna kadar kullanılmasıdır. The Hot 5 kayıtları, temelde, spontane çalma gayretiyle oluşan ve dinleme zevkini azaltan birçok küçük bozulma ve eksik nota barındırır. 1930'ların ortalarında neler yapabileceği ve mükemmeliyetçilik hakkındaki fikirlerini nasıl gerçekleştirebileceği konusunda sarsılmaz bir özgüven kazandı. Müziği geliştikçe ve popüleritesi arttıkça vokalistliğide önem arz etmeye başladı. Armstrong scat türünde şarkı kaydeden ilk kişi değildi ama bu konuda sözü geçen biriydi ve popülerize olmasına yardımcı oldu. Scat türünde söyleyişiyle ''Heebie Jeebies'' hit şarkısı oldu. ''I'm A Ding Dong Daddy From Dumas'' adlı şarkı kaydının ortasında ''I done forgot the words/sözleri unuttum'' seklinde şarkıyı söylemeye devam etti. Bu gibi kayıtları hit olurken scat türü şarkı söylemek performansının başlıca bölümü haline geldi. Bununla birlikte bundan uzun süre öncede Armstrong sesinde oynamalar yaparak, cümleleri kısaltarak ve uzatarak, doğaçlamalar ekleyerek sesini trompeti kadar yaratıcı biçimde kullanıyordu.
Uzun kariyeri boyunca dönemin en önemli enstrümentalistleri ve vokalistleri ile çaldı ve söyledi. Bunların arasında Jimmie Rodgers, Bing Crosby, Duke Ellington, Fletcher Henderson, Bessie Smith ve özellikle Ella Fitzgerald sayılabilir.
Bing Crosby üzerindeki etkisi sonradan ortaya çıkan popüler müziğe göre daha önemlidir. Crosby Armstrong'a hayrandı ve tarzını kopyalıyordu. Buna delil olarak erken dönem kayıtları ve özellikle ''Just One More Chance'' (1931) gösterilebilir.
Armstrong, Ella Fitzgerald ile üç albüm kaydetti. Bunlar sırasıyla şunlardır;

Ella and Louis
Ella and Louis Again
Porgy and Bess

1950 lerdeki kayıtları Satch Plays Fats, all Fats Waller tunes, ve Louis Armstrong Plays W.C. Handy muhtemelen onun son büyük yenilikçi kayıtlarıydı ama Disney Songs the Satchmo Way bile müzikal bir öneme sahip olmayı başardı. Ancak sonraki yapıtları aşırı derecede basitçe ve kendini tekrarlayan olduğu gerekçesiyle eleştirildi.
Armstrong ''Stardust'', ''What a Wonderful World'', ''When The Saints Go Marching In'', ''Dream a Little Dream of Me'', ''Ain't Misbehavin''', ve ''Stompin' at the Savoy'' gibi birçok hit parçaya imza attı. ''We Have All the Time in the World'' parçası James Bond filmi ''On Her Majesty's Secret Service'te kullanıldı.
1964 yılında Billboard Top 100 Chart'ta Beatles'i Hello Dolly adlı çalışmasıyla 1 numaradan indirdi ve yerine geçti. Böylelikle 63 yaşında bir müzisyen olarak ABD müzik listelerinde 1 Numaraya yerleşmiş şarkı sahibi en yaşlı insan olarak rekor kırmış oldu.
Armstrong 1968 yılında ingiltere'de son bir hit parça daha yapmayı başardı. Bu bir ay boyunca ingiltere listelerinde 1 Numarada kalan hayli duygusal şarkı ''What a Wonderful World''tür. Ancak şarkı asıl popüleritesini 1987 yılında Günaydın Vietnam filminde kullanılmasından sonra kazandı ve birçok ülkede listebaşı şarkı oldu.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Louis_Armstrong
fallout 2'nin giriş demosunda a kiss to build a dream on şarkısı çalar.
"torba ağızlı" lakabıyla anılan jazz tarihinin ünlü sanatçısıdır.
terminal adlı filmde, tom hanks' in canlandırdığı karakterin, kendisiyle birlikte birkaç tane ünlü jazz müzisyeninin daha imzalı şekilde verilen cd' sine sahip olabilmek için iki arada bir derede kalıp, havaalanında yatıp kalkmasına sebebiyet veren ünlü sanatçı.
kesin doğum tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, 1900 yılında doğduğunu iddia etmiş ve her yılın 4 temmuzunda doğumgününü kutlamıştır. ünlü plaklarının yanısıra holywood yapımlarında da rol almıştır.
dünyanın görüp görebileceği en büyük müzik adamlarındandır.
iş mülakatımda bir diyaloğa konu olan müzisyen. müzik bilgimi ölçmek için tarzım dışında cevaplamak zorunda kaldığım bilmem kaçıncı sorudur ve olaylar gelişir..

gm:genel müdür
tmyi:ben

gm:louis armstrong kimdir
ben:jazz yapar, güzel bi amcadır bık bık bık. *

gm:kaç yaşında peki?
ben:(yuh amk) 60-70 falandır*
gm:30 sene önce öldü *
ben:allah rahmet eylesin o zaman *
sonuç: hala aramadılar..
4 Ağustos 1901 de, Louisiana, New Orleans da fakir bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Louis in çocukluğu, annesi ve küçük kızkardeşine bakarak geçti. Baba William, Louis küçük yaştayken onları terk etmişti. Resmi bir eğitim almadı ancak zeki bir çocuktu ve hayatta kalmak için gerekli sokak bilgisini hemen edindi. Normal işlerin yanı sıra sokaklarda şarkı söyleyerek de para kazanmaya başladı. Ancak on lu yaşlarının başında yaşamında çok önemli bir değişiklik oldu: yılbaşı gecesi babasından kalan tabancayla sokakta rastgele ateş açmak suçuyla bir ıslahevine gönderildi. Aslında müzik yaşamında profesyonelliğe burada adım attığı söylenebilir.

1926'da Carroll Dickerson ve Erskine Tate'in orkestralarına katılarak iki müzisyen arkadaşıyla ortak bir klüp işletmeye başladı. 30'lara gelindiğinde artık ülkenin en aranan cazcılarından biriydi, tüm büyük şehirlerde konserler veriyordu. Bu yıllarda korneti bırakarak tamamen trompete yöneldi. Bazen orksetralarla, çoğu zaman da tek başına konser veriyordu. Los Angeles'ta Les Hite'ın, New York'ta da Chick Webb'in orkstrasıyla çalıştı. 1932 ve 33 yıllarında Avrupa'ya ilk ziyaretlerini yaptı. Bu seyahat sırasında, Melody Maker dergisinin editörü Percy Brooks Londra'da karşılaştığı Louis'e trompetin dudaklarında bıraktığı iz nedeniyle "satchmo" adını taktı. Bu söz "such a mouth/amma ağız" sözünün kısaltılmışıydı ve çok tuttu. Sanatçıyı sadece plaklarından dinlemiş olan elit Avrupalı cazseverler onun sahnedeki fazla samimi tavırlarına ve terlemesine pek alışamadılar.

Armstrong şarkılara, kendi bestecilerini bile hayrete düşüren bir derinlik ve anlam yükleyebiliyordu. Armstrong'un dünya çapında ünlü olması ona biraz eleştiri de getirdi. Amerikalı zenciler onun kendi ırkdaşları için daha fazla şey yapmasını istiyor, tavırlarını eleştiriyorlardı. Hatta sanatçı, insan hakları için yapılan gösterilere yeterince destek vermemekle suçlandı. O sıralarda 60 yaşında olan Armstrong, politikaya ayıracağı zamanı müziğe vermeyi tercih etti ve kalp rahatsızlığını basından saklayarak konserler vermeyi sürdürdü. 6 Temmuz 1971'de bir kalp krizi sonucu öldü.
"Dünyada yalnızca iki tür müzik vardır: iyi müzik ve kötü müzik. ben birincisi ile ilgilenirim" sözüyle naçizane müzik dinleme zevkime yol göstermiş caz üstadı. Fransızların ikinci milli marşı la vie en rose'u harika yorumlamıştır. what a wonderful world kendisiyle tanışmak isteyenler için güzel bir başlangıç olabilir.
gırtkalktan kişneyen sanatçı. ben de çok seviyorum ama bazı şarkılarındaki o kişneme insanı çok rahatsız ediyor, moon river buna bir örnek.
hangi şarkıyı neylerse güzel eyleyen güzel adam. bir ağıt onun nefesiyle hareketli bir parçaya kıvranmadan geçer.
felaket filmlerinde, dünya yok olduktan sonraki sakin anda genelde o'nun parçaları çalınır.
(bkz: we have all the time in the world)
mendili ve disleriyle beraber 1959'da istanbul'da konser vermis diye okumustum biryerlerde.

(bkz: guzel insan)
creator parçası soul kitchen filminin soundtrack'inde çalmaktadır.
what a wonderfull world şarkısı kelimlerle ifade edilemeyecek kadar güzeldir.
doğaçlama vokal tekniği'ni (scat) geliştiren müzisyendir.