bugün

entry'ler (98)

güncem com

bir türlü davetiye bulamadığım yer. deliricem arkadaş. iki parça düzen yaratalım diyoruz, o da olmayacak gibi.

gitmek

bisiklet sürmeyi yeni öğrenmişseniz, düşmemek için pedala durmadan asılmanız gerekir. tek düşünce düşmemektir bisiklet sürmeyi ilk öğrendiğinizde. nasıl duracağınızı ise ya yol bittiğinde düşünürsünüz ya da bacaklarınıza ağrılar girmeye başladığında.

eğer gidiyorsa insan, bir şehirden hatta bir ülkeden, öyle bir gitmeli ki; duracağı yeri bile kestirememeli. kendi isteğiyle durup düşmektense, bacaklara ağrılar girene kadar gitmek gerekir. sonra bir düşersiniz, ardınızda bıraktıklarınız da sizinle beraber düş olmuş. ilk bisiklet sürüşümden aklımda kalan tek şey düşüşümdür.

en sevdiğiniz şarkıyı yarım bırakın gidin mesela. şarkının bitmesindense, sizin gitmeniz daha az acıtır. çünkü giderken biliyorsunuz, o şarkı bir yerlerde hala çalıyor ve son notayı duymadığınız için, belki de sonsuza kadar sürüyor. elbette o da bir düş.

"her giden güzelleşir
gidiyorum güzelleşmek için
unutulsun diye çirkinliklerim."*

gürültü yapanları yazan öğrencinin özellikleri

aynen bu şekilde liste yaparlar.

mükemmel olduğunu düşünen kız

terkedin, amı götü dağılır.

kısa öykü

insanlara çok fazla şey anlatmayın, ki anlattıkça daha da özlüyorsunuz. bu da anlatılmayanın öyküsü işte. mesela cansu var, bahsetmiş miydim? geceleri yıldızları izleyen bir çift göze sahip. o yıldızları izlerken ben onu izlerim, ki hep izlerim. ama onun haberi yoktur. sonra o kalkar gider ve gene küçük kısa öykümüzün son cümlesine son noktayı o koyar. öyküleri bitirmeyi çok sever. ben de severim. bahsetmiş miydim? sahi, kışın göl donunca ördekler nereye kaybolur? çetelesini tutan birilerini bulmakta fayda var. bu işi yapan cansu'ysa, uzak durmakta fayda var. aşık olmak için iyi bir neden. aşık olmadığımdan bahsetmiş miydim peki? yalancının teki olduğumdan kesin bahsetmişimdir ama.

dizi karakterlerinin çişlerinin gelmemesi

sikişmemeleriyle aynı durumdur. hangi konseptten ne bekliyorsunuz arkadaşım?

sin palabras

adamın ağzına sıçar baba bu şarkı. gece gece öyle bir benzetir ki; o kadar benzetir işte.

çizilen cd yi yalayarak düzeltmeye çalışmak

azimli insan eylemidir.

bunlar patlayan su borularını da götüne sokarak tamir eder.

yerli roman okuyamamak

tüm zamanların kaliteli yazarlarını bitirip de son dönemlerde çekilen sıkıntıdır. millette ne zaman var arkadaş.

az konuşan insanlar

bazen anlatması gerekmiyordur. karşındakiyle diyalog kurarken bazen bir boyun bükme, göz devirme, omuz silkme ya da bir dudak büzme yeterli geliyordur. ulan belki anlattıkça daha çok özlüyordur anlattığını. belki korktuğu şeyi anlattıkça daha da korkuyordur. belki nefret ettiğinden daha da nefret etmeyeyim diye anlatmıyordur. bilemezsin. bu çocuk çok sessiz, var bunda bir iş deyip konuşmaya, konuşturmaya çalışmayın. bir insan susmak istiyorsa buna hayattaki en önemli şey falanmış gibi davranın.

anlatmak her şey mi? bir kız var. adı cansu. iş arkadaşları ona canım diyor. bense samimiyetimizden dolayı hiçbir şey demiyorum. susuyorum, çünkü hep o konuşuyor. anlatıyor. bense sadece bakıyorum, arada sırada sakinleşmesini salık veriyorum. geceleri yıldızları ya da masalları anlatıyorum. sonra o sıkılıp terkediyor. 2 gün önce dünya'nın en iyi, en huzur verici insanı ben olurken, şimdi iki nokta arasında olabilecek en imkansız noktada oluyorum. o anlatmamı bekliyordu, sessizliğimi huzur telakki edip sığınıyordu, kalabalık ruhu isyan etti.

şimdi de başkaları anlatmamı istiyor şu vakit. ''ne oldu amına koyim?'' telefonları geliyor. vuvuzelalara geldik kardeş, daha ne olsun diyorum. gülüp geçiyor. gülgeç dünya desene..

aşırı solcu kesimin pkk ya olan sempatisi

üzerine tezler, kitaplar yazılan bi konu üç beş kelimeyle sikip atılıyor ya, ona üzülüyorum ben.

araştırılması, üzerinde düşünülmesi gereken bir sempati.

harmonica

eskiden bulutları şekillendiren adamdı, şimdi bulutların maskarası oldu, her yağmurda ıslanıyor. ''hiç değilse şemsiyem''i elimden alan insan müsveddelerine gelsin izmarit kokulu tokatlarımız, bira kokulu küfürlerimiz.

kalbini nadasa bırakmış insan

muhtemelen teoman dinliyordur.

samimi olunan arkadaşın alevi çıkması

akabinde herkes de ayar vermeye çalışmış. ne milletiz amına koyim. hepimiz kardeşiz, öyle şey düşünülmez bile filan. alevi diye kız arkadaşı tarafından terk edildi bi dostum. sizin çevrenizde oluyor bunlar aynı zamanda. herkes birbirini ayakta sikiyor.

tanım olsun: sikime taşağıma bi durumdur.

ortada hiçbir sebep yokken soğuk davranan sevgili

hayatında bi başkası vardır. başka ihtimale sığınanların vay haline.

chp li akıllı elitlerin cahil halkı ikna edememesi

işin içine dini sokmayı akıl edemedikleri içindir.

aşk

şu anda olan şey. tam şu an lan. saçıma dokunuşun öyle güzel ki diyor bana. şu an diyor ve benim içim eriyor. ayaklarım karıncalanıyor. dizine yattığım an vardı ya, o işte en huzurlu hissettiğim andı diyor bana. bana diyor lan. benim gibi adamda huzur bulduğunu söylüyor. ellerimin üşüdüğünü hissediyorum. daha fazla sigara içmek istiyorum. tam şu an çok değerlisin diyor ve ben seni seviyorum diyemiyorum. tam şu an yüzümde aptal bi gülümseme, aklımda milyonlarca soru var.

üstünlük sağlamak için söylenen yalanlar

''ben de seni o kadar çok sevmiyordum.''

sevmekti değil mi erdem olan?

kandırıldık dostum.

lost

arkadaş dizi bitiyor, adamlar hala bi soru, bi gizem peşinde. götünüze girsin o sağdaki soldaki işaretler, tıpayı götünüze sokayım lan ızdırabını siktiklerim. bunun için mi verdim lan ben 4 senemi?

hepsini geç, tamam sakinleşelim.

kate! seni tanıdım, sana inandım. senin gözlerinle uykumu açıyorum. hamdolsun verdiğin frikiklere, gülücük ve asabiyetine. jakop; sen beni, hurley'i, sawyer'ı ve clair'i koru. flock'un yoluna saptırma. şüphesiz ki onlar tıpayı içlerinde hissedeceklerdir.

amin.

sözlük yazarlarının itirafları

ben bi bok yedim. çok fena bi bok.