bugün

rus işadamı ve chelsea kulubünün sahibi abramoviç ın yatının ismidir... 112 metre boyundaki yüzen sarayda her türlü lüks bulunmakta, yatın kendine ait mini bir denizaltısı ve helikopter pistide var. yakın zamanda bodrumda demirlemiştir...
roman abramovic'e ait 112 metre uzunluğunda yat, gemi, tanker.
http://fotogaleri.hurriye...id=5115&p=1&rid=2
başrollerinde Jan Reno, Jean-Marc Barr, Rosanna Arquette ve bir sürü yunusun yer aldığı, 1988 yapımı izlenesi Luc Besson filmidir. Filmin yoruma açık sonu, bizzat yönetmen tarafından kurgulanıp, kısaltılmış olup; film Avrupa ve amerika'da farklı sonlarla seyirci önüne çıkar.

insanın deniz tutkusunu tavan yaptıran bu film, Luc besson'ın yönetmenlik dehası, Jan Reno ve Jean-Marc Barr'ın mükemmel oyunculuklarıyla süslenmiştir. Filmin Gerçekçilikten uzak olduğu gerçeği, öyle bir iddiası olmayan bu filmde rahatsız edici bir unsur olarak karşımıza çıkmazken, Jean-Marc Barr'ın yunusa olan benzerliği hayret verici şekilde eğlencelidir.

ayrıca;

(bkz: derinlik sarhoşluğu)
binlerce kez izlenebilecek kult bir filmdir.
çok saf bir anlatımı vardır bu filmin ve bu saflığı her yerde hissedersiniz ayrıca da gelmiş geçmiş en iyi final sahnesine sahip filmlerden biridir.
(bkz: the big blue)
fransızca "büyük mavi" demektir.
ilk görüntüleri şaşırtır biraz olsun. Siyah beyaz bir balıkadam filmi mi izleyeceğiz dedirtircesine. Az sonra durum anlaşılır. iki çocuk, bir yunan adasında, yaşam boyu sürecek bir çatışmanın temelini atmaktadır. 1965 yılından 1985 yılına gelindiğinde ise görüntüler renklenir.

Biri italyan, diğeri Fransız iki dalgıç, çocuk yaşlarından beri yarış içindedir: Su altında oksijen tüpsüz en uzun süre kalma yarışı. Belli bir kesimin kült film konumuna çıkardığı sinamaskop yapıt, özgün adına uygun biçimde bol bol mavilik, gerilim, reklam estetiği ve çekişmeli bir dostluk öyküsü sunar.

Peru yaylalarındaki donmuş bir gölde Fransız Jacques Mayrol, bilimin hizmetindedir. Buzda açılan bir delikten oksijen tüpsüz göle dalacaktır. Eski rakibi Enzo Molinari, Mayrol'u bir düelloya çağırır. Oysa Mayrol, denizde insanlardan çok yunuslarla yarışmayı sevmektedir. Molinari ile oksijen tüpsüz dalış yarışması gitgide keskinleşecek, uzayacak, ölümcül sonuçlara yol açacaktır.

Derinlik sarhoşluğu adı ile ülkemizde gösterilen filmde çağdaş sinamanın en güzel örneklerinden birini görürüz.Ama, sonuç bölümünün, olumlu havayı biraz gölgelediğini de belirtmek gerekir. Olayları yaşayan kişi Jacques Mayrol, film çekilirken 60 yaşındaydı, yani sağdı. Buna rağmen kendi adını taşıyan kahraman filmde intihar edmekte.

Yönetmen : Luc Besson
Senaryo : Luc Besson, Robert Garland
Görüntü : Carlo Varini
Müzik : Eric Serra
Oyuncular : Rosanna Arquette, Jean - Marie Barr, Paul Shenar

1987 Fransa yapımı, 120 dakika
sizi maviliklere doğru alıp götüren, içinizi acıtan bu film;
susup konuşan, sessizlikle anlatandır.
türkçesi "derinlik sarhoşluğu" olan, rekabet ve dostluğa dair, derinlere aşık eden insanın dalgıç olasını getiren hatta onu da geçip, balık olup uçsuz maviliklerde yaşayamadığı için hayıflandıran bir film..
denizlerin en güzel sesidir belki de bu film. mavi bir şaheser.
mavi aski uzerine bugune kadar yapilmis en guzel filmdir. 1988 tarihli bu luc besson basyapiti her ne kadar dalgic jacques mayol'un yasam hikayesini anlatmak icin yola cikip gercekleri farkli gosterse de, sirf eric serra'nin insani sonsuzlugun icine surukleyen muzikleri ve hiptonize edici sualti goruntuleri icin defalarca izlenip asla bikilmayan bir terapi gibidir. her seferinde tuzu teninizde, ruzgari yuzunuzde hissettirir size. deniz sevgisinin tedavi edilemez oldugunu bilen her bunye icin ait olamamak ve sahip olamayacagina hasret cekmek demektir ayni zamanda. ne zaman asagidaki diyalogu duysaniz yureginiz acir, kalbiniz daralir, empatinin dibine vurursunuz istemeden.

Enzo: You were right.
Jacques: About what?
Enzo: It's much better down there...It's a better place...
Jacques: No...
Enzo: Push me back in the water...
Jacques: No, I couldn't...
Enzo: Jacques...Take me back down...Please.

(Bu da turkcesi)
Enzo: Hakliydin.
Jacques: Ne hakkinda?
Enzo: Asagisi cok daha guzel...Guzel bir yer...
Jacques: Hayir...
Enzo: Beni tekrar suya it...
Jacques: Hayir, yapamam...
Enzo: Jacques...Beni asagiya gotur...Lutfen

Bu satirlarin sahibi de zaten 'mavi acisi' cektiginde su resme bakip kendini avutmaktadir. http://i28.tinypic.com/2q9aww9.jpg
sinema tarihinin en naif, en kaygısız, en saf filmlerinden biridir.

sanki senaristin de yönetmenin de oyuncuların da "tutmazsa tutmasın lan...biz bu filmi yapalım. bu sefer de böle olsun, anlayan anlar anasını satim" diye anlaşıp yola çıktığı türden bir filmdir. bu vesileyle de sinema literatürüne ilginç bir kategori sokmuş oldum gibi * konu itibariyle demiyorum verdiği bu hissiyat yönüyle birdy yi seyrettiğimde de aynı şeyi yaşıyorum.
denize aşık olanları daha derinden etkileyen filmdir. filmde de vurgulandığı gibi aşağısı, denizin altı daha güzel, huzuru hissettiren bir yerdir. maviye aşık olan iki adamın hikayesini ve özellikle dalgıç mayol'u anlatırken izleyiciyi kavrayıp sanki onlarla birlikte dalıyormuş hissi verir. çok güzeldir, çok...
insanda gerçekten derinlik sarhoşluğu uyandıran filmdir. milyonlarca kez izlense de bıktırmayan, insanın içini acıtan bir filmdir.

bu film tam koleksiyonluk. arada bir tak izle. *
luc besson'un dandik filmlerinden biri daha.

--spoiler--
ne lan o baş kahramanın babasının öldüğü sahne. adamlar öküz gibi adamın ölmesine seyirci kaldı. insan hemen halatlara asılıp boğulan adamı dışarıya çekmez mi?
--spoiler--
hem fransız gibi hem italyan gibi olan film. çok sıcak çok tatlı bir dokusu var. rosanna arquette kesinlikle çok iyi. birde jean marc barr tabi. luc besson filmografisinin belki de en iyi filmi. sürekli ege kasabaları ve onların sıcacık insanları, hayalleri ve umutları temalı yapay filmler üreten genç nesil türk yönetmenlere selamlar olsun.
1988 fransa yapımı 168 dakikalık macera/dram/spor kategorili güzel bir luc besson filmi, 7.6 imdb puanına sahip. Bu filmin Deniz görüntülerine ve posterlerine bayılıyorum görsel

(bkz: the big blue)