bugün

1- Düşünsel tutum olarak:
a. Kesin bir tutumda olmama, karar verememe.
b. Kuşkuyu ilke yapma; her değerden, anlatımdan, öğretiden, inançtan ilkece kuşku duyma.
bu yıl ygs de sosyal bilimler bölümünde 37. sorunun cevabı.

pyrrhon'un kuşkuculuğu, sorunun cevabıydı.
kuşkuculuk hakkında çok garip bir şey söylemek niyetindeyim:

(bkz: septisizm)

hem de başlığın ilk entrysi şöyle: kuşkuculuk.
Antik çağ Yunan bilgiciliğinin kurucusu Protagoras tarihte ilk şüphelenen, şüpheci (septik) düşünürdür. Protagoras Her şeyin ölçüsü insandır. Her şey bana nasıl görünürse benim için öyledir. Üşüyen için rüzgar soğuk, üşümeyen için soğuk değildir. Her şey için birbirine tümüyle karşıt iki söz söylenebilir diyerek tümel (külli) bir hakikatin var olmadığını, her insanın kendine ait kanaat ve düşünceleri olabileceğini belirtmiştir.

Buna göre Protagoras’ın şüpheciliği göreli şüphecilik olarak tanımlanır. Bilgi sorununu sistematik olarak inceleyen ilk şüpheci filozof ise Pyrrhon'dur. Pyrrhon ile birlikte şüphecilik görüşü okullaşmıştır.

Bir başka şüpheci filozof da Descartes'tır. Descartes'ın şüpheciliğine yöntemli şüphe adı verilir. Zira Descartes'ın şüpheciliği kesin bilgiyi buluna kadar tüm bilgileri gözden geçirme anlamındadır. (Barda filmindeki adamın felsefesi.) Ona göre kesin bilgi mevcuttur, şüphecilik ise bir yöntem mahiyetindedir.

Pyrrhon'un şüpheciliğinin kökeni belki de Platon ve Aristoteles okulları arasındaki karşıtlığı sezmesi ve bu karşıtlığın daha sonra Stoa ve Epiküros okullarında derinleşmesini gözlemlemiş olmasıdır. Bu tür gözlemleri Pyrrhon’un felsefi öğretilere karşı olan güveninin sarsılması ve bunun sonucu olarak da şüphe etmesinin temelini oluşturmuştur.

Pyrrhon’un şüpheciliğine göre mutluluğa giden yol şöyledir:
- Nesnelerin gerçek yasası kavranamaz.
- Öyleyse nesnelere karşı tutumumuz yargıdan kaçınma olmalıdır.
- Ancak bu tutumla ruhsal dinginliğe ulaşılabilir.
kuşkuculuk inançsız bir insanda da olmalı. kuşkuculuk inançlı bir insanda da olmalı. bir inançlı tanrısına duygusal bir bağ besleyip aynı zamanda onu sorgulayabilir de. bu çok normal. yeri gelir tanrıya sitem de edebilir. aynı şekilde inançsız biri yeri gelir tanrının varlığını hissedebilir. inanç dediğimiz kavram sadece inançlı insanlara ait bir kavram değildir. inançsız bir insan da bir şeylere inanabilir veya düşünceleri değişebilir. yapımız itibariyle ne siyah ne de beyaz olabiliriz. insanlar olarak her daim griyiz ve bir insanın net bir şekilde kendini bir kefeye koymasına önce o insanın kendisi inanmaz. sorgulayabilen yaşa geldiği andan ölümüne kadar olan sürede ateist veya inançlı kalabilen insan mutlaka bunun için özel bir çaba sarf ediyor demektir. aksi taktirde şu koca evrene ve içindekilere baktığı vakit kafasının bulanması ve bir şeyleri sorgulayıp ibresini inanca ya da inançsızlığa kaydırması gerekir. ancak dediğim gibi yalnızca beyaz ya da siyah olduğunu düşünüyorsan tüm duyularını çevrene karşı zorla kapatmış ve bir fikri kör bir şekilde bir inat uğruna destekliyorsun demektir.
yoğun bir biçimde şahsımda bulunan özellik.
"Azı karar çou zarar" diye nitelendirilebilir.
Yokluğu insanın hayal kırıklığına düşme yüzdesini artırırken, Çokluğu da huzursuz paranoyak pencerelerden baktırır.
Tanım: gözlem ve analizse devam edin, Suizan ve kuruntuysa terk edin.
Ruhsal dengenin doyumsuz kemirgenidir.

Kontrolden çıktığında, deliremeyen akıllının ızdırabı başlar.
Dozunda problem teşkil etmeyen aksine fikirlerini belirleyen yaklaşımdır fakat fazlası ise ne fikir, ne hayat her şeyini alt üst eder.