bugün

Kötülük insandan mı gelir yoksa insan sonradan mı kötü olur bilmecesinin cevabını arayan bir romandır. Balkanlar'daki hayata dair hayatın içinden sahneler sunar. bir solukta okunabilir.

Varlık yayınları tarafından yayınlanmış kitabın arka kapağı şöyle der :

Panait Istrati, yaşamla dopdolu bu kitabında, kötü bir ortamın kurbanı olarak caniler arasına karışan iyi kalpli, mert bir adamın ilginç ve trajik serüvenini anlatıyor. dev yapısı ve zehir gibi gücüyle, çevresindekileri yıldırmış bir adamın, saf ve bir çocuğun temiz yüreğiyle karşılaşınca, içindeki bütün iyilik ve insanlık özlemini açığa vuruşunu duygulanarak okuyacaksınızı. Istrati, bu romanında da, doğduğu şehir ibrail'in değişik yaşam tarzından ölümsüz sahneler yaşatıyor.

Varlık yayınlarının elimdeki basımında, kitap ismi olarak sadece kodin geçse de, bataklıkta bir gece ve kir nikolai adında iki farklı eseri de bünyesinde barındırmaktadır. Bunlardan sonuncusu olan Kir Nikolai'da şöyle hoş bir diyalog geçer :

--spoiler--

Kir Nikola atılırdı :

- ee ! more ! adrian ! rum, türk, tatar ne olursak olalım, biçare insanlarız. "millet'' iki türlü insanların ağzından düşmeyen bir sözcüktür; çok kurnazlarla ahmakların. ne yazık ki, bir miktar da samimi ve saf insanlar vardır ki, iyi niyet sahibidirler; sınırların korunması onlar sayesindedir. yoksa ''millet'' sözü çoktan ortadan kaybolmuştur.

adrian soruyordu :

-demek vatana inanmıyorsun ha, kir nikola?

- inanırım pedakimu(çocukcağızım, çocuğum) inanırım, geceleri, tek başıma, çalıştığım sıralar, benim burada ''pis arnavut'' olduğumu hatırlarım. onun için üzerinde doğduğum, tatlı ve zahmetli çocukluğumu geçirdiğim güzel dağları düşünürüm. o zaman ya şarkı söylerim, ya ağlarım ; ama vatanımı düşünürken bir adamı boğazlamak hiç geçmez aklımdan.

--spoiler--
panait istrati ile ilk tanışıklığımdır bu roman. ahlak,mizaç,ulus kavramalrına eğilir istrati:

ahlak konusunda :

"suç işleyenin bir günahı vardır; işlediği suç, ama başkasını kötüleyenin, günahı binbirdir; herkese attığı karalar." der mesela.

ve insanın mizacı ile çevrenin değiştirmesi konusunda:

bataklıkta bir gece bölümünde:

"yoksul yuvada sevda barınmaz. kulağına küpe olsun, çocukların büyüdüğünde bunu hatırla" der nine gelinine. yoksullukla gelen hayata karşı kini karısından çıkaran adam, sevdalısı olduğu kıza, eskiden dili bir karış bakan adamdır. hayat bu noktada insanın davranışını değiştirir.

ama öte yandan kir nikola da "mizacın değişmemesi durumu için" şunu vurgular:

"insanın kaderi, mizacından başka bir şey değildir ve bu mizaç daha beşikten çıktığı anda kendini belli eder.insanı yaratanın çevresi olduğunu istedikleri kadar iddia etsinler, çevre hiçbir değişiklik yapmaz.bakkal olmak için yaratılmış adam bir hükümdar soyundan gelse...çevresi onu memleketin başına geçirse de, o gene bakkal gibi düşünür ve duyar"

ve ulus konusunda:

kodin bölümünde der ki:

"her ulus, allah'a türlü türlü dua eder, ama hepsi o'nu aynı şekilde çiğnerler" der anne çocuğuna. ulus kavramının kaypaklığını hisseder insan ilk kez, "insan" hep aynı insandır.
daha sonra aynı konuda, kir nikola bölümünde milletin ve vatanın aslında ne olduğunu anlatır:

- ee ! more ! adrian ! rum, türk, tatar ne olursak olalım, biçare insanlarız. "millet'' iki türlü insanların ağzından düşmeyen bir sözcüktür; çok kurnazlarla ahmakların. ne yazık ki, bir miktar da samimi ve saf insanlar vardır ki, iyi niyet sahibidirler; sınırların korunması onlar sayesindedir. yoksa ''millet'' sözü çoktan ortadan kaybolmu

"...pedakimu, geceleri tek başıma çalıştığım sıralar, benim burada "pis arnavut" olduğumu hatırlarım.onun için üzerinde doğduğum tatlı ve zahmetli çocukluğumu geçirdiğim güzel dağları düşünürüüm. o zaman ya şarkı söylerim ya ağlarım ama vatanımı düşünürken bir adamı boğazlamak hiç geçmez aklımdan"

özellikle kiir nikola bölümüyle nefis bir kitaptır kodin.
güncel Önemli Başlıklar