bugün

bu şarkı eşliğinde oynarken kameranın açık olduğu unutulur ve karşınızdaki sizin o doğal halinizi görür ve size aşık olur. siz de noluyoruz diye şaşar kalırsınız.
hayatta söylemekten en çok korktuğum ve en çok nefret ettiğim kelime. çünkü bir kere o zaman gelmişse geri dönüşü yoktur ve bu insanın içini kemirir durur.
yalin in guzel sarkisi. guzellik duygularin yogunlugundan mi sarkinin guzelliginden midir bilinmez, tum yasanmisliklar ardindan dikiz aynasindan bakilan omur sayfasinin tam ortasina kazinmis kelimenin en guzel ifade sekli.
insanın kendini yıpratmasıdır keşke, ne kadar çok kullanırsa o kadar bıkkınlığını anlatır hayatından yapmak isteyip de yapamadıklarını, ket vurmasını hayatına, mecburiyetlerle yaşamsaına isyandır keşke...
pişmanlıkları anlatmakta kullanılan, hayata dair en berbat kelime...
zamana karsi kaybedilmis savas.
kısaca acı.
(bkz: tüh)
yalın adlı şarkıcı kişinin en güzel şarkısı. hatta öyle ki yalın keşke bu şarkıdan sonra müziği bıraksaydı
keşke... yalın'ın en güzel şarkısı. nedense insana geçmişini hatırlatır ve geçmişe dönme isteğini arttırır.
aşağıda anlatılan yere götüren pişmanlıklar dizisidir.

Ağlama Alanı

Bir güz üşümesi kadar size etki edip, sizden başka herkese ait olduğunu düşündüğünüz bu parsellenmiş gezegende donmasını,hiç geçmemesini istediğiniz mutlu anlarınız yoksa;

Pişmanlık fırtınalarıyla gelip, ağrılar ve sızılar arasında, arabesk ah çekişlerle beyninizi bir ur gibi saran keşkeleriniz varsa;

Bir renk seremonisinde, bitmesini istemediğiniz bir film gibi, sarıp sarmalayan bir sonbahar günü 17 yaşındaymışçasına aşık olup, SEVGiLi özlemini cehennem ateşi gibi göğsünüzde duymuyorsanız;

Sürekli erteliyorsanız şimdi yapmanız gerekenleri ve yaşamı;

Biriktirme hastalığıyla kendinizden ve herkesten sakındığınız banknotların kokusu sinmişse ellerinize;

Devasa çarklar arasında "Bana ne ya" diyip ezilmemek için kuytuda duran bir fareye dönüştüğünüzü hissedip cümle namussuzluklara seyirci kalıyorsanız eğer,
Bağırabilmeyi unutmuşsanız eğer,

Bitmeyen işler ve uğraşlar arasında durup kendiniz için bir türkü dinleyecek zamanınız yoksa eğer;

Kirlenen ve kirlenmekte olan ilişkilerde, çocuklarla oyun oynayacak zamanınız ve küçük yüreklerden alınmış bir ikametgahınız yoksa ;

Çaresizlik göğsünüzü mesken tutmuş ve sevgiliye giden yollar yanıyorsa;
Bitmeyen işler yüzünden roman kahramanlarıyla muhabbet edemiyorsanız, kitabın kokusu nev_ şahsına münhasır kokusunu duymuyorsanız,

Çıkarsız, beklentisiz ve reklamsız sarılmalarınız ya da sarılma isteğiniz yoksa,

Biliniz ki ağlama alanındasınız. Dikkat!!! Ağlayabilirsiniz. Gözlerinizi ıslatıp ıslatmamanız mevzu bahis değil, hatta hiç değil. Hıçkırmak salya sümük ağlamak serbest. Hatta abartmak da serbest. Kaygılarınızı, saçma değerleri, kabullerinizi, utanmayı, rafa kaldırın. Ağlama alanındaki en meşru şey ağlamaktır.
Efendim ağlama alanındasınız ve lütfen ağlayınız. Kim bilir belki de bir an da olsa onu yüreğinizde duyabilirsiniz. Kim bilir,

Ola ki ağlama melekenizi de yitirmişseniz; geçmişler ola...
sanırım hayatımızda en çok söylediğimiz kelime.
en karamsar kelimedir.
caz tınıları ile de ayrıca nefis olmuş şarkı. malum şu çılgın popçular pek caz katmıyorlar müziklerine.
enterasan yalın şarkısı. melodi azıcık hareketli olmasına rağmen ses şarkıya o hüzünlü havasını veriyor. özellikle 3:35'ten sonra başlayan kısım kesinlikle yüksek sesle dinlenmeli.
sessiz bir isyan nidası. gerçeği değiştirme arzusunun umutsuzca dile gelişi...
farsça "kaşki"den gelen edat.

-çok fazla istenilen ancak elde edilemeyen şeyi anlatır, ne olurdu, olsa idi anlamlarında kullanılır.
yılmaz erdoğan'ın yazdığı keşke;
KEŞKE

Bir dal düştü elimden yere, ağaç sustu. Bense, sanki yaprak konuşan, dal susan ağaçla sırnaş, yanımda iri göğüslü, küçük burunlu bir düşle sarmaş, oturmaktayım. Diyorum ki,
-----Ne güzel, gömleğinin üst düğmelerinden birini açık unutman... Ve oradan sütyen kıvrımının görünmesi.
Diyor ki,
Ben bir düşüm. Pornografiye dönüştürme beni. Benim için fark etmez ama şiire ayıp olur. Düğmeyi iliklememi istediğin zaman, iliklenmiştir artık. Ama bunu niye isteyesin ki. Senin düşünü kim görebilir?.. insan düşlerini bile paylaşamıyor, yazık.
Mor dalgalarından sual olunma yenilgisine tünemiş kırılgan deniz. Kayık tıkırtısının şiiri. Ve her anlaşılmaz cümlenin içinde var olan ve hep yalan yere edilen yeminler... Kimi neye benzettiğini bilmeyen tasvirler.. Sebep ve sonuçlarıyla anlatılamayan bir yığın şeyin arasında düş kuran ben...
Düşmüşüm, haberim yok. Nerden düştüğümün bilincinde değilim. Kendine teslimiyet bir şarkıdan belki de. Ki rast makamında, bir şeylerin küflendiği duygusuna kapılırım hep. Türk Sanat Müziği engelliyim.
Diyorum ki,
---Seni ellediğim için kızmıyorsun ya bana?
Diyor ki
---Ben bir düşüm. Senin. Elleyemezsin. insan kendi düşünü bile elleyemiyor, yazık.
Kızıyorum ki,
---Bana, düş;üm deyip durma. Zaten düşmüşüm. Biraz gerçek davranamaz mısın. Sömürü kadar mesela Elle tutulur, gözle görülür bir açlık kadar olamaz mısın? Görüyorsun zor durumdayım. ;Ben düşümsüz cümleler konuş benimle.
Daracık tefecik, fermuara stres, streç bir kot giymişsin. Lastik ayakkabılar hesapta yoktu. Seni seviyorum. Aşkımız hasır altı edilmiş, enflasyonist duygular yığını. Emisyon hacmimiz daralıyor. Ememiyoruz.
Diyor ki
Ne anlatıyorsun sen? Hiçbir şey anlamıyorum.
Hep minareli, ayrıntı camlı camiinin minaresinden, komşunun apış mahremiyetini dikizleyen müezzin, bir dengesizlik ve şehvet anını iyi değerlendirerek aşağı yer çekimleniyor. Ne anlaşılmazdır ki, henüz yere düşmemişken daha ortada fol yok, yumurtanın birazı rafadanken ölüyor. Cenazesine konu komşular gelip dedikodu yapıyorlar. Konu, komşu, dedi, kodu birbirine giriyor.
Saçların kendinden permalı. Kuaför çatlatan bir güzelsiz. Seni daha önce bir yerde mi gördüm, yoksa şimdi mi uyduruyorum?
Diyorum ki,
; Bilmiyorum. Belki bir dolmuşta, bir zahmet şunu uzatabilir misinizleşmişizdir.

Biliyor musun, saçlarım dökülmeye başladığında, bıyıklarımdan iz yoktu. Çok berber sökün etti, muhabbet olsun dert paylaşımına. Seni yanımda tutabilmek için aklıma gelen her şeyi söylüyorum. Daha ünce ağır kayıplar verdik. Yenildik ama ezilmedik. Hep beraberliğe oynuyoruz, ondan herhalde.
Bir düş düştü elimden yere, unufak oldu.
Onlar erdi muradına, biz kerevet bulamadık.
Aşkımız, iki gözlüklünün öpüşme çabasıydı. Gözlükleri çıkarmak hiç aklımıza gelmedi.
Diyorum ki,
---Bu yalnızlık bana büyük geliyor. Çok. iç kavgalar dan arınıp, büyük kavgaya soyunmak istiyorum artık... Sana söylüyorum.. Beni dinlemiyor musun?.. Heeeey.. Neredesin?.. Nereye kayboldun? Bir dakika.. Dön geri.. Daha sevişecektik.. Ne yandasın?
Bir düş düştü elimden yere. Undan ufak oldu. Onlar el koydu bütün kerevetlere, ben ve ağaç, yaprak konuş tuk, dal sustuk. Yazık
upuzun mailler yazıp sonra keşke yazmasa mıydım demek.
ama huylu huyundan vazgeçer mi geçmez, her dafasında bugün daha kısa birkaç cümle yazcam der ama yine sayfayı bulur.
keşke uzun mailler yazmasaydım bu kadar çok aklımdakileri bilmeseydin. ama pişman mıyım hayır. yine yazarım. ben kendimden sıkılana dek.
yenmiş bir nanenin ardından söylenmiş çaresizlik ifadesi. belkide insan olmanın gerektirdiği hataların yüze çarpılmasına neden olduğu için pekte nefret edilen kelime.
Keşke hiç keşke demeyeceğim bir hayat yaşayabilsem diye düşündüğüm kelimedir.
keşke, keşkelerim hiç olmasaydı.
hayat boyu kullanılmaması gereken kelime. insanı derin bir boşluğa itebilme kat sayısı oldukça fazladır zira.
(bkz: keşkeleri cıkardım hayatımdan)
icinde fena halde pismanlık barindiran ama insani olgunlastiran, tecrübe kazanmasina vesile olan kelime.
güncel Önemli Başlıklar