bugün

şu an itibariyle internete düşmüş filmdir.ayıp be kardeşim emeğe bu kadar mı saygısızlık olur.
hakkında hiç bir şey duymayıp bilmediğim halde bir başıma sinemaya girip izlediğim filmdir. aslında en sevdiğim izleme şekli de budur. on beş gün önceydi. memlekete gelmişim, dedim bir film izleyip entellik seviyemi artırayım. sinemaya doğru yol aldım. baktım neler var. ismi cazip geldi bu filmin. pompa değil, kk olayı. girdim.

pazartesi-cuma halk günü yazıyordu gişede. ben halkım, indirimli bilet ver bana dedim kasadaki kıza. yok bugün perşembe, normal tarife dedi. o zaman araya tire koymayın, virgül takın dedim. param da vardı gerçi, maksat pazarlık olsun. güldü ve ön sıralardan bir yer verdi. filme on beş dakika varmış. girdim salona, bir koridor yanı bulup oturdum. numaraya bakmadım.

salonda çoğu öğrenci ve çift olmak kaydıyla on beş kişi anca vardı. yoksa tek olan bir ben miydim. ne bileyim bakmadım. gençler rahat yiyişsin diye önlere geçmiştim.

arada bile kimse dışarı çıkmadı. film güzeldi. güzeldi işte, ne yazayım. plansız programsız bir filme gittim ve beğendim, bunun keyfi yetti bana.
(bkz: allah standarttan ayırmasın)
film ve müzikleri internete düşmüş bile.
kısa ve net; izlenmelidir.
insanın yaptığı şeyleri, çevresini, standartlığını şöyle bir gözden geçirmesine sebep olur.

--spoiler--
allah standartınızı bozmasın.
--spoiler--
-canım benim yalarım.
+bil muvele bende.

-kim bu erol egemen ya?
+erol egemen burdaymış.. baksana abi adam çatır çatır karıyı götürüyo tuvalette, duvardan duvara vuruyor.
birçok sağlam cümleyi + diyalogu içinde barındıran, modern dünya insanının içinde bulunduğu hiçliği, anlamsızlığı, boşluğu harika bir sadelik ve samimiyetle anlatmış film. * *

esas oğlan:
-rutine dönüşen herşey sıkıcıdır aslında, bu yüzden komşunun bahçesindeki çimen daha yeşil görünür, her zaman!
esas kız:
- evet ama rutine dönüşmeyen hiçbirşey kalıcı olamaz ki!
"yıl 1917 falan biraradayız. karl var bizim, sakallı işte. döndüm karl'a dedim:

-daha neyimiz var kaybedecek?

karl:
-zincirlerimizden başka kaybedecek birşeyimiz yok kaan!

kaan:
-fuck off dedim ya sen bu zihniyetle bu yüzyılı mahfedersin dedim ya! ya bu yüzyıl altüst olur dedim ya! yarın birgün rusya'da devrim olur dedim ya, nitekim oldu işte! "

şeklinde şahane bir diyaloga sahip film.
en büyük getirilerinden biri şu şarkılarla tanıştırması olmuştur:

asu maralman - bağrı yanık dostlara ve the moody blues - melancholy man

[http://www.youtube.com/watch?v=2MStVhgEoUw ] ve http://www.youtube.com/watch?v=TXJpgqhWvNY
izledikten sonra herkesin bi' yalnızlık tribine girdiği filmdir. tamam kabul ediyorum, karakteri oturmamış adamlar rahatça özenebilir bu ikiliye fakat yalnızlığa götünüz yemez sizin. özenmişliğinizle kalırsınız.

şüphesiz ki bu filmden en çok zevk alanlar, en çok yalnız kalanlar ve en çok yalnız hissedenlerdir. amin.
--spoiler--
+ eski sevgilimi hatırladım.
- hangisini?
+işte onu hatırlayamadım.
--spoiler--
az önce izleme şansına sahip oldum. salonda toplam 3 kişiydik. ben -yani kaybeden- ve bir çift. filmi sadece ben izledim. çift film boyunca -2 sıra arkada- seks yaptı. öpüşme filan değil direkt seks.
senaryosuyla, görüntü kalitesiyle yüksek standartlı bir film. kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.
öyle bir film ki bu film tapılacak baştacı edilecek bir film. normalde bir filmi izlerken sonunu,gelişimini tahmin etmeye çalışırız,en azından ben öyle yapıyorum, ama bu filmde bunu yapmadım. sikko sikko * sadece izledim,filmidekiler gibi bıraktım oluruna ve gramla sıkılmadım.filmde geçen her diyalog aldı başka yerlere götürdü beni.
zamanında radyo programını dinleyemediğim için pişmanlık duydum , hayatta bazen kendime dur diyemediğim için, bazen durma diyemediğim için pişmanlık duydum, yalnızlığıma üzüldüm, hep kaybeden olmama üzüldüm...
bu böyle uzar gider kısacası bu film türk sinema tarihinin en baba filmlerinden biridir. hea öyle saçma sapan gözyaşı damlaları,''gitme diyeydim dur diyeydim'' diyalogları duymak istiyorsanız beğenmeyedebilirsiniz tabi.

--spoiler--
dediğin gibi abi: gerçekten çok yalnızız



edit: bu arada dikkat etmeyenler için,kaybedenler klübünün orjinal kahramanları kaan çaydamlı ve mete avunduk da filmde,yalnızlar partisi sahnesinde yer alıyorlar. 5sn likte olsa görüyoruz efsane ikiliyi masada.

--spoiler--
standart bir film, ehe.
--spoiler--

bitince garip duygulara kapılmanız şaşılacak durum olmasa gerek. seyredilecek, sorgulanmayacak, uygulanmayacak, dersi, amacı olmayan film.
hani cem yılmaz'ın dediği gibi, mesajı alanla ilgili olan film. gaye taşımıyor, belki geçmişinizi sorgulatabilir birazcık, fakat onu da hemen kırıyor '' bence,hayat yanlış zamanda yanlış yerde olmaktır '' cümlesi ile kahramanlardan mete (yiğit özşener).
kısaca kopuk kopuk sözler, duygular aynı zamanda bütün, herkesin kendinen çok şey bulacağı bir filmdir.

- cami hikayesi güzeldi.
-''kadınların özelliği ne biliyo musun? seni sen yapan özelliklere aşık olup sonra onları senden almak istemeleri'-cümlesi güzeldi.

- 'bize niye misyon yüklemeye çalışıroyrsun' lafı, düzenin donundan burnunu çıkaran herkesin aklına gelmiş, ama kaçınılmaz tecavüzden de zevk almayı öğrenmiş insanlara yalnız olmadıklarını hissettiren enstantane idi.

- 'anne , ben çok mu boş yaşıyorum?' sorusu, aslında cevabı çoktan verilmiş soru idi, en şefkatli varlıktan aksini duyma istemiyle sorulmuş.

--spoiler--
dünya yansa yanacak yorganı olmayanlardır.
bir film bittiğinde beni yeni kitaplar, yeni müziklerle tanıştırıyorsa, araştırmaya sevk ediyorsa, keşif yapma tutkumu doyurabiliyorsa iyidir. bu açıdan son derece dolu bir film. müzikleri çok hoş, aforizmaları çok eğlenceli ve dikkat çekici. film hakkında yapılan diğer eleştiriler de bu yüzden nazarımda çok havada kalıyor. tek yönden yaklaşılacak, salt yalnızlık edebiyatı, alkol, seks değil bu filmin olayı. öyle olsaydı son derece basit bir film der kafa yormazdık. fakat bu filmin kesinlikle bir ruhu var ve bu yüzden başarılı bir yapım olmuş.
arkadaşlarıma taktığım isimdir.
sinema mantalisinde türkiye için oldukça yüksek bir basamak atlatan bir film bu. kesinlikle tavsiye ederim.

filmden :
hiç birisinin sana sahip olduğunu düşündüğün oluyor mu yada bir şeyin?
evet evet farkettim bunu...
her farkettiğimde de gitmek istedim. bazı insanlar aile kurmaya önem verirler yani buna değer verirler. bazılarıysa başka bir takım şeylere değer verirler bunların değer verirken niye değer verdiğini düşünmez bile toplumun içinde erimiş olan birey. toplum koleje girmeyi bir değer olarak sunduğu için artık o kişiliğini yok sayma halidir. koleje girmek için yarışır, üniversiteye girmek için yarışır,iyi bir işe girmek için yarışır, güzel bir kadınla evlenmek için yarışır devamlı bir yarış ve kazanma zorunluluğu
aslında kazanmak nedir ki. en büyük zaferi kazandığında bir antonius olduğunu düşün. paris'e geldiğini ve otakın altında ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün. ve gücün en üstünde olduğunu. yalnız kaldığın o anda n'oldu be şimdi n'olacak diyorsan kaybedensin sen, kaybetmişsin. yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin.
peki bunun farkında olmak ıııı yaşlı bir kızıl derilinin dediği gibi;" hayatın bize sunamadıklarını mı sunar" yoksa bir radyo dinleyicisinin dediği gibi " sanat diğer tüm şeyler gibi seks için midir".
yaşlı bir kızıl derili ne kadar yanılabilir?
bazen yanılabilir
bazen susar
bazen konuşmak ister
bazen dinlemek ister
bazen yalnız kalmak ister
bazen arkadaş ister
bazen gitmek ister
bazen gider bazen
bazen gidemez
bazen hiç gidememekten korkar
bazıları sonsuz neşeye doğar
bazıları sonsuz geceye
bazen ölürsün
bazen ölemezsin
bazen bütün koşullar uygunken bile ölemezsin
bazen kendinden uzaklaşmak ister insan
bazen gidersin sırf dönebilmek için
bazen ağlarsın baya
bazen ağlayamıyorsun baya baya
bazen içiyorsun
bazen çok ama çok fazla içmek istiyorsun da
bazen sen zaten içmeye gidiyorsun
bazen acıbademden taksiye biniyorsun kadıköye diyorsun
bazen yüzüne bile bakmıyor
bazen bi kadın geliyor oturuyor karşına ve ağlıyor
kadınlar hep ağlıyor
bazen bi kadın sana "en çok korktuğum şey bir kadının gözyaşıdır" diyor. kendi adına eğer çok sevdiysen diyor eğer çok sevdiysen oysa bilmiyor ki sevmekte bir an'a ait.
herşeyin başı su.
felsefeninde...
kadınları çözmüş kulüp.
tolga ornekin dedigine gore yaklasik 1 saat cekimlerden kesinti yapmis ama dvdde gosterecekmis. allah derim..
şu anda filmi vizyonda bakalım nasıl olcak.
kötü bir film ve istemediğim biriyle gittiğim film.
hafta sonu izledim. aklımda kalanlar;

yiğit in kolları şiddetli tahrik unsuru içeriyor abi, ulu orta göstermesi yasaklanmalı.

nejat sanki kendini oynamış. rolü cuk oturmuş bence.

yalnızlığın hem şikayet, hem boşluktaki vazgeçilemeyen özgürlük olduğunu gördüm filmde. sevdiğin giderken "gitme de" derken, kal diyemiyorsan özgürlük ve yalnızlık ikilemine sarılmış, ikili yalnızlığı es geçmişin demek anlamına geliyor sanırım. yalnızlığa alışmak sakat bişey.*
bol bol alkol aldıklarından sinema salonunda canım bira çekti.
akpliler bunu okumasın bundan sonra filmlerde alkol kullanımını felan yasaklayabilirler yasakcı mollalar. onlar için dip not vereyim bari; filmden çıkıp da etrafı dolaşmaya başlayınca vitrinlere bakarken, ay sonu olması, ve kira, yakıtmasrafı faturalar derken ay sonuna kuruş kalmamasından dolayı alış veriş yapamadım. ciğerci kedisi misali bakınıp yutkundum lambacı amca, tamam mı? senin düşünmen, üzerinde durman gereken nokta bu kısımda işte. bilmem anlatabildim mi?

erol egemen sağ yüzük parmağına yüzük takıyor ama yüzsüz bir adam sanırım. film boyunca yüzünü göremedik. *

bunun dışında paranın yaratıcılığı baltalayabildiğini, profesyonelliğin aslında çıkarlar uğruna içinden geleni rutine yönlendirdiğini, rutinin yalancı güven duygusunun insanın yaratıcı doğasını zedelediğini falan düşündüm, para almadan radyo programı yaptıkları için.
severek yapılan iş ses getirir, gibi bişey vardı. da faturaları, ev kirasını neyim kim ödeyecek lan. biraz ferrarisini satan bilge olmuşlar sankim.
ama fena değildi. izlenebilir. bohemleri snoblardan daha çok sevdiğimden olsa gerek sevdim o iki adamı. * * *
dün gece itibariyle yeni sevgilim ile beraber, eski sevgilimle yaşadıklarımı bana izlettiren film. şarap eşliğinde izlemeye başladığımız filmin başlarından itibaren "ulan keşke bira alsaydık" cümlesi kurdurttu bize. zamanında ben de eski sevgilime söylemiştim "bana gitme de" diye ama cevabı ben de alamamıştım...

filme dönmek gerekirse bence çok güzeldi, son zamanlarda izlediğim en güzel türk filmlerinden biriydi. diyaloglar, müzikler, hatunların havalı serseri erkekler için neler yapabileceği, erkeklerin birini severken bile başkasıyla "seks" yapabileceği, tüm istanbul temalı filmlerin avrupa yakasında çekilmek zorunda olmadığı gibi unsurları bize gösterebiliyordu. bence izlenmesi gereken güzel bir türk filmiydi.