bugün

şu günlerde emperyalizme karşı direnişin ön cephesidir.
nasa ya göre dünyanın merkezi.
bir dönem tosun paşa'nın da ikamet ettiği şehir. mısır'ın başkenti.
ramazan ayı boyunca akın akın umreye giden insanların yaşadığı şehir.
şu sıralar karşık olan mısır´ ın başkenti.
bu şehir gizemini kaybedeli çok oldu, artık arkeologlar da uğramıyor bu şehre, onlarda kazacak yer kalmadığını geç de olsa anladılar.
Hazirandan sonra kesinlikle gitmeyin. Çok sıcak. 22 milyon nüfusu ile istanbul'dan kalabalık. Avrupa'daki tüm büyük kentleri, Kuzey Afrika'nın bir kısmını ve Türkiye'deki pek çok şehri gördüm. En pis sokakları olan şehir Kahire! Nil çok güzel ama inanılmaz kirli. Sokaktan yiyecek almayın. Çok pis. Kapalı içecek alabilirsiniz. Ülker ve Kent ürünleri her yerde var. Taksicilerle mutlaka pazarlık yapın. (Bu arada, bir sürü Tofaş Şahin taksi göreceksiniz.)Karşıdan karşıya geçerken kimse ama kimse yol vermiyor.dikkat edin. Kahire'de binalar bittikten 100 metre sonra Keops'u göreceksiniz. Yani en son yapılan 3 piramit çölde değil, şehrin hemen dibinde! Orta halli restoranlarda balık çok güzel, ucuz ve temiz. Sheraton Cairo otelinin en üst katındaki Fas restoranında gece tam 12'de bir dansöz çıkıyor. Türkiye'de kimse eline su dökemez! 2 saat dans ediyor, 3 kez kostüm değiştiriyor.Üstelik Brezilyalı. Nile Crystal isimli tekne ile yemekli Nil turuna çıkabilirsiniz. 5 yıldızlı otel serilerinin hepsinden 2'şer, 3'er tane var. 2 Sheraton, 3 Hilton gibi. Ramses Hilton'un aşçısı Türk. herşeye rağmen güzel bir şehir.
Kahire, realistlerin nefret edeceği, hayalleriyle kendilerine bir dünya yaratmış olanlarınsa, o yersiz dünyalarına en mükemmel alanı oluşturacak şehir. Kendi masalını yaşamak isteyenlerin masalsı şehri. ömürlük dostlukların kurulduğu, vefanın, gurbetin, özlemin ne demek olduğunu öğreten, adının "Kahire"* oluşu kendi hakkında büyük ipucu verse de, bunu görmemek için çaba sarfettiren ve asla kendinden vazgeçirmeyen şehir...
nasıl ki medeniyet kelimesi medineden türemişse kahır kelimesi de büyük ihtimal buradan türemiştir.
sözlük veritabanında ikinci entry olacak kadar öneme haiz olmuş yerdir.
dünyanın yedi harikasından biri sayılan giza piramitlerinin bulunduğu şehir.
-Empati- kitabindan okudugum kadariyla amerikada bulunan bir semt.
çöl sıcaklarını kent taşıyan havası ile insanın nefesini kesecek kadar sıcak bir kent. özellikle bugün gölgede bile sıcaklık 40 dereceyken içtiğiniz su bile bir işe yaramıyor. çok kentte çok fazla oruçlu insan olduğunu düşünebilirsiniz ama yok öyle bi'şey.
zall için önemli şehir.
uludağ sözlüğe yazılan 2. entry dir.
ortadoğu falan değil kuzeydoğu afrika'dadır. zall ilk entaride süper sıçmış! skertirler mirim!
ezanları güzel medeniyet başkenti...
Dünya'nın yedi harikalarından birinin harcandığı şehir. Etraf deve, at, eşşek boku kokusundan geçilmeyen şehir.
2006 yılından bu yana aralıklarla bulunduğum, en son 4 ay önce gördüğüm, sevsem mi nefret mi etsem, hala daha bilemediğim, kaotik, egzotik,yorucu, film platosunu andıran tuhaf şehir.

önce uçaktan görüntüsüyle şaşırtır bu şehir sizi...çölü ve çöl rengi yüksek binalarıyla.trafik ışıklarının olmadığı çıldırıcı bir trafik, kirli sokaklar, sabah-akşam kentin üstüne çöken pus, kalaalıklar, kaos, Kahire'nin olmazsa olmazlarından.Bu ülkede hizmetler sektörü o denli kötüdür ki, gelen onca turiste rağmen bunca yıl nasıl olup da bu kadar geri kaldıklarına akıl, sır erdiremezsiniz.Dışarıda yemek yemek adam akıllı cesaret ister...

25 Ocak devrimi sonrasında eski şatafatını epeyce yitirmiş, hemen hepsi kapanmış 5 yıldızlı otelleri, ziyaretçi sayısı yerlerde sürünen müzesi ve hızla fakirleşen halkıyla insanın için sızlatmıştır..
dünyanın en muhteşem şehirlerinden biridir.
sözlüğün ikinci entrysidir. sebebi seferoğullarından zall'ın yeşilvadi sevdasıdır.
Aşırı kalabalık bir şehir. Gürültülü. Cazibesi yok. Eskisi kadar ucuz değil. Görülmeye değer pek bir özelliği de yok. Havası iyi değil. Daha ne sayayım?
her ne kadar tarihin en eski medeniyetlerine ev sahipliği yapmış olsa da geride kalan yıllar itibariyle fena halde araplaşmış şehir. üstüne bir de iç savaş patlayınca pisliğin, fakirliğin, keşmekeşin kol gezdiği bir şehir olmuş.

aranızda hala google görsellerde gördüğü piramit fotoğraflarına kanıp turistik bir ziyaret için gitmeyi planlayanlar falan varsa aman diyeyim. ha iş güç mevzuları yüzünden yolunuz düşerse alın size kahire'ye dair birinci elden bazı tüyolar;

evet, bir şekilde yolumuz kahire'ye düştü diyelim. heyecanlanmaya gerek yok, zira hayal kırıklıkları henüz uçaktan iner inmez başlıyor. daha pasaport kontrolünden bile geçmeden etrafınızı düzgün giyimli, ingilizce konuşan ve size yardımcı olmaya çalışan insanlar sarıyor. ilk başta biraz çekiniyorsunuz. evet, çekinmeniz mantıklı. iç güdülerinize güvenin, yoksa bu şehirde kimsenin kimseye bir karşılık beklemeksizin iyilik yapmıyacağına dair ilk dersinizi alırsınız. bu adamlar bir tür rehber, veya taksi şöförü. size havalanından çıkana kadar yardımcı olup, sonrasında daha önceden anlaştıkları bir taksiyle otelinize bırakmayı teklif edecek bunun karşılığında küçük bir bahşiş isteyecekler. zaten kahire'de taksi şöförü demek her şey demek. bu mevzuyu daha sonra uzun uzun anlatacağım ama öncelikle havaalanından sapa sağlim çıkmamız lazım. bu noktada yapılacak en mantıklı şey otelinizin shuttle'ından faydalanmak. shuttle dediysem, bu adamlar sizi uçaktan iner inmez karşılıyor ve tüm kontrollerden geçerken size yardımcı oluyorlar. zaten oradaki görevlilerin çoğunu tanıdıklarından hiç bir zorluk çekmiyorsunuz. Ayrıca arada yanınıza yaklaşan tekinsiz tipleri de, nazikçe "kardeş bu adam bizimle beraber" diyerek uzaklaştırıyorlar. bunlar otel çalışanları olduğundan sizden ekstra bir ücret talep etmiyorlar ve sizi otele ait bir araca bindirip güvenli bir şekilde götürüyorlar.

evet ilk sınavı geçtik, oteldeyiz. ancak öncesinde, muhtemelen mısır'da trafik kuralları namına orman kanunlarının geçerli olduğunu fark edeceksiniz. bir kere adamlarda şerit mantığı yok. yol boşsa yolun ortasından yardırıyorlar. yol kalabalıklaştıkça rastgele aralara giriyorlar. trafik ışıklarını falan sallayan yok. zaten bu yüzden bozulan trafik ışıklarını yaptırmamışlar bile. öyle geçiş üstünlüğü gibi mevzulara hiç girmiyorum. öyle şeyler yok çünkü. yani bir kavşaktan geçmek bile roller coaster heyecanı yaşatıyor. zaten trafikteki araçların hemen hemen hepsi hasarlı. arabaların birbirlerine sürterek geçmesi, tampondan hafif dokundurmalar falan gayet normal şeyler. şöförler dönüp bakmıyorlar bile. velhasıl aklınızda ulaşım için araba kiralamak gibi bir mevzu varsa o heyecanı yaşamaya hiç gerek yok. toplu taşıma zaten toplama kampı hissiyatı yaşatıyor. peki şehrin içinde bir yerden bir yere nasıl gidicez ? işte bu soru sizi kahire'deki en kritik mevzuya getiriyor.

dediğim gibi kahire'ye ne amaçla giderseniz gidin taksiler hayatınızın en önemli parçası olacak. burada da en mantıklı şey otelinizden bir taksi bulmalarını rica etmek. otellerin taksileri biraz daha pahalı, ancak daha güvenli. zaten standart olarak size yerel halk için uyguladıkları tarifenin 10 katını falan önerecekler. hayır, hiç abartmıyorum. pazarlık yaparak bu fiyatı 4 katına kadar indirebilirseniz iyidir. ancak dediğim gibi cebimizden para çıkmasın diye öyle önünüze gelen ilk taksiye binmeyin.

taksiye bindiniz, 10 dakikalık bir mesafeye gideceksiniz. tabi ki iş amacıyla kahire'ye gitmiş olsanız bile aklınızda "ya gitmeden bi piramitleri de görsem" düşüncesi var. zaten tam da siz bunları düşünürken taksici söze giriyor. "ben sizin gibi turistleri belli bir ücret karşılığında kahire'yi gezdiriyorum. isterseniz sizi istediğiniz saatlerde alıp, piramitlere, nil nehri'ne, mısır müzesine falan götürebilirim" diyor. ne yazık ki böyle bir tur için taksicilere güvenmekten başka çareniz yok. zira özellikle piramitlerin bulunduğu muhitte dilenciler cirit atıyor. "ben istanbul çocuğum ya" falan demeyin. taksiyle giderken bile, arabanın önüne atlayıp aracı durduruyorlar. adam üstlerine sürüyor, çekilmiyorlar, kaputa atlıyorlar, kapıları açmaya çalışıyorlar... işte bu noktada taksi şöförünün güvenilir olması önemli. zira adam bu keşmekeşin içinde arabayı durdurup hiç bir şey yapmazsa sıçtınız... eğer güvenilir bir taksiciye denk geldiyseniz önce kapıları kitliyor, sonra da soğuk kanlı bir şekilde dilencileri uzaklaştırmaya çalışıyor. (bakın "uzaklaştırıyor" demiyorum, "uzaklaştırmaya çalışıyor" diyorum.)

neyse piramitlere geldik. ancak yolda arabanın üstüne atlayan adamlar yüzünden sinirleriniz az buçuk bozuldu. muhtemelen içinizden "lan benim burda ne işim var ?! iki piramit görücez diye g*tü kaptırıcaz" diyorsunuz. tam bu noktada taksici yine devereye giriyor. "piramitlerin olduğu bölge de böyle; dilenciler, kapkaççılar kol geziyor. bana sorarsanız piramitleri tek başınıza gezmektense bir tur rehberiyle anlaşın. isterseniz benim tanıdığım rehberler de var." diyor. "ama tabi siz bilirsiniz" diye de ekliyor. açıkçası piramitlerin olduğu muhitten o kadar işkillendim ki burada ben de oltaya geldim ve bir rehberle anlaştım. tabi yine ağır bir pazarlık sürecinden sonra. ama isterseniz piramitleri bir rehber olmaksızın gezebilirsiniz bence. yani, etrafta yine dilenciler, incik boncuk satan satıcılardan falan geçilmiyor tabi. ama o yolda karşılaştığınız kadar kötü bir durum yok.

aslında kahire'de gezinmeye kalktığınızda genel olarak karşılaşacağınız durum böyle... ha bir de sağda solda, "kahire'de gece hayatı akıyomuş aslında" gibi hurafeler duyabilirsiniz. yok lan öyle bir şey. ya da belki iç savaş öncesinde öyleydi... bilmiyorum. sanmıyorum. ama en azından şu anda öyle bir şey yok. akşamları sokaklar genelde boşalıyor. alkol tüketimi zaten çok sınırlı. sadece otellerin barlarında alkol bulabiliyorsunuz. yani bildiğin ortadoğu ülkesi kafası...

velhasıl kahire kafası böyle... iki piramit görmek için değmez yani. zaten piramitler de dökülüyor. sağ olsunlar, mısırlılar sahip oldukları kültürel mirasın a*na koymuşlar. hatta onlara kalsa "bu ne la, puta tapar gibi... tövbe tövbe !!!" diyip ortada piramit falan bırakmaz hepsini yıkarlar da turistlerden iyi para kaldırdıkları için şimdilik bir şey yapmıyorlar gibi...
araplaşmış bir şehir değil bir arap şehridir.
kahire'nin kökleri bölgedeki ufak yerleşim yerlerine dayanmakla birlikte kahire'nin kahire olmasında islâm fetihleri sırasında hz. amr b. el-as'ın kurduğu fustat esas çekirdeği teşkil eder. "araplaşmış" denen şehre kahire adını veren şiî fâtımî devletidir. ilk adı mansuriyyedir. sonrasında ise bilhassa eyyubi devleti döneminde şiî etkinin kırılmasının başında geldiği amaçlarla imar çalışmaları hızlanmış haliyle şehrin gelişmesi de ivme kazanmıştır.

şehre ilişkin doğru dürüst bilgi için islâm ansiklopedisinin ilgili maddesi(osmanlı öncesi):
http://www.islamansiklope...info/index.php?klme=kahre

almancası olanlar için beğendiğim, özet bir kahire tarihi de şu:
http://www.eslam.de/begriffe/k/kairo.htm

not: bilgi kitaptan öğrenilir. ne yazık ki burada, sözlük ortamında kitap paylaşmamız mümkün olmadığından internet sayfalarına başvuruyoruz. kitap alın, aldırın. islâm ansiklopedisini de başka kitapları da sayfalarına dokunarak okuyun.
Mısır ın başkenti.