bugün

(bkz: stalin savunulmadan komünist olunmaz)
sosyalizm gibi insan üzerine kurulmuş bir rejimin içine faşizm katarak lenin'in ve marx'ın kemiklerini sızlatan, galiyev'i destekledikleri için on binlerce türk'ü katletmekten çekinmemiş, sosyalizmin yüz karası eski SSCB lideri.

tam tersi için: (bkz: lenin)
bazı cahil cüheyla tarafından sola bok atma amacıyla kullanılan, orta asya'da yaptığı katliamlarla meşhur, diktatör lider.
binlerce insanı katletmiş veya sibiryaya sürmüş kişi hitler kadar vukuatı vardır. ayrıca troçki , beria gibi bir çok rakibini de devre dışı bırakan diktatördür
1992 yapımı başarılı bir tv filmi bulunmaktadır. daha yakından tanımak isteyenler için tavsiye olunur.
http://www.imdb.com/title/tt0105462/
bu adamı sevenler ve de solcu geçinenlere küfretme sebebim olan kasaptır. burdan hitler severlere de sesleniyim : sanılmasın ki hitler bu adamlar birlik olup , işler tıkırında gittiğinde süper güç olunca türkleri ihya edecekti..nasıl ki çingeneler yahudiler yer yer almanlar macarlar yumurta kırar gibi öldürüldü , sıra türklere gelecekti..bunun için yüce (!) stalin ve yarı tanrı (!) hitlerciğin mecaralarını okumak lazım tabii..ama göz bebekleriniz yorulursa bilemem..zira yaptıkları az buz değil.
Geçen hafta Radikal'de manşetten verilen, diğer burjuva basında da geniş yeralan bir haber, burjuvazi cephesinin sosyalizm korkusunun nasıl hala dipdiri olduğunu gösterir nitelikteydi.

Haksız da sayılmazlar; yoksulluğun, adaletsizliğin, emperyalist zulmün böylesine boyutlandığı bir dünyada sosyalizm idealinin yeniden kitleleri sarması kaçınılmazdır ve bu, kimi demagogların iddialarının aksine, çok daha yakın bir sürecin gündemidir. Avrupa Konseyi'nin anti-komünist kararında da bu korku vardı.
Sözünü ettiğimiz habere göre;
SBKP'nin 20. Kongresi'nde, dönemin Devlet Başkanı Nikita Sergeyeviç Kruşçev, Stalin'i kınayan bir rapor sunmuştu. Raporun '50 yıl gizli' olacağı kararı alınmış ve bugün açıklanmış. Kruşçev, raporunda, Stalin'in "kitlesel sürgün, terör yolunu seçtiğini, O'nun hapse attıklarının kurtarılıp partiye alındığını ve komünizme hizmet ettiklerini, Stalin döneminin facia olduğunu" hatta, "Stalin olmasaydı ikinci Dünya Savaşı'nın da olmayacağını" söylüyordu.
ilk soru şu: 20. Kongre yeni mi keşfediliyor? Kruşçev'in Stalin'e düşmanlığı kadar, 20. Kongre'nin sosyalizmden sapmada dönüm noktası olması da ilgili herkesin bildiği bir gerçek. Nitekim Marksist-Leninistler, Sovyetler yıkılmadan önce bunu birçok kez dile getirmişler, kimileri Gorbaçov'un Stalin'e yönelik saldırılarını elleri patlayana kadar alkışlarken şöyle demişlerdir:
"Gorbaçov'un Stalin hakkındaki değerlendirmeleri nesnel olmaktan uzak olduğu gibi, bugüne kadar söylenenlerden farklı bir içerik de taşımıyor. Aslında Gorbaçov, 20. Kongre'de Kruşçev'in Stalin'e yönelik saldırılarını onaylıyor." (Yeni Çözüm, Mayıs 1988, 'SSCB Gerçeği, Gorbaçov ve Devrimci Tavır')
Asıl soru da burada. Sovyetler'in kazanımlarını büyük oranda tasfiye eden emperyalist Rusya'nın "50 yıllık sırrı" koruduğunu varsayalım (ki Kruşçev'in Stalin'e saldırıları tüm yönleriyle bilinen ve mahkum edilen bir durumdur), hatta Stalin nezdinde süren sosyalizmi karalama kampanyasının yeniden yoğunlaştığı şu günlerde zamanlamanın bir tesadüf olduğunu da düşünelim. Bu durumda dahi en yalın soru şudur; Stalin'e bunları söyleyen Kruşçev kimdir, o günün koşullarında karalamanın temelinde yatan nedir?
Kruşçev önderliğinde 20. Kongre'de alınan kararlar, sosyalizmin revizyona tabi tutulmasının temellerini oluşturmuş, sosyalizm düşüncesinde kaos ve kargaşanın tohumları atılmış, Sovyet toplumunun gelişmesinde tıkanıklığa ve gerilemeye neden olmuş, uluslararası sosyalist hareketi bölerek emperyalizm karşısında güçsüzleştirmiştir.
SBKP 20. Kongre kararlarıyla başlatılan ve emperyalizmle "barış içinde birarada yaşama", "barış içinde yarış" ve "barışçıl geçiş" tezleriyle formüle edilen revizyonizm, Kruşçev ve Brejnev dönemlerinde adım adım gericileşerek, Gorbaçov sürecinin burjuva reform çizgisine, ardından kapitalizmin restorasyonu ve yıkıma kadar gelinmiştir.
Yani, Sovyetler'in yıkılması nicel birikimlerin sonucudur ve nitel değişiklik olarak karşımıza sosyalizmin tasfiyesi olarak çıkmıştır. Karşı-devrimci Gorbaçov, ideolojik gıdasını Kruşçev ve Buharin'den almıştır. Sovyet halkları bugün kapitalizmin azgın sömürü çarkını yaşıyor, Sovyet cumhuriyetleri tekellerin cirit attığı, emperyalistlerin halklara saldırı amaçlı askeri üsler kurduğu alanlara dönüşüyorsa, bu süreç Kruşçev ile başlamıştır.
Daha Sovyetler yıkılmadan, Marksist-Leninistler'in, "Revizyonizmin hakim kılındığı, enternasyonalizmin terk edildiği, dünyanın ilk sosyalist devletini inşa eden Stalin'in küçük düşürüldüğü, suçlandığı, Kruşçev önderliğinde alınan 20. Kongre'nin tüm revizyonist kararları reddedilmesini" istemelerinin temelinde de, bu tasfiye hareketi önüne set çekme ve sosyalizmin sorunlarının yine sosyalist politika içinde aranması vardır.
Kruşçev'in, revizyonist tezlerinin kabul edilmesi için öncelikli olarak Stalin'i mahkum etmesi gerekiyordu. Lenin'in ölümüne kadar kısa süreli olarak O'nun önderliğinde gelişen inşaa sürecinin büyük bölümü Stalin önderliğinde gelişmişti. Yıkılmış, sefalet içinde bir halkı ayağa kaldırmış ve kapitalizmin yüzyıllara dayanan sanayileşme sürecini çok kısa sürede geride bırakmıştı. Emperyalizmin gayrimeşru çocuğu faşizme karşı savaşın komutanı mahkum edilmeden, emperyalistlerle "barış içinde bir arada yaşama" teorileri elbette savunulamazdı. Sonraki yıllarda görüleceği gibi, enternasyonalizmin terkedilmesi, hatta kimi zaman devrimci hareketlerin karşısında faşist iktidarlarla çıkar ilişkileri kurulması ancak Stalin'in karalanması, onun yaşama geçirdiği politikaların reddi ile mümkündü.
Bu karalamanın, Stalin'i ikinci Dünya Savaşı'nın müsebbibi göstermeye kadar varması, saldırının ne denli subjektif ve emperyalistlerle barış içinde yaşamaya dönük yatırım olduğunun bir başka kanıtıdır.
Oysa, burjuva ideolojisinden beslenmeyen herkes, her iki dünya savaşının da, ekonomik ve siyasi temellerinin tekellerin pazar kavgası olduğunu, Hitler faşizminin, bugün varlığını sürdüren emperyalizmin ürünü olduğunu çok iyi bilir. Yani bu konuda söylenecek bir şey varsa, bu, "Stalin olmasaydı 2. Dünya Savaşı olmazdı" gibi bir zırva değil, Stalin ve komutasında kahramanca savaşarak 20 milyon evladını şehit veren Sovyet halkları olmasaydı, savaşın sonucunun faşizmin ölümcül yenilgisi olmayacağıdır.
Bu gerçeklerle birlikte bakıldığında, Kruşçev'in siyasi olarak neyi temsil ettiği unutulmadığında, bu karalamaların hiçbir anlamının olmadığı da görülür. Ancak, burjuvazi komünizm karşısında ideolojik olarak o denli güçsüzdür ki, 50 yıllık teranelere dahi dört elle sarılmaktadır. Burjuva basında bu habere bu kadar itibar edilmesi de buradan kaynaklanmaktadır.

Stalin'i Karalayanlara
Rus Halkı Cevap Veriyor

Peki bu haberler gerçekleri değiştirebilir mi? Bilimsel olarak elbette hayır. Ama özellikle Rus halkı nezdinde de değiştirmediğini gösteriyor. Bu haberlerin Rus basınında da yeralmasının ardından tüm Rusya çapında yapılan bir ankette, 1917'den bu yana ülkeyi yönetenler arasında "en sevilen lider" olarak Stalin çıktı. Bu kadar karalama, halkın yüzde 70'inin Stalin'i olumlamasını değiştirememiş demek ki! Peki neden Stalin sevgisi? Rus halkı ilk olarak, geri, cahil bir toplumu getirdiği düzeye vurgu yapıyor. ikincisi ise O'nun "eşitlikçi uygulamaları"na. Şöyle diyor Rus halkı; "Stalin zamanında Roman Abromovich (kapitalizmin peydahladığı milyarder patron) olabilir miydi?"
Peki Kruşçev hakkında ne düşünüyor Rus halkı? Aynı araştırma buna da cevap veriyor. 'En nefret edilen liderler'de Kruşçev birinci, Gorbaçov ikinci, Yeltsin üçüncü sırayı alıyor. Nasıl Stalin sevgisi sosyalizme özlemin ifadesi ise, bu sıralama da sosyalizmin tasfiyesinden sorumlu tuttukları karşı devrimcilere halkların lanetinin ifadesidir.

Size Ne Oluyor?!

Stalin'e saldırıda birleşenlerin oluşturduğu tablo ise daha da ilginçtir. Burjuva medyanın "solcusu" Radikal'den faşist islamcı Vakit'e kadar, Stalin'e saldırı sözkonusu olunca aynı dilden konuşmuşlardır.
Artık şundan kimsenin kuşkusu yoktur: Stalin düşmanlığının, Stalin'e yönelik karalama kampanyalarının temelinde, sosyalizme, proletarya diktatörlüğüne düşmanlık vardır. "Sosyalizmin savunulması için Stalin'in savunulmasına ihtiyaç yoktur" diyen reformizm de bu gerçeği pekala bilir. Ama onlar da proletarya diktatörlüğünü reddettikleri ve sosyalizmi, ne idüğü belirsiz, sosyal demokrasiye meyilli "özgürlükçü sosyalizm" olarak pazarlamaya çalıştıklarından, Stalin'e saldırmaktadırlar. Ve sosyalizmin inşaası gibi zor bir süreçte karşı-devrimcilerin tasfiyesini, burjuva "insan hakları" kriterlerine vurararak bakmaktadırlar.
Burjuvazi cephesinden yönelen saldırılarda ise, "öldü" diye ilan ettikleri sosyalizmin, üzerlerinde bir hayalet gibi dolaştığını görmenin yarattığı hezeyan vardır.
Bu hezeyan sadece Avrupa Konseyi'nin kararında somutlanan emperyalistlerde yoktur, aynı zamanda ülkemizde burjuva basında da sıkça depreşir. Yukarıda aktardığımız haber ve Abbas Güçlü'nün Kanal D'deki Genç Bakış programı bir kez daha bunu gösterdi.
Programda, Stalin'den "cani" diye sözeden Erkan Mumcu, salondaki Ankara Üniversitesi öğrencilerinin protestosu ve soru yağmuru ile karşılaştı. Önce, Sabah Yayın Yönetmeni Fatih Altaylı, "Stalinist Gençlik" başlıklı bir yazı yazdı ve aklısıra, gençlerimize Stalin'in kim olduğu konusunda "tarih dersi" vermeye kalkıştı. Ardından Radikal'den Hakkı Devrim, "Rus halkını anladık, ama bizim gençlerimize ne oluyor" içeriğinde aynı şeyleri anlattı.
Öyle ya, bu kadar karalama kampanyası yürütüyoruz, hiçbir maddi temeli olmadan, -emperyalist efendilerimizin bize öğrettiği gibi- Hitler'in adını anarken Stalin'i de onunla birlikte anıyoruz ama bu gençlere ne oluyor da hala Stalin'i savunuyorlar!
Biz cevaplayalım: Ruslar, sosyalizmin kazanımlarını bildikleri, yaşadıkları için Stalin'e özlemlerini dile getiriyorlar. Bizim gençliğimiz de, sizin yalanlarınıza kulaklarını tıkayıp tarihe halkların penceresinden baktıkları ve sosyalizmin kazanımlarını yaşamak istedikleri için, nasıl bir bataklık olduğu herkesçe bilinen burjuva politikasının bir figüranı karşısında Stalin'i savunuyorlar.
Burjuvazinin ve onların sözcülerinin Stalin'le savaşları hiçbir zaman bitmeyecektir. Çünkü, başta belirttiğimiz gibi, sosyalizmin ateşli nefesini enselerinde hissettikçe, onunla birlikte Stalin'in hayaline beyhude kılıç sallayacaklar.
bazıları tarafından hitler i durduran adam olarak tanımlansada , hitler den daha fazla insanı katleden , aslında kendiside bir faşist olan , neye sığındığı belli olmayan bir adam.

ayrıca yeni öğrendim ki atatürk hakkında faşist diyecek kadar şerefsiz bir şahsiyetmiş.
gürcistan'ın gori şehrinde doğmuş yahudi bir ailenin çocuğudur.avrupa'da nasıl amerikan rüyası varsa bir zamanlar asya'da da öyle bir rusya rüyası vardı.bu yüzden ailesi tarafından sırf bir şeyler öğrensin de rusya'ya kapağı atsın diye papaz okuluna yollanmış,okulda arkadaş etkisiyle marksizmle tanışmış okulu boşlamış ve ideolojisi bu yıllarda şekillenmiştir.daha sonra bi şekilde kgb'ye girdi,sonrası malum.

kendisini lider yapan şey mantıklı kararlar alabilmesi değil düşmanlarının aldığı kağıt üzerinde mantıklı görünen kararlara karşı mantıksız da olsa işe yarayan özgün hamleler yapabilmesidir.

şöyle ki almanların o muhteşem 6. ordusu stalingrad'da ezildikten sonra polonya'ya hava indirme harekatı yapan ruslar,paraşütle atlayan askerlerin yere inemeden almanlar tarafından havada ördek gibi vurulduğunu stalin'e rapor ettiler.

stalin bir sonraki hava harekatı için askerlerin paraşütsüz atlamaları emrini verdi.

sonuçta rus askerlerin %50'si kurtulmuştu.

--spoiler--
hitler ne kadar faşistse stalin de o kadar faşisttir.faşizm bir tahammülsüzlük rejimidir.faşizm dine,dile,ırka tahammül edememektir.auschwitzde yakılan altı milyon yahudi nasıl büyük bir insanlık ayıbıysa,sibiryada minskte ölüme gönderilen 13 milyon müslüman da o derece büyük bir insanlık ayıbıdır.
--spoiler--
türkistan'da, kırım'da, kafkasya'da yaşattığı, etkileri günümüze kadar süren vahşetten sonra boğazlar'a ve ardahan'a da göz diken sovyet lideri. atatürk'ün koyduğu postadan sonra ankara rus büyükelçisini geri çağırmış ve fırında yakmıştır. pek çok yerde küfür olarak kullanılan "moskof" tanımının bizzat muhatabı. belki başkası değil, ama o.

atatürk'ün, "komünizmin başı görüldüğü yerde ezilmelidir.", "Bugün Sovyetler Birliği dostumuzdur müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez." sözleri, bilhassa josef stalin'i tanımayan gençlik'e armağan olsun.
asıl adı josef değil yosiftir. ayrıca rus değil soyadından da anlaşılacağı gibi gürcüdür.
troçkistlerin hiç sevmediği ve daima karaladıkları kişiliktir. ayrıca halkların babası olarak bilinirdi. testereyle taşı kesmeye kalkışıp testereyi kırdıklarında üretim aracına zarar verdikleri için korkan işçilere kendisi şöyle demiştir "mühendislere söyleyin taşı kesenini yapsınlar." ayrıca sosyalizmin tanımına unutanlara hatırlatılır ki sosyalizm bir proleterya diktatörlüğüdür.
sovyetler birliğinin lideri.

zamanında orta asya ve kırımda yaşayan insanlar çok büyük acılar çekmişlerdir. kolhoz denilen toplama kamplarında binlerce masum insan yok olup gitmiştir. hitler kadar katliam yapmış cani bir insan.

(bkz: volga kızıl akarken)
Milyonlarca kişinin çalışarak ölmesine neden olan lider.* Fakat ülke ekonomisini %150 kara uğratmıştır, o ayrı bir mesele...
adolf hitler ile karşılaştırılması çok aptalca olan insan. 2. dünya savaşı'ndan önceki almanya'da, almanlar hitler'i seviyordu. hitler milletine maddi ve manevi destek vermişti. halkını sevmese de "milleti" ni seviyordu. stalin ise ne milletini seviyordu, ne de halkını.
tarımda sibirya'nın soğuk çöllerine milyonlarca ton buğday ektirmiş olan sovyet lideri.

hatta, tohumlar soğuğa alışsın diye ekilmeden önce soğuk ortamda bekletilmişlerdir. tabi, sonuç hüsran olmuştur.
oğlu ikinci dünya savaşı sırasında nazi askerlerine esir düşen ve ss subaylarınca öldürülen sscb lideri...
iktidara geldiği dönem itibari ile yapması gerekeni yapmış kişidir. bir takım neo-conlarca diktatör ilan edilmesi kendisinin sosyalist bir devlette anti-emperyalizm savaşı verdiği gerçeğini yadsıyamaz . lenin'in gerçekleştirdiği marksizm pratiklerini yok ettiği söylenir ; neymiş efendim bir çuval inciri mahvetmiştir bu kişi. yok böyle şey. eğer lenin de stalinin yaşadığı tarihsel döneme tanıklık etseydi emin olun ki çok da farklı şeyler yapmazdı. neler yapmıştır ki zaten stalin.
almanlar ile ittifak yaparak ülkeyi satmaya kalkan bir kısım dönek polonyalıları imha etmiştir . parlementodaki ve partideki liboşlara üflemiştir.

kaldı ki bütün bunlara sebep olan hitler'i ve alman faşizmini , dünya devletlerinin emperyalist paylaşım savaşlarını görmezden gelerek , olayların tek sorumlusu olarak stalin'i göstermek olgulara at gözlüğünden bakmaktır.
hitler'den bile daha fazla kan dökmüş, milyonlarca insanın ölümünü zevkle izlemiş ve kırım tatarları başta olmak üzere yüzbinlerce insanı sürgün etmiş insan kasabı.
ancak savaşı kazanan haklıdır sözü olduğu için 2.dünya savaşında sonra bu kasabın yaptıkları adeta unutuldu.
yürüttüğü yanlış ve sapıkça politikalarla maalesef sscb'yi abd ile kafa kafaya yarışacak düzeye getirmiştir.
standart yurdum insanının hakkında maalesef diyebileceği ender konulardan birisi de, budur herhalde. allahsız herif.
her zaman söylenmiş bir laf vardır:" ölürken aslan, öldükten sonra iblis olmuştur." kimdir bu? elbet belli bu isim. tarihin gerçeklerinden korkulan ve gerçekleri yansıtan adam.
hitler'in ezeli düşmanı olmakla beraber, icraatları itibari ile kopyasıdır.
(bkz: yunan iç savaşı)
(bkz: ispanya iç savaşı)
(bkz: Molotov-Ribbentrop paktı)

kendisi yunan iç savaşında churchill ile oturup pazarlığa girmiş, almanya ile daha ''en başta'' saldırmazlık ve işgal antlaşmaları imzalamış, ispanya'da insanların patır patır ölmesine, tepesine alman uçakları tarafından bombalar düşmesine müsamaha göstermiş, enternasyonel'i kendi eliyle dağıtmış, muhtemel devrimi alenen satmıştır yani. ha bir de tatarlar geç buyur demişmiş, ukrayna'da zaten sefalet ve açlık dizboyu, baskı her yönden geliyor, sovyet ordusu götüne vura vura kaçmış, ne yapacaktı tatarlar? haklıymış, bırakın allah'ınızı severseniz yahu, kendi içinde sosyalizm'i bile oturtamadan, sosyalizmi sömürgecilik zihniyetine çevirerek, kendi içindeki halkı dahi bilinçlendirmeyi başaramamış, toprak çıkarları yüzünden finlandiya ile polonya'yı işgal ederek emperyalizm'in dibini gören, amerika ile sidik yarıştıracam derken kendi insanlarını çalışma kamplarında eşşek gibi çalıştıran birinden bahsediyoruz. yemişim onun haklılığını, bu adamın yaptıklarını savunan hitler'in, mussolini'nin yaptıklarını savunan kadar değersizdir gözümde, hepsi aynı bokun soyuydu, geberdi gitti...
"evrim devrimi hazırlar ve ona ortam yaratır; devrim, evrim sürecini tamamlar ve onun daha ileri etkinliğini kolaylaştır." *josef stalin - anarşizm mi? sosyalizm mi?, sol yayınları, ankara 1978, s.16

"marksizm, doğanın ve toplumun gelişmesinin yasalarının bilimidir; ezilen ve sömürülen sınıfların devriminin bilimidir; bütün ülkelerde sosyalizmin zaferinin bilimidir; komünist toplumun kuruluşunun bilimidir." *josef stalin - yuri holopov yoldaşa mektup, son yazılar 1950-1953, sol yayınları, ankara 1990, s.58.
ölüyken bile kalkıp sizi öldürecekmiş görünür, evet gördüm... siz de görün:
http://www.celebrity-morg...f-stalin/josef-stalin.jpg