bugün

istanbul a iş bulmaya gidip kız bulmak 'ın devamı olaraktan;

istanbul'un haziran sıcağı öylesine hararetini arttırmıştı ki, artık sabahın erken saatleri bile çekilmez olmuştu.
sokağın başından geçen simitçinin bile dayanacak gücü kalmamış kafasının üstünde taşıdığı simitleri kaldırımın üzerine koyup dinlenmeye başladı. aramızda 20 metre var veya yoktu. sabah güneşinden gözlerini iyice kısarak bana baktı ve ''nerelisin yeğenim sen?'' dedi. aslında hiç de umrunda değildi nereli olduğum amaç vakit geçsindi. konuşmadan yanına gittim ve oturdum ''buralıyım amca'' dedim. ''yürü git lan istanbul'un orta yerindeyik burası neresi?'' dedi. kaldığım yeri bilmiyordum, zaten gezip tozmaya gelmiştim ama söylediğim yalanı devam ettirmem gerekiyordu bu arada neden yalan söylediğimi de bilmiyordum. babamın dedesi kars'tan uzun yıllar önce gelmiş amca, anne tarafı da bulgar göçmeni diyerek tekrar yalan söyledim. esmerdim ve istanbul'da ben göçmenim desem arka çıkacak tek kişi bulamazdım, daha sonra araya laf karıştırarak ''simitlerin taze mi amca?'' dedim bir kaç tanesini de elimle sıkarak. taze yeğenim dedi ama bunlar satılık değil köşe başındaki pastaneye götürüyom ordan alırsın dedi. bende yapma be amca ben sana parasını vereyim sen pastaneciye verirsin dedim kabul etmedi. iyi bakalım amca o zaman hadi kolay gelsin sana deyip içimden de küfür ederek az önceki oturduğum yere gittim.

diğer hikayemi okuyanlar bilirler selim şerefsizi hala uyanmamıştı. gözlerimden uyku akıyor gidecek yer bulamıyordum, sonra apartmanın kapısı açıldı ve üst düzey memur olduğu her halinden anlaşılan büyük ihtimalle de apartmanın yöneticisi olduğunu düşündüğüm 45 yaşlarında kel bi amca geldi ve ''hayrola genç kimi bekliyorsun burada?'' dedi. ben selimlere geldim efendim ama hala uyuyo sanırım kapıyı açmadı dedim. bu arada apartmanın merdiven ışığı yandı ve gelen selim ve sevgilisi seda'ydı. seda beni görünce morali bozuldu belli ki uykularını almışlardı dışarıya kahvaltıya gidiyorlardı nerden çıkmıştım ben ve romantik kahvaltıyı bozacaktım. selim bana ne zaman geldin kanka falan diye yılışmaya çalıştı tavır yaptım. ne oldu falan demeye başladı çok mu bekledin deyip kolumu tuttu, dokunma bana dedim. sonra gel kanka sana dışarda kahvaltı ısmarlıyım dedi hemen yumuşayıp ikna oldum. aç ve uykusuzdum. yol boyunca hiç bişey konuşmadık bi ara seda ben şurdan bi su alayım bekleyin dedi, bu arada selim ''ne oldu lan dün gece çakal'' dedi yılışık bir şekilde yine yüz vermedim. neyse dostlarım kahvaltıyı boktan bir yerde yaptıktan sonra ''selim ben eve dönecem'' dedim, o da dur be kanka daha dün geldin daha iş bakacaktın falan dese de yok oğlum bugün benim istanbul'da son günüm bugün gezdir bana istanbul'u yarın da evime döneyim dedim. ısrar etmedi kal diye, bozuldum. tamam kanka bugün sana her yeri gezdireyim ama önce biraz uyu dün gece hiç uyumadın dedi. tamam dedim eve gittik ben boş bir odadaki yatağa uzandım bunlar içerde ''sabah sabah seda sayan'' ı izliyorlardı hatta bazen gülme sesleri odaya kadar geliyordu. hay mınaa koyum selim'in de seda'nın da dedim sonra birden bi gaz sıkışması yaşadım yatağın içinde, tuvalete gidemezdim tuvalet salonun hemen yanındaydı. ufaktan ufaktan salayım derken gazın tam çıkış anında televizyonun sesi kesildi ve benim gazın sesi odanın en ücra köşesine kadar yankılandı bundan emindim. içerden birden kapı çarpılması sesi geldi ve arkasından seda'nın sesi: '' dayanamayacağım artık selim yeter ya, ya o ya ben'' diyordu. bizim kılıbık selim de o şıllığı yatıştırmaya çalışıyordu. selim'e daha da gıcık oldum ve uykuya daldım.

uyandığımda akşam üstüydü kalkıp salona geçtim selim içerde televizyon izliyordu. kalk lan ben yarın gidiyom dedim, bana istanbul'u gezdir. selim suratından bıkkınlık akan bir ifadeyle kalktı yola çıktık nereye gidiyoruz dedim, önce kadıköy'de takılacağımızı sonra da duruma göre biryerlere gideceğimizi söyledi. kadıköy'de bi bara gittik birer bira içelim kanka dedi. sonra birer bira daha birer bira daha içtik iki saat sonra yerimden kalkamayacak kadar içkiliydim. sözde istanbul'u gezecektik sarhoş olmuştum mına koyim. içkinin de etkisiyle ''lan bırak şu seda zillisini'' dedim, bozuldu. kalkalım mı artık kanka dedi. kalktık, hesap öderken de tuvalete gitme bahanesi uydurarak hesabımı bana yıktı iyiden iyiye sinir oldum şerefsize. sonra kalkıp eve doğru yürdüdük, yürürken sen eve git abi dedim ben biraz dolaşacam. ilk başta itiraz eder gibi oldu ama sonra ikna oldu. selim'le ayrıldık ve bir tekel bayii bulup iki bira aldım ve kendimi istanbul sokaklarına attım. yalnızdım koskoca istanbul'da oysa iş bulmaya gelmiştim ve burda yaşayacaktım.

içkinin de etkisiyle bir banka oturup etrafı izlemeye koyuldum, kimse yoktu, moralim bozuktu zaten istanbul'u da gezememiştim. içimden sikerim böyle şehri bizim oralar daha iyi deyip otogara doğru yol aldım...

http://fizy.com/s/1jbywf

devamı için:otogara gidip nereye gideceğini bilememek
benim içinde bulunduğum durumdur. istanbul'da nereyi gezsem bilmiyorum.
önce araplar turko sonra pakiler sonra sen.
Önce Eyüp sultana git abdest alıp güzelce Bi namaz kıl, sonra ya nasip deyip yollara düş.
gezmeye gezilirde cafeler falan hep full çekiyor. kalabalık mekanlara da gelemiyorum. Nüfusun acil azaltılması lazım istanbul da...
parası olana gezecek yer çok. olmayana odadan çıkmak haram.
adaların hepsine gittim. istinye'ye gitsem hava kapalı. bir üsküdar, bir kadıköy, bir eminönü en merkezi yerler zaten.
garipçe tarafları iyidir. karadenizin mis gibi havası gelir efil efil serin serin. her taraf ormanlık alan masmavi gökyüzü etrafında beton yığınları yok binlerce insan yok. kuşlar böcükler karadeniz ile marmaranın birleşme noktası..
7 yil yaşadım.tam gezemedim her yerini.
istanbul'da gezecek çok yer olduğu için şaşırtıcıdır.
nereye gideceğine karar verememektir.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar