bugün

Modern ingilizcenin oluştuğu 16. yüzyılın başlangıcından sonra ingiliz şiiri önce Elizabeth çağında, sonra 18. yüzyılın sonuna doğru Romantik akımın ortaya çıkışıyla iki altın çağ yaşadı. Bu dönemin en önemli ozanları Spenser, Sidney ve Shakespeare'dir.

Ancak, burjuva ve sanayi devrimlerinin gerçekleşmesiyle şiir ingiltere'de toplumsal duyarlığı dile getiren bir iletişim aracı olmak niteliğini yitirmiş, onun yerini, toplumsal hayattaki kentleşme, sanayileşme gibi değişimleri daha büyük açıklıkla yansıtan roman türü almıştır.

Wordsword, Mathew Amold, Ruskin gibi sanatsız, edebiyatsız ve şiirsiz kalan toplumların barbarlaşacağını savunan şair ve yazarlara, Tennyson, Arnold, Browning ve Swinburne gibi Victoria Çağı şairlerini izleyen 20. yüzyıl başındaki Georgian dönemi şairlerine rağmen ingiltere'de şiir yukarda sözünü ettiğimiz iki altın çağdaki düzey ve saygınlığına bir daha erişemedi. Aynı dönemin Fransız, Alman şairleriyle karşılaştırılabilecek değerde şairler çıkartamadı.
En parlak dönemlerinde köklü Avrupa kültürüyle derin bağlar kuran, italyan, Fransız ve ispanyol şiirlerinden olumlu yönde etkilenmeyi başaran ingiliz şiiri bu içine kapanık durumdan kurtulmak için Ezra Pound ve T.S. Eliot gibi kendilerine bir gelenek temeli arayan iki Amerikalı genç şairin ülkelerinden Avrupa'ya göç etmelerini bekledi. Ezra Pound, T.E. Hulme adlı bir ingiliz eleştirmenin görüşlerinden yararlanarak 1908 yılında imgecilik adını verdiği bir şiir akımı başlattı. imgeci şiir, şiir dilinde açık-seçikliği. özgür koşuk ritimlerini, şiirin organik bütünlüğünü ve her konunun şiirde işlenebileceğini, günlük konuşma dilini savunuyor, Klasik Yunan ve Latin şiirinden, Japon haiku'lanndan yararlanıyordu.
Bu amaçla Pound, Provençal ve italyan şiirinden: Eliot, Dante ve Baudelaire'den; Joyce ise Yunan, Latin ve ortaçağ kaynaklarından yararlanma yollarını seçtiler.

Getirdikleri teknik yeniliklere ve güncel dili kullanmalarına karşın, çağlarının politik ve toplumsal isteklerine ters düşen, çözümlenmesi zor, kapalı şiirler yazdılar. Ama onların getirdikleri yeniliklerden yararlanan Auden, MacNiece, Spender gibi genç şairler şiire siyasal içerikler getirdiler.

1940'larda çıkıp 1953'te alkol yüzünden ölen Dylan Thomas bir tür romantik, savruk ve kişisel ses tonu yüksek şiir yazdı.

1950'lerde adlarını duyuran Philip Larkin, Thom Gunn ve Ted Hughes'le birlikle D.J. Enright, Kingsley Amis, John Wain günümüz ingiliz şiirinin önde gelen şairleridir... * *
ingiliz Dili ve Edebiyatı bölüm öğrencilerinin, yüksek lisans yapmaya karar verdiklerinde görecekleri derslerden biri.
güncel Önemli Başlıklar