bugün

sırf kendisinden ders alabilmek için tekrar sınava girip iktisat sonrası birde felsefe okuyabilirim.

yapabilirim bunu zira kitaplarını okumak yetmiyor artık bana.
türk edebiyatı ve anadolu kültürünü korumak adına, cam bir fanusa kapatılıp müze de sergilenmesini istediğim kıymetli yazar. *
popüler olmadan efsane olunabileceğini kanıtlamiş büyük yazar.
tüm sııkıcılığına ve tırı vırılığına rağmen puslu kıtalar atlası ve suskunlar isimli kitaplarını okudum vardığım sonuç şudur ki: zaman kaybı. anlatım iyi dil yeteneği gelişmiş ancak gel gör ki koca bi tırı vırı. ihsan amca bir sürü şey anlatıp hiçbir şey anlatmama sanatı icra etmiş. neden bu kadar abartılmış bi çözebilsem belki o zaman kendisini anlama şerefine nail olurum.
puslu kıtalar atlası kitabıyla aklımızı almış, amat kitabını da tavsiye ettiğim saygı değer yazarımız.
haftada bir kitap bitiren beni kitap okumaktan soğutmuştur kendisi. artık o'ndan başka kimsenin yazdıkları kıymetli değil.
(bkz: puslu kıtalar atlası)
suskunlar kitabı ile gönüllere taht kurmuş gerçek bir yazardır.
çok iyi bir yazar olmasına rağmen, kitapçılarda bir tane kitabı yoktur(ben bulamadım şahsen). onun yerine dandik dandik ''yazarım'' diye geçinen insanların sürüyle kitapları vardır. kitapçıların bir an önce rafları bu yazarın kitaplarıyla doldurması gerekir. okuyacağım bulamıyorum işe bak.
suskunlar'dan sonra suskunluğa gömülen yazarımız.

d&r a her gidişimde yeni bir kitabı olsun diye bakmadan edemiyorum. yeni bir şeyler yazsın, şöyle bir oturuşta okuyalım, masal olalım içinde kaybolalım.
ihsan oktay anar: bir tarafın aşagılayıp küçümsediği - diğer tarafın yüceleyip ululadığı ve kahramanlık destanları yazdığı osmanlı tarihini 'sahici ve samimi' bir zemine oturtmayı başarmış edebiyatçımız...

çook araverdi; artık yeni romanı çıksa da hasretimiz sona erse diye bekliyoruz:

1995 - pustu kıtalar atlası

1996 - kitabül hiyel

1997 - efarasiyab

2005 - amat

2007 - suskunlar
sesi soluğu kesilmiş yüce insan. yanlış değilsem suskunlar'dan bu yana tam 4 yıl oldu.
ayıp be üstat!
amin maalouf' un türk versiyonudur. evet çok kitap okumuş bilgili biridir lakin çok bilen çok yanılır ve romanlarındaki kurgusu özlelikle son romanındaki berbattır, sonuna kadar okumama engel olmuştur isa'nın son akşam yemeğinin berbat kopyası sayesinde...
kendisini amin maalouf ile kıyaslayarak onun türk versiyonudur demek yanlıştır. bu şahsi fikrimdir. o bizi, bizden bir detayı bizim gibi anlatıyor. işin içine tarih, mistizm ve bunun üzerine bir kurgu çatılamak girdiğinde işini ne kadar iyi yaptığını görmemek yanlış olur. hee ben kendi adıma tüm kitaplarını en az 2 kez okumuş biri olarak şunu diyebilirim; kendisinden mükemmel bir edebi eser beklenmemeli, o da bunu biliyor ve buna göre yazıyor. ki amin maalouf denilen adam da edebi anlamda 4/4 lük bir yazar değil. onda da göndermeler, üst kurmacalar ve kurgular var.
yani demem şu: üstadın bir franz kafka tadında olmasını beklemeyin. keyif alacağım ben derseniz, okuyun, okutturun.
kitapları gerçekten iyidir lakin neredeyse tüm kitaplarında bilmem kimin bilmem kimden naklettiğine göre cümleleri sıkmıştır.
yeni kitabını sabırsızlıkla beklediğim büyük kurgu ustası.
notos dergisinin ekim-kasım sayısının kapağındadır üstad.
alınız, okuyunuz ve bu adamı seviniz. değer çünkü.
yazmadıkça beni ümitsizliklere sürükleyen adamdır. özlemle bekliyorum. herkes bilmesin böylesi en iyisi; herkes anlamasın, bilmesin, sevmesin.

aradan geçen biraz zamandan sonra:

notos dergisini kısa röportajı ile şereflendiren yazardır. dergiyi alınca sayfalarca ihsan oktay'dan sözler okuyacağım sanıyorsunuz ama değil. sadece iki sayfa ona ait olmak üzere kendisi hakkında "başkaları"nca yazılmış, çizilmiş, inceleyip sonuçlandırılmış kitaplar hakkında konuşulmuş bla blalar var. 2009 yılında uzun ihsan için yapılan bir sempozyumda üstada yöneltilen "neden eserlerinizde kadın yok?" sualine karşın üstad "evet" deyip onaylıyor ve getiriyor arkasını, "Pek çok romanda pek çok şey yoktur. Romanlarımda kadın yok. Ama 'zebra' da, 'bengal kaplanı' da, 'guguklu saat' de yok." bunun üzerine yazıyı kaleme alan gürsel korat inciniyor. bunu tüm kadınlar için incitici buluyor. peki ya böyle bir soru olabilir mi? nasıl bir cevap bekleniyordu? merak ediyorum, ihsan oktay anar amat'da, puslu kıtalar'da ya da diğer romanlarında kadını nereye koyabilirdi? anlattığı dönemlerde "kadın" kavramı nasıldı, kadınların kendilerine ait şahsi özellikleri var mıydı, net miydi ya da bu özellikler? kadının eksikliğini hissediyor muyuz o romanlarda? ama ihsan oktay'dan bir aşk romanı okumak isterdim doğrusu o da apayrı bir mevzu...

ayrıca gürsel korat'ın yazısını merak edenler için;
http://gurselkorat.blogsp...ur-ve-roman-estetigi.html
oryantalizm üstüne söyledikleri ile önünde saygıyla tekrar eğildiğimiz felsefe doktoru, özel yazar.

--spoiler--
doğucu değilim, doğuluyum...
ben oryantalist değilim. yani ben doğucu değilim, doğuluyum. ben bu coğrafyanın insanıyım ve bu benim elimde olan bir şey değil. bunda herhangi bir övünme ve yerinme gibi bir durum da söz konusu değil. ben doğuluyum çünkü ağır yemekleri severim. evliya çelebi okumaktan hoşlanırım. bu zevkler benim doğulu olduğumun küçük göstergelerinden birkaçı... doğulu olmakla doğucu olmak arasındaki fark kral olmakla kralcı olmak arasındaki fark kadar büyüktür. *
--spoiler--
yazar.
baba nerdesin sen be, ne zaman alıcaz biz senin yeni kitabını, daha kaç gece bekliyeceğiz seni.
suskunlar'dan bu yana sustun, üzerinden dehlizlere akan 4 yıl, 3 ay ve 1 hafta geçmiş.
suskunlar kitabıyla okumaya başladığım şahane yazar. son zamanlarda kitap okumayı bırakmıştım, kendisiyle ölüp dirilmiş gibiyim. o nasıl da inceden ayar verip cümle kurmak, tasavvur ettirmektir öyle arkadaş. gözü kapalı kitapları alınası yazar, allah başımızdan eksik etmesin, hep yazdırsın ^^
ithafen kısa bir inceleme yazılan;
http://ozznurdgn.wordpres...-oktay-anara-saygi-saati/
yedinci gün isimli kitabi yakında kitapçılarda olacak olan yazar.
"nihayet" diyerek yeni çıkacak kitabı anında alınacak yazar, üstad. ulan gidip bi şükür namazı da kılayım bunun üzerine hemen!*
yeni kitabı çıkmış kafayı yicem şimdi. ismi yedinci gün. 240 sayfa. hatmedin.
ege üniversitesi felsefe bölümü öğretim üyesidir. özellikle peşpeşe yazdığı üç kitabı " Puslu Kıtalar Atlası, Kitab-ül Hiyel ve Efrâsiyâb' ın Hikâyeleri" bence en güzel eserleridir.