bugün

Erbab-ı kemali çekemez nakıs olanlar
Rencide olur dide-i huffaş ziyadan

(ziya paşa'dan)

huffaş: yarasa.

beyit'in manası: "alim olanı çekemez cahil olanlar, tıpkı yarasanın ışığı sevmediği gibi." -yamuluyorsam düzeltin-
candan öte, sevilesi, karşına alınıp sabaha kadar gülümsenesi, bi yerden sonra kelimelerin yetersiz kaldığı insan...
leyleği havada görmüş yazar insanı. bi evinde otur, bi soluklan yiğidim.

bunun yanında hiç bir zaman bırakmayacağım, her zaman her zaman hatta her zaman yanında olacağım insan. en kötü anımda yalnız bırakmayan, akabinde alışkanlık yapan süper kahraman.
(bkz: welcome to the jungle)
gecenin 3ünde bile müthiş bi enerjiyle gülebilen insan.
kendini özüm özüm özleteendir, gittiği yerden bi türlü gelmek bilmeyendir, gülüşünü özlediğimdir. * *
kendi nickini sol framede göremeyince üzülen ama bir narsistlik örneği sergileyerek oraya kendini yerleştiren mutlu yazardır.
ben yazarım o yazar, her ortamda eşlik eder. en sağlam kanat adamı yazarlardandır. asistleri gole dönüştürme yeteneği van basten' i kıskandıran genç yetenek.
doğum gününe kadar sabredememiş, benim sürüm sürüm süründürmekle tehdit etmiş yazar insanı. ayrıca beni meletmekle suçlamıştır ayıptır, yazıktır, günahtır. son 3 gün diyoruz ve sabretmesi konusunda telkinlerde bulunuyoruz.

vee gerçekten seviyorum ben seni. * *
hayatımın manası, dünyayı ters düz eden kadın...

doğum günün kutlu olsun sevdiceğim. *

iyiki doğdun, iyiki tanıdım seni ve iyiki benimlesin...

sıradaki şarkı senin için geliyor. *

bu şarkımın ilham perisi.

benim sevgim dünyadan ötesi.

seviyorum demiştim bikeresi.

bu kalbimin sevgilisi...
iyi ki doğmuş yazar. nice yıllara.
benden fazla gezdiği için fena halde kıskandığım. artık yazacak bişey bulamadığı için sözlüğe de uğramaz olmuş. kendisini kınıyoruz ve iyi yolculuklar diliyoruz. *
--spoiler--
son bir anim var seninle
gitsen bile kal benimle
gerçekten istesem geri dönermisin?
gözlerimde dondun o soguk yüzünle

son bir anim var seninle
bitsin zaman sen kal benimle
gerçekten istesem geri dönermisin?
gözlerimde kaldin o güzel yüzünle

orda iyilerin yaninda herseyden uzakta oldugunu bilmek
yeterdi aslinda beni duyuyorsan gel gir rüyalarima.

son bir anin var benimle
sen uyurken elim elinle.

yandinmi söndünmü ordaydim gördünmü?
kayan yildizlarla geri dönermisin?
yandinmi söndünmü ordaydim gördünmü?
kayan yildizlardan tek dilegimsin.
--spoiler--
tanıştığıma çok memnun olduğum atkısına kurban olduğum hem sarı hem lacivert yazardır. dolayısı ile candır. ahanda ona da oldu. tanımıyomuşum gibi hissettim kasılmadım. *
nickini bana söylediğinde uffaj olarak anladığım "hmm" diyerekten tepki vererek çaktırmamazlığa verdiğim yazar kişisi. heheh. redwire ın nick altında rastlayınca rastladım gerçek nickine. öğrenmenin yaşı yok hakkaten.
o gece uzundu. nolcağını bilmediğim bir güne dönüyordu gece. bitmedi o gece.
uyutmadı beni o gece. düşünmek istemiyodum hiç bişey. ama elimde değildi.
ilk defa kalbim beynimi kontrol etti. kapanmadı gözler bütün gece. gün aydınlandı.
bilmiyordum hiç bişey. sadece sarılmaktı aklımdaki. gördüm köşebaşında onu. gülümsüyordu.
bense çaresiz bir edayla sana doğru geliyordum. adımlarım bakışlarım ellerim dolandı her yere.
işte karşımdaydın. sardım seni sımsıkı. bu koku, bu koku gözyaşlarım olacaktı sonradan.
fazla uzun sürmedi. ayrıldık sadece gözlerimize bakarak. giderken bakamadım bile arkandan.
ama düşündüm sonradan. artık burdasın yanımdasın. doyacaktım sana, bakmaya, sarılmaya...
kafamdaki bütün soru işaretlerini yıktın bi anda. bütün tabular, kurallar yıkıldı beynimde.
artık sen vardın kalbimde. seni için nefes alan bir beden. her anım huzurluydu seninle.
güvendeydim seninle aynı şehrin sabahına uyandığım için. gözlerimi açtığımda bunu bilmek...
değerdi her şeye... o dikkat çeken bal rengine çalan kahverengiler oldu benim ateşim.
kalbimin en uzak yerlerine indi o dikkat çeken kahverengiler... her şey ama her şey sende anlam buldu.
sokaklar, caddeler, köşebaşları, yollar... her yerde sen varsın artık bu şehirde.
tek başıma her attığım adımda, bizim izlerimizi taşıyo artık bu şehir. işte bu yüzden bi kez daha...
bi kez daha seviyorum bu şehri. üşürsün... sararım seni kollarımla. keserim rüzgarını.
bir iç çekerim ısınmak için... sonra uzaklara dalar gözlerim. sen yokmuşsun gibi yanımda.
seni görürüm uzaklarda. sonra gözlerine bakar, seni görürüm yanımda.
doyamıycağımı bilerek bakarım gözlerine. bu sefer daha sıkı sararım seni kollarımda..
üşüyen burnuna bi öpücük kondururum sonra. bakarsın gözlerime utanarak...
bi kez daha anlarım seni sevdiğimi... nerde olduğumuzun bi önemi olmadan...
her şeyi yeniden öğrendim senden. en başından başladım. aynı heyecanla, aynı tutkuyla.
aynı aşkla bağlandım sana... görmedi gözüm senden başka hiç bi'şey. umurum sendin sadece...
her anım ömrüm oldu yanında. geçmedi zamanlar... belki de çok çabuk geçti yanındayken...
bakmadık bile zamana. sadece yaşadık birbirimizi. birleştirdik ruhlarımızı... 'biz' olduk...
inanmadığım her şeye doğrularıyla inandırdın beni... en uç noktaları buldu ruhumda.
vedalar olmadı hiç bi zaman. güzel şeylerin başlangıcıydı bu. buydu avuntumuz...
burnumda dinmeyen kokunla gittin yavaş yavaş bu şehirden... kokunu bana bırakarak...
senin kadar ısıtmasa da her üşüdüğümde boynumda olucak o atkı kokunla beraber...

huzurum... ilham perim... seni çok seviyorum... sadece çok seviyorum...
600. entrym de senindir. söz verdiğim gibi. gülüşüne kurban. proje insanı ayrıca bütçe sorumlusu. *
keşke şu an yanında olabilsem insanı. ona dokunmaya, gözlerine bakmaya, sarılmaya o kadar ihtiyacım varki. bi anlık değil bi ömürlük olsun istiyorum ama. imkansız gibi.
teknik aksaklıklardan dolayı 700. entrymi kendisine yazamadım ama 705. entryim senindir. 7 + 5 = 12. anlamı da pek manidar bizim için. *

seviyorum seni. yorma kendini. içindeki büyük hırsı sadece kariyerin ve hayatındaki insanlar için kullan. *
(bkz: seviyorum seni bilirsin) *
hayat dediğimiz şey nelerin birikimi acaba. acı, sevinç? ya da bambaşka şeyler mi? geçen 1 sene acaba hangisi daha ağır bastı. acılarımız mı, sevinçlerimiz mi? yoksa umutlarımız hayallerimiz mi? neden böyle oldu, olduk.

ne de hızlı geçmiş günler. dönüp arkama baktığımda, kendi hayatımla ve seninle ilgili o kadar güzel şeyler gelioki aklıma. evet sadece güzel şeyler. üzüntüler, kederler, gerçekleşmeyen hayaller değil. sadece güzel günler, güzel anlar. neden böyle oldu, neden böyle olduk.

seni ilk gördüğüm günki gibi misin hala. gözlerindeki ışıltı hala öyle mi? ya da yine sıcak mı gülüşün? resmine baktığımda bile içimi eriten o gülüşün, karşımdayken beni sana bi kez daha hayran bırakacak, bi kez daha aşık edecek kadar içten mi?

neden güçsüzsün bu kadar. artık neden dayanamıyosun. neden pes ediyosun. sen ki o kadar acı gördün. yirmi yaşında birinin altından kalkamayacağı yükler bindi sırtına. yine de pes etmedin. gözlerindeki o ışık. gülüşündeki o insanın içini eriten sıcaklık yine de kaybolmadı. neden şimdi. benim güçsüzlüğüme mi özendin? peki ben napıcam? sen pes ettiysen, ben nası devam edicem. o gücü nerde bulucam? neden şimdi?

kimin eseri bu. neyin günahı acaba? kime acı çektirdik. kimi mutsuz ettik. umursamadığımız insanlar mı oldu bitişimiz? bizi dibe batıran neydi? neden böyle oldu, olduk?

şarkılardaki gibi mi olacaz biz de. uzaktan seven ama kavuşamayan. başka bedenlerde birbirini arayan iki yabancı sevgili mi olcaz. aynı hislerle, farklı yollarda mı yaşlanıcaz. bilmeyiz tabi. kader. bize sadece elinden geleni yapıp yaşamak düşer.

yanımda olsan mükemmel olacak imkansızımsın. biliyorum. kimse sevilmiycek böylesine. böylesine bakılmıycak gözlere. ve böylesine umursuz olamıycak hiç bi yerde. ve böylesine uyuşmayacak kalp ve beyin. herşeyi biliyorum biliyorum biliyorum ama olmuyo.

özlediğim çok şey var. ama en çok o günler. hani sabahlara kadar konuştuğumuz, güneşi beraber gördüğümüz o günler. en saf, en temiz zamanlarımızdı o zaman biliyo musun? geçti ve geri gelmiycek. sadece hatırlayıp vay be diyeceğimiz günler. bak şimdi hatırladım yine. ''hadi çayı demleme vaktin geldi artık''

tüm güzel anılarımın altında bi şekilde sen varsın. hayatında unutamadığım ve en mutlu olduğun bi anını anlat deseler, hep senli hikayeler dökülecek ağzımdan. ve o kamyonetin arkasından geçtiğimiz gün.

kaybetmekten korktuğumsun. benimle olma. bu fazla koymaz ama hep yanımda ol. ve ben nefes aldığım sürece sen de yaşamak için savaş. daha iyisini yapmak için savaş. ve ben de gücümü senden alayım.

ben seninle büyüdüm, seninle olgunlaştım. seninle öğrendim. ve daha bir ömürlük yolum var bu dünyada. bu süre zarfında yanındayım...
09.07.2008

nerden bilebilirdim, ışığı güneşi kıskandıran o bir çift gözle bu günün gecesinde tanışacağımı. hayatımın bambaşka bir yola gireceğini, yıllardır ertelediğim bi çok şeyi bu zamandan sonra yapacağımı ve bilmeden biraz kabuğuma çekileceğimi... ve o küçücük kabuğa seni sığdırmak için uğraştığımı aslında, nasıl bilebilirdim. nasıl anlayamadım ben o küçücük kaplumbağa evine iki kişinin sığamayacağını.
böyle daha mı az hasar görecektik. sadece biz ikimiz mi yaşayacaktık bunu. bizden başka kimse bilemiyecek miydi neler olduğunu. her şeyden bizi koruyan o o tek kişilik ev mi olacaktı.
aylardır oraya sığdırmaya çalıştım seni ama olmadı olmadı olmadı olmadı. o küçük eve ben zor sığarken... sadece içimdeki o küçük çocuk içinmiş orası. ve onun yuvasıymış sadece. benim girmem bile aptallıkmış oraya.
dışarıya çıkarak, gökyüzünü görerek, yenileceğini bilsen bile, çığlığını atarak bağırmak gerekiyormuş aslında hayata. önce seni, sonra kendimi korumak gerekiyomuş. en büyük bencillik kabuğa çekilip, ne olacaksa olsun demekmiş aslında.
her zaman, karşı durmakmış, savaşmakmış, kararlı olmakmış, değeceğini bildiğin insan için canını tereddüt etmeden verebilmekmiş aşk. işte bu kadar basitmiş aslında.

her geçen gün daha da büyüdüm, olgunlaştım seninle. dönüp arkama baktığımda seninle dolu dolu yaşanan binlerce anı geliyor aklıma. hem en mutlu olduğum, hem de en dibe battığım, gözyaşlarımı içime akıttığım günde de sen vardın hayatımda. işte bu iki zıtlığı bile seninle yaşayabildik.

anlatılacak, yazılacak sayfalarca yazı var aslında. hepsi an ve an aklımda. gözlerimi kapatıp seni düşündüğüm her an yavaş yavaş bir film gibi oynuyor gözlerimin önünde. her ayrıntısına kadar. her günü diğerinden daha güzel 365 gün. ve hepsinin başrol oyuncususun.

arkama bakıyorum, dolu dolu geçen bir sene ve sadece sen. üzüntülerin yanında sevinçler, kahkahaların yanında gözyaşları. hepsi birbirine karışmış dolu dolu geçen bi bir sene.

iyi ki varsın. iyi ki yanımdasın. iyi ki yanımda olduğunu biliyorum. ve o güneşi kıskandıran bir çift gözün hep aynı ışıltıyla bakacağını biliyorum... ve o muhteşem gülüşün ulaşabileceği en son levele kadar ulaşıp içimi sımsıcak yapacağını biliyorum.

bu sene her şey daha iyi ve daha güzel olur umarım hem senin hem benim hem de ikimiz için...

yepisyeni hayatında, verdiğin tüm kararlarda, attığın bütün adımlarda, söylediğin tüm sözlerde, yaptığın bütün her şeyde arkandayım. cephede, masada, futbol sahasında her türlü çarpışmaya hazırım. ve her türlü desteği vermek için yanındayım...
--spoiler--

- Sevgilerin üstünden baharlar ve kışlar geçenlere!-

Hatırlayanlarınız var mı, sevgi neydi? ilk sevgi sözcüğünü, ilk kıpırdanışını yüreğinin hatırlayanlarınız var mı? ilk hüznümüzün adını sevgi koyabiliyor muyuz şimdi geriye dönüp baktığımızda? Derûni coğrafyamızı kaplayan zifiri bulutların ve üzerimize örtülen maddeci felsefenin ağırlığına ne zaman başkaldırmıştı sevgilerimiz, hatırlayanınız var mı? Ne zaman sevgilerimiz paralarımızdan önce tartılırdı; ya ne zaman pazar eyledik sevgilerimizi, biliyor musunuz? En son ne zaman bir sevgiyi söyleşmiştik bir sevgiliyle?!...

Her gün bir parçamızı daha tüketen teknoloji çağında sevgiye en son ne zaman merhaba demiştik, hatırlayanınız var mı? Hatırlıyor musunuz, sevgi neydi? Üzüm henüz yaratılmamışken insanları sarhoş eden o muydu acep? O muydu canından ve cihandan geçiren sahip kıranları? Bin yıllar ve binlerce yıllar boyunca pervaneyi ateşe düşüren, bülbülü şeydalandıran o muydu? Neydi sevgi?!..

Hatırlayan var mı, sevgi neydi? Leylaların, Şirinlerin, Aslıların nazı mıydı o; yoksa Mecnunların, Ferhatların, Keremlerin niyazı mı? Hangisinde belirmişti ilk kıvılcımı sevginin? Neydi sevgi?!..

Açıkken gözbebeğimize yerleşen de, göz yumduğumuzda gönlümüze sızan da sevgi değil miydi bir vakitler? Bir dudağın kıpırdanışından yanağımıza akseden pembelikler, utanmalar, sevgi değil miydi yoksa? En son ne zaman kızarmıştı yanağınız, hatırlayanınız var mı? Uykumuzu en son ne zaman terk etmiştik sevgiyi düşünmek adına? En son sevgi şiirini hangi gecede okumuştuk? Sahi neydi sevgi? Bir çuhayı ipek görebilmek miydi; toprağı amber niyetine koklamak mı? Sûreti sîrete, arazı cevhere, bedeni ruha köle eylemek miydi sevgi? Sevgi bir iyilik miydi, şefkatli bir cümlecik mi? Neydi sevgi, dış mıydı, yoksa iç mi; zahir miydi, yahut bâtın mı; kalıp mıydı, ya ki can mı? Var olmak mı, varlıktan geçmek mi? Dünyaya gülmeye mi gelmiştik; ağlamaya mı; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu? Sevgi neydi?!..

Unuttuk, acep neydi sevgi? Bir yetimin başını okşarken dimağımıza yerleşen tat mıydı o? Bir bebeğin süt kokulu tenindeki su çiçeği miydi? Sabah evden çıkarken özlemeye başladığımız bir ses miydi? Hatırlayanınız var mı, sevgi neydi? Sevgi bir sigara dumanında, bir tren düdüğünde, bir dalganın en son hışırtısında ve bir turnanın kanadında mı kalmıştı? Sevgi Medine"de, Semerkand"da, sevgi Bağdat"ta, Endülüs"te, ta caddelerde, sokaklarda, evlerde, kapıların tokmaklarında çınlar durur muydu eskiden? Ya neden şimdi Ayasofya"da pitoresk, Divanyolu"nda kaldırım taşı, Ankara"da ittifak, Yeşil Kubbe"de Mevlanâ, Erciyes"te kar, Fırat"ta bir içim su olup girmiyor dünyamıza?!

Neden nefesimiz daralıyor hummalı inatlarımız, kallavi benliklerimiz yüzünden? Neden gönül yuvalarımıza kuzgunlar pikeleniyor da nesillerimiz sersefil ve derbeder?!..

Sevginin koynunda büyüttüğümüz nazeninlere nazı enîn ile mi unutturdular, semenderlerimiz ateşe niçin yanmaktalar? Soralım ta içimize; neydi sevgi? Sevgi neydi sahi?

Bir mektubun ilk satırı mıydı; bir telefondaki ilk ses mi? insanı mutlu eden o ilk satır mıydı defalarca okunan; yoksa ilk satur arayışları mı tekrar be tekrarlanan? Telefondaki bir ses insanın bir ömrünü doldursa mı sevgiydi gerçekten; yoksa yeni sesler duymaya hiç yetmeyecek ömürlerin arayışları mı? Sevgi bir acıydı herhalde, bir kederdi; kâh hüzünle, kâh mutlulukla hatırlanan. Belki de sabırdı sevgi, affetmekti, gelecek günler adına. Sevgi sınanmaktı adl-i ilahi"de ve sınavı geçmekti . ercesine. Sevgi bir tevbeydi, nasûh kisvesinde; bir dirilişti nefsi öldürerek. Sevgi bir iyi ad bırakmaktı fena yurdunda. Ömür geçer de ad kalır...

Sevgi: iki hece.

Sevgi, sevmek kelimesinden türetilen bütün öteki kelimelerin en güzeli.

Derin uykulara dalmadan önce ilk soru: Sevgilerinizi en son ne zaman hatırlamıştınız ve sevgiyi hak edenleri en son ne zaman?!..

Bir soru daha: Sevgileriniz yalan mıydı yoksa?

Ve son soru: Çorak vadilere yönelmişse sevgilerimiz, çevremizi kandırmıyorsa sulara, içimizde akan Nil olsa ne?!..

--spoiler--

sahi ya. sevgi neydi? nasıl bir şeydi?
o iki hecenin içini seninle doldurduğumu tekrar anladığım bu günlerde neden bu soruyu sana sorarım?
içi boş yaşanmışlıkların karmaşasından kurtulup, senin kucağına düştüğümde neden bu iki hece bi anda anlam bulmuştu seninle? ruh ikizimiydik? birbirimizi çok mu iyi anlıyorduk? peki neden her seferinde bu kadar da olmaz diyoduk? bunlar mucize miydi? yoksa birer tesadüf mü?
en bilinen şey, neden bi anda en bilinmeze doğru giderki? aylardır çözmeye çalıştığım, çözmek için uğraştığım bu denklem neden bir türlü sonuca varmıyor? ya sıfır çıkacak ya da bir. cevap bu. ama bulamıyorum bi türlü?
kızgınsın kırgınsın biliyorum. büyük kararlar verdin. belki daha büyüklerini vericeksin.
bilmiyorum korkuyorum. tepkisizliğin, çözülememezliğin, uzaklaşman beni korkutuyor.
elimden geleni yapıyorum ama ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum. nasıl yaklaşmam gerek, ne yapmam gerek. korkuyorum sadece. umuttan başka bir şey veremiyorum şu anda.
farkındayım sen de korkuyosun fazlasıyla. belki benden daha fazla. ne yapsam, ne desem inandıramam belki seni. sadece yaşayıp görmek gerekicek belki de. belki uzaktan, belki yanıbaşımda. ama elbet anlayacaksın. erken ya da geç.
değişiyorum, büyüyorum, öğreniyorum, yeniyorum, görüyorum, anlıyorum ve sorumluluk alabiliyorum. o kadar boşvermiş olamıyorum artık nedense hayata karşı. önemsediğim şeyler ve hedefler var artık. önümdeki karanlığı aşıyorum ve ilerdeki aydınlığı görebiliyorum yavaştan. ama yalnız, ama seninle.
ilerdeki dünyada ne var, ne olacak hiç bilmiyorum. belki istemiyor o dünya beni. belki eski umutsuzluklarımla geri dönücem geldiğim karanlık kuyuya. belki de yepyeni bi hayat olacak benim için. hayal ettiğim(iz) gibi. az kaldı, çok az kaldı. ama tek başımayım bu karanlıkta.
içindeki o küçük kızı göremiyorum. o kızı görüp de seni ikna edemiyorum hiç bir şeye. yalnız başıma yürüyorum sadece. ve geliyorum sonunu bilmediğim bir yola. biliyorum, biliyorum ama kestiremiyorum.

emin olduğum tek şey bunu gerçekten istiyorum...
doğum günü kutlu olsun insanı. ne kadar kızsam da dayanamadığımdır.

yeni yaşında, mutlu olsundur...
--spoiler--
uzakta çok uzakta güneyde
yazları sıcacık ve aşık
kışları soğuk ve sensiz
bir şehir ve ben üşüyoruz
bir uğrasan diyoruz
iklimini getirsen
bereketini bolluğunu
örtsen üzerimize
havalansa yine zil çalan eteklerin
gelip otursa gözlerime gözbebeklerin
öperken içsem ağzının çiçek balını
günahını boynuma seni koynuma alsam
hem zehrim hem şehrim limon çiçeklerim olsan
ben görmedim böyle alımı çalımı
yarabbi duy duyur sesimi
anlamıyor kimsesizliğimi
yarabbi yetiş yarabbi
yarabbi duy duyur sesimi
anlamıyor çaresizliğimi
yarabbi el ver yarabbi
tenhada, kuytuda, ücrada
tekinsiz bir mecrada
dua etsem seni dileyen
börtüm böceğim bitki örtüm
olacak duam olsan amin desem hamdetsem
toprağına kök salsam
senle nihayet bulsa ömrüm
--spoiler--