bugün

huffas

--spoiler--

- Sevgilerin üstünden baharlar ve kışlar geçenlere!-

Hatırlayanlarınız var mı, sevgi neydi? ilk sevgi sözcüğünü, ilk kıpırdanışını yüreğinin hatırlayanlarınız var mı? ilk hüznümüzün adını sevgi koyabiliyor muyuz şimdi geriye dönüp baktığımızda? Derûni coğrafyamızı kaplayan zifiri bulutların ve üzerimize örtülen maddeci felsefenin ağırlığına ne zaman başkaldırmıştı sevgilerimiz, hatırlayanınız var mı? Ne zaman sevgilerimiz paralarımızdan önce tartılırdı; ya ne zaman pazar eyledik sevgilerimizi, biliyor musunuz? En son ne zaman bir sevgiyi söyleşmiştik bir sevgiliyle?!...

Her gün bir parçamızı daha tüketen teknoloji çağında sevgiye en son ne zaman merhaba demiştik, hatırlayanınız var mı? Hatırlıyor musunuz, sevgi neydi? Üzüm henüz yaratılmamışken insanları sarhoş eden o muydu acep? O muydu canından ve cihandan geçiren sahip kıranları? Bin yıllar ve binlerce yıllar boyunca pervaneyi ateşe düşüren, bülbülü şeydalandıran o muydu? Neydi sevgi?!..

Hatırlayan var mı, sevgi neydi? Leylaların, Şirinlerin, Aslıların nazı mıydı o; yoksa Mecnunların, Ferhatların, Keremlerin niyazı mı? Hangisinde belirmişti ilk kıvılcımı sevginin? Neydi sevgi?!..

Açıkken gözbebeğimize yerleşen de, göz yumduğumuzda gönlümüze sızan da sevgi değil miydi bir vakitler? Bir dudağın kıpırdanışından yanağımıza akseden pembelikler, utanmalar, sevgi değil miydi yoksa? En son ne zaman kızarmıştı yanağınız, hatırlayanınız var mı? Uykumuzu en son ne zaman terk etmiştik sevgiyi düşünmek adına? En son sevgi şiirini hangi gecede okumuştuk? Sahi neydi sevgi? Bir çuhayı ipek görebilmek miydi; toprağı amber niyetine koklamak mı? Sûreti sîrete, arazı cevhere, bedeni ruha köle eylemek miydi sevgi? Sevgi bir iyilik miydi, şefkatli bir cümlecik mi? Neydi sevgi, dış mıydı, yoksa iç mi; zahir miydi, yahut bâtın mı; kalıp mıydı, ya ki can mı? Var olmak mı, varlıktan geçmek mi? Dünyaya gülmeye mi gelmiştik; ağlamaya mı; ölüyor muyuz, yoksa doğuyor mu? Sevgi neydi?!..

Unuttuk, acep neydi sevgi? Bir yetimin başını okşarken dimağımıza yerleşen tat mıydı o? Bir bebeğin süt kokulu tenindeki su çiçeği miydi? Sabah evden çıkarken özlemeye başladığımız bir ses miydi? Hatırlayanınız var mı, sevgi neydi? Sevgi bir sigara dumanında, bir tren düdüğünde, bir dalganın en son hışırtısında ve bir turnanın kanadında mı kalmıştı? Sevgi Medine"de, Semerkand"da, sevgi Bağdat"ta, Endülüs"te, ta caddelerde, sokaklarda, evlerde, kapıların tokmaklarında çınlar durur muydu eskiden? Ya neden şimdi Ayasofya"da pitoresk, Divanyolu"nda kaldırım taşı, Ankara"da ittifak, Yeşil Kubbe"de Mevlanâ, Erciyes"te kar, Fırat"ta bir içim su olup girmiyor dünyamıza?!

Neden nefesimiz daralıyor hummalı inatlarımız, kallavi benliklerimiz yüzünden? Neden gönül yuvalarımıza kuzgunlar pikeleniyor da nesillerimiz sersefil ve derbeder?!..

Sevginin koynunda büyüttüğümüz nazeninlere nazı enîn ile mi unutturdular, semenderlerimiz ateşe niçin yanmaktalar? Soralım ta içimize; neydi sevgi? Sevgi neydi sahi?

Bir mektubun ilk satırı mıydı; bir telefondaki ilk ses mi? insanı mutlu eden o ilk satır mıydı defalarca okunan; yoksa ilk satur arayışları mı tekrar be tekrarlanan? Telefondaki bir ses insanın bir ömrünü doldursa mı sevgiydi gerçekten; yoksa yeni sesler duymaya hiç yetmeyecek ömürlerin arayışları mı? Sevgi bir acıydı herhalde, bir kederdi; kâh hüzünle, kâh mutlulukla hatırlanan. Belki de sabırdı sevgi, affetmekti, gelecek günler adına. Sevgi sınanmaktı adl-i ilahi"de ve sınavı geçmekti . ercesine. Sevgi bir tevbeydi, nasûh kisvesinde; bir dirilişti nefsi öldürerek. Sevgi bir iyi ad bırakmaktı fena yurdunda. Ömür geçer de ad kalır...

Sevgi: iki hece.

Sevgi, sevmek kelimesinden türetilen bütün öteki kelimelerin en güzeli.

Derin uykulara dalmadan önce ilk soru: Sevgilerinizi en son ne zaman hatırlamıştınız ve sevgiyi hak edenleri en son ne zaman?!..

Bir soru daha: Sevgileriniz yalan mıydı yoksa?

Ve son soru: Çorak vadilere yönelmişse sevgilerimiz, çevremizi kandırmıyorsa sulara, içimizde akan Nil olsa ne?!..

--spoiler--

sahi ya. sevgi neydi? nasıl bir şeydi?
o iki hecenin içini seninle doldurduğumu tekrar anladığım bu günlerde neden bu soruyu sana sorarım?
içi boş yaşanmışlıkların karmaşasından kurtulup, senin kucağına düştüğümde neden bu iki hece bi anda anlam bulmuştu seninle? ruh ikizimiydik? birbirimizi çok mu iyi anlıyorduk? peki neden her seferinde bu kadar da olmaz diyoduk? bunlar mucize miydi? yoksa birer tesadüf mü?
en bilinen şey, neden bi anda en bilinmeze doğru giderki? aylardır çözmeye çalıştığım, çözmek için uğraştığım bu denklem neden bir türlü sonuca varmıyor? ya sıfır çıkacak ya da bir. cevap bu. ama bulamıyorum bi türlü?
kızgınsın kırgınsın biliyorum. büyük kararlar verdin. belki daha büyüklerini vericeksin.
bilmiyorum korkuyorum. tepkisizliğin, çözülememezliğin, uzaklaşman beni korkutuyor.
elimden geleni yapıyorum ama ne yapmam gerektiğini de bilmiyorum. nasıl yaklaşmam gerek, ne yapmam gerek. korkuyorum sadece. umuttan başka bir şey veremiyorum şu anda.
farkındayım sen de korkuyosun fazlasıyla. belki benden daha fazla. ne yapsam, ne desem inandıramam belki seni. sadece yaşayıp görmek gerekicek belki de. belki uzaktan, belki yanıbaşımda. ama elbet anlayacaksın. erken ya da geç.
değişiyorum, büyüyorum, öğreniyorum, yeniyorum, görüyorum, anlıyorum ve sorumluluk alabiliyorum. o kadar boşvermiş olamıyorum artık nedense hayata karşı. önemsediğim şeyler ve hedefler var artık. önümdeki karanlığı aşıyorum ve ilerdeki aydınlığı görebiliyorum yavaştan. ama yalnız, ama seninle.
ilerdeki dünyada ne var, ne olacak hiç bilmiyorum. belki istemiyor o dünya beni. belki eski umutsuzluklarımla geri dönücem geldiğim karanlık kuyuya. belki de yepyeni bi hayat olacak benim için. hayal ettiğim(iz) gibi. az kaldı, çok az kaldı. ama tek başımayım bu karanlıkta.
içindeki o küçük kızı göremiyorum. o kızı görüp de seni ikna edemiyorum hiç bir şeye. yalnız başıma yürüyorum sadece. ve geliyorum sonunu bilmediğim bir yola. biliyorum, biliyorum ama kestiremiyorum.

emin olduğum tek şey bunu gerçekten istiyorum...
güncel Önemli Başlıklar