bugün

geçen akşam telefon geldi, arkadaşım sancılanmış, hemen hastaneye gittim. dogum olm bu, öyle deme, acil bir hadisedir kendi çapında. neyse dualar dilimde, gözyaşları gözümde arkadaşımı ameliyathanenin kapısına bıraktım. aradan 5 dk geçmedi şu ameliyathane yeşili örtülerine sarılı minnacık bişey getirdiler kapıya. 2 kilo 700 gramlık kocaman bir mutluluk. bir görsen, sarışın olucagı kaşsızlıgından belli minik bir kızçocugu..
verdiler kucagıma, agladım. insan inanamıyor be usta, dünyada böyle mucizelerin olacagına ve bu mucizenin kucaklanabilir olduguna akıl sır erdiremiyor.
o inanamadıgın mucize, gece boyunca agzına sıçıyor o ayrı. karnı agrıyor mu , açıktı mı, altını kirletti mi bilemiyorsun ya.. elin ayagına dolaşıyor, yüzünde " hay skiim, şimdi napcam ben lan " ifadesi, ellerin belinde, çaresizleri oynuyorsun ve bir tercüman istiyorsun bu minigin dilinden anlayan. kendince deneme- yanılma yöntemlerine başvuruyorsun falan. zor iş be usta. insanın, kendinden başka birini anlaması ya da anlamaması için karşıdakinin konuşması ve ya konuşmaması gerekmiyor. konuşasa da aynı bok, konuşmasa da..

yani diyecegim şu; bir gece refakat ettik arkadaşa (iyi bir insanım mesajı), çekip gitmişsin be olm.
vay anam vay neler dönmüş serhat ya şaşkınlıgı yüzümde.
hiç aklına gelmedi mi, hastanenin acil girişinin önünde sigara içiyor oldugum.. bir ugra bir sor, bir veda şeysi, ne bileyim ben.( kendini nimetten sayan insan mesajı)

daha çok yazacaktın ve daha çok okuyup gülecektik be. ne yani şimdi gittin diye herkese benzedigini mi zannediyorsun. ı ıh..
kendinden sıkılan ve kendine lavuk diyen bir hoşaf ı tanımıyorum, tanışmadık hiç.
bilmez misin, bazı nesneler eskidikçe kıymetlenir ve degeri artar..
sen yol tüyleri sonra gel, kanatları eksiltmemekten, eksik etmemekten bahset. (hadi ordan seksi)

yarım kalacak çok şey var çünkü sen yazmayacaksın.

uludag sözlük cansa, hosaf canandır. son şakasını yaptı.

****

arzular şelale.
özenti. evet. neden özenti? şu sebepten: sözlüğü bırakıp bırakıp geri dönmek, bırakıp bırakıp geri dönmek, bırakıp bırakıp geri dönmek, bırakıp bırakıp geri dönmek kimin işi? tabii ki benim. arkadaşım, her şeyimi örnek alma. sadece iyi taraflarımı örnek al. bu iyi bişey değil. tamam örnek alıyorsun beni kendine, özeniyorsun ama, bi yere kadar!

şaka bi yana (evet, şaka bi yana diyecek kadar yaşlanmış olabilirim), ben askerdeyken kaçıp gitmiş diye epey üzülmüştüm. hatta az önce karnıma sancılar girdiydi. o derece. demek ki, nick altı entryleri sondan başlayarak okumak gerekiyomuş. yok yere gerilim yarattık bilader. elim ayağım titredi.

hak ettiği değeri göremedi geyiklerine girmiyecem şimdi. bu kadar süper yazan bi adamın nickaltı niye 5 sayfa diye isyanlara da koşmıycam. hatta bundan gizli bir zevk bile alıyorum gibi. herkesin sevdiği adamı sevmem ben aga. az ama öz takipçisinin olması daha güzel. sadece bilmesi gerekenlerin bildiği, yıllardır süper köfteler yapan, masaları hala eski, tabakları alüminyum, peçete yerine saman kağıdı bulunduran köfteci gibi.

lakin, yazdıkça heyecanım mı geçti nedir, şunu gördüm ki; ne yalamışım lan adamı. coştukça coşmuşum resmen.
"ilk baharda sevdik, yazda seviştik, sonbaharda terkedildik, kışta yalnızdı çoğu karemiz.." aha bu cümleyi ve nicesini kurmuş adam. ben saygı duyuyorum, siz de alkışımı duyun.

#2781613

büyük adam vesselam, ve selam.
kendisi sözlük dışı hayatında zaten bir yazardır.. yani bende öyle bir izlenim bıraktı.. ayrıca bir filozof, bir şair, iki tane basketbolcu ve amerika birleşik devletleri başkan yardımcısıdır.. yine bende bıraktığı izlenimler bunlar tabi, hatalı bilgi olmasın..
saçmalamayı kesersem, kendisi ve yazıları benim uludağ sözlük'ten kazandıklarım hanemde büyük bir yer tutar.. mantıkla savunduğu fikirlerini, son derece özgün ve gayet esprili bir mizansenle ortaya koyuyor, benim nacizane düşüncem bu..
severek okumaktan öte saygıyla okuyorum.. geçen bir entrysini okuduktan sonra bir dakikalık saygı duruşu yaptım.. o derece..
20. saniyede sıkıldım ama..
dört, beş ya da altı kez niyetlenişimin nihayete ermesidir bu entry. "kıymeti tariflemek hep zor" demişti bir zaman, ee bu söz de her yerde geçesi bir referanstır, hakkında girdiğim şu entry'e de öylesi bi rahatlık vermiştir. hani demem o ki, ne kadar anlatırsak anlatalım, hep bir şey eksik kalacak. en kısa şöyle özetleyelim; mesele yazmaksa, önce hosaf gelir, gerisi alfabetik sıraya göre dizilir.

kendimden bahsetmeyi, anılarımı anlatmayı, bildiğimi paylaşmayı, kısacası konuşmayı severim. dinletirim de kendimi, tevazunun bokunu çıkarmaya gerek yok, iyidir muhabbetimiz naçizane. dinlemeyi de ehh, severim ama bir yere kadar, nazlanırım, anlatmak bin kere evladır, o kadar doluyum ki ve o kadar dolu ki içim. işte bu adam, yani hosaf, pişmanlığım olmayacak bu anlamda. nasıl yani? şöyle ki, konuşmadan saatlerce dinlemek istediğim bir adam vardı, 2005'te kaybettik; attilâ ilhan. yeri belli, yurdu belliydi, bir gün gidip de elini öpmediğime, iki dakika da olsa muhabbet etme şerefine nail olamadığıma yandığım adamdır kaptan. g.tümü kaldırıp da yanına varmadığıma pişmanım, hem de çok. buna bir yenisi eklendi desem ve bu deyiş mübalağa olursa da aha ibneyim. bir gün kapısını çalacam, "kim o?" sorusuna, "ben geldim usta" cevabını alacak, apansız, aniden, elim dolu, içim dolu, eyvallah usta...

ha bir de girerim sözlüğe, yakarım cigaramı, okur, yazarım, çıkmadan evvel, hosaf'ın son entryleri okur, oylar, zıbarırım güneşe karşı. zaman zaman da yakarım cigaramı, rastgele hosaf entrysi okurum. henüz boş kelamına, okunmayası bir entry'e rastgelmiş değilim. birini övmek yüzüne karşı; çok büyük çirkinliktir bana göre, öyleyse bugün en çirkin benim.

bu entry iade-i ziyaret mahiyetindeyse finoyum. malum, en az dört, en fazla altı kez kapıya gelip çalmadan götün götün geri dönmüşlüğümüz vakidir.

on numara yazar, on numara insan..(dedim ya hep eksik bişeyler var, kim bilir daha neler yazacağdım). he bak bişey daha hatırladım, bu herifin bi gizemi var değil mi hacı ve galiba sözlükte bulunuşundan bu yana, şahsımıza özel paylaşılan bir gizem.(adamla karşılıklı dökmekteyiz etektekileri mütemadi vaziyette hehe)
ne bileyim, her mevzu açıldığında şu sözlüğün boktanlığından filan dem vuruyoruz; moderasyonuymuş, mysql muş(mış, miş,...), o bu diye sallıyoruz da, bir türlü de bırakıp gidemiyoruz şurayı. ben yani, biz derken... şimdi saysan -herkes gibi- benim de yazdığım entry lerin takribi 10'da 15'de 1'i filan bu minvallidir muhtemelen. sıkılıyorum bazen haliyle... fazla da sallamadığım şu ortamda bir-iki takip ettiklerimi okuyorum, s.kindirik entry ler giriyorum sıkıldığımda ya da... sol frame? ona koyan koymuş zaten, hiç girmeden şimdi... ammavelakin bu adam, belki de istisnasız, yazdıklarını okuduğum her vakit, hep bana bir şeyler, hatta uzun bir şeyler yazma şevki/isteği veren biri oluyor hani. her hali/entry siyle de aşikar doluluğu güzel bir neden. sonra, "şuna bak lan, millet yine bildiği düsturla, etrafını sallamadan anlatacağını anlatıyor." gibi bir tepkiyle baş başa kalıyorum "son" a tıklamamın ardından. nihayete kavuşturmak çoğu zaman mümkün olmuyor ama kendi adıma, bin türlü sebepten. yine de, kimi zaman, yeri geldiğinde "ota-boka" yazılmış 1000'den fazla entry min arasında bu da eksik olmamalıydı diye bir düşünceye düştüm şimdi, biraz geç de olsa.
kime sokacağını çok iyi bilen bir puding bu adam. biz önümüe gelene sokmaya çalışırken, bu adam sokmadan önce strateji belirliyor, plan yapıyor. neyi kime sokmak gerektiğini şey ediyor. ney ediyor? ne bilem la.
gitmişti. arkasından ağıt bile yakmıştım. sonra dönmüş. hemide epey olmuş. insan bi haber verir yahu.(şimdi mesaj atsa "sanane lan" dese ne bozulurum he.)
elimi kontrol ettim, daha burusmamis..
ulan dedim madem suyumuz cabuk tükeniyor, su kaybimiz ostrojen hormonlarin insafina kalmis,
parmaklar hala isliyorken kücükken tam cenemin üstüne düsüp yara yaptigim kisim hakkinda ileri görüslülüge sahip insana saygimizi belirtelim.

eh kesmeseker'i agza atip dagilirken haz alma bicimini, kulakliga ne zaman gitti tren'i takip östaki borusunda homojen bicimde dagilmasi $evkiyle degistirdigimiz su yaslarda hangimiz vahlanmadik ki nerde o eski hosaflar diye!

farkindayiz kendisinin,
tusladigi pervasiz harfler de beyin hücrelerimizde homojen dagiliyor su günlerde..
espri anlayışımızdan tut da, konuşma tarzıma kadar aynı olduğunu gördüğüm yazar.

ilk başlarda beni tanıyor benle maytap geçiyor sandım ama ilişkimiz ilerledi, artık birbirimize titreşim gönderiyoruz o bicim.
benim nezdimde tartışılmaz -sizler tartışır hatta '' siktir lan! '' bile dersiniz, saygı duyarım. yok lan ne duyacam, asıl siz siktir olun- gerçek; hoşaf bu sözlüğün en iyi yazarıdır. mizahın kralını yapar, ayarın allah' ını verir, bilgi birikimini futbol veya siyaset tartışmalarına entry girerek göstermektense yazılarının arasına serpiştirdiği küçük ipuçlarıyla belli etmeyi sever. bu adam gizemli, '' aha ben buyum'' demez, sizin çözmenizi bekler. ortaya salıvermez kendisini, gören gözler zaten seçecektir onu binlerce yazar arasından.

yıllardır burdadır yine de nick altı 2 b orman arazisi gibidir. eğer bu adam biraz zirve kelebeği olsaydı, yahut verdiği ayarlarda karşı tarafa da bir nefes alma, cevap verebilme hakkı tanısaydı gerçekleşmesi muhtemel polemiklerle selebritinin şahı olurdu. bu açılardan kendisini ikon yazarlardan cyrano' ya benzettiğimi hatta onun cyrano olabilme ihtimali üzerine bir arkadaşla* fikir teatisinde bulunduğumuzu kamuoyuna açıklıyorum. mesela neden kıllandım;

bunu hoşaf yazmış;
--spoiler--
"ilk baharda sevdik, yazda seviştik, sonbaharda terkedildik, kışta yalnızdı çoğu karemiz.."
--spoiler--

--spoiler--
işte bu inançlarla, bambaşka ve tertemiz biz, yürek diyorlarsa yüreklerimizi, "beyinde biter" diyorlarsa beyinlerimizi, "kimyadır, biyolojidir" diyorlarsa hepten fen bilgimizi açık tuttuk sevilmeye, sevmeye ve aşka.
--spoiler--

bunu da cyrano üstad buyurmuş beni sen ellerin olayım diye mi sevdin adlı entrysinde. gel de şüphelenme azizim*. gerçi sağolsun sır perdesini kaldırdı, gösterdi yüzünü bana.

gelelim ayar konusuna; bu adam ayar vermez abi, resmen adamın götünden kan alır. kafasına taktığı kişiyi ya da eylemi, tarzı, hedeyi uzun uzadıya inceler. bir kez sizi menzilde gördüyse sıçtınız, okur bütün entrylerinizi, kurar oyunu ve pusuya yatıp bekler*. zamanı gelince de okları yollar, felç olup kalırsınız. zannımca beni haksız yere kurban etmiştir* ama olsun yahu, yıllardır yediğim en güzel ayardı.

neden yazar insanlar? içini dökmek maksadıyla, meşhur olma amacıyla vb. ne derseniz deyin hepimiz burda ego tatmin ediyoruz. yalanım varsa yılanlar kaçsın bir tarafıma ki sözlük, benim burda egomu tatmin eden tek şey hoşaf' ın yazdıklarımı okuduğunu bilmek ve zaman zaman ondan '' eline sağlık usta'' diye tebrik mesajı almaktır. karmam binbeşyüz olsa, her günün en iyi entrysi benimki seçilse bu kadar mutlu etmezdi. evet hoşaf, iyi ki varsın, iyi ki ayar verdin.

hadi biraaaadeeeer, yaz cevabını. şimdi benim başlık altından coşuyoruz tamam mı abi?
yazar. artık yazmayacak. biri daha gitti işte. anlamadı eşşek gibi(virgül) sözlük hoşaftan.
sözlüğün sayılı cevherlerinden, okumadan geçemeyeceğim yazar. vaudeville for vendetta nın açtığı başlıklardaki gibi hosafın açtığı başlığın altına da tanım girmek zordur, bozar adamı kastırır zira zaten en süper haliyle tarif gelmiştir. yazar burada genelleme yaptı *. okunur, beğenilir, artılanır yola devam edilir.
kendisiyle ilgili girdiğim entry' ye şukela verdiğini düşündüğüm yazar. o anladı beni, üstelik doğru anladı. ve en zarif şekilde cevap verdi sağolasıca*. bu yemin sizler için, hoşaf için değil. o inanır bana, güvenir. kalp gözü açıktır, ruhumun derinlerinde nasıl güzel bir çocuk yattığını görmüştür. belki yanlış anlamış, yok yere üstüme alınmış olabilirim - affetsin beni, sabahtan beri iş güç, kafa ambale oldu- fakat belirtmek isterim ki benim yanağım yaşıma rağmen kırışıksızdır. kilo almanın tek getirisi bu gerginlik oldu bana. gerginlik derken ruhsal manada değil, derim gerildi arkadaşlar. hoşaf zaten anladı, o beni bilir.

günün birinde herhangi bir yerde, - mesela emirgan' da- oturup karşılıklı çay içerek dolu dolu sohbetler edebilmek isteğiyle yanıp tutuşuyorum. inanıyorum ki aramızda tam halil cibran' ın anlattığı türden bir dostluk doğacaktır. sürekli yaşından dem vurduğu söylenmiş; belli etmemeye çalışsam da ben de yolun yarısına geldim. burdaki zıpır arkadaşlarımdan bıkmaya başlamıştım, aynı jenerasyondan bir yazarla konuşmak arzu ediyor deli gönül. ben de anlatırım çocukluktan kalma utançlarımı, yaralarımı, sevinçlerimi. önce birlikte dünyayı siyah beyaz gördüğümüz o yıllara gideriz. sonra da kafa kağıtlarımızı çıkarır bakarız kim yaşlı diye.eğer küçük olan ben isem kısık gözlerime bir buse kondurur*,büyüksem norveçli balıkçılardan çaldığım kremle yumuşamış ellerime ulvi dudaklarını temas ettirir*, baktık yaşıtız; o zaman da beş bıçaklı gillette ile traşlanmış kırışıksız, gergin ve tombul yanaklarımdan öper*.

kahrolayım ki ironik, alaycı bir izlenim bırakıyorum hep insanlar üzerinde. bu yazıda ne denli içten olduğumu nasıl anlatabilirim ki? ama umrumda değil be güzel adam; sen biliyorsun ya, gerisi boş. ve yine lanet olsun ki bana, içimdeki o şüpheci küçük cin bana inceden ayar verdiğini söylüyor. ne olur ne olmaz diye ufacık bir tornistan yaparsam kızmazsın değil mi dost? ' bana tokat atana diğer yanağımı çeviririm. tokatladıkça kızarır, al al olur. '

ey hoşaf; bilesin ki bundan sonra şu sözlükte en değer verdiğim insanlardan birisin. birisi zıplar gelir küfreder umrumda olmaz. fakat eğer sen kısacık bir alay yazısı daha yazarsan kırılırım. bizde böyle; dostun gülü yaralar bizi.
'herkes azıcık faşisttir' demişler ya, vallahi doğru. ya toprakçılık yapar insan, ya takımdaşlık, ya nesildaşlık falan filan. nesildaşlık derken sözlükte birinci nesil olmaktan falan bahsetmiyorum. aynı yaşta olmayı kast ediyorum hacı abi. bak mesela ben bu entryi nickaltlarına yazdığım iki adamla da burda tanışalı çok fazla olmamasına rağmen en sağlam dostlarım oldular. neden? seksenlerde ergen olmanın acısını yaşadık be oolum, bizi bizden iyi kim anlar?

--spoiler--
Biz ta eskiden beri
Biz bur'da bir avuç insan
Biz birbirimizden habersiz
Aynı şiiri yazar idik
Aynı şarkıyı söyler idik
Aynı duvara işer idik
--spoiler--

babalo, kusura bakma dengesizliklerimiz olmuştur. sizin de olmuştur icabında, yahut olur günün birinde ama ben takmam. sonuçta biz bir başka gece'de izzet altınmeşe ile huşeng azeroğlu'nu peşpeşe izlemiş bir kuşağız, akıl sağlığımız nasıl yerinde olsun?

bekle baba, ibibikler öter ötmez, sütler kaymak tutar tutmaz ordayım. sonra duvara işemeye devam ederiz. damlaların sürekliliği prensibinden hareketle çin seddi'ni bile yıkacağımıza inancım tam. hadi öpenzi...