bugün

uzun ilişki istemeyen biridir.biraz onla biraz onla hessabı.
aradığını bulamayandır.
sürekli birşeylerden kaçıyordur. belki de kendine bile itiraf edemediği şeyler vardır.
yalnız ölecek kişidir.
belki onun hatası yoktur. doğru insanlarla bir türlü karşılaşamamıştır.
3 5 sene geçirip ayrıldıktan sonra başını sert cisimlere vurmayan kişidir.
yanlış insanlarla karşılaşan kişidir.
Daha kendine gelmemiş insan türü.
uzun ilişki kavramı 1 yıldan başlayan kişidir. şöyle ki 1 aylık ilişki kimine göre uzun, kimine göre kısa bir ilişkidir, burada asıl sorulması gereken soru kime göre ? neye göre ?
(bkz: bal)
rahatlığa alışmış,sıkıntıya gelemeyen kişidir.
hiç olmayacak insanların peşinden koşan sonrada delikanlı adam-efendi kız yok diyen insandır.
şahsım.

ama benden kaynaklanmıyor sanırım çünkü ilişkiyi heves ya da moda olarak gören modası geçince boşveren kişiler var

hatta daha kötüsü;

"nede olsa kızım istediğim zaman erkek bulabilirim diye ayrılan da olabilir"

gönül isderdi ki

taraflardan biri su koyuvermese bir ömür beraber kalsak.

hayaller hayaller...
her yönden uzun süreli tatmin edemeyen veya tatmin olmayan kişi.
kim bu uzun ilişki kavramının süresini belirleyen tanrı? bakışları öyle uzundu ki, korktum uzayıp gittim... oldu mu tanrım?
(bkz: gerçekten ilgimi çekti)
kavram kesinlikle göreceli olmaklar beraber, uzun ilişki yaşamayan insanlar ikiye ayrılır.

biri, sürekli gününü gün edip sürekli fuckbuddy modunda takılan insandır mesela, ihtiyacını giderir, tüketir ve bir şey paylaşmaz. doğruluğu tartışılır tabii.

biri de, her şeyi enine boyuna ölçtüğü için, bir ilişkiye başladığında, o ilişkiyi erken bitireceği zaman her iki tarafın da neler kaybedeceğini kestirebildiği için, en baştan mantığını kullanarak hiç bu işe bulaşmaz.

amaç sadece cinsel tatmin mi? birsürü yol var.

amaç sadece "yalnız olmamak, ilişki içerisinde görünmek" mi? işte burda biraz duralım.

şu an sevgili görünen insanların %80'i bu durumda zaten. kimsenin kimseyi sevdiği, aşık olduğu falan yok. kısa günde birbirlerine 500 defa "aşkım" dediklerine bakmayın, dünyanın en büyük yalanı. resmen sevgili geçinen bu insanlar, yalnız kalmamak için birbirlerine katlanıyor. erkek bir umut "belki sevişirim" diyor, kız da ara sıra sürtünüp öpüşüp hormonlarını dizginliyor, bu kadar.

peki bu ilişkiler sağlıklı mı? bence müthiş hastalıklılar. peki nasıl olması gerekir?

gerçekten anlaşabileceğin, ilişkiye şöyle bir bakınca "ulan bu beni sevse bile ben bundan ayrılırım" diyeceğin kişilerden uzak durarak, evlilik olmadan da hayatını birleştirebileceğin bir insan olmalı sevgilin. gerçekten onunla bu yola çıkabilmelisin yani.
"biz daha genciz ehe" diyenlere de iki şaplak atasım geliyor. ilişki tecrübesi illa çok ilişkiye girerek edinilmez. çok ilişkisi olmayan bir adam olmamama rağmen, şu an ne istediğini bilen, yalnızlığıyla mutlu olabilen(bunu kabullenmiyorum, sadece yalnız olduğum için ağlamayanlardanım) bir insanım. bunlar ilişkiyle kazanılacak şeylerden ziyade hayat tecrübesi. karşıdakine nasıl davranacağımı, onun kafasından neler geçtiğini, ruh halini anlayabiliyorum mesela. hayata bakışını, fikirlerini kestirip ona göre seçiyorum hamlelerimi. sonuç mu? şu an çok uzaklarda olan birisine çok yakınım. ama zaman belirleyecek neler olacağını. ben hep aynıyım, hep burdayım.
barney stinson'dır. tek gecede kestirip atar.
uzun ilişki yaşamış bir bünye olarak, uzun ilişki yaşamadığım zamanlara ithafen yazacağım. bugün yazasım var zaten anlamadığım bir şekilde. istifade etmenize vesile olabilirsem ne mutlu bana.

başlıyorum sözü uzatmadan.

her aşk biter. acıdır, can yakar bu gerçek ama söz konusu gerçeklerse üzülmek çok da uzak bi duygu olmasagerek. neden her aşk biter cümlesini girizgah yaptığıma da geleceğim.

şimdi bir ilişki elbet bir gün bitecekse, neye bakmalı? olabildiğince mutlu olmak mı hedeflenmeli, anın tadı mı çıkarılmalı, yoksa biteceğine dair endişelerle ve korkularla saçma sapan sanrılarla kafa çürütmeyi mi tercih etmeli? bana soracak olursanız anın tadını çıkarın derim. hayat yaşadığını hissedince güzel. gülme bana, gülme işte lan. bunu 80 yaşına dahi gelse anlayamayan, kavrayamayan insanlar var.

uzun ilişki de biter. bitince geride ne bırakır?

- acı
- hüzün
- intikam hissi
- kırık dökük bir kalp
- aldatılmış bir bünye

falan falan. seçenekleri çoktur. fakat ilk bakışta "kaybettirdiği" kanısına varılır. yanlış mı? doğru. tamam bu konuda anlaştıysak şimdi iddialı bir tez atacağım ortaya.

--spoiler--
uzun ilişkiler bitse de kazandırır.
--spoiler--

daha olgun olursunuz, farkında olmadan daha sabırlı bir birey oluverirsiniz. aşkta kaybetmişsinizdir, fakat hayata dair daha dik, daha emin insanlar olabilirsiniz. yanlış anlaşılmasın, hiçbirinz aciz değilsiniz. güce güç katmak güzel bi olaydır, kimse buna hayır demez.

fakat uzun ilişki yaşamamış bir insan, kadınları duygularıyla değil, farklı ambianslarıyla çözümleyebilme şansına erişir. bir şey söyleyeyim, o şansa hemen hemen herkes erişebilir. fakat diğeriyle bir değildir.

şimdi sorsanız bana, gerçi sormazsınız ya ben kim oluyorum amk -kendimi tokatlayasım geldi bak- ,hadi diyelim sordunuz; içi yanmış bir bünye olarak "yaşamayın amk, hayatın tadını çıkarın" derim. ama ben yaşamış bi bünyeyim, yüzde yüz objektif olamam. bu yüzden tercih sizindir.

çok istiyor ve yaşayamıyorsanız, uygun zamanın gelmesini bekleyin. o sizi elbet bulacaktır.
tek gecelik kişidir. sevmeyi bilmez, aşktan anlamaz.
uzun entry ve uzun roman okumayı da sevmez bu.
çok sevendir.

çok seven çabuk terkedilir; çünkü karşıdaki insan için çantada keklik olarak görülür, istediğini vermiştir beklenti kalmamıştır.
uzun süren ilişki diye bir kavramın olmadığı gerçeğini bilen kişidir. Kime göre uzun 20 yıllık evliliği yani ilişiği ilişkisi olan insana göre 2 yıl gayet kısıtlı ve kısa bir zamandır , sürekli tek gecelik ilişki yaşıyan insana göre ise 2 yıl gayet uzun bir zamandır. yani tek bir kategori altında incelemeyeceğiniz bu değerleri göz önüne getirmeyiniz. (bkz: geek tripleri) *
Beni beğeneni ben beğenmem, benim beğendiğim beni beğenmiyor kısır döngüsünde kalmış kişidir.
kafası rahat olandır.