bugün

kasım'ın, kaçında çıkacağı konusunda meraktan uyutmayacak olan kitap.

buda kapak tasarımı;
görsel

edit: 15 kasım'da, çıkıyormuş, işin yoksa bekle şimdi.

--spoiler--
'annemin öldüğünü anlatma, onun etkisi altında olduğum için kendisini sevdiğimi düşünmesin.'
'tamam galip.'
'karanlıkta uyuyamadığım için gece lambasını açık bıraktığımı anlatma, beni ottan boktan korkan biri zannetmesin.'
'tamam galip.'
'ilk defa âşık olduğumu anlatma, beni bu konularda tecrübesiz biri zannetmesin.'
'tamam galip.'
'geçen sene el frenini çekmeyi unutup kartal’ı boklu dereye yuvarladığımızı anlatma. malının kıymetini bilmeyen biri olduğumu düşünmesin.'
'tamam galip.'
'babamın orospu çocuğu olduğunu anlatma. onu bizzat ben anlatmak istiyorum.'
'tamam galip'.
--spoiler--
insanı sabırsızlandıran haberdir çıkacağı günü beklemekteyiz.
Çıktığında Ivedilikle alacağım kitap. Kasım dediler ama ne zaman çıkar bilmiyoruz. Elden "Bilenler yardım pls" demekten başka birşey gelmiyor.
15 Kasim'da cikacak olan kitap. Yatsak kalksak yatsak kalksak 15 kasim olsa da gidip emrah serbes okusak.

edit: kaynak popom değil tabii; http://www.cnnturk.com/20...ayesi/683700.0/index.html
Bugun cikmis, yalnizca 14 liraya raflardaki yerini almis kitaptir. Duruyor yastigimin basinda, bagrima basmaktan acip okuyamiyorum.
--spoiler--
Gecenin ilk müşterisi olan, sabahçı kahvelerinde, çorbacılarda ayılan genç adamlar. Bazen en anlamsız yüzü yaşamanın ve bazen yel değirmenini arayan içli bir hatıra. Henüz ölmemişler ve ölümle tanışmamışlara yazılmış hikâyeler... Namluya sürülmüş küfür... Büyümemiş bir çocuk... Pati yapan arabalar, yutkuna yutkuna dinlenen şarkılar ve hayattan meseleler. Kutlanan yenilgiler, "hayat kerpiçten bir gökdelen sevgili kardeşim, yanlış bir parantezde yaşıyoruz. Bırak konuşalım, iki çift laf edelim, yüz yüze bakıyoruz..."
--spoiler--
Tam üç saatimi aldı okumak tabi arada durup 'vay be' dediğim de oldu toplam üç saat yani. Bu kitabı acaba hakkımda neler yazdı psikolojisiyle okudum. ''Acaba çevremdekiler bu kitapta beni kime benzetiyor?'' sorusuna cevap arayarak okudum ve pek çok rastlantı yakaladım; en basitinden benim de dedem ormancıydı.
Kitapta geçen davranış türlerinin ve tespitlerin bir kısmını kendinde görecektir her okur. Bende de öyle oldu.
Bir şarkı var, ''Noir Desir - Le Vent Nous Portera'' kitapta geçiyor ve bitirmeme rağmen hala aynı şarkıyı dinliyorum etkisindeyim, güzel bir etki.
--spoiler--
"içinde bencillik olmayan hiçbir mutluluk da yoktur. Kimse kimseyi mutlu edemez. Mutluluk sadece gasp edilebilir bir şey. Hayatın boyunca mutlu olduğun anları toplasan, on beş yirmi dakikadan sonra haksız kazanç gibi gelir."

--spoiler--
yalnızlık tanımlarını bunca yıldır en güzel şairlerin yaptığına inanmış biri olarak şunu söylebilirim ki argo bir dille yalnızlık ancak böyle güzel anlatılırdı;

özdemir asaf; yalnızlık paylasılmaz paylasılsa yalnızlık olmaz.
cemal süreya; yalnızlık bir ovanın düz oluşu gibi bir sey.
yaşar; hapşırsam çok yaşa diyenim yok.
emrah serbes: öyle yalnızım ki siktir git diyenim bile yok...

emrah serbes'in arkadası galip'le tanısmayanlar çok seyi kaçırıyor demektir.
mest etti,
ezdi geçti,
parçaladı.
2 günde 3 defa okuduğum kitap. Ders veriyor resmen.
iki hafta önce yani çıktığı gün dost kitabevi'nden aldığım ve okumaya başlayınca hemen biter korkusuyla hala okumadığım kitap. emrah serbes'in erken kaybedenler'den sonraki ikinci öykü kitabıdır.
tek yeni hikaye olmasına rağmen hayal kırıklığı yaratmayan emrah başgan eseri. fotoğraflı motoğraflı. ileride emrah başgan külliyatına baktığında hikayelerin paramparça olmadığını anlayacak.

hep afili filintalar'da kendimize favori öykü seçiyorduk. galip anamızı ağlattı.

''hep senin yüzünden kardeşim''*
yine de favorimiz: ''karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır: yaşayanlar bir sigara yakar.''*
eğer benim gibi geçen sene afilli filintalardan yazarı takip ettiyseniz, kısa sürede bitirirsiniz bu kitabı, çünkü çoğu bölüm oradan alıntı. Kitabın türü deneme denebilir. “Erken kaybedenlerden” daha felsefi ve depresif. Ben erken kaybedenleri daha çok sevdim. Çünkü, mesajların dolaylı, yani bir kurgu içinde verilmesi taraftarıyım galiba. Ama yine de bu kitap da başarılı.

Depresyondaysanız okumayın demeyeceğim, çünkü ben geçen sene okudum. Bir şey olmadı. Hatta başkaları da hayal kırıklığına uğruyor galiba, başkalarının da çabaları boşa gidiyor zaten diye düşünüyor insan bu kitabı okuduktan sonra. Tek bahtsız ben değilim gibisinden.

e.g. babam fabrikadan aldığı maaşının yarısıyla yirmi sene boyunca taksit ödeyip inan yapı kooperatifi’nde bir daire sahibi oldu. taksitlerin bittiği ay deprem oldu, ev yıkıldı. tek yumrukla nakavt. her zaman böyle olur. mutlu olmak için bir sürü faktörün bir araya gelmesi gerekir. mutsuzluk için tek neden yeter.

“ insan zaten ziyan olmak için yaratılmıştır” diyor ya (p. 97).. aferin diyorum. Çünkü, insan bazen istedikleri olmadığı için ya da hayatta başarılı olamadığı için ziyan olduğu hissine kapılıyor. Emrah da üzülmeyin zaten ziyan olmak için yaratılmışız diyor. insanın içi rahatlıyor birazcık..

Hatta aşk acısı çekiyorsanız alın üstüne bir de “Genç Werther’in acılarını” okuyun, tam olsun. Ben yıllar önce okumuştum. (emrah’ın kitabında da geçmiş bu kitap: p, 91) inceydi, tavsiye ederim. adam o kadar acı çekiyor ki, insan onun azabını okudukça aşktan soğuyor. Çivi çiviyi söker misali..

“galip işhanını” okuduktan sonra Emrah serbes’le bir ortak yanımızı keşfettim.. şöyle ki benden akıl alan, bundan da adam olur mu dediğim tüm deliler ev bark oldu ama ben de hala tık yok. Galiba evlilik akıllıların harcı değil..

Cevap aradığım sorular:
1.Karamürsel’de gerçekten “yağmur fırın” var mıydı, ve gerçekten yandı mı? Biraz gereksiz, ama merak ettim napayım?
2.Emrah önce babam taksi parası olmadığı için taksi tutamadı ve bavullarını taşırken öldü demiş (p. 137). sonra da matbaası vardı, ve Matbaaya kağıt balyaları taşırken öldü demiş (p. 169). Hangisi doğru. Keşke ikisi de yalan olsa aslında..

Bazı anlar bu kitapta kendimden parçalar buldum:
“ben içerken pek birşey yemem, o ikisini ayırırım birbirinden”(p. 141).

Bence emrah otellerde birçok insanla muhattap olduğu için gözlem yeteneği çok gelişmiş. bu özelliğini yazarken kullanıyor olabilir. Şimdiye dek kullanmadıysa da şimdiden sonra kullansın. Çünkü, oteller ve kuaförler hikaye potansiyeli yüksek yerlerdir.

Emrah’ın bu kitabında sakarya’daki “nefes’e” takıldığını yazdığını okuduğumda irkildiğimi belirtmeden geçemeyeceğim.. Son olarak,ankara’da bir imza günü düzenlese diyorum..
"karanlıkta nüfus sayımı şöyle yapılır: yaşayanlar bir sigara yakar"
emrah serbes'in son kitabı. afili filintalardaki yazılarından toplanmıştır.
görsel
- 38. çanakkale sendromu -

Bütün cepheleri boşlayıp son cephede insanüstü bir performans göstermek: Türkiye’nin bir ruhu varsa son cephelerde geziniyordur. Biz kaderci değiliz, keşke öyle olsaydık, daha beter bir şey var bizde. Başımıza ne geleceğini bilip olası felaketlerden zevk almak. Canavarı görünce uçuruma doğru koşuyoruz, korkudan değil. Canavarla dövüşmek için sırtımızı uçuruma vermemiz lazım. Son dakikadaki kornere çıkıp karşı kalede gol arayan kalecilere sorun, Türkiye’nin ruhunu en iyi onlar bilir.
Kitapla ilgili inceleme yazısına aşağıdaki linkten ulaşılabilir. Buyrunuz:

http://www.eskimeyenkitap...1/hikayem-paramparca.html
--spoiler--
Galip, “Ben âşık oldum kardeşim,” dedi.
“Farkındayım,” dedim.
“ilk defa âşık oldum.”
“Onu da biliyorum.”
“Ne yapacağım?”
“Hiçbir şey,” dedim. “Oturup çorbanı içeceksin.”
“Hayır,” dedi. “Nuran Hemşire için ne yapabilirim?”
“Hiçbir şey yapamazsın. Belki şarkı sözlerine biraz daha dikkat edebilirsin bu aralar.”
--spoiler--
adamın amına koyan kitaptır. ismi bile sıkıntı zaten, "hikayem paramparça" ne olum?
içindekilerin -neredeyse- hepsini daha önce okumuş olsak da insanı vurmayı başaran kitap.
parçalanmış bir adamın parçalarını okuyorsunuz ve her bir parçada kendinize ait izler buluyorsunuz...
az önce tüm izmiti dolaşıp sadece bir kitapçıda bulduğum kitap. iş çıkışı bomontilerimi alıp odama kapanacağım, behzat ç saatine kadar "hikayem paramparça" sonra ise behzat amirim.
sıkıcı bir anlatima sahip her yerinden amatörluk akan bir kitap.
samimi tanıdık gelen 'hikayeler' ile ulan daha önce nerede okumuştum bunu dedirtmiş bir güzel emrah serbes kitabı.behzat ç yi yazan kafayı daha iyi anlamanıza vesile bile olabilir.bazı hikayeleri ulan daha önce nerede okumuştum sorusunun cevabı afili filintalardır.kapaktaki emrah serbes iyiydi.okuyun okutturun.
''sana yalan söyleyemem evlat,'' diye devam etmişti. ''gerçek şu: hikayeleri güzelleştikçe insanlar mutsuz olurlar.''