bugün

insanın özüne, ve doğal bir yaşamın, doğal bir taşı olmasıdır.
ileride yapacağım şeydir. ama önce para lazım tabii.
güzel bir köy olması durumunda acilen yapılması gereken durum şehir hayatı bezdirmiştir.

lakin şehir gürültüsüne alışık kişinin gürültüyü özleyeceği kesindir.
Köyden yazıyorum, çok bir numarası yok.

Yazın iyi güzel ama kış aylarında insanı hayattan soğutuyor.
"her şey"den kastın ne olduğu da bence önemli.

en başta şunu söylemek gerekir, köy kültürü, köy yaşamı "sayemizde" evrildi.

köyde yaşamak, en azından birkaç ineğin, tavuğun beslendiği, ekimin dikimin yapıldığı, ortak ihtiyaçların imece usulü marifetiyle karşılandığı, beden gücü kullanmanın (not: tabi ki traktör, ialçalama aracı ve sair ayıtların kullanılmaması anlamına gelmiyor) esas olduğu bir yaşam modelidir. bu modelin, dayatmadan, tarif etmekten çok kendiliğinden ortaya çıkmış, basit ama işlevsel bir yaşam biçimi olduğunu tebarüz ettirmeliyim.

ancak günümüzde evrilen ya da hadi dayatılan demeyelim de özendirilen köy yaşamı sonrasında aklımıza gelen köy hayatı, "mandıra filozofu"ndan ibaret ne yazık ki.

bundan 7-8 yıl önce de bodruma yerleşmekti.

köy hayatı, plaza insanlarının kaçıp saklanabileceği, tüketecek bir şey kalmayınca listelerine ekleyecekleri, "offf zihnen ve manen o kadar yoruldum ki artık gidiyorum" diyebilecekleri bir model değil bence.

köy, üreten insanların oluşturduğu, mahalleleri, şehirleri, coğrafi bölgeleri ve nihayetinde ülkeyi şekillendirebilecek, adeta bir dinamo vasfını sırtalanabilecek bir yönetim birimine denir.

kanımca, zengin, şımarık, tüketmekle tükenmiş insanların oyuncağı olamayacak kadar hayati olan bu yönetim biriminin üzerinden ellerimizi ve nefsi emellerimizi çekmeliyiz.

nişantaşı elitlerinin, tv yapımcılarının ve 6360 sayılı yasanın kanıtladığı tutumu sergileyen hükümet edenlerin, köy tasvirini değiştirmesini engellemeliyiz.

not: ben, burada hiçbir yazar arkadaşımı kastetmediğim gibi herhangi bir siyasi görüşü yeriyor yahut destekliyor da değilim.

köy tanımı, kollektif şekilde çürütülüyor. bir köy çocuğu olarak da bu husus, beni ziyadesiyle üzüyor efendim.
yaptım bile.
ileride zaten bize yaşama hakkı tanımayacaklar o yüzden şimdiden işi sağlama almak gerek. 100 başlık ahırım devreye girince tezek kokularıyla mutlu olacağım inşallah.
imkanı olduğu halde, yapmak istiyorum deyip yapmayanın bir dolu olduğu güzel ülkemin klişelerinden biri. zordur tabi zevklerden, rahatlıktan mahrum kalmak. çoğumuz içine girmesek de bize görünen ışıltılı dünyamızı, düzenimizi bırakmak zor gelir. at binerek, hamaklarda sallanarak, villa tipli bir evde uşaklar eşliğinde yaşanan köy hayatı ne kadar giriyor bu hayal dahiline bilemem. ama ortada bir gerçek var ki refahı bol olan köyler, türkiye'nin geneline oranladığımız zaman üst dilim in aslan payına denk geldiği gibi bizim hayallerimizi alamayacak kadar az. köy adını verdiği lüks yaşamında gözlerini kapayınca değişmiyor bu gerçek, fakiriz efendi denilse de.

yerleşme amacıyla olmasa da dört yıldır kendi kültürümden uzak ücra bir köyde yaşıyorum, şehre döneceğim zaman tepelerde otlayan masum hayvanları, başıboş gezen tavukları, salına salına giden ördekleri, geceleri ışığı kapadığımda kapkaranlık olan odamı, sessizlik istediğimde mutlağına sahip olduğum ortamı özleyeceğimi biliyorum.

zorlukları güzel yönlerini çürütecek kadar çok maalesef. sessizlik diyorsun ama yıllar geçtikçe o sessizlik senin beyninin içinden yükselen çığlıklarla bozuluyor. tabi bunda en büyük etken yol arkadaşın, yoldaşın. işte buna sahip değilsen, o belkide hiç yaşamadan özlemini duyduğun köy hayatı anlamını yitiriyor.

köyünü seven onca insan olmasına rağmen gördüğüm şu ki; kafalardaki çoğu zaman her şeyi bırakıp şehre göç etmek. demek ki kim neye sahip değilse, biraz da onu istiyor tercihlerinde..
Umarım köy'de sana yerleşmez, yolun açık olsun.
gidiyorum bütün aşklar yüreğimde. gidiyorum kokun... çok duygusal bir başlangıç oldu. her şeyi bırakmak falan derken duygusal moda girdim birden, tabi anlık bir şey geçti gitti. yoksa gideceksem güle oynaya giderim. bazen düşünüyorum dostlar -gerçi ben hep düşünüyorum-, siz de düşünün istiyorum. herkes bir kampanya başlatıyor. dedim benim neyim eksik, aldım sazı elime.

"büyükşehirleri boşaltıyoruz kampanyası." nasıl ama kulağa bile hoş geliyor değil mi? ben gidiyorum ve peşimden kitleler gelecek biliyorum. tabi benim gittiğim köye gelmeyin, herkes kendine bir köy bulsun.

küçük bir çantayla çıkıyorum yola. öyle değişik kıyafetlermiş, onlarca ayakkabıymış, çantalarmış, takı tokalarmış, hepsini bırakıyorum. markayı çıkarıyorum hayatımdan. güzelim şalvar, altına bir ankara lastiği -bunlar bile moda oldu o ayrı-, tülbenti de sardın mı kafaya bitti gitti.

röfle, manikür, pedikür, makyaj falan da yok artık. doğal oluyorum.

üniversite bitirmekmiş, dil öğrenmekmiş, kursa gitmekmiş.. bunlara da paydos. inek sağıp, tavuk besleyeceğim. tarlaya domates biber ekeceğim. taş fırında ekmek pişireceğim.

kariyer hayallerini, çalışma hırsını falan koyuyorum kenara. evimde kariyer yapıyorum. şimdilik 3 çocuk düşünüyorum ama ne olur bilemem. başbakanımızın sözünden çıkmak istemem haliyle.

daha gencim ayaklarını bırakıp hemen evleniyorum. köyün muhtarının oğlu beni istiyor, ben sevdiğime kaçıyorum. (biraz aksiyon olsun dimi)

kocam beni acaba aldatıyor mu düşüncesine kapılmıyorum. adam köyün kahvesinden çıkmıyor ki nasıl aldatsın? iskambil kağıtlarına değişilmeyi aldatılmaktan saymıyorum.

kışın örgü örüyorum, yazın oya yapıyorum. arada camdan uzaklara dalıp "ben annemi özledim" türküsünü söyleyip içleniyorum.

teknolojiye de veda ediyorum. bilgisayar, telefon, araba, elektrikli mutfak aletleri hatta televizyon bile çıkıyor hayatımdan. mektup yazıp, soğanı elde doğruyorum. at arabasına binip, en olmadı traktör sürüyorum.

köyde birinin kına gecesi oluyor. bütün köyle birlik olup sarma yapıyor, börek açıyorum.

tatilde falan öyle güneye, yurtdışına gideyim demiyorum. tatil dediğin göl kenarında piknik oluyor mesela ya da komşu köye misafirliğe gitmek.

doktor nedir unutuyorum. çocuğu bile evde doğurduk, ebenin yanında doktorun lafı mı olur diyorum.

yeşile doyup, mavinin tadını çıkarıyorum. derin derin nefes alıp, sakinlikte huzur buluyorum. mis gibi havayı çekiyorum ciğerlerime.

o değil de yarın ki iş görüşmesine giderken ne giysem?
Orta yaşlı kişi hayali.
(img:#1735059)
Şehir hayatının kalabalığında bunalan kişilerin yapacağı en mantıklı eylem.

Bakar mısınız hava mis.
Her şeyi bırakıp Köye yerleşince, aslinda hiçbir şeyi geride birakmadığını anlıyorsun.
emekli olduktan sonra yapılacaklar listesinde her babanın hayali olan durum. bir sahil kasabasına yerleşip dingin ve huzurlu bir hayat geçirmek. benim babam da ister bunu. fakat üzülerek eşlik edemeyeceğim kendisine.
(bkz: hidayete mi ericen baba)
Şehrin kargaşasından, yapmacıklıktan bunalıp da köyün samimi ortamına, doğanın içine kaçmak isteyen insan beyanı.
Bende istiyorum. Sevdiğim bir kaç insan ve bir miktar eşya ile..
bu ara sık sık düşündüğüm ve gerçekleştirmek istediğim faaliyet.. herşeyi arkamda bırakıp uzak bir köye yerleşmek istiyorum ardından da intihar gelir zaten ..