bugün

zğişelim ama cenabet kalmayalım diyen müslümandır.
hem kerhaneye gidip hem namaz kılmayan müslümandan daha hayırlıdır.
kendini manevi yönden güçlü görmek isteyen müslümandır.
farklı şeylerdir ve öyle değerlendirilmesi gerekir.
eğer bir kişi cidden zina bağımlısı ise ve de aynı şekilde dini vecibelerini yerine getiriyorsa, bu günahlarından pişmanlık duyup tevbe ediyorsa eğer umulur ki rahmeti sonsuz bu kulunu kıldığı namazlar hürmetine affeder.

böyle birisinin namaz kılması hiç namaz kılmamasından iyidir.
böyle psikolojik bir olayı da genelleme yaparak siyasi bir tartışmaya çekmeye çalışan troll'e prim vermeyiniz.
insan hata yapabilir ancak önemli olan o hatasından dönebilmesidir ... Hemde bu konuda yazmış oldugun AKP'li insanlarda var AKP'li insanlar hiç mi hata yapmadan yaşıyacaklar , hiç mi nefislerine mağlup düşmeyecekler ...
Bi örnekle açıklarsak Matematikten kalıp da Türkçeden 5 pekiyi almak..Zındık madem matematikten kaldın türkçeden niye geçiyosun demek..
(bkz: noktalama işaretleri sonrası boşluk bırakalım)
Oruç tutan, namaz kılan, kurbanını kesek ve daha birçok RABBiN bizleri gözeteceği görevleri, ahlaklı davranışları yerine getirmekle beraber aynı zamanda, azından küfürü, aklından fesatlığı, kişiliksiz ve karaktersizliği eksik olmayan modelleride vardır bunun..hemde sanıldığından çok daha fazladır..
sabahı kerhanede akşamı meyhanede geçirenden bir adım daha iyisi.
(bkz: sana ne) ayrıca (bkz: sikimin kahyası mısın)

bi de
(bkz: parayla imanın kimde olduğu belli olmaz)
şeytanla yapılan maçın skoru: 1-1
'kerhane' burada iyi bir ifade yerine geçmemiş.
maksadını aşan bir ifade kullanılarak alayvari bir anlam yüklenme gayretiyle söylenmiş olmalı. her ne olursa olsun yapılan iş zinadan başka bir şey değildir. ister kerhane olsun isterse diğer başka haller ve ortamlarda olsun kesinlikle yapılan işin kendisini değiştir-e-mez.

insan olmanın en önemli hassasiyetlerinden birisi de beşer olmaktır. kaldı ki peygamberlerden başka hiç bir mahluğun mutlak insan olma gibi bir mucizesi mümkün olmamıştır. insanlar hata ederler. ve günah işlerler. hata üzere dünyaya gelen insan oğlunu yaptığı hatalardan dolayı ezimsemek hiç bir varoluşumun haddine değildir.

kaldı ki; insan bazen yaratılmışların en üstünü olduğu gibi bazı durumlarda da yaratılmışların en aşağılığı olarak kendisini hayvanlardan bile daha aşağıda görmektedir.

biz müsülmanız. ve insan olma şerefine muktedir olma mücadelerini zaman zaman imanıyla orantılı olarak azaltan ve çoğaltan beşer bir mahluğuz. içimizde günahsız olmayan hiç bir insan yok!

bir insan günahkar olabilir. fakat sadakat ve güvenirliğini yitirdiği zaman toplum içinde değer ve kıymet görmez. aşağılanır ve hunharca şerefsizlenir...

değerli insanlar ise hiç bir zaman yalan söylemezler. dürüst ve gerçek olurlar. delikanlı olurlar. sözünün eri olarak emin kimse olarak parmakla gösterilirler.

müslümanın yalan söylememekteki mecburiyeti ise imanın sadakatinin bir örneği olarak ifade edilir.

şöyle ki;

Peygamberimize * ona sorarlar;
-Mümin Korkak olur mu?
Peygamber:
-Olabilir. buyurmuş.
-Mümin cimri olur mu? diye sorulunca,
Peygamber
-Olabilir demiş.
bu defa;
-Mümin yalancı olabilir mi? denilince,
Peygamber
-Hayır, olamaz. buyurmuştur.

kaynak: imam malik'in muvatta'sıdır. hadis bizim kaynaklarımızda sahihtir.

islam itikadındaki önemli hassas detaylardan bihaner yaşayan ateist topluma söyleyecek bir sözüm yok elbette. ben şahsım adına ilim ve gayretsizlk adına cehalete gömülmüş bir yığın taassub ehli dünya müslümanlarına kızıyorum. yapılan elbette doğru bir şey değil.

fakat konu hakkında müteber kaynaklardan elde ettiğim kadarıyla peygamber * bu konu hakkında allah ile kul arasına kimsenin giremeceğini gerçeğini işaret ederek şöyle buyurmuştur;

Ebu Zerr (Cündeb ibnu Cünade el-Gıfari'den rivayetle;
"Bana Cebrail * gelerek "Ümmetinden kim Allah'a herhangi bir şeyi ortak kılmadan (şirk koşmadan) ölürse cennete girer" müjdesini verdi" dedi. Ben (hayretle) "zina ve hırsızlık yapsa da mı?" diye sordum. "Hırsızlık da etse, zina da yapsa" cevabını verdi. Ben tekrar: "Yani hırsızlık ve zina yapsa da ha!" dedim. "Evet", dedi, "hırsızlık da etse, zina da yapsa!"
Hz. Peygamber (sav) dördüncü kerresinde ilave etti :"Ebu Zerr patlasa da cennete girecektir."

Kaynak: Buhari, Tevhid 33; Müslim, iman 153, (94); Tirmizi, iman 18, (2646)
not: hadis kütübi sitte'de mevcut olmalı.

her kim olursa olsun başkasının bir günahını yadırgamak gayretiyle surat ekşiten her bir insanın da kendi günahı yine kendi boynunda möleyen dehliz inekler gibi çangır çangır sallanmaktadır.

herkes işine gücüne bakmalı ve kendi önünden beslenmelidir.
bunlar söylenmiş ve söylenecek sözlerin asgarisidir.
insanların "mutlak insan" olma gibi bir mucizeye sahip olamayacakları fikrine katılıyorum. Zaten insana insan tanımını veren de çeşitli zıtlıkların varlığı ile kendi aklı ve özgür iradesiyle seçimini yapabilme yetisi ve gücü değil midir? Aksi halde bir robottan ne farkı kalır. Bu mükemmelliyetçiliğin hayli mantıksız ve anlamsız olduğu aşikar.
Ancak benim daha ziyade anlatmak istediğim; insanın varlığı ve hayatı yaratan mutlak güç olan Allah'ın hem insana aklı ve özgür iradesiyle seçimlerini yapıp, yaşamını "iyi ve huzurlu" bir şekilde sürdürebilme gücünü yeterince vemesi ve hem de bir takım kurallar koyarak doğru ve gerçeği lanse ettiği ,kutsal kitap adı verilen kelamlar bütününe mutlak bir şekilde itikat etmesini istemesi ve aynı zamanda bu kurallara aykırı, yani günah olan çeşitli eylemleri de aymaz bir şekilde nefsine yenik düşerek ama bilinçlice yapabilip ardından samimi bir "pişmanlık duası" ile aklınca af dileyerek günahlarının üzerinden geçip kendini ve vicdanını rahatlarması, lakin sonra bunları tekrarlama gücünü de yine dininin affetme, yani tövbe mekanızmasından almış olması yönündeki bir mantıksızlık, yanlış anlayış ve bulanık zihniyettir.
Burada önemli nokta peygamberimizin hadis-i şeriflerinde sürekli özel dini günlerde tutulan bir oruç yada edilen bir duanın bilmem kaç bin ibadete eşit sayılıp kişinin yaptığı günahların af olunduğu şeklindeki sözleridir. Çok derinlemesine olmasa da yüzeysel den fazla inceleme yapmış biri olarak buna pek bir anlam veremiyorum açıkçası.
Konuyu somutlaştırmak adına deneyimleiğim bir gözlemden gitmek gerekirse; lisede bir arkadaşım vardı. cemaat evlerinde takılıyor, katı bir şekilde de dogmaca dinin bütün öğretilerini savunup kendisini gerçek bir Müslüman olarak görüyordu. Aynı zamanda bu arkadaşım geceleri şahinle müzik son ses açıp, kafeler, partiler, kızlar, gezip tozmalar derken bunları da son derece kendince mantıklı kalıplara uydurup keyfince yapabilme güdüsünü de yine dinden alabilme hayasına sahip olan bir insandı.. Her gün farklı kızlarla çıkıyor, sigara ve alkol de kullanıyordu. Her hafta da beni cumaya çağırır, peygamber efendimiz şöyle buyurur, böyle yapardı gibisinden nutuklar çekerdi. Bir gün yaptığın bazı şeyler inandıklarınla çelişmiyor mu gibisinden bir soru sormuştum. O da "Allah affedicidir, namaz kılarım, tevbe ederim" diyerekten verdiği biraz da ironik bir yanıtla beni şaşkınlığa uğratmıştı. Onu da geçelim her türlü soytarılığı ve ahlaksızlığı yapıp 50 yaşından sonra tevbe edip namaz kılacağım diyen bir insan ve buna benzer zihniyette olabilen bir çok insan da mevcut. peki ya bunlara ne demeli?
Tam olarak böyle olmasada bu zihniyete paralel düşüncede olan insanların bilim ve teknoloji çağının getirdiği birtakım saklı anlayışların da etkisiyle azımsanmayacak derecede çok olduğu gerçektir..
irdelenebilecek bir diğer konu ise islamda her çeşit günahın cezası cehennemde yanmak ve sevapların da ödülünün cennette mutlu mesut yaşamak olarak verilimesidir. Hayatın anlamının bu denli basitleştirilmesi enteresan değil mi?
kutsal yaratıcı böyle mi tayin etmiştir hayatın anlamını?
Bu, bir babanın çocuğuna karnesinde pekiyi getirince tatile çıkacağı, zayıf getirirse de sanayide çalıştıracağı şeklinde korkutmasından ne farkı vardır?. Çocuk dersleri iyi olmazsa hoş olmayan bir şeyi yapacağı korkusundan derslerine iyi çalışır. peki ya bu, çocuğun derslerine çalışmasının kendi iyiliği ve geleceği için zaten yapması gereken bir şey olduğunu sahici bir duyarlılıkla algılaması açısından doğru bir metot mudur?.
Söylenecek çok şey var aslında ama son olarak "inandığı gibi yaşayamayanların, yaşadıkları gibi inandığı" sözünün globalleşen dünyadaki toplumların genel yapısında giderek değişen dinsel algı ve yaşamsal sistemlere etkisini en iyi anlatan söz olduğu açıktır.

tashih: sadeleştirildi.
Namaza devam etmesi halinde digerini bir sure sonra birakacak muslumandir.
ihtiyacını karşılayan müslümandır efendim.
başlık şöyle olmalıydı bence hem kerhaneye gidip hem namaz kılan kendini müslüman sanan şahıs.
taptığını kandırabilir ancak biz akil insanları asla kandıramaz bu yobaz.
işini sağlama alan kişidir. ne olur ne olmaz tarzında hareket eden şahıs.
genelde ocakçı takımdan çıkar böyleleri. Hem namaza, cumaya filan giderler; hem de sikiş sokuş peşindelerdir. Anlamıyorum nasıl oluyor. Türküz filan diye diğer ırkları da kırmaya yönelik agresif bir tutum içindedirler bir de.
Türk tarihi konulu, eski bir yeşilçam filminde şu sahnelere tanık oldum:
kahramanımız epey savaşmış, haliyle yorulup hana gelmiştir,
hancı : ''şarap içer misin beyim''
kahraman : '' biz şarap içmeyiz haramdır ''
ve bu kahraman bunu dedikten 5 dk sonra ilk çıkan kızla yatar, şimdi farzedelim içki haram ama zina helal mi ?
Nasıl bir müslüman olduğu veya müslüman mı olduğu ve de bu eylemin, dinin insanı ahlaklı,iyi,güzel ve namuslu bir insan yaptığı ve iyiliğin tek yolunun da dine inanmak olduğunu empoze eden yapısıyla çelişir mi tartışılır, ancak böyle insanların gerçekten var olduğu, hem de toplumun büyük bir çoğunluğunu kapsadığı barizdir. Bu eylemin dinin erkek egemen yapısıyla örtüştüğünü de kabul edersek bir çok insan tarafından da sindirildiği ve anormal bir şey olmadığı ortadadır.

esasında burada, kerhaneye gitmek eyleminin bazı dindar geçinen insanların eylem ve ruh yapılarındaki çelişkiyi ifade etmek amacıyla kullanılan sembolik bir fiil olarak almalıyız, bunun yerine baska şeyler de konulabilir; mamafih olayın zihniyetsel ve de etik boyutunun ne denli bir anlaşılmazlık ve karanlık çelişkiler yumağı ile sarmalandığı Da ortadadır.

buradaki esas nokta, Hem insanların dini kendi çıkar ve yaşayışına göre yorumlaması ve hem de bir takım basmakalıp düşüncelerin ve nefislerin esaretinde olmalarıdır. Bu insanlar aynı zamanda dinsel vecibelerini de yerine getirmeye çalışınca ortaya ilginç bir tablo çıkmaktadir.

içlerindeki göt korkusundan aynı zamanda oruç tutup namaz kılarlar. her türlü haltı işleyebilme potansiyeline de sahip insanlardır bunlar.

sorgulanması gereken diğer mevzu, madem din insanlarım ahlaklı ve namuslu bir insan olmasını vazediyor, aynı zamanda bu eylemi gerçekleştirecek kafa yapısını hangi argümanlar ile vermektedir?
yani insanlar sadece korku içinde mi inanmaktadırlar?

iki bacak arasında gördükleri ve namus dedikleri şey her şeydir. tabii bacısının kafasını zorla örter, iki tel saç görünce de siki kalkan insanlardır bunlar. kişilikleri de oturmamıştır.

aslında bu durumu bir bakıma dinin modernleşmesi olarak ta yorumlayabiliriz.
bu modernleşme ise inanıldığı gibi yaşanamadığı için yaşanıldığı gibi inanmaya çalışmak suretiyle farklı bir boyuta bürünmektedir.

Şimdi bu durumu "inanırsan tam inan, inanmazsan hiç inanma" olarak yorumlamak ta doğru olmaz, ancak eğer bir insan gerçekten inançlı ise bazı şeyleri yapmamalıdır. ve bir de olayın "gerçek islam" boyutu vardır tabii ki..

Özetle, burada dinsel anlayışta yahut dinde bir zaafın oluştuğu durumu yadsinamaz.
sana ne insanların dinini sorgulamak sana mı düştü? isterse hem kiliseye gider hem müslüman olur. Yeter artık insanların inancına karıştığınız, bırakın insanlar neye nasıl inanmak istiyorsa inansın.
bunların dini hristiyanlarla aynı, her boku yiyorsun, çalıyorsun, kandırıyorsun ama bir cumaya gidiyorsun hepsi tertemiz ve sen en 'doğru' insan oluyorsun.
hristiyanlardada rahip elini iki sallıyor, oluyorsun tertemiz.
müslüman demeyin bunlara, bunlar bildiğin şeytanın insan şekline bürünmüş hali.
haram kılınmış bir eylemi yapmak namaz kılmaya engel değildir. müslümanım diyen adam namazını kılmakla hükümlüdür, işlediği günahların hesabı ayrı yapılır açık ve net.