bugün

hem kerhaneye gidip hem namaz kılan müslüman

insanların "mutlak insan" olma gibi bir mucizeye sahip olamayacakları fikrine katılıyorum. Zaten insana insan tanımını veren de çeşitli zıtlıkların varlığı ile kendi aklı ve özgür iradesiyle seçimini yapabilme yetisi ve gücü değil midir? Aksi halde bir robottan ne farkı kalır. Bu mükemmelliyetçiliğin hayli mantıksız ve anlamsız olduğu aşikar.
Ancak benim daha ziyade anlatmak istediğim; insanın varlığı ve hayatı yaratan mutlak güç olan Allah'ın hem insana aklı ve özgür iradesiyle seçimlerini yapıp, yaşamını "iyi ve huzurlu" bir şekilde sürdürebilme gücünü yeterince vemesi ve hem de bir takım kurallar koyarak doğru ve gerçeği lanse ettiği ,kutsal kitap adı verilen kelamlar bütününe mutlak bir şekilde itikat etmesini istemesi ve aynı zamanda bu kurallara aykırı, yani günah olan çeşitli eylemleri de aymaz bir şekilde nefsine yenik düşerek ama bilinçlice yapabilip ardından samimi bir "pişmanlık duası" ile aklınca af dileyerek günahlarının üzerinden geçip kendini ve vicdanını rahatlarması, lakin sonra bunları tekrarlama gücünü de yine dininin affetme, yani tövbe mekanızmasından almış olması yönündeki bir mantıksızlık, yanlış anlayış ve bulanık zihniyettir.
Burada önemli nokta peygamberimizin hadis-i şeriflerinde sürekli özel dini günlerde tutulan bir oruç yada edilen bir duanın bilmem kaç bin ibadete eşit sayılıp kişinin yaptığı günahların af olunduğu şeklindeki sözleridir. Çok derinlemesine olmasa da yüzeysel den fazla inceleme yapmış biri olarak buna pek bir anlam veremiyorum açıkçası.
Konuyu somutlaştırmak adına deneyimleiğim bir gözlemden gitmek gerekirse; lisede bir arkadaşım vardı. cemaat evlerinde takılıyor, katı bir şekilde de dogmaca dinin bütün öğretilerini savunup kendisini gerçek bir Müslüman olarak görüyordu. Aynı zamanda bu arkadaşım geceleri şahinle müzik son ses açıp, kafeler, partiler, kızlar, gezip tozmalar derken bunları da son derece kendince mantıklı kalıplara uydurup keyfince yapabilme güdüsünü de yine dinden alabilme hayasına sahip olan bir insandı.. Her gün farklı kızlarla çıkıyor, sigara ve alkol de kullanıyordu. Her hafta da beni cumaya çağırır, peygamber efendimiz şöyle buyurur, böyle yapardı gibisinden nutuklar çekerdi. Bir gün yaptığın bazı şeyler inandıklarınla çelişmiyor mu gibisinden bir soru sormuştum. O da "Allah affedicidir, namaz kılarım, tevbe ederim" diyerekten verdiği biraz da ironik bir yanıtla beni şaşkınlığa uğratmıştı. Onu da geçelim her türlü soytarılığı ve ahlaksızlığı yapıp 50 yaşından sonra tevbe edip namaz kılacağım diyen bir insan ve buna benzer zihniyette olabilen bir çok insan da mevcut. peki ya bunlara ne demeli?
Tam olarak böyle olmasada bu zihniyete paralel düşüncede olan insanların bilim ve teknoloji çağının getirdiği birtakım saklı anlayışların da etkisiyle azımsanmayacak derecede çok olduğu gerçektir..
irdelenebilecek bir diğer konu ise islamda her çeşit günahın cezası cehennemde yanmak ve sevapların da ödülünün cennette mutlu mesut yaşamak olarak verilimesidir. Hayatın anlamının bu denli basitleştirilmesi enteresan değil mi?
kutsal yaratıcı böyle mi tayin etmiştir hayatın anlamını?
Bu, bir babanın çocuğuna karnesinde pekiyi getirince tatile çıkacağı, zayıf getirirse de sanayide çalıştıracağı şeklinde korkutmasından ne farkı vardır?. Çocuk dersleri iyi olmazsa hoş olmayan bir şeyi yapacağı korkusundan derslerine iyi çalışır. peki ya bu, çocuğun derslerine çalışmasının kendi iyiliği ve geleceği için zaten yapması gereken bir şey olduğunu sahici bir duyarlılıkla algılaması açısından doğru bir metot mudur?.
Söylenecek çok şey var aslında ama son olarak "inandığı gibi yaşayamayanların, yaşadıkları gibi inandığı" sözünün globalleşen dünyadaki toplumların genel yapısında giderek değişen dinsel algı ve yaşamsal sistemlere etkisini en iyi anlatan söz olduğu açıktır.

tashih: sadeleştirildi.