bugün

(bkz: hasta münir özkul ile dalga geçmek)
küçük bir kız çocuğu annesi ile beraber gezerken bardak mısırı satılan yerden geçer ve çocuk '' anne mısır'' der. annesi de çocuğun elinden çekerek '' param yok'' der. çocuk kafasını geriye çevirerek mısırcıya bakar. mısırcı adam anneye seslenir '' abla gel, içimden geldi '' deyip mısır vermek ister. annesi çocuğu kucağına alıp '' teşekkürler gerek yok '' deyip hızlı hızlı uzaklaşır. mısırcı dudağını büzerek kaptaki taneleri tancereye sert bi şekilde döker. hem mısırcı, hem anne, hem de çocuk üzülür. hayat bir mısır tanesi kadar acımasızdır. 1 lira bile etmez.
Aylik 155 tl akbilimin bitmesi. Hep de olmayan abilere bastim. Tek kisi ogrenci halimle nasil bitirebilirdimki?

Uzun lafin kisasi zeytinburnu tramvay duraginda mahsur kaldim. Akbilim bitti. Yok mu bi hayir sever sozluk? He he kulaklikli olan. Cantam da var krem rengi postaci tarzi. Evet tam giristeyim. Bakma ayakkabilarimin tommy olduguna. Akbilim bitti hiamina.
hayatın ta kendisidir. hayat zor bir yol ve bu yolda yürümek başarı istiyor.
küçük bir kız çocuğunun babasını kaybetmesi.

selin altı yaşında, bire gidiyor. yanıma geldi ve babam öldü, dedi. ne Zaman dedim, gestern (dün) dedi.
sarıldık. yavru bir serçe gibiydi.
onu vermissen yapıcam, dedi.
onu özleyecek misin, dedim.
evet dedi.
daha sıkı sarıldık. yanaklarından tuttum, başından öptüm.
burnumun direği sızladı.
bence hayat komple iç burkucu. onlarca sebep sıralayabilirim bununla ilgili.. ama iç burkucu yani, burkulmasın diye yazmıyorum. üşengeçlikle uykumun gelmesiyle alakası yok hayır.
çok sevdiğin insanı ölürken görmek,
çok aşık olduğun adamı arkasını dönüp giderken görmek,
sokakta annesini kaybetmiş ağlayan kedi görmek,
2 sokak ötede anne kedinin araba çarpmış cansız bedenini görmek..
Icim burkulula burkula hic burkulmamayi ogrendi.
Gündeliğe gelen teyzenin torununda beyin tümörü çıkması, hediye gönderdiğim Fenerbahçe forması ile kemoterapiye girmesi.

Edit: Yuh be hayat…
sevdiğiniz kişiden -hoşçakal- mesajını görmek.
biz neyle uğraşıyoruz adamlar neyle uğraşıyor...

sonra da türkiye neden ilerlemiyor demezler mi...

gerçi bunların soyu böyle. zamanın da menderes de dış ülkelere uçak ihraç ettiğimiz savaş uçağı fabrikasını ve köy enstitülerini kapatmamış mıydı? o fabrika kapanmasa şuan belki de kendi yazılımımızı yazıyor olacaktık ve dünya deviydik.

görsel
kampüsün ortasında üç hatun tarafından yoğun ilgiye maruz kalan bir hemcinsimi görmek.

yüksek lisanstan arkadaşlarla çimende oturuyorduk. hava da böyle güzel, kış güneşi sırtımızı ılık ılık ısıtıyor. üç kişiyiz, diğer iki arkadaşım kız. onlar kendi aralarında klasik hatun dedikodularına devam ederken yaklaşık on metre kadar çaprazımdaki kalabalık bir gruba gözüm kaydı. aynen betimliyorum:

kot pantolonunu dizine kadar çekmiş bir erkek kıllı bacaklarını sergiliyor. bu adamın göbeğinde yatan sarışın bir hatun var ve bi yandan elemanın göğsünü okşuyor. elemanın yattığı yerden baktığı bir kız da oğlanın yüzüyle oynuyor, böyle parmaklarını gezdiriyor. üçüncü bir kız da gülerek bu çocuğa yine bi şeyler anlatıyor. ayakta duran 2-3 erkek ve kız da bu gruba hayran gözlerle, hani böyle kedinin ciğercinin vitrinine baktığı gibi bakıyor.

amk bu nasıl bir popülerliktir lan? hani bi kız yapsa bunu sevgilisidir der geçerim. 3 hatunun birden yakın ilgisini hak edecek ne var bu piçte? hani küsküde mi bi marifet var desem çok da iri yarı bi tip değildi. oğlanın ilgi görmesinden daha garibi ise bu üç hatunun birbirini kıskanmadan eşit derecede ilgi göstermesi.

daha sonra eleman yerden kalktı, pantolonunun paçalarını aşağıya çekti. ardından da göbeğine yatan hatunla sarmaş dolaş bir şekilde bulundukları yerden ayrıldılar. vay amk dedim içimden. sevgilisinin yanında herif iki kızı daha götürüyor ayaküstü. bu nasıl bir bolluktur?

"hayırlısı be gülüm" deyip arkadaşlarıma döndüm, "ee ders kaçtaymış? haberiniz var mı?"
aklının sana düşman olmasını tek geçerim. hayatta bundan daha buruk bir şey varsa o da okan buruktur. *
(bkz: aklım bana düşman)
stajyerler için; sürekli çalış.. çalış çalış. çalış çalış. ee para? para yoook, stajyer.
sınav günü, sıranın üzerine defterdeki bütün notları adeta kazıdıktan sonra hocanın gelip oturduğunuz yeri değiştirmesi.
bir yatılı rehabilitasyon merkezinin bahçesinde spastik engelli adamın -yaşı 45 belki- bahçe duvarından elinde kağıt parçasıyla gelene geçene telefon için yalvarması. "ablam almaya gelmedi beni iki haftadır arayın gelsin" diye ağlaması.
Otobüse bindiğimde yorgun ve gergindim sanırım. Bir durak sonra birileri bindi otobüse. Otobüs nasıl çamaşır suyu kokuyor anlatamam. O keskin koku midemi öyle bulandırdı ki öğürmek üzere geldim. içimden de sövüyorum içtiniz mi çamaşır suyunu be mübarek diye.
Sonra o kokunun yanımda oturan orta yaşlı kadının ellerinden geldiğini farkettim. Elindeki poşette bir eski kaban vardın kahverengi keçeden.

Temizlikten geliyordu büyük ihtimalle. Ben tertemiz üstüm başım tıktıktık topuklu ayakkabılarım hava soğuk ellerim çatlamasın diye sürdüğüm nemlendiricimle tutmuş kadına sövüyorum.

Temizlikçiler dünyanın en garip insanlardır sanırım, işi temizlemekken kirlenen üstleri.

Özür dinleyemedim ama 1 saat beraber yolculuk ettik be hayatımda ilk defa bir toplu taşımada yanımda oturan kişiyle sohbet ettim.
insan olmayı unutmak.
(bkz: 17 kasım 2013 ales)

mutlu musunuz lan; koca bir gençliği mutsuz ettiğiniz, "başarısızsın" psikolojisine soktuğunuz için? elinizin, aklınızın ayarına sokayım ben sizin.

sayısalcılar 100 matematik/geometri sorusundan, sözelciler de 100 türkçe/mantık sorusundan sorumlu iken eşit ağırlıkçı neden 100 matematik ve 50 türkçeden sorumlu? bir allahın kulu da açıklasın bunun neresi eşit ağırlık? şu sınavda kimse kusura bakmasın en büyük kazık eşit ağırlıkçıya geçiriliyor. mutlu musunuz lan?

eşit ağırlıçı olarak, işe yarar yaramaz ama ben ösym'ye yazacağım. şuradan da herkese sesleniyorum bizlere de en azından eşit ağırlıkçı olarak sayısal 2 yerine sözel 2'den soru çözme hakkı sağlanması konusunda bir dilek/şikayet/öneri mail'i mektubu atın. yapın lan bunu. en azından bilinsin be.

o kadar çalıştım be sözlük. doktoraya kabul edilip edilmemek değil mesele; mesele ales'in/osym'nin adil olmayan tutumu.

iç burkan, ciğer parçalayan, emek çalan, hayal kıran detaylardır.

ilgili mail adresleri:

gokhan.cetinsaya@yok.gov.tr

osym@osym.gov.tr
şöyle bir düşününce dünyada her hangi bir yerde mutsuz çocukların olduğunun akla gelmesi...
belki aç , belki annesi babası yok , belki çok istediği bir oyuncağı ailesi alamadı ona üzülüyor..
insan bunlara bile kahroluyorken kendi yaşadığın coğrafyada 2 yaşındaki bebeğe tecavüz ediyor birileri.
en iyisi düşünmemek. boşuna durmadı onlarca şair,yazar vs delilerin şanslı olduğu gerçeği üzerinde...
görsel
tayyip. akpkk .
Tam içkiye uzanırken bittiğini farketmek.
sol frame'de ne zaman "meme"li bir başlık görsem hemen tıklayıp başlığa giriyorum. mutlaka görsel eklemiştir yazar kardeşler diyorum içimden. içim kıpır kıpır oluyor. karne alacak liseli gibi kalbüm küt küt atıyor. tatlı bir merak ve sevinç içimi kaplıyor.

başlığa giriyorum ve görsel yok. başlık memeli ama görsel yok. sadece yazı.

değerli yazar arkadaşlar, memeli başlık açıp görsel eklemeyen yazar meme diye kum torbası okşasın inşallah diye beddua edesim geliyor. böyle kötülük yapmayın beyler.. lütfen.
''Ve sen sonunda bir gün çıkar gelirsin diye, çok şeyin adı küçük yazıldı.''

-Cemal SÜREYA