bugün

inanmadıklarını yazan yazardan aşağı kimse yoktur.
vardır, inandıklarını yazmayan.
(özdemir asaf)
"Artık ne kürk,ne post isterim
başım hoş değil devran ile
en gerçeğinden dost isterim
gelsin elinde derman ile"

cahit sıdkı/ yadigar...
Beni alıp çıkarsalar feza füzesiyle gözümü bağlayıp,
atsalar sırtımdan itip;
yine istanbul'a düşerim !
-Yer çekimi- değil,
-Yâr çekimi- derim...

{ Küçük iskender }
"...
Gazeteleri okumanın anlamı yok.
Gözlerimizi kapasak da kanın rengi kırmızı."

(bkz: mecit ünal)
insanların çoğu,
Sevmekten korkuyor,kaybetmekten korktuğu için.
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten kotktuğu için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten korktuğu için
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya birşey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamı bilmediği için.

william shakespeare
gökteki kuşa imreniyorsan eğer uçabiliyor diye;
onun o kuş yüreğine sahip olmaya da katlanabileceksin.
denizdeki balığın yüzüşü kıskandırıyorsa yine seni,
rakının yanına meze olmayı kabulleneceksin.

(bkz: =====>) *
sen kollarımın arasındasın
onlar gibi değilsin sen başkasın
bu senin gözlerin gibisi yoktur
adamın rüyasına rüyasına sokulur
aklının içinde siyah bir vapur
kıvranır insaf nedir bilmez
otelin penceresinde duracaktın
şehri karanlıkta görecektin
karanlıkta yağmuru görecektin
saçların ıslanacak ıslanacaktı.

(bkz: attila ilhan - emperyal oteli)
sözcükler yüreğin hissettiğini öldürebiliyor,
kalbin bildiklerini reddedebiliyorsa,
o zaman sağır ve dilsiz yapın beni,
yapın ki, bileyim neyin gerçek olduğunu.
gözler öyle zalim oyunlar oynayabiliyor,
böylesine kandırabiliyorsa eğer,
o zaman kör edin her ikisini de,
edin ki öğreneyim görmeyi.
duygular hiç habersiz değişebiliyor,
dönüşüp, dağılıp kaybolabiliyorsa,
o zaman öldürün beni tek bir darbeyle,
öldürün ki korku duymayayım...
Aşık Memo fik elinde dolanır
Aklı damcık hayaliyle bulanır
"Domal dilber" demeye de utanır
Otuzbirden başka çıkar varmola?..

tabiki; aşık memo.
acı çekmedim

fakat acı çektim mi? acı çekmedim. sadece halkımın
acı çekmesinden ötürü acı çekiyorum. yaşıyorum
içinde, yaşıyorum anayurdumda, bir hücre gibi
o sonsuz ve alazlı kanda.
zamanım yok kendi acılarıma.
kimse acı çekmemi sağlayamaz
bana temiz güvenlerini veren bu hayatlar olmadan,
ve bir hain gibi bıraktı ölü mağaranın
dibine vursun diye, ne ki geri döneceğiz
oradan ve yükselteceğiz gülü.

cellat benim yüreğimi yargılasın diye
baskı yaptığında yargıçlara,
açtı o kararlı kitle,
halkım, o muazzam labirentini,
aşklarının uyuduğu o bodrumu,
ve orada tuttular beni, gözetleyerek
ışık ve hava gelinceye dek.
söylemişlerdi: “borçlusun bize,
sensin koyacak o soğuk işareti
o kötücül kirli isme”.
acı çektim, sadece acı çekememekten ötürü.
biraderlerimin karanlık hapishanelerinden
geçememekten ötürü,
bütün acılarımla bir yara gibi,
ve her bir topallayan adım yetişti bana,
senin sırtına inen her bir darbe paraladı beni,
senin şehadetinden her bir damla kan
kanayan şarkıma sızdı gitti.

(tapılacak adam) pablo neruda
tek bir cümlenin bir dizeye bedelidir.

Bedri rahmi eyöpoğlundan: Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılar.
Seni unuttuğumda; hattat yazmayı bırakır ki istanbul'da,
peygambere küser Cebrail harfler istifa ederken kelimelerden, kalem şairin elinden düşer.

ilhamının bu en ulaşılmaz zirvesinde! seni unuttuğumda ben; Deli Dumrul terk eder köprüyü, seni unuttuğumda ben; sabah olmaz Fatih'te, Dimyata giden bulgurcu, akşam evine pirinçle döner,
Unutursam seni eğer kan damlar gözlerimden, çığlık olur bülbülün sesi kulaklarımda. Bal zehir tadında çökerken içime,
Mavi bir gülün kokusuyla uyanırım ben. Rüyalardan kâbuslara terfi edercesine!

Ve eğer seni unutsaydım eğer; Sende kazan diye Arefe günü şiirlerime özne olamazdın...
i ask not, i care not,
if guilt is in thy heart,
i know that i love thee;
what ever thou art. *
bu da benim yeteneğim
olmasan da severim seni
hatta ayrılırım senden
haberin olmaz.
sen olmasan, seni bir lahza olsun göremesem yahud,
bilir misin ne olur?
sen olmasan, seni bulmak hayali mÛhal,
yaşar mıyım dersin?
(bkz: tevfik fikret)
hırsla çakarım kibriti,
ilk nefeste yarılanır cigaram
bir duman alırım dolu,
bir duman,
kendimi öldüresiye,
biliyorum;
sende mi? diyeceksin, ama
akşam erken iner mahpushaneye.
(bkz: vaftizci yahya ve ölü dudakların laneti)
Ete kemiğe büründüm,
Yunus diye göründüm.

yunus emre
hazanla birlikte kayboldu bütün hazlar.
bahar akşamlarında solunan
demli çay kokusu da yok artık etrafta.
şimdi çaycının elindeki,
askıda kaldı sevdalar,
demli çay yerine..
bir bardak hüzün sunulur.

var mı almak isteyen? ? ? ?
Ne ben Sezar'ım,
Ne de sen Brütüs'sün...
Ne ben sana kızarım,
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz..

Nazım Hikmet
seni saklayacağım

seni saklayacağım inan
yazdıklarımda, çizdiklerimde,
şarkılarımda, sözlerimde.

sen kalacaksın kimse bilmeyecek
ve kimseler görmeyecek seni,
yaşayacaksın gözlerimde.

sen göreceksin, duyacaksın
parıldayan bir sevi sıcaklığı,
uyuyacak, uyanacaksın.

bakacaksın, benzemiyor
gelen günler geçenlere,
dalacaksın.

bir seviyi anlamak
bir yaşam harcamaktır,
harcayacaksın.

seni yaşayacağım, anlatılmaz,
yaşayacağım gözlerimde;
gözlerimde saklayacağım.

bir gün, tam anlatmaya...
bakacaksın,
gözlerimi kapayacağım...
anlayacaksın.
*Beşikler vermişim Nuh'a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana'n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?

Utanırım,
Utanırım fıkaralıktan,
Ele, güne karşı çıplak...
Üşür fidelerim,
Harmanım kesat.
Kardeşliğin, çalışmanın,
Beraberliğin,
Atom güllerinin katmer açtığı,
Şairlerin, bilginlerin dünyalarında,
Kalmışım bir başıma,
Bir başıma ve uzak.
Biliyor musun ?

Binlerce yıl sağılmışım,
Korkunç atlılarıyla parçalamışlar
Nazlı, seher-sabah uykularımı
Hükümdarlar, saldırganlar, haydutlar,
Haraç salmışlar üstüme.
Ne iskender takmışım,
Ne şah ne sultan
Göçüp gitmişler, gölgesiz!
Selam etmişim dostuma
Ve dayatmışım...
Görüyor musun ?

Nasıl severim bir bilsen.
Köroğlu'yu,
Karayılanı,
Meçhul Askeri...
Sonra Pir Sultanı ve Bedrettini.
Sonra kalem yazmaz,
Bir nice sevda...
Bir bilsen,
Onlar beni nasıl severdi.
Bir bilsen, Urfa'da kurşun atanı
Minareden, barikattan,
Selvi dalından,
Ölüme nasıl gülerdi.
Bilmeni mutlak isterim,
Duyuyor musun ?

Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
içerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne - üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.

Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?
Ahmed ARiF
ah yazgısı bozuk saygısızlığım
azad et gitsin işte...
ne zaman kalabildiki ipe serdiğin yüreğinde?
say ki kadın değilsin!
sayki onun kadını değildin...
başı boş bırakıyorum satırları.
kim neresinden girerse girsin ömrüme.
kim düzerse düzsün yarınlarımı,
umrumda değil artık.
nasılsa hayatım bir bok çukuru,
biraz daha kokmuş olsa,
bir de sen etsen içine,
bırakıp basıp gitsen,
ne değişir?
ki damgalanmış bir deliyim,
ve biliyorum mutluluk yok,
her şeyden vazgeçercesine mutlu olmak yok...
hiç olmayacak...
...
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan

attila ilhan