Seviştik.
Evet bu bir günah.
Bilirsin, Tanrı her şeyi görür.
Sanırım orada durup saatlerce bizi izledi.
Ama şuna eminim ki, ikimizden biri olmayı her şeyden çok isterdi.
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın.
mesneviden ders aldım
döndüm mevlana gibi..
"Keşke bir şiir okumuş,
Bir KEDi sevmiş olsaydınız...
Belki bu kadar kirletmezdiniz birbirinizi" ... Turgut Uyar
Sanma şâhım herkesi sen sadıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sadıkâne belki ol âlem de serdâr olur
Yâr olur ağyâr olur serdâr olur dildâr olur.
da vinci demons, shameless, game of thrones.. Başkası yok.
evlilik güzelmidir dede?
güzeldir oğul .karın dert ortağın olur
iyide benin derdim yokki dede
evlenince oda olur oğul .
Anne senin yüreğin taş olsa dayanır mı
Kuş olsa çiçek olsa gündüz olsa
Kırılmaz mı acıdan bir sap menekşenin boynu

Bu kez dağlar doğursun beni anne
Sen de ılık bir yağmur ol
Durmadan yağ kanayan yerlerime...
VAZGEÇTiM SENDEN!

Gezip durdum perişanlar gibi,
Kah sahillerde kah cadde boylarında.
Hayal kurup sen diye,
Ağaçlara dağlara taşlara sarıldım,
Elleri güldürecektim halime.
ihanetin aklıma geldi,
Vazgeçtim!

Açıp ellerimi yalvardım Allah'a!
Bir defacık tutmak için ellerini.
Koklamak için saçlarını,
Adaklar adayacaktım evliyalara!
Umursuzluğun aklıma geldi,
Vazgeçtim!

Kahırdan başka ne vardı sanki verdiğin?
Acıları zevk alır hale getirmiştin.
Yine de görmek için seni Şeytana uyup;
Bir daha bozacaktım yeminimi.
Vedalaşmadan gidişin aklıma geldi,
Vazgeçtim!

Paylaştığımızı sandığım
Güzel günler hatırına.
Suçlu benmişim gibi,
Af dileyecektim gözlerine bakıp,
Her türlü cezana razı olacaktım.
Boynumu büküp,
Bir daha gelecektim kapına.
Başkasını sevdiğin aklıma geldi,
Vazgeçtim!

mustafa karamelek
Hasretin gibi çarpıyorum kapıları
Soluk soluğa atıyorum kendimi sokağa
Taşlarında izmaritlerimi ezdiğim kaldırımlar
Sicim bir yağmur altında
Bir yanıtım yoktur
Seni soran açelyalara

aydın öztürk
çekiyordu son nefesini sigaradan umarsızca sanki hayat veriyormuş gibi ona,
ceylan gözlü o kadının gidişini seyrederken arkasından,
sanki bayramda ziyarete gelen akrabasının gidişini seyreder gibiydi cafer,
gözlerden kaçıyordu kırmızılı kadın, uzaklara kaçıyordu, sonra düşündü cafer, gülümseyerek söylendi son sigarasını içine çekerken,
cafer paşa... sıçtı taşa.
Bağlanmayacaksın bir şeye öyle körü körüne ,
O olmazsa yaşayamam demeyeceksin
demeyeceksin işte... Yaşarsın çünkü .
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki
Çok sevmeyeceksin mesela ...
bu sabah yine her sabahki gibi sıkıldım istanbul'da, moralim bozuk cereyan kesik; hele bir de sen yoksun ya cok yazik.
Sil baştan başlamak gerek bazen.
Herşeyi sıfırlamak.
Sil baştan sevmek gerek bazen.
Herşeyi unutmak.
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara,göğe,bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

Ataol Behramoğlu

edit: insan niye şiiri eksiler ?
eller, hepsi de beşer tane parmaktan
eller, türlü türlü.. yaşamaktan.
vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
bir hilal uğruna, ya rab, ne güneşler batıyor!
teyzesi defterdar olan faytonla damda dolaşır.
''Seni görmek istiyordum kısacası. insan görmekle bile bazı şeylerin ağırlığına dayanabilir, avunabilir, hayal kurmaya devam edebilir. Sen anlamazsın tabi. Anlamak için, insanın bazı eksik yönleri olmalı.'' Oğuz Atay
zamanı yıllarla tartanlar
yanılırlar
hiçbir şey tartılmaz başka bir şeyle
hatta çoğu zaman kendiyle bile
yaşanır, içini tohuma bırakır
geçer gider
geçmez sandıkların bile

hiçbir geçen tartılmaz kalanla
neyin kaldığını çoğu kez kendi de bilmezken insan
kimse kimse kimse
sahi kimse
ya da hiç kimse
söylediklerimden çok
sustuklarım
seçtiklerimden çok
reddedilmek için
ne kadar varsam
o kadar kimseyim kendime

güç kötü bir şey
kaderken de
kaldıramazken de
güç kötü bir şey
güçlüyken de
güçsüzken de
kaldığın yerden devam etmenin karanlığı
benzemiyor hiçbir çaresizliğe
kimin kaldığı yer var ki dünyada
kaldım sandığın yer
bizden geçendir çoğunlukla
içimizi parçalaya çoğalta
hâlâ gittiğim sona aceleci adımlarla
bütün iş birinin dediği gibi,
yavaşça acele etmek aslında

ölene kadar yavaşla işte
ölene kadar yavaşla
ne başkalaştırırsan o kadarsın
başkalarının imtihanlarından büyük gelecekler umma

çaresizlik bile bizden bir başkası yapmaya yetmez
bize biçilmiş döngüye katlanırız yalnızca
bir bakıma hiçbir yerdeyiz
bir bakıma yalnızca buradayız
var oluşumuzun ağırlığı altında ezilirken yapayalnız
ait olduğunu sandığın bütün grupların içinde yapayalnız
reddin imkânları sayım kayıpları yoklama kaçakları
sanma ki hayat bizi bekler başka kıyılarda
oysa biz buradayız
halsiz, kanıtsız
yılların neyi tarttığını bile bilmeden
kendi gücümüzün altında azala azala

kollarımız kadar kulaç kalplerimiz kadar sahil
hiçbir adanın almadığı yalnızlarız,
tamamlanmamış haritasında
define ve varlık
geleceğin tarihe dağıttığı kayıplar
bir gün birbirini bulmanın umuduyla

gölgemizle barışmanın uzun yolculuğu: büyümek
kendiyle tanışmayı erteler insan çoğu zaman
hayat yanlışlarla kısalır
başka biri olarak girdiğimiz bir kapıdan
bir diğeri olarak çıkarız
gündeliğe katlanmak için başkalarını kandırırken kendimizi yanıltırız
içimizi denerken yüzeriz farklı yüzlerle kendi içimizde bile
bu yüzden aşk yalnızca bir fikirdir
bu sefer gerçekleştirdiğini sandığın bir fikir
hep öyle oldu bende
hep saklı kaldı içimdeki anahtar
ve hep aynı kilitte kırıldı

fikirler de zamanla değişir
kırıldıkları yerde
kırıldıkları yer her şeyi değiştirir

zamanla bir şey söylemez artık kırılmak bile
sonra başka bir başlangıcın kapısında
aynı korkularla kalakalırız
daha önce de söylemiştim:
kimse yoktur kimsenin kimsesizliğine
her şiirin gizi başka bir şiirle
açıklar kendini
demiştim ya, hep öyle oldu bende
böyle katlandım kimsesizliğe
o birini ararken bile biliyordum
hiç kimse hiç kimse hiç kimse...

MURATHAN MUNGAN
elimden gelen bu ben iki kişiyim
ikisi birbirinden çıkmaya uğraşıyor
bilmem ki hangisinden nasıl vazgeçeyim
birisi yeni baştan serüvene başlamış
öbürü silahında son mermiyi yakıyor
çoğalmak neyse ne azalmak zor*...
Ömer Lütfi Mete - Gülce

Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz

Bir gamzelik rüzgâr yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal’dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce’den
Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum
Ya Rasulallah,
Âlemlere rahmet hayatın geçiyor kalbimizden,
Kalbimizden seyrediyoruz seni.
ağlama ahmet ağlama
davranma kuşağına ikide bir
anam avradım olsun
bu kara günlerin sonu gelir

büyük balık küçük balığı yutar demişler
bok yemişler
onu sardalyeler düşünsün
sen balık değilsin ki ahmet
mek parmak mek parmak daha
sonu selamet

(bkz: oktay rifat)
derdime vâkıf değil cânân beni handân bilir
hakkı vardır şâd olanlar herkesi şâdân bilir
söylesem te'siri yok sussam gönül râzı değil
çektiğim âlâmı bir ben bir de allah'ım bilir.