bugün
- konstantinos tzolakis9
- türkiyede bütün yiyecek fiyatları aşırı fahiştir17
- ismail kartal16
- sexting haram mıdır19
- erdoğan'dan sonraki başkan16
- 18 nisan 2024 fenerbahçe olympiakos maçı58
- ups boobss nerelerde ramazan da bitti12
- fenerbahçe10
- kuva'i milliye ne ise hamas da o dur16
- eybırın manyağı kıskanması14
- kadın ayağı kokusu11
- yazarların en rum özelliği20
- cengiz ünder'in bıyığı8
- uludağ sözlük discord grubu8
- mehmet şimşek'in türk milletine yerel halk demesi8
- evlenmek istememek ama yalnızlıktan da sıkılmak10
- erkeklerin bir kere küsünce geri barışmaması18
- flörtlerinizin ortak özellikleri21
- anın görüntüsü18
- beni seviyor musunuz8
- annem baban uğur dündar dedi8
- görümceniz sizi engellese ne yaparsınız13
- çok fazla çirkin erkek olması11
- anksiyete psikolojik değil fizyolojik bir sorundur11
- bacaklarımdan tahrik olan kız olduğunu sanmıyorum14
- yazarlardan parfüm önerileri14
- letthe8
- altıncı filoya karşı namaz kılmak10
- manyak olmaya karar verdim9
- motorcu fırlama hafif demir demirkan tarzı yazar9
- ebbırı top gibi sektirme yarışması19
- sokakta kadın döven araplar12
- sözlükteki fosiller24
- netflix'in pkk lıyı başrol yaptığı dizi11
- 56 yıldır hiçbir kadınla iletişim kurmayan adam12
- arda güler14
- nervio'nun kedileri sokağa salmak10
- ekonomi kötü diye güzellikleri yok saymak11
- artık kızlara bakmıyoruz kampanyası25
- kitaplarda geçen can alıcı cümleler8
- mastır çeşitleri8
- 17 nisan 2024 manchester city real madrid maçı11
- icardi1905 silik olsun kampanyası9
- fatih ürek ile elti gelin görümce13
- fındıklı belediyesinin banyosu11
- selefi11
- mühendislerin memur olmayı düşünmemesi24
- başıboş köpek sorunu34
- evleneceği adama evi üzerime yapalım diyen kız8
- yeşil gözlü erkek22
hanefi mezhebi ve bu mezhebe mensup kimse.
imam-i ebu hanife'nin ve ogrencilerinin olusturdugu fikih ekolu, (bkz: dort mezhep). osmanli doneminde en genis mezhep* olmasi hasebiyle devletin bi manada resmi mezhebi kabul edilmis olmasi hasebiyle turkiye'de pek ragbet gormektedir. dort mezhep arasinda en cok mensubu bulunan ayrica.
(bkz: imam ebu hanife)*
(bkz: imam muhammed)
(bkz: imam yusuf)
(bkz: safii)
(bkz: hanbeli)
(bkz: maliki)
ayrica bu mezhebe mensup sahislar genellikle itikatta maturidi mezhebine mensupturlar.*
imam-i ebu hanife'nin ve ogrencilerinin olusturdugu fikih ekolu, (bkz: dort mezhep). osmanli doneminde en genis mezhep* olmasi hasebiyle devletin bi manada resmi mezhebi kabul edilmis olmasi hasebiyle turkiye'de pek ragbet gormektedir. dort mezhep arasinda en cok mensubu bulunan ayrica.
(bkz: imam ebu hanife)*
(bkz: imam muhammed)
(bkz: imam yusuf)
(bkz: safii)
(bkz: hanbeli)
(bkz: maliki)
ayrica bu mezhebe mensup sahislar genellikle itikatta maturidi mezhebine mensupturlar.*
699 yılında Kufe ;de doğup, 767'de Bağdat'ta öldürüldü. Müslümanlar tarafından ehl-i sünnet itikadının lideri kabul edilir. Hanefi Mezhebinin kurucusudur. Müslüman inancında olanların %45-50'i Hanefi mezhebindedir.
Babasının adı, Sabit'tir. iran'ın ileri gelenlerinden bir zatın soyundan olup, Faris oğullarındandır. Dedesi Zuta'nın, islam dinini kabul ettiği, babası Sabit'in, Halife Ali ile görüştüğü, kendisi, evladı ve zürriyeti için duasını aldığı rivayet edilir.
Küçük yaşta Kuran-ı kerimi ezberlemiş ve Arapçanın o zaman tasnif edilmekte olan sarf, nahv, şiir ve edebiyatını öğrenmiştir. Gençliğinin ilk yıllarında Eshab-ı kiramdan Enes bin Malik i, Abdullah bin Ebi Evfa yı, Vasile bin Eska ı, Sehl bin Saide yi ve hicri 102 de en son Mekke de vefat eden Ebu t-Tufeyl Amir bin Vasile yi görmüştür. Bunlardan hadis dinlemiştir.
imam-ı Şabi nin tavsiyesiyle ilme sarılıp, ders halkalarına devam etmeye başlamıştır. imam-ı azam önce kelam ilmini, iman ve itikadı ve münazara bilgilerini Şabi den öğrenmiştir. Daha sonra Hammad bin Ebi Süleyman ın ders halkasına katılarak fıkıh ilmine başlamıştır. Hammad ın derslerine yirmi sekiz yıl devam etmiştir.
Hocası Hammad ın dersine devam ettiği sırada sık sık Hicaz a gidip Mekke ve Medine de çoğu Tabiinden olan âlimler ile görüşür, onlardan hadis rivayeti dinler ve fıkıh müzakereleri yapardı. Ehl-i beytten Zeyd bin Ali den, Muhammed Bakır dan ilim öğrendi.
Tasavvuf bilgilerini Muhammed Bakır, ondan sonra da Silsile-i aliyyeden olan Cafer-i Sadık'dan öğrendi. Eshab-ı kiramdan ibni Abbas ın ilmini, Mekke fakihi Ata bin Ebi Rebah tan ve ikrime den, Halife Ömer ve onun oğlu Abdullah tan nakledilen ilimleri Abdullah bin Ömer in azatlısı Nafi den öğrendi. Böylece, Eshab-ı kiramdan ibni Mesud ve Ali den nakledilen ilimleri de buluşup görüştüğü Tabiinden öğrendi.
imam-ı Azam, islam dinine yaptığı hizmetleriyle islamiyet i iman, amel ve ahlak esasları olarak bir bütün halinde insanlara yeniden duyurmuş, şüphesi ve bozuk bir düşüncesi olanlara cevaplar vermiş, önce itikadda birlik ve beraberliği sağlamış; ibadetlerde, günlük işlerde islam fıkhının esaslarını ve şeklini tespit etmiştir. Böylece, ikinci hicri asrın müceddidi (dinin yeniden yayıcısı) unvanını almıştır.
imam-ı Azam, fıkhı; Leh ve aleyhte olanı bilmek, tanımak diye tarif etmiştir. Bu tarife göre fıkhı tespit etmek için, Edille-i şeriyyeye başvururdu. Bunlar Kitap, yani Kuran-ı kerim, Sünnet (Peygamberin sözleri, fiilleri ve takrirleri), icma-ı Ümmet (Eshab-ı kiramın bir mesele hakkındaki sözbirliği) ve Kıyas-ı Fukaha (hükmü verilmiş meselelere benzeterek bir başka meseleyi hükme bağlamaktır.
imam-ı Azam herhangi bir fıkıh mevzuunun işlenmesi veya fetvasının takrir edilmesi, yahut da cevabı bulunmak üzere mevzu (konu) edildiğinde, sırasıyla bu dört kaynağa baş vururdu. Önce Kuran-ı kerime bakar, hükmü aranan meselenin işaret yoluyla, iktiza yoluyla, ibare yoluyla veya delalet yoluyla cevabı varsa meseleyi ona göre çözerdi. Meselenin halli için Kuran-ı kerimde delil bulunmazsa Sünnete, burada da bulamazsa icma-ı Ümmete bakardı. Bu kaynaklarda bulursa meseleyi çözerdi, hükmünü bildirirdi. Şayet sırasıyla bu üç kaynakta bulamazsa, o zaman Kıyasa başvurur ve meseleyi çözerdi.
işte imam-ı A'zam Ebu Hanife; en mükemmel usullerle yaptığı uzun çalışmaları ve ictihadı neticesinde çözdüğü ve tedvin ettiği fıkıh (hukuk) bilgileri ile Müslümanların ibadetlerinde ve diğer işlerinde islamiyet'e doğru bir şekilde uymak için takip edecekleri bir yolu gösterdi ve bu yola Hanefi Mezhebi denildi.
Talebelerine verdiği dersleri ise mükemmel bir usul ile yürütürdü. Bir taraftan fıkhın eski hadiselere ait bilinen hükümleri takrir edilir (anlatılır) ve müzakere yapılır, diğer taraftan yeni hadiselere ait hükümler bulunurdu. Geçmiş ve yaşanmakta olan hadiselerin hükümleri takrir edilirken, bunlara benzeyen veya aynı cinsten olup da gelecekte vuku bulabilecek hadiselere ait hükümler de araştırılıp bulunurdu. Dolayısıyla imam-ı Azam'ın derslerinde geçmiş ve yaşanmakta olan halin meselelerinden başka, geleceğe ait meselelere geçilmiş ve fıkhın külli (genel) kaideleri tespit edilmiştir.
imam-ı Azam, ömrü boyunca, insanları, imandan ayırmaya çalışan ve kendilerine Dehriyyun denilen fırkalarla mücadele etmiştir. Bunların başında ibni Sebeciler, Hariciler ve Mürcie, Mutezile, Cebriyye gibi fırkalar gelmekteydi.
imam-ı Azam, fıkıh ilmini ilk defa kollara ayırıp her branşın bilgilerini ayrı ayrı toplamış, usuller koymuş, Feraiz ve Şurut kitaplarını yazmıştır. Ayrıca Eshab-ı kiramın, Peygamber'den naklen bildirdiği iman, itikad bilgilerini de toplayıp yüzlerce talebesine bildirdi.
ilmi Kelam, yani iman bilgileri mütehassısları yetiştirdi. Başta gelen talebeleri; imam-ı Ebu Yusuf ismiyle meşhur Yakub bin ibrahim, Muhammed Şeybani, Züfer bin Hüzeyl, Hasan bin Ziyad, oğlu Hammad, Davud-i Tai, Esad bin Amr, Afiyat bin Yezid el-Advi, Kasım bin Maan, Ali bin Müshir, Hibban bin Ali gibi âlimlerdir.
imam-ı Azam ın derslerinde çözülen fiili ve nazari fıkhi meselelerin sayısı altıyüzbini aştığı rivayet edilir. imam-ı Matüridi ondan gelen kelam bilgilerini kitaplara yazmıştır. Yetiştirdiği talebelerin sayısı dört bine ulaşmış olup, bunlardan yedi yüz otuzu ilimde iyice yükselmiş, içlerinden kırk kadarı ictihad derecesine çıkmıştır. Bazı müellifler onun derslerinde yetişen talebelerinin isim ve künyelerini, mensup oldukları şehirlerini tespit edip, yazmışlardır. imam-ı Azam ticaretle de uğraşırdı.
Vefatı [değiştir]imam-ı A'zam bütün zorlamalara rağmen hükümet ve siyaset işlerine karışmamıştır. ikinci Abbasi halifesi Ebu Cafer Mensur bu yüzden imam-ı A'zamı hapsettirip işkence yaptırmış ve zehirleterek öldürtmüştür.
Vefatından sonra çok kimseler onu rüyasında gördüklerini söylemişler ve kabrini ziyaret ederek, onun şânının yüceliğini dile getiren rivayetler anlatmışlardır. Yüz elli senesinde dünyanın ziyneti gider hadis-i şerifinin, imam-ı Azam için olduğunu islam âlimleri bildirmiştir. Çünkü o tarihte imam-ı Azam gibi bir büyük vefat etmişti. Mezhebi, islam âleminin büyük bir kısmına yayıldı. Selçuklu Sultanı Melikşah ın vezirlerinden Ebu Sad-i Harezmi imam-ı Azamın kabri üzerine mükemmel bir türbe ve çevresinde bir medrese yaptırdı. Daha sonra Osmanlı padişahları bu türbeyi defalarca tamir ettirmiştir.
Babasının adı, Sabit'tir. iran'ın ileri gelenlerinden bir zatın soyundan olup, Faris oğullarındandır. Dedesi Zuta'nın, islam dinini kabul ettiği, babası Sabit'in, Halife Ali ile görüştüğü, kendisi, evladı ve zürriyeti için duasını aldığı rivayet edilir.
Küçük yaşta Kuran-ı kerimi ezberlemiş ve Arapçanın o zaman tasnif edilmekte olan sarf, nahv, şiir ve edebiyatını öğrenmiştir. Gençliğinin ilk yıllarında Eshab-ı kiramdan Enes bin Malik i, Abdullah bin Ebi Evfa yı, Vasile bin Eska ı, Sehl bin Saide yi ve hicri 102 de en son Mekke de vefat eden Ebu t-Tufeyl Amir bin Vasile yi görmüştür. Bunlardan hadis dinlemiştir.
imam-ı Şabi nin tavsiyesiyle ilme sarılıp, ders halkalarına devam etmeye başlamıştır. imam-ı azam önce kelam ilmini, iman ve itikadı ve münazara bilgilerini Şabi den öğrenmiştir. Daha sonra Hammad bin Ebi Süleyman ın ders halkasına katılarak fıkıh ilmine başlamıştır. Hammad ın derslerine yirmi sekiz yıl devam etmiştir.
Hocası Hammad ın dersine devam ettiği sırada sık sık Hicaz a gidip Mekke ve Medine de çoğu Tabiinden olan âlimler ile görüşür, onlardan hadis rivayeti dinler ve fıkıh müzakereleri yapardı. Ehl-i beytten Zeyd bin Ali den, Muhammed Bakır dan ilim öğrendi.
Tasavvuf bilgilerini Muhammed Bakır, ondan sonra da Silsile-i aliyyeden olan Cafer-i Sadık'dan öğrendi. Eshab-ı kiramdan ibni Abbas ın ilmini, Mekke fakihi Ata bin Ebi Rebah tan ve ikrime den, Halife Ömer ve onun oğlu Abdullah tan nakledilen ilimleri Abdullah bin Ömer in azatlısı Nafi den öğrendi. Böylece, Eshab-ı kiramdan ibni Mesud ve Ali den nakledilen ilimleri de buluşup görüştüğü Tabiinden öğrendi.
imam-ı Azam, islam dinine yaptığı hizmetleriyle islamiyet i iman, amel ve ahlak esasları olarak bir bütün halinde insanlara yeniden duyurmuş, şüphesi ve bozuk bir düşüncesi olanlara cevaplar vermiş, önce itikadda birlik ve beraberliği sağlamış; ibadetlerde, günlük işlerde islam fıkhının esaslarını ve şeklini tespit etmiştir. Böylece, ikinci hicri asrın müceddidi (dinin yeniden yayıcısı) unvanını almıştır.
imam-ı Azam, fıkhı; Leh ve aleyhte olanı bilmek, tanımak diye tarif etmiştir. Bu tarife göre fıkhı tespit etmek için, Edille-i şeriyyeye başvururdu. Bunlar Kitap, yani Kuran-ı kerim, Sünnet (Peygamberin sözleri, fiilleri ve takrirleri), icma-ı Ümmet (Eshab-ı kiramın bir mesele hakkındaki sözbirliği) ve Kıyas-ı Fukaha (hükmü verilmiş meselelere benzeterek bir başka meseleyi hükme bağlamaktır.
imam-ı Azam herhangi bir fıkıh mevzuunun işlenmesi veya fetvasının takrir edilmesi, yahut da cevabı bulunmak üzere mevzu (konu) edildiğinde, sırasıyla bu dört kaynağa baş vururdu. Önce Kuran-ı kerime bakar, hükmü aranan meselenin işaret yoluyla, iktiza yoluyla, ibare yoluyla veya delalet yoluyla cevabı varsa meseleyi ona göre çözerdi. Meselenin halli için Kuran-ı kerimde delil bulunmazsa Sünnete, burada da bulamazsa icma-ı Ümmete bakardı. Bu kaynaklarda bulursa meseleyi çözerdi, hükmünü bildirirdi. Şayet sırasıyla bu üç kaynakta bulamazsa, o zaman Kıyasa başvurur ve meseleyi çözerdi.
işte imam-ı A'zam Ebu Hanife; en mükemmel usullerle yaptığı uzun çalışmaları ve ictihadı neticesinde çözdüğü ve tedvin ettiği fıkıh (hukuk) bilgileri ile Müslümanların ibadetlerinde ve diğer işlerinde islamiyet'e doğru bir şekilde uymak için takip edecekleri bir yolu gösterdi ve bu yola Hanefi Mezhebi denildi.
Talebelerine verdiği dersleri ise mükemmel bir usul ile yürütürdü. Bir taraftan fıkhın eski hadiselere ait bilinen hükümleri takrir edilir (anlatılır) ve müzakere yapılır, diğer taraftan yeni hadiselere ait hükümler bulunurdu. Geçmiş ve yaşanmakta olan hadiselerin hükümleri takrir edilirken, bunlara benzeyen veya aynı cinsten olup da gelecekte vuku bulabilecek hadiselere ait hükümler de araştırılıp bulunurdu. Dolayısıyla imam-ı Azam'ın derslerinde geçmiş ve yaşanmakta olan halin meselelerinden başka, geleceğe ait meselelere geçilmiş ve fıkhın külli (genel) kaideleri tespit edilmiştir.
imam-ı Azam, ömrü boyunca, insanları, imandan ayırmaya çalışan ve kendilerine Dehriyyun denilen fırkalarla mücadele etmiştir. Bunların başında ibni Sebeciler, Hariciler ve Mürcie, Mutezile, Cebriyye gibi fırkalar gelmekteydi.
imam-ı Azam, fıkıh ilmini ilk defa kollara ayırıp her branşın bilgilerini ayrı ayrı toplamış, usuller koymuş, Feraiz ve Şurut kitaplarını yazmıştır. Ayrıca Eshab-ı kiramın, Peygamber'den naklen bildirdiği iman, itikad bilgilerini de toplayıp yüzlerce talebesine bildirdi.
ilmi Kelam, yani iman bilgileri mütehassısları yetiştirdi. Başta gelen talebeleri; imam-ı Ebu Yusuf ismiyle meşhur Yakub bin ibrahim, Muhammed Şeybani, Züfer bin Hüzeyl, Hasan bin Ziyad, oğlu Hammad, Davud-i Tai, Esad bin Amr, Afiyat bin Yezid el-Advi, Kasım bin Maan, Ali bin Müshir, Hibban bin Ali gibi âlimlerdir.
imam-ı Azam ın derslerinde çözülen fiili ve nazari fıkhi meselelerin sayısı altıyüzbini aştığı rivayet edilir. imam-ı Matüridi ondan gelen kelam bilgilerini kitaplara yazmıştır. Yetiştirdiği talebelerin sayısı dört bine ulaşmış olup, bunlardan yedi yüz otuzu ilimde iyice yükselmiş, içlerinden kırk kadarı ictihad derecesine çıkmıştır. Bazı müellifler onun derslerinde yetişen talebelerinin isim ve künyelerini, mensup oldukları şehirlerini tespit edip, yazmışlardır. imam-ı Azam ticaretle de uğraşırdı.
Vefatı [değiştir]imam-ı A'zam bütün zorlamalara rağmen hükümet ve siyaset işlerine karışmamıştır. ikinci Abbasi halifesi Ebu Cafer Mensur bu yüzden imam-ı A'zamı hapsettirip işkence yaptırmış ve zehirleterek öldürtmüştür.
Vefatından sonra çok kimseler onu rüyasında gördüklerini söylemişler ve kabrini ziyaret ederek, onun şânının yüceliğini dile getiren rivayetler anlatmışlardır. Yüz elli senesinde dünyanın ziyneti gider hadis-i şerifinin, imam-ı Azam için olduğunu islam âlimleri bildirmiştir. Çünkü o tarihte imam-ı Azam gibi bir büyük vefat etmişti. Mezhebi, islam âleminin büyük bir kısmına yayıldı. Selçuklu Sultanı Melikşah ın vezirlerinden Ebu Sad-i Harezmi imam-ı Azamın kabri üzerine mükemmel bir türbe ve çevresinde bir medrese yaptırdı. Daha sonra Osmanlı padişahları bu türbeyi defalarca tamir ettirmiştir.
türkiye genelinin %70lerinin olduğu mezheptir.
bir erkek ismi.
Müctehid imam azam ebu hanifenin ictihadlarının oluşturduğu ameli mezhep ve bu ictihadlara göre hareket eden müslümanlara nisbet edilen isim.
hayatta her okuduğunu anladığını zanneden, benim aklım fikrim var bana bir kitap verin gerisine karışmayın ben hallederim diyenlerin bu durumu dine de yansıtarak diğer mezheplere laf attıkları gibi bu laflardan sakınamayan türkiyenin sözde müslümanlarının mensubu olduğum dediği mezheptir.
şimdi sözde diyorum çünkü türkiye de müslüman bulmak oldukça zor. oruç tutmayıp, kurban kesmeyip bayramı diğerlerinden çok yaşayan mı dersin, umreye gidip dönüşünün ilk haftasında rakı masalarında fotoğraf çektiren mi dersin, benim kalbim temiz namaz kılmasam olur diyenleri mi dersin, dersin de dersin işte.
şu okuyup anlama mevzusunu ise zaten arapça anadiliniz yoksa kuran ı orjinal dilinden okuyamadığınız için hadi arapçanız varsa bile bir ayetin indirildiği zamanki olaylara vakıf olunmadığı için okuyup anlamak da o kadar kolay değildir. o yüzden öğretmenlere, öğreticilere ihtiyaç vardır.
mezhep çatışmaları ve kavgaları ise günümüzün ve geçmişin iktidar kavgalarının bir ürünüdür.
şimdi sözde diyorum çünkü türkiye de müslüman bulmak oldukça zor. oruç tutmayıp, kurban kesmeyip bayramı diğerlerinden çok yaşayan mı dersin, umreye gidip dönüşünün ilk haftasında rakı masalarında fotoğraf çektiren mi dersin, benim kalbim temiz namaz kılmasam olur diyenleri mi dersin, dersin de dersin işte.
şu okuyup anlama mevzusunu ise zaten arapça anadiliniz yoksa kuran ı orjinal dilinden okuyamadığınız için hadi arapçanız varsa bile bir ayetin indirildiği zamanki olaylara vakıf olunmadığı için okuyup anlamak da o kadar kolay değildir. o yüzden öğretmenlere, öğreticilere ihtiyaç vardır.
mezhep çatışmaları ve kavgaları ise günümüzün ve geçmişin iktidar kavgalarının bir ürünüdür.
Ebu hanefi düşünürlerinin ortaya attığı mezheptir.
Türkiye'deki çoğu insan tarafından kabul edilen mezheptir.
Türkiye'deki çoğu insan tarafından kabul edilen mezheptir.
Ehl-i Sünnet Vel Cemaatin hak bir mezhebidir . Hz. isa yeryüzen geldiğinde hanefi mezhebine uyup öyle hükmedecektir .
güncel Önemli Başlıklar