bugün

fragmanından edinilen izlenime göre kotarılabilmiş film. belli bir güneydoğu insanı filmi. ancak çok dallı bir yapısı var. doğulu insanın birkaç sorununu birden işleme gibi bir yola gidilmiş. iyi, güzel... böyle filmler yapılmalı. ama hakkıyla yapılmalı. asli sebebine bağlı kalınarak yapılmalı. kırmızıgül'ün film çıkmadan hakkında konuşulmasını engellemek adına verdiği çaba da başka şeylerin filmin/filmin anlatmak istediğinin önüne geçmesini istemediğini gösteriyor.

izlemeden film hakkında yorum yapmak yanlış. fakat şöyle bir şey var. kırmızıgül her ne kadar söyleyecek sözü olan bir yönetmen olarak kendini sunsa da, bu sözleri söylemek için geç olmuştur. ancak meseleden kendine paye çıkarmak için tam zamanında harekete geçmiştir. kırmızıgül'ün bu tutumunu, bu hassasiyetini bundan yıllar önce, şimdilerde ekranlara yeniden verilerek yüreğimizi(en azından bir kısmımızın) tekrar burkan magazin gazetecilerinin ödül töreninde serdar ortaç'a alkış tutmak yerine ahmet kaya'ya destek çıkarak göstermesini beklerdik. belki o zaman içimizde hiç mahsun kırmızıgül'ün başkalarının çabasının meyvesini toplama heveslisi biri olduğu şüphesi olmadan bu filmi izleyebilirdik. sadece mahsun kırmızıgül'e inanarak...

edit: cümle düzeltmeler vs.
(bkz: ne basta dert ne gönülde hasret olsun)
konu edindiği olaylar; -en kötü(!) ihtimalle- birbirinden bağımsız ele alındığında, yurdumun bir yerlerinde yaşanmış, yaşanıyor ve yaşanacak olaylar olan mahsun kırmızigül filmi. biz merhametimizi göstermemiz gereken yerde esirgeyip, -kendisi halihazırda yanlış olan- nefretimizi yanlış coğrafyalarda çarpıştırıp-büyütüğümüz için hala sırrılara sakıklara takılırız. mevlana dönedursun biz cümlelerde adam boğazlayalım. * * *
hakkında odatvcomda çıkan yazı yeteri kadar olayı aydınlatmaktadır.
GÜNEŞ, NORVEÇTEN Mi DOĞUYOR?



Güneşi Gördümün basın gösteriminin ardından, uzatılan mikrofonlara konuşurken, Sanatçı, muhalif olmalıdır vb. cümleler de kurdu Mahsun Kırmızıgül. 112 dakikalık bir filmin içinde altı yedi ayrı öykü anlatmaya çalışan, yani filminde gereğinden çok konuşan bir yönetmenin bu ;muhalif tutumdan tam olarak neyi kast ettiğini netleştirmesini bekledim ama bir sonuca varamadım.



Öncelikle belirteyim, Güneydoğu ve Kürt sorunu konusunda Sürüden Yola, Işıklar Sönmesinden Büyük Adam Küçük Aşk, Fotoğraftan Fırtınaya kadar onlarca film yapıldı sinemamızda. Güneşi Gördüm, içlerinde en pahalıya mal olanı; Öte yandan da en ucuzu.



Genel olarak, Kürt sorunu çerçevesinde şekillenen bir öykü (öyküler) anlatıyor Güneşi Gördüm. Güneydoğunun, nüfusunun yarıya yakını başka yerlere göç etmiş dağ köylerinden birinde yaşayan bir aileyle tanışıyoruz. Oğullarından biri askerde, diğeri PKK saflarında dağda; PKK militanı oğul, operasyonda öldürülüyor. Devlet, köyü terk etmeleri için baskı yapıyor. Neticede, istanbula doğru yola çıkılıyor. Ailenin bir kolu, insan kaçakçılarının organizasyonuyla Norveçe giderken, diğerleri istanbulda kalıyor.

istanbulda kalanlar, her anlamda cehennemi yaşamaya devam ederken, Norveçe gidenler kısa sürede cennete kabul edilmiş gibi oluyorlar.



Unutmadan söyleyeyim, Güneşi Gördümün istanbul ayağında, toplam öykünün yaklaşık üçte birine karşılık gelen, insan bu ülkede özgürce yaşayamıyor; gibi lafların bolca geçtiği, ailenin gençlerinden birinin travestileşmesine, dolayısıyla cinsiyet ve kimlik değiştirmesine dayanan bir boyut da var.



Peki, Kırmızıgül neye ve kimlere muhalif?

Örneğin, filmde anlattıklarına bakarak, bugün iktidarda bulunan AKPye muhalif olduğu söylenebilir mi? Hayır;



PKKya? O da değil;



Başından beri Kürt sorunu konusunda binbir hesap yapıp senaryo geliştiren ve uygulayan ABDye en ufak bir muhalefet yapılıyor mu filmde? Zerresi yok, ABDnin adı bile geçmiyor.



Kürt sorunu konusunda önemli figürlerden biri olan Avrupaya Ne muhalefeti, Mahsun Kırmızıgüle bakarsanız, Kürt güneşi Norveçten doğuyor. Avrupaya kapağı atan, eh arada bir memleket özlemi çekiyor tabii ki ama vallahi hayatını yaşıyor! Türkiyedeki devlet babanın zulmünden kaçanlar, Batının devlet anasının şefkatli kollarında mutluluğu buluyor.



Feodalizme de bir eleştirisi yok Kırmızıgülün, kapitalizme de



Yemin etsem başım ağrımaz, insan kaçakçılarına bile muhalif değil yönetmenimiz.



Filmde, biri iyi diğeri kötü iki subayla temsil edilen Türk ordusuna? Evet, belki biraz bu konuda muhalif tutumdan söz edilebilir ama o konuda da tam anlamıyla ne şiş yansın ne kebap tavrı, katıksız bir oportünizm söz konusu.



Özetle, Türkiyede Kürtler de travesti-transseksüeller de büyük baskı altında deyip yeni bir şikayetnamenin yazıldığı; seyirciyi baştan sona ağlatıp, ele attığı her konuda (Kürtler, ölen askerler ve PKKlılar, göçmenler, yetimhanedeki yavrular, zihinsel özürlü çocuklar, travestiler) inanılmaz biçimde duygu istismarı yapmaya soyunan bir film Güneşi Gördüm.



Neyse sonuçta, elbette savaşa muhalif olduğunu söyleyecek Mahsun Kırmızıgül ama barış da bu kadar çok ama boş konuşarak, Batıdan insaniyet ve yardım eli dilenerek gelmiyor işte.



Tunca Arslan

Odatv.com

12 Mart 2009
çalıntı bir afişe sahip olan film.
http://kafa.bobiler.org/u...hotographs/151577296t.jpg
terör sorununda herkesin kendine bir pay çıkarması gerektiğini gözler önüne seren film. ayrıca çok çarpıcı sahnelere sahiptir. bazı yerlerde insan gözyaşlarına mani olamıyor doğrusu.
empati yapacakmışız, öyle diyor film. iki taraftan bakın diyor, rezilliği görün diyor. ben şurdan bakıyorum arkadaşlar, ister katılın, ister katılmayın; filmde işlenen aynı zorlukların 10 katı, aynı çileler, aynı şeyler; bir çerkez, bir laz, bir arnavut, bir boşnak, bir azeri, bir tatar vs vs vs vs bu milletin temel örgün yapısında yer alan her türlü halktan insan, bu toprakların dokusunu oluşturan her kimse; başına gelseydi, bu insanlar travesti olmadan, terörist olmadan bunları çözerdi; çözmüştür de zamanında.

türkiye nin genel olarak en büyük sorununun kürt sorunu, kürtlerin en büyük sorununun ise ağlaklık olduğunu gözler önüne seren filmdir.

ben kurtuluş savaşı zamanında benim 55 halkım elele savaşırken, güneydoğuda 14 tane isyan çıkartanları, ben 57.alay çanakkalede şehit olurken sazlıkta sakalananları, ben türkiye milli takımı maç kazandığı için sevinen vatandaşları almanyada dövenleri, ben cumhuriyetin ilk yılllarında 20 tane isyan çıkartanları, ben kundağında bebeklere kurşun sıkanları, ben istanbulda kaldırımları parselleyenleri, mafyayı, kapkaç çetelerini, arabaları kundaklayanları, ben 50 çocuk yapıp hiçbirini okula göndermeyenleri, ben döktüğümüz asfalt daha kurumadan kazma kürekle kazıyanları, ben izne giden 20 yaşında silahsız mehmetçiğimi kurşuna dizeni gördüm. ben ihanetin , vefasızlığın, kıymet bilmezliğin, kahpeliğin ağa babasını gördüm.

sen güneşi görsen ne olur, görmesen nolur mahsun? lo lo mahsun? ho?

diğer taraftan ödp ve dtp nin müthiş destek verdiği filmdir. apo yakalandığında ahmet kaya nın ve ibrahim tatlıses gibi sanatçıların(!) pkk ya maddi, manevi ve lojistik açıdan yardım ettiğini açıklamıştı; 2-3 sene sonra pkk nın şimdi ki başınıda yakalarız, oda çıkar mahsun kırmızıgül bize şu kadar yardım yapmıştı der.

sonra bizim ahmet kaya, ibrahim tatlıses, lo lo mahsun kasetleri alan, onların filimlerine giden demokratlarımız, kazandırdıkları para ile mehmetçiğe sıkılan kurşunu vicdanında hissetmeden, haberlerde çıkıp evladına ağıtlar yakan bir şehit anasını "zaplar", yemekteyiz programını seyreder.

süper hiper entel dantel aydın kaydın bir toplumuz ya, evlatlarımıza kurşun sıkan tiplemelere acımadığımız kalmıştı. veya mevzubahis acıtasyon yapan bir filme/adama para kazandırmadığımız.

filmin çekilmesinde emeği geçen herkes benim için bitmiştir. sanat adına kimse canını veren şehitlerin veya evladını veren şehit analarını ezip geçemez. bu, biz sıcak yuvamızda kıçımızın üzerinde rahat rahat entry girelim diye toprak altında bulunan insanlara ihanettir.
cast'ının şu an beyaz show'a konuk olduğu film.
recep ivedik vb gibi "sacma demeyelim de" egitimi ters yönde etkileyen filmlere oranla nedense daha az izlenilecek olan film olacagini düsünüyorum. bu da milletin cehaletinden kaynaklanan bir sorun olacaktir.

isin asli bu tür filmler sinemada izlenmesi gerekirken, kopyasi alinip izlendigi; tam tersi yapilmasi gereken filmler ise sinemada paraya kiyilip izleniyor.

mahsun kirmizigül´ün beyaz melek filminden sonra yapmis oldugu harika bir film olacagi fragmanlarindan bellidir.

not: valla mahsun kirmizigül´ü ne tanirim, ne de dinlerim. sadece beyaz melek filmi hosuma gittigi icin bu yorumu yapiyorum. tabi ki recep ivedik gibi dengesiz filmler de cekilmeli. cekilmeli ki; halkimizin neye benzedigini istatistiklerde daha iyi görebilelim.

acaba bilimsel belgesellere ne kadar önem veriyoruz? %98´ini yabancilardan alip, ceviriyoruz.

(bkz: gelse de izlesek)
ismi itibariyle sanki doğudaki terör sorunuyla alakalı olarak , halkların çözüme doğru bir yola başkoyduklarını fısıldayan filmdir.

fakat film gidilip görülünce , köyden kente göç edene kadar ki kısım hariç , öyle olmadığı görülmektedir.
"ordu zoruyla" istanbula göç eden bir aile orda dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır.
tüm insanların biseksüel olarak dünyaya geldikleri ; zamanla vücutlarını ve çevrelerinin kendilerine olan tavırları itibariyle kendi cinselliklerine kavuştuklarından hareketle dağda ve bildiğimiz maço ortamda büyüyen bir erkek çocuğun nasıl olupta eşcinselliğe yöneldiği havada kalmıştır...kaldı ki başta belirttiğim üzere güzel sinyaller veren bir filme ne diye eşcinsel bir adam figürü yerleştirilmiştir...

2. olay istanbula gelen aileden bir kısmının norveçe göç etmesi ve orada bu aileye "TÜRKiYE" de gösterilmeyen "insana saygının" gösterilmesi , sakat çocuğun tedavi ettirilmesi , iltica durumundaki bu ailenin norveç jürisine karşı ülkelerini kötülemeleri tuhaf olaylardır.kaldı ki norveç yolunda arabayı kullanan "hızlı solculardan ağabeyimiz" , 80 lerden faşist darbe olarak bahsederek hayatı mahvolan "sözde faşistleri" es geçmekte , bu darbenin ayrım yapmadan toplumun tüm kesimlerine verdiği zararı bir nevi bertaraf etme çabasına girişmektedir.üstelik emperyalist tutkulardan dem vururken ; altında bulunan "jeep" ve ilerlemekte oldukları emperyalist devlet yolu bir hayli ironik bir ifade oluşturmaktadır...

köyden yeni gelen bir ailenin henüz cebinde yeterli para yokken birden çamaşır makinesi alıvermeleri ve bu çamaşır makinesinde bebeğin kazayla ölmesi de yapmacık durmuştur.

son olarak , ilk sahneler de terörist oğlunun resmini , şehit olan oğlunun resminin yanına koymayan babanın ; norveçe gidince bu eylemi gerçekleştirmesi ve herkesin mutlu olması sahnesi ile ne amaçlanmıştır ?...

özetle , Türk toplumunun duygusal noktalarına iyi temas eden fakat türlü propagandalar içeren , beklentileri tam tersine çıkaran bir film ortaya konmuştur, ya da "servis edilmiştir"...

zira bir yaraya ya tedavi için parmak basarsın ; ya da tedavi amacın yoktur belirginleştirmek ve büyütmek için "kaşırsın"...film umut verip , "kaşıyan" türden.

he bir de toplumun iki kesim arasında kalması olayı vardır ki evlere şenlik.pekala bir çelişki durumu sözkonusudur terörün ailelere baskı yaptığı yerler için.fakat bu asla Türk askeriyle pkk yı denk kümede tutacak bir densizliğe yol açmamalıdır.
hayatını arabeske adamış, duygu sömürüsünden başka birşey bilmeyen kişinin 350 dalda oskara aday olacak filmi.
(bkz: ailecek ağlıyoruz)
güzel film. hatta mahsun kırmızıgül artık şarkı söylemesin film yapsın dedirtecek kadar güzel bir film. kör olan dayı rolunu o adamdan başkası yapamazdı herhalde.
--spoiler--
yalnız arkadaşım bebeği öldürecek başka bir senaryo bulamadınızmı? çamaşır makinasında öldürmek neden. nerden aklınıza geldi. kesin düşürecekler diye beklerken çamaşır makinasına koymak. bir acayip oldum yaw. ama güzel olmuş.
--spoiler--

ağlattı yine milleti. *
güneşi gördüm ama bakamadım. çünkü yeterli donanımım yoktu. herkes güneşi bir şekilde görüyor. mühim olan güneşin sizi görmesi dedirten duygusal bir yapım.
güzel film, işleyen sahneler , yalnız biraz fazla sarkmış senaryo, daha da şaşırtıcı olabilirmiş, misal o çamaşır makinesinin neye yol açacağını ilk dakikadan anladım, yani film işliyor ama öyle hadi ya denilecek şaşırtmalarda yok, bunun nedeni fragmanda filmin malesef tüm önemli sahnelerinin gösterilmiş olması ama oyuncular yerli yerinde , görsel olarak amerikan filmlerinden geri kalmayan, önemli meselelerde sert eleştriler yapabilen cesur bir film güneşi gördüm, etkileyici olabilmeyi de becerebilmiş adeta , mahsun geri adım atmamış adımını ileri atmış, çokça parada harcamış belli, umarız mahsundan daha iyilerinide görürüz . 10/7
güneşi gören bir insanın cümlesi. onun harici biz güneşi çok öncelerden gördük ve bizlerle birlikte aynı güneşi gördü türkiye cumhuriyeti vatandaşları. kimselerin bizlere sosyal mesaj vererek konuya biraz bu taraftan bakın demesine gerek yok. kimselerin yaramızı tv kanalıyla , sinema filmiyle iyileştirmesine gerek yok.
kör cehaleti yıkamadıktan sonra ne yapsak nafile. aslında vatanı böldüğünü zanneden zihniyet kendilerini böldü haberleri yok. işte o bölünen kesime gelsin bu güneş hep aydınlatsın onları. çünkü bu ülkeyi böldürmemek için bizden daha fazla iş düşüyor onlara. diğerlerine gelmesin bu güneş , üstlerine alınmasınlar , ağlayıp zırlamasınlar.
fragmanı film'den daha etkili olan film. aynı film içinde terör, göç, insan ticareti, toplumdaki cinsel anlayış ayrımları, kızların okultulmaması, akraba evlilikleri, kontrolsüz doğum gibi birçok mesaj kaygısı taşıyan konusu itibariyle dikkat çeken film yoksa iyi ya da kötü değil sadece mahsunca.
Sinemaya gidip ağlamak isteyenlere göre bir film olmuş. Filmin tam anlamıyla ele aldığı bir konu yok. Her konuya azcık azcık değinmiş geçmiş. Bir de bu sekanslar baygınlık verici. Sürekli kararıp biten sahneler sıkıcı olmuş. Seyirciyi ağlatıyor mu ? ağlatıyor.. Norveç e yerleşelim mi ? yerleşelim.
sacma bir yönetmen tarafından cekildigi belli basit bir filmdir.konusu cok derindir ve konunun altında kalmıs caresiz bir yönetmenin haykırısı.
Üzerine bir arabeskçinin filminden yola çıkılarak pek çok eleştiri yapılan film. Hatta mahsun mu yapmış, ıyyy ben izlemem diyenler de mevcut. Bugun filmi izledim ve ben mahsun'u alkışlıyorum. Yapılan eleştirilere baktığımda her şeyden azar azar koyduğunu söylemişler fakat sığdırabiliyorsanız ,siz sığdırın diyorum bu kitap mı arkadaşlar? ikincisi emperyalizme küfreden adamın altında jeep olamaz mantığı da nedir? işte film zaten tamamen hayatın çelişkilerini anlatıyor. Bunu anlamakta ve sorgulamakta yatıyor herşey. Hayat öylesi bir düzen ki görün diyor! Norveç'e gittiğinde bir insana insan olarak bakıldığını onun terörist bile olsa bir ana evladı olduğunu, fakat bunu türkiye'de duvara asarsanız 'vay, vatan haini' olursunuz diyor. Bence en keskin nokta iki kardeş karşı karşıya kaldığında, terörist olanın 'ben ölünce terörist, sen ölünce şehit 'olacaksın demesiydi. Adam diyor ki bu suç devlete ait. Size diyor ki 'bu terörist' vurun demeden önce , onlara bela okumadan önce, neden o yolu seçtiklerini düşünün diyor, önce bunu sorgulayın. zaman dilimi ile sınırlı bir filmde ancak herşeyden bu kadar dem vurulur bence. Yok yere eleştirmeyin. Eğer filme gidip herşeyi görmek isterseniz elbette yetersiz der beğenmezsiniz. Önemli olan oradaki bir cümlenin beyninizde destana dönüşmesi. Benim sorgulamaktan ve ağlamaktan da tabi başım epey ağrıdı. Hala sorguluyorum . Birilerini suçlamadan önce durun düşünün travestiyi bile, bunu anlatıyor film. Norveçte ülkemizi karalamalarına anlam veremeyenler de var, işte böyle ırkçı bakarsanız olaya , kendi evladınızın mayında ayağının yok oluşunun dramını ve insanların yaşadıklarını anlayamazsınız. Ki bu yüzdendir ki, bu sorun çözülemiyor. Film herşeyi anlatıyor. Yeni bir yönetmen için bence gayet güzel bir film. Eksikleri muhakkak olacaktır. Ama önce olumlu eleştirip, devamında ona katkı sunmak için eksikleri söylesek ve bunu hayatımıza yaysak, eminim daha başarılı ve daha mutlu bir toplum olurduk.
izleyeli birkaç saat bile olmamış bir çok konuyu birarda başarıyla yürütmüş yapımdır.*
doğudaki terör olayları bir yana çatışma ile içiçe yaşayan halkın, batıda her türlü pisliğin gözler önüne serilmesi.
ha diyeceksiniz ki bunlar bilmediğimiz şeyler değil.. önemli olan bilmek değil unutmamak.
geniş kitlelerce izlenmesini istediğim bir film. hiçbir sahnesinde sıkmıyor insanı.. uzun uzun bakışmalar edebiyat parçalamalar yerine kısa ve öz olarak anlatıyor her şeyi.
"git!" diyor devlet "git!" ama nereye? ama nasıl?
o kadar kendi derdindeki tüm dünya tiksiniyor insan hayattan yaşanılanlardan.
o kadar basitki gazetede televizyonda ölümü duymak içi acımıyor artık kimsenin.
mahsun kırmızıgül ve geri kalan tüm ekibin performanslarını gayet iyi buldum.. oyunculuk, filmin akışı..
* *
türkiyede bir çok hayat var, bir çok öykü, bir çok insan..
kimi ne kadar biliyoruz ne için kim için yaşıyor çaba sarfediyoruz.
böyle bir yapım ülkemi gösteriyor bana. canım ülkemi.
savaşta da olsa barışta da topraklarından çıkmak istemediğim ülkemi.
sıcağı sıcağına izleyip yazıyor olmak büyük etken olsa da eleştirecek bir yön bulamıyorum film için.
sadece diyebiliyorum ki memleket isterim..

Memleket isterim
Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;
Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim
Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;
Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim
Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun
konuyla ilgili ahmet hakan yorumu:

--spoiler--
bu filmi...

"dağdaki terörist" seyretse beğenecek...

"dağda terörist kovalayan asker" seyretse beğenecek...

başbakan seyretse beğenecek...

genelkurmay başkanı seyretse beğenecek...

dtp'li seyretse beğenecek...

mhp'li seyretse beğenecek...
ben hayatta en çok "düşman kazanmaktan tırsanlar"dan ve "cesur taklidi yapan korkaklar"dan nefret ederim...
--spoiler--

http://hurarsiv.hurriyet....=131&tarih=2009-03-15
fragmana bakıp olumlu olumsuz yorum yapmak yerıne kesınlıkle ızlenmesı gereken bır fılımdır.mahsun kırmızıgul ınanılmaz harıka bır iş cıkarmıs ve gerceklerı cesurca göz önüne sermıstır.bır babanın cocuklarına olan düşkünlüğünü,bir kocanın karısına olan askını, iki kardesin ayrı kutublardaki mucadelesini,dogdugu toprakların erkeklerının aksıne icinde farklı kımlıkler barındaran bir gencın hıkayesını,umuda yolculugun hayatta yasattıgı heyecanların yansımasını,memleket hasreti,sevgisi ve ayrılmanın zorlugunu gösteren bir filimdir.slumdog milyoner oscar aldıysa,bu fılım en azından bır altın portakal hakedıyor diye dusunduren son yıllarda yapılmıs en iyi fılımlerden bırısıdır.
ağlatan, ağlatan, ağlatan filmdir. tekrar gitmeyi düşünüyorum, ne yalan söyleyeyim. ilk gidişimi anlatayım en iyisi. arkamızda bir grup liseli kız; film arasında çıkarız, okula gideriz, gibilerinden konuşuyorlardı. film arası oldu. bırakın filmden ayrılmayı, arayı bile kullanmadılar. o kadar etkileyici idi yani.
filmin gözüme çarpan eksiklerine gelince. birincisi bu filmdeki bir kaç olayı samanyolu dizilerinde de görmüş olmam.
iki kardeşten birinin terorist birinin asker olmasına tek türkiye dizisinde,
çoçuğun çamaşır makinesine atılmasına sırlar dünyası dizisinde rastlamıştım.
(bkz: evde anne zoruyla samanyolu dizilerini izlemek)
diğer eksiklik ise ramazan'ın köydeki küçük kızları.
cansu aktay, tuğse gökhan, aleyna kala ve aslıhan kapanşahin adlı küçük oyuncuların yerine doğudan minik yavrularımızı oynatsaydı mahsun kırmızıgül, daha güzel olabilirdi. isimlerinden doğulu olmadıklarını anlamak zor bir şey değil.
yine de gidilesi filmdir. gidilmelidir. pişman olmayacaksınız, güvenin bana.
ne amaçla çekildiğini çözemediğim, garip film. terör iyi mi kötü mü? asker iyi mi kötü mü? insanlar travesti mi olmalı? nedir yani amaç, mesaj nedir? teröristle şehidi aynı kefeye koymak, devleti sadece sürgün yapmakla suçlamak çok aptalca. tamamen duygus sömürüs ile dolu bir film. şunu söyleyebilrim gereksiz bir yapım gidip izlemek insan bir şey katmıyor.
çok önemli bir konuyu bu kadar piç etmek de ayrı bir konu. çok daha iyi mesajlar verilebilirdi. sadece norveçe giderek sorun çözülebiliyor demek ki.. şehitle terörist kardeşin filmi sadece orada yan yana konuluyor.

--spoiler--
biri terörist diğeri asker olan iki kardeş arasında geçen bu konusma ise çok garip;

-abi dağda karşılaşırsak birbirimize mermi atarsak ne olacak? (ya da bunun gibi bi bişeyler)
+ ben ölürsem terörist sen ölürsen şehit olursun.

bu mudur yani? hiç bir fark yok mu aralarında? dağa çıkan o.çocuğu teröristle benim şehit kardeşim arasında hiç bir fark yok mu? sadece isimler mi farklı yani. kardeşlerden biri askere giderken diğeri dağa çıkıyorsa demek ki tercih meselesi olay. demek ki istese terörist de adam akıllı bir hayat seçebilir. ona rağmen kardeşimle bir tutma işte o itin evladını.
--spoiler--
dünün arabeskçisi mahsun kırmızıgül'ün, çekimlerin akabinde fularlara bürünüp fransız film yönetmeni tadında arz-ı endam eylemesine sebep olmuş film.

kemik çerçeveli gözlük takacak diye korkuyorum moruk.