bugün

Aptal diziye başlamadan youtube de yorumların altında yanlışlıkla katil kim olduğunu öğrendim. Söyleyin şimdi 3 sezon boyunca katilin yüzüne bakarak nası izlicem?
Polisiye kitap ve dizi manyağı olarak hayran kaldığım dizi. True detective bittikten sonra ki boşluğu nasıl doldursam diye düşünürken denk gelip başladığım, 1 hafta da birinci sezonu bitirdiğim efsane Danimarka dizisi. 1 katil 20 bölümde mi yakalanır diyenler, 100 bölüm de yakalasa yine izlerim. Polisiye meraklıları konunun işleyişini sever çünkü. Kanıtlar, şüpheli, şüphelinin aklanması veya yakalanması. izlerken zevk aldığım başka bir konu yok. Hele bir de gerçekci ise tadından yenmez. Kaldı ki Forbrydelsen'de fazlasıyla gerçekcilik var.
nihayet ikinci sezonuna başlama fırsatı bulduğum danimarka dizisi.
ilk sezonu izlemeye başladıktan sonra bırakamamış ve her fırsatta izlemeye çalıştım.
derslerin arasında dahi izlemeye çalışıyordum çünkü onulmaz bi merak bırakıyordu insanın içinde.
nitekim hiç bi bölümde hiç bi şeyi tahmin edemiyor oluşum ve sezonun sonuna kadar tahminlerimin hep yanlış çıkması bu heyecanı ve merakı hep tetikledi. polisiye türünde gerekli olan gerilim hiç eksilmiyor. ülkenin havası ile birleşince tam bir soğuk gerilim dolu polisiye ortaya çıkıyor. elbette senaryo da buna uygun ve akıllıca hazırlanmış. herhangi bi mantıksızlık yok gözünüze çarpan. öyle amerikan filmlerindeki gibi sağa sola kavis yapan mermilerden vs değil de tamamen gerçeklere dayalı hikayelerden alıyor gücünü.
polisiye sevenlerin kaçırmaması gereken bir dizi olduğuna inanıyorum.
bu zamana kadar neden izlemedim dediğim ve 2 günde 10ardan 20 bölüm birden izlettiren danimarka yapımı enfes polisiye dizisi. bizim arka sokaklar gibi değil ama 20 bölümde 1 cinayet çözüldü başrollerden biride vurulunca öldü mesut komiser gibi ayaklanmadı hemen.

bölüm başına içilen sigara sayısı çok yüksekmiş insan gördükçe kendi de içiyor doğrusu.

ayrıca danimarka'nın ana dili danca'yı duyunca insan önce bir almanca mı la bu diyor sonra "tak for dag" cümlesini duyunca ingilizce'yi anımsıyor öyle de garip bir dil...

kopenhag'ın güzel manzaralarını gördükçe insanın gidesi geliyor ama danimarka gayet de pahalı bir ülkeymiş. breaking bad izlerken de albuquerque'e gidesim gelmişti evet psikolojim bozuk.
biraz önce birinci sezonunu bitirmiş olduğum bir danimarka dizisi. danimarka'nın o güneşsiz iç karartan ortamı diziye ayrı bir hava katmış. şimdiye kadar izlediğiniz tüm polisiye filmleri bir kenara bırakın.

bu, klasiklerin çok çok ötesinde müthiş bir kurguyla hazırlanmış, her dakikasında sizi sürekli yeni bir gerilime sokan, gerildikçe tuhaf bir şekilde baş ağrıtan enfes bir dizi. öyle ki yirmi bölüm boyunca dört ağrı kesici içtim. baş ağrısını dindirmek için.

oyunculuklar da kurguyla aynı kalitede olunca ayrı bir güzellik.

henüz popüler olmaması gerçekten enfes.
özellikle birinci sezonu gelmiş geçmiş en iyi polisiye kurguya sahip danimarka dizisi. iskandinav polisiyesinin çok iyi örneklerini edebiyatta zaten gördük ama ekranda bu kadar kusursuz ikram edilen bir lezzet daha önce hiç tatmadım. birinci sınıf hikaye, eşsiz bir sahne müziği anlayışı, insana dudak ısırtan bir kedi fare oyunu.