bugün

Dünya dışında ki muazzam evren büyüklüğü, milyarlarca gök cismi göz önüne alındığında yaşamın olma olasılığının yüksek olması fakat bunu destekleyecek, kabul ettirecek kanıtların bulunamaması problemidir.

--spoiler--
Fermi paradoksu, yeterli büyüklük ve olasılığa rağmen, gerekli kanıtların bulunamamasından kaynaklanan tutarsızlıktır. Paradoksun temel bir tanımı şöyle yapılabilir:

Evrenin bilinen büyüklüğü ve yaşı, teknolojik açıdan gelişmiş durumda olan birçok dünya dışı uygarlığın var olmasını gerektirir. Ancak bu hipotez, destekleyci herhangi bir kanıtın henüz gözlenememiş olması sebebiyle, çelişkili gözükmektedir.

--spoiler--

[http://tr.wikipedia.org/wiki/Fermi_paradoksu]
eğer uzayda başka gezegenlerde hayat -ve akıllı medeniyetler- yaygın bir varoluş şekli ise, neden hala temas kurulamadı? birşey adı üstünde "çok", "yaygın", "kaynıyor" diye tarif edilirse en doğal beklenti şu olacaktır: peki o zaman nerde(ler)?
Uzayda yaşamın ve dünya dışı uygarlıkların var olma olasılığının çok yüksek olduğuna ilişkin tahminlerin varlığı ile bunu doğrulayacak herhangi bir kanıtın yokluğu arasındaki çelişkiyi ifade eder.
aşağıdaki siteden detaylı bilgiye erişebilirsiniz.

http://waitbutwhy.com/2014/05/fermi-paradox.html

"Evrenin bilinen büyüklüğü ve yaşı, teknolojik açıdan gelişmiş durumda olan birçok dünya dışı uygarlığın var olmasını gerektirir. Ancak bu hipotez, destekleyci herhangi bir kanıtın henüz gözlenememiş olması sebebiyle, çelişkili gözükmektedir."
Dünyanın evrenin hangi safhasından beri var olduğunu,evrenin oluşum safhalarını,dünya dışında yaşamın var olduğunu savunan paradoks.Şöyle olaki dünyamız ilk önce belirli filtrelerden geçmiş en sonunda yaşam oluşmuş.Neden başka yerlerde yaşam olmasın sorusunu akla getiren paradoks.
Fermi Paradoksu hakkında bir makale; http://www.ozontabakasi.c...-var-mi-uzaylilar-nerede/
(bkz: fehmi paradoksu)
nefistir fakat maalesef, bilinenin aksine,fermi'ye ait bir paradoks değildir.

görsel
evren bu kadar büyük ve yaşlıysa mutlaka dünya dışı canlılar vardır. Fakat neden hala bunlarla karşılaşamadık paradoksudur.

Burdan kendisine koca bir siktir diyorum. Şöyle ki 15 bin yıllık insanlık tarihinde en fazla aya ayak basıldı, güneş sistemi dışına ilk sonda olan voyager gönderildi (sadece ilerliyor), esa tarafından 67p kuyrukluyıldızına sonda başarıyla gönderildi vs vs. Daha mars projesi duruyor. Kolonileşme hali böyle iken nasıl oluyor da diğer varlıkların da bizimkine benzer veya daha düşük teknolojilere sahip olabileceğini düşünemiyoruz? Henüz daha karadeliklerin tam sırrı çözülememişken, atom altı parçacıkların hareketlerine wtf çekilirken ne teknolojisi?

Dünya dışı varlıklar olabilir de olmayabilir de. Ama evren bu kadar yaşlı ve büyükse bu illaki birilerinin yaşadığını göstermez, gösterse bile bize niye ulaşamadılar diye sorgulamak çok ayrı bir topic.

Hadi eyw.
kainat oluşalı on beş, dünya varolalı beş milyar geçtiği halde başka bir canlı formuna rastlanılmaması samanyolunda insandan başka akıllı bir form yaşamadığını göstermiştir.
paradoks olan tarafı aydan öteye gidememiz ve ne olup bittiğini bilemeyip varsayımlarla bunu tanımlamaya çalışmak.
bu evrende olmasa bile başka akıllı formlar olması şaşırtıcı olmasa gerek.
Matematiksel olarak minimum olasılıklarda dahi hesaplamalar yaptığınızda, galaksimizde en az 1 milyon tane bizim gibi topluluk olması gerektiğini bulursunuz, fakat yoklar, onları duymuyoruz görmüyoruz. Bu paradoks fermi paradoksudur.

Fermi paradoksuna yaklaşık 60-70 tane çözüm vardır, fakat hepsi birbirinden hayali, hepsi birbirinden ilginç veya hepsi birbirnden korkunç/saçmadır.

Fermi paradoksunu çok da kurcalamamak gerekir. Fazla hipotetiktir.
Beni derin düşüncelere gark eden paradoks.
olası çözümlerinden birinin, bir çok ateistin bile yakasını bırakmayan "din mantığı(!)yla" düşünme hastalığı sebebiyle gözardı edildiği paradokstur.

din mantığı(!)na göre her şeyin arkasında muhakkak bir "amaç", o "amaca" ulaşmak için yollar veya olasılıklar olmak zorundadır.

evet, evren tahayyül edilemeyecek kadar büyük. söz konusu büyüklük diğer gezegenlerde canlılar, hatta bilinçli canlılar, hatta bizim teknoloji seviyemize ulaşmış ve hatta aşmış canlılar olmasını "neredeyse" zorunlu kılıyor.

varsayalım ki bu zorunluluk noktasında yanılmıyoruz, haklıyız. peki evrendeki yıldız sistemleri ve hele hele galaksiler arasındaki devasa boşlukları aşmak için fiziki imkanlar olduğunu, eğer ki fiziki imkan varsa, o imkandan yararlanacak teknolojinin keşfedilebilir ve uygulanabilir olduğuna bizi neredeyse emin kılan nedir?

belki fizik yasaları kapsamında böyle bir imkan yok. ne kadar araştırırsak araştıralım yok. veya var ama o fiziki imkanı değerlendirecek bir teknoloji icat etmek mümkün değil.

velhasıl evren çok büyük olsa bile, illa bir maksadı olmasını ve o bizi maksada götürecek imkanların var olmasını, galaksiler arasında halay çekebilmemiz, diğer akıllı canlılarla temas kurup, yıldız savaşları olayına girme imkanımız olmasını zorunlu kılan bir şey yoktur belki de..

şahsen böyle düşünmeyi sevmiyorum ama neden olmasın?
bi tekillik bir bu..

allah belalarını versin amk..
ilk ihtimali kendim düşünmüştüm demek bilimsel bir yanı varmış gerçekten.

ayrıca dark'ı anımsattı.
ikinci ihtimal daha yüksek olabilir. Doğa ve evrimin zeki canlı geliştirmek gibi bir kaygısı yoktur ve yüksek zeka yüksek maliyet demek. Yani doğa da hayvan gibi bir beyine ihtiyacınız yok. Ayrıca zeki olmak yüksek teknolojiyi de garantilemiyor. Bin sene önce teknolojiden yoksunduk ama bu bin sene önce dünya da zeki yaşam olmadığı anlamına gelmiyor.
Yıldızlararası seyahatin mümkün olduğu varsayımıyla ortaya konulan ve tartışılmaya devam edilen sözde paradokstur.

Yani tek mesele evrende başka zeki canlılar var mı yok mu meselesi! Varsa yıldızlararası seyahat çocuk oyuncağı! Ama öyle ama böyle muhakkak başarılır!

işte bunlar hep bilimkurgu filmlerinin şartlandırmaları.. Daha 100 yıl önce güç bela uçabiliyorduk, şimdi uzaydayız, demek ki biraz daha zamanla yıldızlar arası seyahat etmeyi de başarırız! Garanti! Başka zeki canlılar varsa onlar çoktan çözmüş olsalar gerektir olayı.. iyi ama neredeler?

El cevap: bugüne kadar ne başardıysak hiç birini bir doğa yasasını aşarak başarmadık. Işık hızının aşılamaz ve hatta yaklaşılamaz olduğu kesin ve ihlal edilemez bir doğa yasasıdır. Uzayı bükme, solucan deliği açma gibi kağıt üstünde olası görünen fantezileri de geçin.. Onları başarmak için yine kağıt üstünde hesaplanan enerji miktarı akıl alacak gibi değil..

Dolayısıyla evrenin kıyamet kadar zeki canlı türünü kendi güneş sistemlerinde yalıtmış olması hayli muhtemel maalesef.. Öyle umursamaz bir evrenin, trilyonlarca galaksinin bir köşesindeki bir güneş sisteminde tıkılıp kalmış, evrenin bizim için "yaratıldığı", öldükten sonra dirileceğimiz gibi hayallere inanan gariban canlılarız, o kadar..

Bazılarımız ise bunca "alemin" 1400 yıl önce yaşamış bir arap politikacının yüzü suyu hürmetine "yaratıldığını" inanacak kadar naif..
14 milyar yıl yaşındaki bir evren, olması gereken sonsuz sayıda boyut, dünya, yaşam formu ve akıl. Ve bu sonsuz sayıdaki yaşam formunun akıllardan biri bile bu milyarlarca yıllık dünyada bizim karşımıza çıkmadı dünyamıza uğramadı. Bu işte bir tuhaflık var.