bugün

hayat ya yaşanır ya da sorgulanır. insan yaşamı
bu iki anın eklemlenmesinden ibarettir.
ancak biz düşünmek için değil yaşamak için
genetik olarak programlanmışızdır ve diğer yandan
düşünme üzerine düşünebiliriz ki buna kabaca bilinç denir.
bilinçli olduğumuz için yaşadığımız hayata yabancılaşıp
sorgulama safhasına da geçebiliriz. ancak şu bir gerçektir ki
yaşamın, varoluşun, evrenin, bilginin vs. neyin felsefesini yaparsak
yapalım insanın beyin kapasitesini maddesel düzlemde örneklersek ve
sindirim sistemine benzetirsek yeme-içme aktivitesi esnasında
tat alır, doyar ama öte yandan misal daha çok para kazanıp
daha iyi yemek yemeyi arzularız. ancak sonuç itibariyle tüm yemeklerin
posası boktur ve en zengini de en fakiri de sıçar. bu aşamada
demek istediğim şudur ki hayat yemek yemeye benzer.
ona buna kafayı takmaktansa yemeğin tadını çıkarın...
birgün sizde solucanlara yemek olucaksınız...
'carpe diem' ulaaan!
yeter ulan felsefe felsefe, 'memento mori'ye koyim be!
neyse felsefe boktur anlıycanız. bakın ne hale geldim.

edit: (bkz: felsefesiz hayat yaşanmamış hayattır)*
*felsefe naber?
-sana ne?
*lan dün boktun bugün koktun y.raam.
felsefe bok değil sıçtığın bokta boncuk aramak, sonra ise o boncuğu tanımlama girişimidir.
felsefe, "düşünüyorum o halde tanrıyım" kibrine kaçılmadığı sürece zihni açar, dişleri kuvvetlendirir, gerektiğinde aganigi naganigi... neyse.

--spoiler--
matrix serisinin ilk filmini izleyenler bilirler, bizim "gerçeği bulmuş" tayfadan birisi ekibini satar ve yalan düzenin iti, köpeği olur. ajan smith ile yedikleri yemekteki sözlerini hatırlayın: "Şu anda ben bu bifteği yemiyorum, matrix bana bunu yediğimi ve de onun çok lezzetli olduğunu söylüyor, yapay bir haz alıyorum." Lâkin işin enteresanı o kel puştu bu yapay ve geçici/sonlu zevk için "gerçeği" satıyor. yapay/sonlu da olsa zevkime bakarım ben arkadaş diyor.
--spoiler--

bilmem kaç yıllık insanlık tarihinde sürüye uymayıp düşünenler ve sürekli "neden" sorularını soranlar olmuştur ve olacaktır. insan aklından mükemmel bir olgu çıkamaz evet, ama her düşünce bir tecrübeyi belirtir ve bu yüzden değerlidir. bu yüzdendir ki ne aristo, ne de onun şimdi bize basit gelen "düz mantık" savı boktur.
(bkz: geld ist scheisse)
tüm bilgi türlerinin (bilimsel, teknik, dinsel, sanatsal, vb. gibi) çıkış noktası, kuramcısı ve bir sorgulayıcısı. dolayısıyla bok değil hayattır.
sarışınlar boktur cümlesine dayanarak, "o zaman sarışınlar felsefedir" çıkarımının yapılabileceği önerme.
zıçan adam'ın özlü sözü; ya da zıçan yazar'ın..
(bkz: kavanozdaki sinek)
(bkz: wittgenstein)
(bkz: götünden yükseğe sıçmaya uğraşma!)
aklında bir tanecik hücre dahi çalışmayan kişinin söylemidir. felsefe her yerde her zaman lazımdır. sorgulamayan; günün içinde, hayatta, konuşmalarda ve daha nice şeyde bir terslik sezinlemeyen kişinin haline acırım.
felsefi olarak tanimlarsak; "aganin bokunun uzerine bok olmaz" dir
*
felsefe bir düşünme eylemi olduğundan doğru olan önermedir.
(bkz: dusun dusun boktur isin)
felsefe bok ise sen sıçma tut bakayım ne oluo denilesi durumdur. tabi şöyle bir şey de var, herkesin harcı değildir, kimi kabız olur kimi ishal (!)