Başlığı açan arkadaşın dedesinin dedesiyle yatmış olması muhtemel.
şurda da bahsedilen ihtimal;

http://ulu.so/u6jdyb
bunu büyük dedelerinden dinlemiş ve bize intikal ettirmiş arkadaş. utanmak yerine paylaşmayı seçmesi üzmüştür. (bkz: yazık lan kimin torunuysa)
bağzı arkadaşları çok rahatsız etmiş olan durum.
Boyle yalan dolan basliklari acarak popi olmaya calisan troll toplulugu yakinda annelerinede orospu derler.
şah ismaile de hem eşcinsel hem de oğlancı diyorlar...
gerizekalı iddiası.
hayır, elbette tüm padişahlar insandı ve insan olan yerde birileri de eşcinsel olabilir. bunda anormal bir durum yok.
ama eşcinsel olmayan bir adama " ya abi sarayda içoğlanları vardı buların alayı kunteper yağğ" gibi sığ tarih bilgileri ile kahvehane geyiği yapar gibi iddialar atmak sadece cehalet ile değil aynı zamanda gerizekalılıkla açıklanabilir bir durum.

ben şimdi burada yok enderun du yok saray içinde ki görevlilerdi yok haremdi açıklamalar yapmayacağım. merak eden açar okur öğrenir.

lakin kafası azıcık basan bir insan zaten bir kaç aday arasından bu yola baş koyarak çıkıp da padişah olan, etrafı yüzlerce insanla çevrili ve sekse ulaşma konusunda hiç bir zorluk çekmeyen bir insanın o dönem için son derece sıkıntılı olabilecek ve kendisini tahttan edecek olan bu tip fantezilere girmeyeceğini tahmin edebilir.
fitneci fesatçı ermeni, yahudi ve kamalistlerin iftirası. kaale almamak gereklidir. sonuçta bu ermeni, yahudi ve kamalistler osmanlı-islam düşmanıdırlar.
Mehmet / Bir cihan Fatihi dizisinde işleneceği söylenen gerçeklik.
Taşşağına güvenen dizide böyle bir şeye kalkışır. Adamın sadece götünü kesmezler o dizi setini direkt göte sokarlar.
Soyu bizansa dayanan bazı piçlerin iddiasıdır o.
"Bir Cihan Fatih'i" ifadesindeki Cihan, Sultan Mehmed'in gözde oğlanı olarak ilerleyen bölümlerde gösterilecekmiş.

Cihan'dan kasıt, bu oğlanmış yani.
Osmanlı’da oğlancılık müessesesinin varolduğunu kabullenmekte güçlük çeken akçomarlar için:

https://odatv.com/kim-bu-...adisahlar-0712161200.html
osmanlı'da oğlancı olmayan mı vardı sorusunu akıllara getiren olgu.
Oo bizans tohumları bi bitmediniz. Neyin kiniyse bu artık, bunlara iş güç bıraktırıp sövmeye itiyor senelerdir.
diğer tarihi kayıtlar bir yana, hayatlarında fatih'in divanını bir kere bile okumamış malların itiraz ettiği gerçektir.

aha da şurada:

http://www.scribd.com/doc/36675182/Avni-Fatih-Divani

yahu bir açın, bir okuyun, ondan sonra karar verin.

not: "okuyun" deyince bana bir gülme geldi ama neyse... kendisini osmanlı torunu sayan bu mallar mı okuyacak? okusa, anlayacak? iş yine bizlere düşüyor maalesef...
Bu kadar emin konuştuğuna göre, sana baya sert davrandı demek ki.
olmayan akıllarınca (bkz: yobaz ve zeka) laf geçirmeye çalışan çoluk çocuk takımının maydanoz olduğu mevzudur.

emin konuşmaya hakkı olanlar, divan şiiri ve de kıyamet kadar orjinal osmanlı kroniği okumuş olanlar mıdır, yoksa hayatında tek bir orijinal osmanlı kroniği okumamış çoluk çocuk tayfası mıdır?

osmanlı toplumu hakkında ne biliyorsun? bildiğini sandıklarını nereden öğrendin? bizzat o toplumun içinde yaşamış, kahir ekseriyeti devlette görev yapmış olan insanların o zamanlar yazdıklarından mı yoksa günümüz soytarılarının yazıp "osmanlı tarihidir" diye gagaladıkları propaganda amaçlı kitaplardan mı? yoksa sağdan soldan mı?

derdiniz gerçeği öğrenmek mi yoksa size yutturulan hayal dünyasını gerçek sanmaya devam etmek mi? kırmızı hap mı, mavi hap mı?

kısaca şunu söyleyeyim: biseksüellik o dönemde çok yaygındı. biseksüel olması fatih'in büyüklüğünü gölgelemez.
Bu iftiraları geçiştirmekle olmayacak anlaşılan. Zira kuyruk acısı olan batılıların uydur kaydır yazdıklarını bize kaynak diye yutturmak maharet değil;

--spoiler--

Murat Belge, (ateist) hem “Osmanlı’da Kurumlar ve Kültür” adlı iddialı kitabında hem de Mine Şenocaklı’ya verdiği röportajda Fatih’in italyan ressamlara Topkapı Sarayı’nın duvarlarına “pornografik resimler” veya “freskolar” çizdirdiğini belirtiyor. Güya istanbul Fatih’inin saray duvarlarına yaptırdığı bu müstehcen resimleri oğlu “sofu” Bayezid kazıtmış veya üzerini örttürmüş imiş! Şimdi “Sen Peygamber’in müjdesine nail olmuş birine nasıl bu iğrenç eylemi yakıştırırsın?” desem, ‘Bakın, dememiş miydik, bunlar şanlı ecdat hastalığına kaptırmışlar kendilerini, iflah olmazlar’ diyeceklerinden eminim. isterseniz içinizden deyin diyeceğinizi ama müsaadenizle ben aydınlarımızı daldıkları bu rüyadan uyandırmak için sorgulama düğmesine basayım.

Kim söylemiş Fatih’in sarayının duvarlarına pornografik resimler çizdirdiğini?

Eğriboz’da Fatih’in kuvvetlerine esir düşen ve II. Bayezid zamanına kadar sarayda kaldığını söyleyen Angiolello adlı italyan, ülkesine döndükten sonra hatıralarını yazmış. Angiolello’nun hatıralarından öncelikle Franz Babinger’in Fatih hakkındaki cüretkâr ve garazkâr kitabıyla haberdar olmuştu Türk okuyucusu. Halil inalcık hoca vaktiyle bu kitabı yerden yere vurmasına ve tarafgir bir eser olduğunu bilimsel olarak ortaya koymasına rağmen nedense kimsenin umurunda olmadı. Varsa yoksa Babinger. Bu ülkede ille ‘gâvur’ mu olmak gerek sözünü dinletmek için?

Yeri gelmişken belirteyim ki, Babinger pek çok başka efsanenin olduğu gibi Fatih’in saray duvarlarına ‘pornografik resimler’ çizdirdiği efsanesinin de ana kaynağıdır. Eskidendi o, ‘Babinger yazmış canım’ dediniz mi akan sular dururdu. Lakin artık durmuyor, onu da, ona biat edenleri de sorgu odasına davet ediyoruz.

Tarihçilikte ana kaynağa gitmediğiniz sürece yanılma ihtimaliniz çok yüksektir. Hele ikinci el kaynak kullanıyorsanız rehberinizi kargalardan seçmemelisiniz. Peki bütün atıfların kaynağı olan Angiolello ne diyor kitabında? Türkçe tercümesinde şunu:

“Gentile (Bellini) tarafından birçok güzel tablo yapılmış ve hepsi saraya konulmuştu.”

Bu kadar. Şimdi Babinger’in bu cümleyi ne hale getirdiğini görelim: “Bellini, Fatih’in ve saray çevresindekilerin portrelerini yapmakla kalmamış, sarayın mahrem odalarını erotik ve muhtemelen müstehcen resimlerle de süslemişti. Bu resimler açıkça ‘şehevî nesneler’ (cose di lussuria) diye nitelendirilmiştir.” Numarasını yakaladığımız nokta tam da burası işte. Babinger “cose di lussuria”yı elçabukluğu marifet hesabı “şehevî nesneler” haline getiriyor, sonra onu “erotik” diye yorumluyor, ardından da “muhtemelen” kılıfı altında “müstehcen” (obscene) noktasına kadar dayıyor.

Eh, Babinger işi “erotik” ve “müstehcen”e getirir de bizimkilerin eli armut toplar mı? “Pornografik” yaftası bugünler için var zaten.

Halkın çok büyük bir kısmının istanbul’u fethettiği için Nebevî müjdeye nail olduğuna inandığı bu büyük zatın içine düşürülmek istendiği tuzağı böylece yakalıyoruz. Şimdi “cose di lussuria”nın yanlış bir çeviri olabileceğine geliyoruz.

Princeton Üniversitesi öğretim üyelerinden Patricia Fortini Brown’ın mükemmel çalışması “Venetian Narrative Painting in the Age of Carpaccio” Babinger’e en susturucu cevabı veriyor aslında. Brown’a göre Angiolello’nun genellikle “erotik” veya bizimkilerin dediği gibi “pornografik” diye çevrilen italyanca ifadesinin tam olarak neyi kastettiği bilinmiyormuş.

Neymiş peki? Genellikle “şehevî şeyler” veya “erotik freskolar” diye çevrilmesine rağmen, Osmanlı sarayında verilen ziyafetler ve diğer şenlik sahnelerinin resimlerinin yapıldığı anlamına da gelebilirmiş bu ifade! Zira ‘lussuria’, ‘lux’ kelimesiyle aynı kökten geliyor. Şehvet kadar eğlence, şenlik vs. gibi anlamları da var. Nitekim Avrupa ve Osmanlı saraylarında kır manzaraları ve eğlence sahnelerinin duvar resimlerinde yer aldığını biliyoruz. Venedik saraylarında bile bulunmayan ‘pornografik freskolar’ın Osmanlı sarayında ne işi olabilir Allah aşkına? Bakın Halil inalcık ne güzel anlatmış “The Ottoman Empire” adlı kitabında:

“Fatih, Bellini’yi Venedik’ten kendi sarayına freskolar yapması için davet etti. Fakat Fatih’i çağdaş Rönesans yöneticileri arasına sokanlar meseleyi abartıyorlar. O her şeyden önce Müslüman bir gâzi yöneticiydi, amacı da devleti dünyanın en güçlü imparatorluğuna dönüştürmekti.”

Dikkat ettiyseniz hoca hem ‘erotik’ ifadesini kullanmıyor hem de Fatih’in bütün açılımlarını yöneten ana fikrin islamiyet olduğunu adeta haykırıyor. Tarihe tapıyormuşuz! Hayır efendiler, tarihe tapan eden yok. Tek gayemiz, tarihi muhabbet sofralarınıza meze olmaktan kurtarmaktır!

http://www.mustafaarmagan...tilan-bir-iftiraya-cevap/

--spoiler--
Olabilir, kendi tercihidir öyleyse bile. Bu büyük bir devlet adamı olduğu gerçeğini değiştirmez.
Bizi okumamakla suçlayanlar bi zahmet şunları okusunlar okusunlar ki yapılan iftiraya sırf osmanlıya düşman oldukları için arka çıkmasınlar. Dogruyu yazalım ister kabul etsinler, isterse etmesinler ama şunu unutmasınlar iftiranın cezası mahşere kalırsa işleri zor;

--spoiler--

SULTAN FATiH'E iFTiRA ETMEK… (13.1.2018 Türkiye)

Ateist olduğunu, katıldığı pek çok televizyon programında göğsünü gere gere ilan eden bir jeoloji profesörü, geçtiğimiz günlerde şu talihsiz cümleleri kurdu: “Fatih'in Müslümanlığı dahi tartışılıyor. Sekreterine ‘Ben Muhammed'in dediklerine inanmıyorum.’ demiş. Bunu söyleyen de Bayezid'in kendisi, oğlu…"

BOZACININ ŞAHiDi ŞIRACI

Mahut şahıs iki sene önce bu konuyu gündeme getirdiğinde yine infial uyandırmış ve kendisine delili sorulmuştu. Delil diye önümüze koyduğu şey, Julian Raby (d. 1950) isminde bir profesörün 1982 yılında Oxford Art Journal dergisinde yayınlanan “A Sultan of Paradox: Mehmed the Conqueror as a Patron of the Arts” yani “Bir Paradoks Sultanı: Sanatın Hamisi Olarak Fatih Mehmed” başlığını taşıyan makalesiydi. 1930’lu yıllarda Cambridge’te hukuk tahsili görmek üzere ingiltere’ye gelmiş Iraklı bir Yahudi’nin oğlu olan Raby, makalesinin sonunu şöyle kafa karıştırıcı ifadelerle bağlıyor:

“Mehmet, oğlu Bayezid tarafından Muhammed'e inanmamakla suçlanmıştı; başkaları ise, belki de daha isabetli olarak, onu hiçbir dine iman etmemekle suçlamışlardı. Herhangi bir kültüre inancı olmadığı eklemesini de yapabiliriz. Bu da bir suçlama mıdır?”

Raby makalesinin sonunda verdiği kaynakların başına, Alman tarihçi Franz Babinger’in (öl. 1967) ilk defa 1953’te yayınlanan Fatih Sultan Mehmed ve Zamanı isimli kitabını yerleştirmiş. Bu kitaba baktığımızda aynı isnatlarla karşılaşıyoruz. Halil inalcık tarafından da güvenilmez bir tarihçi olarak nitelenen Babinger, bir ilim adamına yakışmayacak şu muğlak ifadeleri kullanıyor:

“Mehmed'in kişisel sohbetlerinde sapkın fikirlere karşı büyük sempati sergilediğini biliyoruz. Ama devletin başı olarak islam’ın Sünni mezhebini katı bir biçimde dayattığını ve halk arasındayken kendisinin de bu kurallara uyduğunu biliyoruz. Ayrıca yıllar geçtikçe farklı dinlere ilgi duymaya başlamış olabilir.”

Babinger’in büyük hükümdarı pervasızca, iki yüzlü ve yalancı olarak sunduğu bu hezeyanlarının kaynağı ne peki? işte o zaman karşımıza Giovanni Maria Angiolello (öl. 1525) isimli Venedikli bir seyahatname yazarı çıkıyor.

KUYRUK ACISI OLAN BiR VENEDiKLi

Angiolello, Fatih Sultan Mehmed Han’ın 1470’teki Eğriboz kuşatması sırasında kardeşi Francesco ile birlikte esir alındı. Kardeşi idam edildi, kendisi ise istanbul’a getirilerek Fatih’in oğlu Şehzade Mustafa’nın italyanca hocası olarak görevlendirildi. Şehzade’nin 1474’te ölmesi üzerine istanbul’a getirildi. Burada bazı devlet hizmetlerinde bulundu ve maliye ile ilgili bir dairede görev yaptı. Fatih’in vefatından sonra Sultan ikinci Bayezid Han’ın hizmetine girdiyse de 1488’de ülkesine döndü.

işte asırlar sonra Babinger’in kitabına, ondan da Raby’nin makalesine aldığı söz konusu çirkin isnatların kaynağı, Angiolello'nun kaleme aldığı Historia Turchesca (Türk Tarihi) isimli kitabıdır. Dedikoduya dayanan sübjektif değerlendirmelerin ve kasıtlı tahminlerin yanı sıra kitapta daha başka yanlışlık ve tutarsızlıkların da bulunduğu, eser üzerinde incelemeler yapan tarihçiler tarafından ifade edilmektedir.

OSMANLI TARiHÇiLERiNiN HiÇ Mi KIYMETi YOK?

Raby’nin referansı Babinger, ömrü Türk tarihiyle uğraşmakla geçtiği hâlde “çoban millet” diyerek aşağıladığı Türklere olan düşmanlığını her fırsatta dile getirmekten çekinmemiş, Fatih Sultan Mehmed Han’ı “eşcinsel, yıkıcı, cani ve Hıristiyanlığa sempati duyan bir padişah” olarak nitelendirmiştir. Venediklilerin istanbul’dan gönderdikleri mektuplarda ve yazdıkları eserlerde, bu büyük Türk hükümdarını kötülemek için ona yakıştırdıkları dedikodu türünden söylentileri, gerçek olup olmadıklarını araştırma gereği duymadan kitabına aynen almış, Fatih dönemini birincil ağızdan anlatan Tursun Bey, Kemal Paşazade, Enverî, Edirneli Ruhî ve idris-i Bitlisî’nin eserlerine bakma ihtiyacı duymamıştır.

Hadi kendisini esir, kardeşini idam eden bir hükümdara olan kinini kusmuş Venedikli Angiolello, koyu Katolik Babinger, yeni yetme Yahudi tarihçi Raby bu iftiraları maksatlı olarak yaptı diyelim. istanbul’u fethederek Hristiyanlığın kalbini ele geçiren, Ayasofya’yı derhâl camiye çevirerek kıyamete kadar cami olarak kalmasını vasiyet eden bir padişaha böyle iftira edenlere gereken cevap verilmez mi? Fatih Camii, Yedikule Camii, Kireç iskelesi Camii, Şehremini Camii ve daha nice camileri yaptıran, hocaları Akşemseddin Efendi, Molla Gürânî, Molla Hüsrev gibi büyük islam âlimleri olan, cenaze namazını Şeyh Vefâ Hazretlerinin kıldırdığı, pek çok ilimde olduğu gibi din ilimlerinde de âlim olduğu bildirilen bir padişaha yapılan iftira karşısında yüzlerce Osmanlı tarihinin ne yazdığına bakmak icap etmez mi?

insanımızın nezdinde çok yüce bir konuma sahip Müslüman bir hükümdara, birtakım asılsız dedikodulara dayanarak akla ziyan çirkin isnatlarda bulunmak, en azından içinde yaşadığı halkın değerlerine saygısı olan birinin yapacağı şey değildir.

Bu makale, 13 Ocak 2018 tarihli Türkiye Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

http://www.turkiyegazetes...r-ve-tartisma/600166.aspx

http://www.ibrahimpazan.c...14:yaz-lar&Itemid=103

--spoiler--
Eşek ölür kalır semeri, yiğit ölür kalır eseri sözünden bahisle Ayasofya'yı cami yapan, Fatih cami gibi bir camiyi inşaa ettiren, hocası Akşemseddin hazretlerine çok bağlı bir zata böyle iftira edenin kendisi ibne oğlu ibnedir.
Şimdi bazı orospu çocukları hocasına karşı olan muhabbetini bile farklı noktaya çekmeye çalışır.
Bu memlekette zina yapmayana, yüz güzelliği biraz güzel olan bir erkeğe hemen bok atmak için bile ibne diyen orospu evlatları var. işin ilginç boyutu bu kişilere iftira edenlerin kendileri ibneliği benimsemiş kişilerdir.
Lan tamam osmanlıda oğlancılık vardı hatta yaygındı da bilip bilmeden insanları yaftalamak terbiyesizliktir.
Ehehe dede o acıyı Trabzonlular sormak lazım.