bugün

12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumu'nda oy kullanacakların, kullanacakları oyun gerekçesini açıklarken sarfedeceği sözcüklerin bir arada bulunması hali.
hayır diyenlerin, evet diyenlerin, boykot diyenlerin bunu hangi gerekçeyle söylediklerini öğrenme aparatı.

yazarlardan bu başlığı bir forum ya da kavga alanına çevirmektense uygar biçimde kendilerini ifade etmeleri rica olunur; unutmayınız ki nedenimizi iyi ve saygın biçimde anlatabilirsek, çekimser ya da bu konuda bilgisiz olan seçmenlere de yararımız dokunacaktır.

siyasetçilerin gösteremediği olgunluğu gösterebilecek gençler olarak, tümüyle uygarca ve karşıdakinin fikrine saygı göstererek; "evet, çünkü...", "hayır, çünkü...", "boykot, çünkü..." diyebilmek dileğiyle...
evet demek;

12 eylül bahanesi ile kandırılıp, birilerinin yargıyı ele geçireceği, anayasayı istedikleri gibi düzenleyeceği, chp de dahil olmak üzere önüne çıkan her partiyi kapatabileceği, ülkenin tek sahibi olarak demokrasiden eser kalmayacağı demektir.

eğer yargılamak istiyorlarsa, zaten yargılayacakları kişileri yıllardır tutuklu tutuyorlar, kimi yargılayacaklar? istediklerini zaten yapıyorlar. bu referandumun din ile ne ilgisi var peki? yetmez mi artık din ile kandırıldığınız? din ile kandırarak ve kandırılarak dini kötüye kullanmaktan günaha girdiğiniz, madem o kadar müslümansınız...

bu referanduma evet demek, içeride ve dışarıda bir takım düşmanların ekmeğine yağ sürmektir. o insanlar tarafından koyundan öte koyun, cahilden öte cahil diye nitelendirilmektir. oysa biz kimseye cahil demeyeceğiz bundan sonra. evet diyecekler sadece uykuda...
(bkz: ölüm uykusu)

boykot etmek;

taraf tutmamak gibi görünse de aslında bu ülkeden vazgeçmektir, insanın doğuştan gelen seçim hakkını, düşünce hakkını, kendi geleceğini kendi belirleme hakkını kullanmayı bilmemesi, daha da acısı becerememesidir.

o kadar vahim bir durumdur ki, biz düşünmek istemiyoruz, biz karışmak istemiyoruz diyerek sanki hiç bir tarafa hizmet etmediğini düşünerek yapılan bu boykot, aslında şu anlama gelir;
istediğiniz kadar taraf tutmadığınızı söyleyin, tuttuğunuz taraf korkanların tarafı, yönetilmeye mahkumların tarafı, soyulmaya mahkumların, kandırılmaya mahkumların tarafıdır. çünkü siz istediğiniz kadar boykot edin, bu referandum oylaması yapılacak ve ya evet ya da hayır oyu çıkacak, boykot seçeneği yok...

bu nedenle bir an önce düşünmeye başlamalı ve başta kendiniz olmak üzere, aileniz, tanıdıklarınız, sevdikleriniz ve en son da olsa ülkeniz için en iyisini düşünmeye başlamanızın vakti geldi de geçiyor bile...

neden hayır? çünkü;

biz insanlar düşünebilen varlıklarız, biz insanlar kandırılmayı hak etmeyen, işin aslını görebilecek yetiye sahip canlılarız.

biz biliyoruz bu referandumun 12 eylül ile ilgisi olmadığını, biz biliyoruz bunca zaman yaptıkları gibi bu referandumda da evet kesiminin dini sömürdüğünü. oysa müslüman her kimse bilir bu referandumun uzaktan ve ya yakından din ile ilgili olmadığını, müslüman her kimse bilir birinin çıkıp dinine bağlı kişi evet oyu kulanır demenin dini kullanarak dine karşı geldiğini, oysa onlar allah mı kişinin dine inancını sorgulayacak? yaptıkları tek şey din üzerinden insanların inançlarını sömürerek insanları yolmak. şu anlaşılsın; hiç bir ülke din ile sağlıklı biçimde yönetilemez, çünkü din yönetim biçimi değildir. din, bu ülkede her toprak zerresinde sonsuz bulunan bir saf, katkısız gerçektir, kimse tarafından sorgulanamaz, kişi ile yaratıcısı arasında kutsal bir bağdır. bu bağa bir başka kulu karıştıranlar da müslüman değildir...

hayır! çünkü;

biz sadece kendi fikirlerimize ve düşüncelerimize değil, herkesin fikir ve düşüncelerine saygı duyuyoruz. bu referandumda evet oyu çıkarsa akp'nin kendisine ters düşen her partiyi kapatacağını, herkesi susturacağını, belki vaadlerle, belki din ile, belki de para ile kanına girdiği destekçilerine de sırt çevireceğini bildiğimiz için hayır diyoruz. biz, kendini düşünmeyenleri de düşünen kişiler olarak, kimsenin zarar görmesine izin vermeyeceğiz.

biz kışkırtılan türk ve kışkırtılan kürt kardeşlerimizin, kışkırtıldıklarının, kandırıldıklarının farkına varmalarını sağlayacağız. biz bu referandumda hayır oyu kullanarak, ülkemiz ve insanlarımız için doğru olanı yapacağız.

hayır! çünkü;

akp'nin, ona karşı olan kürt, türk, chp'li, mhp'li, askeri, işadamını, esnafı, işsizi, emekliyi... susturmasına izin vermeyeceğiz. biz sadece hayır diyenlerin karnını doyurmak için değil, evet diye bağırırken açlıktan nefesi kokanların da karnını doyurmak için hayır diyoruz. biz herkesin özgür olduğu bir türkiye için uğraşıyoruz. biz, hepimiz için uğraşıyoruz. biz, türkiye'yi bu duruma getiren insanların kaçmasına müsade etmeyeceğiz, biz onların bu ülkeyi ele geçirmesine izin vermeyeceğiz, biz ülkemizi tekrar halkın yönetmesini sağlayacağız.

hayır! çünkü;

biz artık uyanıp, aklımızı kullanmayı seçiyoruz. insan olduğumuzu hatırlamayı, geleceği aydınlık görmeyi...

seçim sizin kardeşlerim, hiç bir şey için geç değil. jigsaw gibi bizimle oyun oynayanların oyununa düşmemek için; geç değil...

jigsaw demişken;
(bkz: make your choice)
başka bir seçenek yok. varsa da benim haberim yok.
12 eylül 2010 anayasa değişikliği referandumunda oy kullanacağım ve "hayır" diyeceğim. bunun en önemli nedeni, "hukukun üstünlüğüne" ve "yargı bağımsızlığına" olan inancımdır.

anayasa taslağı'nda kişisel bir yasa yaratılmak istendiğini gözlemledim.
4 maddelik bu gözlem, "hayır!!!" demek için yeterlidir!

1- anayasa paketinin bir partinin genel merkezinde, bir partinin kurmayı olan anayasa profesörleri tarafından, diğer tüm görüşler yok sayılarak, toplumun diğer katmanları göze alınmaksızın hazırlanmasına ve meclisten geçirilmesine karşıyım.

2- çıkar amaçlı örgüt oluşturmak konusundaki bir davada hakkında görevi kötüye kullanmaktan soruşturma yürütülen bir kişinin, başbakan mevkiine geldiğinde bu dosyanın dokunulmaz ibaresi ile yeni anayasayı beklercesine türkiye büyük millet meclisi'nda bekletilmesine karşıyım. (yeni anayasanın tam da bu dosyayı beraat ettirecek şekilde düzenlenmiş olması içler acısıdır.)

3- işine geldiğinde hukukun üstünlüğünden söz eden başbakanın, anayasa referandumu kararı onaylanmak üzere cumhurbaşkanı'na gönderildiğinde, daha cumhurbaşkanı imzalamadan açıklama yapıp da "halkımız karar verecek" demesine, yani cumhurbaşkanı'nın onayından bu kadar emin olabilme cesareti göstermesine karşıyım.

4- işine geldiğinde bağımsız yargıdan söz eden başbakanın, hukuk fakültelerine sadece ve sadece o anki adalet bakanının tek imzasıyla öğretim görevlisi atayabilecek bir yasa hazırlamasına ve bunu savunabilmesine karşıyım.

olayın tam olarak anlaşılması için yarsav* kurucu başkanı ömer faruk eminağaoğlu'nun adliye çıkışında yaptığı basın açıklamasını dinlemek ya da okumak yeterlidir:
...
--basın açıklaması--
türkiye'de "demokrasi ve özgürlük açılımı" anlamında ortaya çıkan tek bir kuruluş vardır, yarsav'dır; ama yarsav, demokrasi ve özgürlük açılımının sembolü olan yarsav, mevcut hükümet tarafından kenan evren'den kopya çekilerek siyasi partileri kapattığı gibi, hakkında iki kez kapatma yasa tasarısı hazırlanmıştır. ve bütünüyle yarsav kurucu başkanı olarak yapmış olduğum tüm türkiye'de kamu oyunda hukuk bilincini oluşturmaya yönelik konuşmalarım, bu davanın konusu yapılmıştır. mevcut dava, mevcut hükümetin faşist bir hükümet olduğunun tespit ve tescili davasıdır. çünkü ben hukuku savunuyorum, çünkü ben "hukuk herkes içindir" diyorum ve "hukuk herkes içindir" dediğim için ben, türkiye'de yargı önüne çıkarılıyorum. ama benim hakkında soruşturma yapmış olduğum, "çıkar amaçlı suç örgütü" ile ilgili bir olayda hakkında "görevi kötüye kullanmak" 'tan soruşturma yapmış olduğum kişi; bugün başbakan! ve o kişinin dosyası, bugün "dokunulmaz" olarak şimdi türkiye büyük millet meclisi'nde... ve ben onu soruşturan olarak şimdi yargı önüne çıkarılıyorum, ama o başbakan bugünkü yargıya bile güvenmiyor, çünkü anayasayı değiştirerek kendi yargısını getirmek istiyor ve mecliste "dokunulmaz" olarak bekleyen dosyasını yeni anayasayla şekillendireceği yeni yargının önüne geçirmek için türkiye'de anayasa değişiyor. halkımız bu olayların bilincindedir.

aynı şekilde, fethullah gülen kriptolarını dışişleri bakanlığı'ndan çıkartmam nedeniyle hedef oluyorum, ve o kişi cumhurbaşkanı oluyor. ve avrupa birliği konusunda hassa olduğunu belirtmesine rağmen, avrupa birliği bile kendi hafızasını kaybetmiş, türkiye için yazmış olduğu raporları unutmuş, "tek tip yargıç yetiştirilmesin, adalet akademisi özerk oldun" diyen avrupa birliği, adalet akademisine bakanın tek imza ile atama yapacağını öngören anayasa değişikliğini hiç bir tepki vermeden seyrediyor, siyasi iktidara destek veriyor. avrupa birliği söylemlerini ağzından düşürmeyen cumhurbaşkanı, bu konuları kendisine anlatmak için yarsav'ın talep etmiş olduğu randevuya cevap vermiyor, ve cumhurbaşkanı, kendi adına konuşma yapan başbakanın cumhurbaşkanı daha imzalamadan "halkımız karar verecek" dediğinde "dur bakalım, ben cumhurbaşkanıyım, benim yetkilerim var, benim adıma nasıl konuşma yapabilirsin ey başbakan?" diyemiyor. biz tarafsız cumhurbaşkanı istiyoruz, hukukun üstünlüğü için! biz türkiye cumhuriyeti'nde hukuk istiyoruz! biz, "herkes için hukuk" istiyoruz! ama "herkes için hukuk" isterken, her nedense erzincan 'da cumhuriyet yargılanıyor! cumhuriyetin yargılanmasına, cumhuriyet savcıları olarak asla ve asla izin vermeyeceğiz! cumhuriyeti yargılamaya hiç kimsenin, ama hiç kimsenin haddi, yetkisi ve gücü olmayacak ve yetmeyecek!

ben bugün burada cumhuriyet hukuku'nu savunduğum için yargılanıyorum, cumhuriyet hukukunu yargılamaya türkiye cumhuriyeti'nde hiç kimse cesaret edemeyecek ve ankara'da hakimler olduğunu bu yargılamanın sonunda herkes görecek. biz yargımıza güveniyoruz, biz atatürk cumhuriyeti'nin varlığını savunuyoruz, çünkü atatürk cumhuriyeti, türkiye'de hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü vareden cumhuriyettir. sonsuza kadar hukukla yaşayacaktır çünkü darbelere, darbecilere ve sivil darbecilere de sonuna kadar karşıyız. hukukla, sadece hukukla bu mücadelede galip gelen hukukun üstünlüğü olacaktır. türk halkı, sağduyusu yüksek olan bir halktır, hiç kimse türk halkını kandırmaya çalışmasın.

bu davanın sonucunda beni yargı önüne çıkaranların istifa edeceği ve o kişilerin yaptığı hukuksuzlukların türkiye'de adil bir yargı önünde yargılanacağı günlerin ve onlara adaletle davranılacağı günlerin geleceğini türk halkı görecektir! bunu da herkes bilmelidir. türk halkına, türk hukukuna ve hukukun üstünlüğüne sonuna kadar inanan, güvenen, beni doğuran cumhuriyete herşeyini feda eden bir kişi olarak halkıma ve hukukun üstünlüğüne olan inancımı ve saygılarımı sunuyorum.
--basın açıklaması-- **
...
bu basın açıklamasını izlemek için: http://www.facebook.com/v...deo.php?v=141027215920000
Anayasa değişikliğine hayır diyorum, çünkü;

bölücülük suç olmaktan çıkarılıyor

1) AKP anayasa taslağının 9. Maddesiyle, 1982 Anayasasının 84. Maddesinin son fıkrasında bulunan, eylem ve söylemleri nedeniyle partisinin kapatılmasına sebep olan milletvekilinin milletvekilliğinin düşmesine yönelik düzenleme ortadan kaldırılmaktadır. AKP bu değişiklikle mecliste her tür bölücülüğü serbest hâle getirmekte ve bölücü faaliyetleri özendirmektedir. AKP, anayasa taslağındaki bu hükümleriyle, başlattığı ülkeyi bölme veya parçalama emellerine, anayasal zemin hazırlamaktadır.

sosyal devlet yerine imtiyazlı, ayrıcalıklı zümrelerdenoluşan devlet

2) AKP Anayasa Paketinin birinci maddesinde getirilen değişiklikler, Anayasanın sosyal devlet ilkesi gibi maddeleri ile Türk Ceza Kanunu gibi mevcut birçok kanunda zaten düzenlenmiş olan konulardır. Eşitlik ve çocuk hakları gibi mevcut Anayasada veya kanunlarda var olan, değişiklik gerektirmeyen bazı düzenlemeler ile Türk halkının gözü boyanmaya çalışılmaktadır.

grev hakkı olmadan toplu sözleşme hakkı hiçbirşey ifade etmez

3) AKP 2002 yılında memurlara grev hakkı getirileceğinin sözünü vermesine rağmen aradan geçen 8 yıldan sonra, referandum paketinde memurlara grev hakkını vermemiştir.Yıllardır yapılan toplu görüşme, toplu sözleşme olarak düzenlenmiştir. Toplu sözleşme hakkı getirilmiştir. Ancak bu, toplu görüşmeden farklı sonuçlar doğurmayacaktır. Çünkü toplu sözleşmede anlaşma sağlanamaz ise, Uzlaştırma Kuruluna başvurulacak, kurulun vereceği karar kesin olacaktır. Uzlaştırma Kurulunun seçimi de yine hükümetin iradesi ile gerçekleşecektir. AKP, grev hakkını vermeyerek kamu çalışanı memurların elinde olması gereken yaptırım gücünü gasp etmiştir. Grev hakkı olmadan, toplu sözleşme hakkı bir anlam ifade etmeyecektir. Memurun niteliği, atanması, görev ve yetkilerinin belirlenmesi yine idarenin takdirine bırakılarak, toplu sözleşme ile sadece malî ve sosyal haklarda düzenleme yapılmasıyla sınırlandırılmıştır. idarenin takdiri, iş güvencesini tehdit etmektedir. Bu uygulama, AKPnin atadığı idarecilerin keyfî davranmasına neden olacak ve memurlar olumsuz sonuçlarla karşılaşacaktır.

akp-pkk elele

4) Anayasa Mahkemesi ile ilgili değişiklikte, Yüce Divan kararlarına yeniden inceleme yolu açılarak bölücülük ve PKK ile işbirliği suçundan milletvekilliğinden düşürülen Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk adlı PKK yandaşlarına milletvekillikleri iade edilecek ve bunlar TBMMye geri döneceklerdir. PKK destekçisi milletvekillerini kurtarma görevini üstlenen AKP, Türk milletinin ve devletinin bekasını korumaktan uzak, bölücülere sınırsız bölücülük yapma fırsatı tanımaktadır.

yargının siyasallaştırılması hedefleniyor

5) Yasama ve yürütmeyi kontrol altına alan AKP, yargıyı da ele geçirmek istemektedir. Bunun nedeni, 8 yıldır kabarmış olan suç dosyalarından dolayı yargılanma ihtimaline tedbir olarak Yüce Divan üyelerini kendi memuru yapma telaşıdır. Kuvvetler ayrılığının ortadan kalkmasının adı, diktatörlüktür. AKP, diktatörlük kurmaya çalışmaktadır.

kuvvetler ayrılığı ilkesi açıkça çiğneniyor, kukla mahkemelerlehükümet istediğini yargılayıp istediğini serbest bırakıyor

6) taslağın 18. maddesiyle, Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilir. Şeklinde Türk hukuk sisteminde olmayan bir uygulama getirilmektedir. Bu düzenleme ile siyasi yasaklı bazı kişilere af yolu açılmaktadır. Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu da, Adalet Bakanının emrinde bir kurul haline getirilerek, yargı tamamen siyasete teslim edilmekte, yandaş yargı oluşturulmaktadır. Her siyasi iktidarın yargıya doğrudan müdahalesine imkân tanıyarak, toplumun adalete güveni yok edilmektedir.

vergi kaçıran yeşil sermayecilere akp torpili

7) Anayasanın Seyahat Hürriyeti başlıklı 23. Maddesinde yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle ve hâkim kararıyla sınırlandırılmaktadır. Mahkemelerin ağır aksak çalıştığı ülkemizde, adı bir suça karıştığı mahkemece tescil edilmemiş suçlulara yurt dışına kaçış kapılarını açan AKP sayesinde, beyan edildiğinde idari bir suç olarak kabul edilen vergi kaçırma fiilini işleyenler, hem milletin sırtından para kazanacaklar, hem vergi vermeyecekler hem de ellerini kollarını sallayarak yurt dışına kaçabileceklerdir.

görev tanımı bile belli olmayan, keyfi bir kurum

8) idari işlemlerin denetimi bakımından Kamu Denetçisine başvuru yolunun açılması, devletin demokratikleşmesi konusunda olumlu bir adım olarak takdim edilirken; yargıyı ele geçirmek için her türlü yola başvuran bir zihniyetin bağımsız bir kurum oluşturma ihtimali de yoktur. Kamu Denetçiliği Kurumu; AKP için kadrolaşma alanı olarak kullanılacak, hizmet üretemeyecek, bu kurumda yandaşlar istihdam edilecektir. Görev ve yetki tanımı bile açık olarak yapılamamış bir kurumun, görev ve yetkilerinin yasa ile belirlenecek olması, bu kurumun sembolik bir nitelik taşıyacağının ifadesidir. Devletin işleyişini denetleyecek bir kurumun görev ve yetkileri AKP tarafından belirlenecek olursa,memleketin başı dertten kurtulamayacak demektir.

darbecilere hesap sorulmuyor, aksine güvence sağlanıyor

9) Anayasa paketinin 24. Maddesiyle, 1982 Anayasasının geçici 15. Maddesi yürürlükten kaldırılmaktadır. Bu değişikliğin 12 Eylül işkencecilerini yargılama imkânı sağlayacağı gibi bir yalanı iktidar yandaşları sürekli dile getirmektedir. Oysa hukukun genel ilkeleri (zaman aşımı, sanık lehine kanunun uygulanması mecburiyeti ilkeleri gibi), sadece anayasa değişikliği ile böyle bir imkânın sağlanamayacağını açıkça ortaya koymaktadır. Bu nedenle, 12 Eylül işkencecilerinin hesap vermelerini sağlayabilmek adına, anayasa görüşmeleri esnasında MHP aşağıdaki teklifi sunmuştur ve teklif AKP oyları ile reddedilmiştir. 12 Eylül 1980 tarihinden, ilk genel seçimler sonucu toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanının oluşturulduğu tarihe kadar geçen süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk milleti adına kullanan Millî Güvenlik Konseyinin, bu dönemde kurulmuş hükümetlerin ve Danışma Meclisinin her türlü karar ve tasarruflarını uygulayan idare, yetkili organ, merci ve görevliler tasarruflarından dolayı yargılanabilir. Açılacak davalarda zaman aşımı süresi bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte işlemeye başlar. AKP MHPnin yukarıdaki teklifini reddederek, amacının 12 Eylül işkencecilerini yargılamak değil, 12 Eylülcüleri aklamak olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Diğer bir deyişle AKP, 12 Eylülcüleri yargılama yolunu açacak anayasa değişikliklerinin önünü tamamen kesmektedir.

tüm bu sebeplerden ötürü mevcut anayasa değişikliğine hayır diyorum. toplumun tümünü kapsamayan, bir mutabakat zemini üzerinde kararlaştırılmayan, dış mihrakların emirleri doğrultusunda ve hükümetin yüce divandan kurtulma maksadıyla yapacağı anayasa değişikliğinin ülkemin yararına olduğuna inanmıyorum. milletvekili dokunulmazlığını kaldırmayan, daha demokratik bir sonuç için seçim barajını düşürmeyen, memura grev hakkı tanımayan bir anayasa değişikliği bu ülkenin ihtiyaçlarına değil, sömürge valisi başbakanın ikbal kaygısına ve uykusuz gecelerin geç saatlerinde bastıran kalp çarpıntılarına çözüm olacaktır.

ülkesi üzerine oynanan oyunların farkında olan türk gençliği, son sözünü istiklal mahkemelerinin zabıt tutanaklarına geçeceği günü beklemekte ve o günün yaklaştığını bilmektedir.
referandumda hayır diyecek olan yazarların bu hayır oyunun gerekçelerini açıkladıkları; ama evet diyecek ya da boykot edecek yazarların gerekçe göstermediği konu.

aynı zamanda; "biz bu yüzden hayır diyoruz" diyen ve "siz neden evet diyorsunuz ya da neden boykot ediyorsunuz?" diye merak eden yazarları ilgilendiren konu.
boykot ediyorum çünkü tüm maddeler dünyada demokrasinin olduğu her ülkede olduğu gibi tek tek oylanmalı.

edit:eksi veren dallama:demokratik hakkım olan görüşümü belirtiyorum sen misin 12 eylül anayasasına karşı çıkan peeehhh boşa yaşıyorsun.
başbakanımızı hiç mi dinlemediniz? neden evet dememiz gerektiğini her mitingte anlattı.

birde ben anlatayım.

- islamcıların önünü açan, sivil toplum örgütlerinin canına okuyan, toplumu apolitize eden, paşam kenan'ın 82 anayasası bugün itibariyle misyonunu tamamladığından mütevellit evet demeliyiz. -zira bu darbe anayasası siyasal islamcıları bile artık memnun edememektedir.-

- temsili demokrasinin olmazsa olmazı, temsilde adalettir.seçim barajına dair bir düzenleme yoktur yeni anayasa paketinde. 'bildiğim tek baraj dokuz on beş!' diyen hükümet böyle bir düzenleme yapma gereği duymamıştır. dolayısıyla marjinal partiler meclise giremeyecektir. -bağımsız millet vekili olup grup kurabilirler. o başka demagoji yapmayın- buna da evet.

- 12 eylül cuntasının çocuğu yök kaldırılmayacak.dolayısıyla üniversitelere özerklik verilmeyecek. yani üniversiteler serbestçe öğretim ve araştırma yapma hürriyetinden gene mahrum olacak ve bugünkü gibi gene siyasi iktidara gebe kalacak. üniversiteler ilmi irfanı hür kafirler yetiştiremeyecek. bilime ve evrimcilere küfreden, adnan oktar'ı kanka bellemiş bilim adamları barındıracak. bundan dolayı da evet.

işbu entry evveliyatı itibariyle ironi içermektedir.

anayasa paketinin ipini komando düğümü yapıp, güdük kalmış demokrasimizin bir sıkımlık canını almak isteyenlere, referandumda cevabım 'hayır' olacaktır.
Hayır'da bir H a y ı r vardır hocam.
Hayrola..
eşşeğin zikinden dolayı.
(#9130382)