bugün

marifetnamenin yazarı. 18. yy'da yaşamış, birçok alanda uçmuş kişi.
farklı alanlarda geniş bilgi sahibi olmayı başarmış kişi. marifetnemesi sindirerek okunmalıdır.
edebi ve ilmi terbiyesini tamamlamak maksadiyla siirt'in tillo ilcesindeki arap asilli dini alimlerden ve bilhassa ismail fakirullah hazretleri'nden uzunca sure dersler almistir.
''Gökdeki yıldızların yerini Tillonun sokaklarından daha bilirim'' diyen ve bunu Marifetname adlı eserinde ispatlayan Tasavvuf ehli bir bilim adamı. Astronomi, Matematik, Anatomi ve Mantık konularında araştırmalar yapmış eserler yazmıştır.
fakirliğin sebepleri olarak birçok şeyin yanında aşağıdakileri de göstermiş olan islam alimi. (bkz: islam hurafeleri)

Günah işlemek,
Yalan söylemek,
Sabah vakti uyumak,
Bir gün bir gecede sekiz saatten çok uyumak,
Soyunup çıplak yatmak,
Çıplak iken abdest bozmak,
Bir yanı üzerine yaslanıp ekmek yemek,
Ekmek kırıntılarını yere dökmek,
Cenabet iken ağzını yıkamadan yemek,
Soğan ve sarımsak kabuklarını yakmak,
Geceleyin evi süpürmek,
Çöpleri evin içinde biriktirmek,
Yaşından büyüklerin önünde yürümek,
Anne ve babasını isimleri ile çağırmak,
Eline geçen çer çöple dişlerini kurcalamak,
Toprak ve çamur ile ellerini ovalamak.
http://www.menzil.net/kitap_html/okitap/marifetname/
günümüzün astroloji yorumlarına benzer tahminler yapmış kişi. özellikle (bkz: marifetname) adlı kitabında bir insan hayatının tüm evrelerinde karşılacabileceği ortak sorulara oldukça spesifik cevaplar bulmuştur. yine aynı kitapta cinsel birleşme zamanları ve birleşme sonrası doğacak çocukla ilgili ilginç tahminleri vardır. şöyle ki;

* Cima, eşinin rızası ile olursa çocuk akıllı, gönülsüz olursa ahmak olur.
* Pazar ve çarşamba gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kavgacı olur.
* Gündüz öğleden sonra yapılan cimadan çocuk olursa, şaşı olur.
* Ramazan bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, ana babasına asi olur.
* Kurban bayramı gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, altı ve ya dört parmaklı olur.
* Ayakta yapılan cimadan çocuk olursa, yatağına işer.
* Baldızını düşünerek yapılan cimadan çocuk olursa, hünsa olur. [Erkekle kadın arası bir şey]
* Cima esnasında konuşursa, çocuk dilsiz, öperse sağır olur.
* Kadının fercine bakarsa, çocuk kör olur.
* Berat gecesi yapılan cimadan çocuk olursa, kötü huylu olur.
* Taharetsizken yapılan cimadan çocuk olursa, cimri olur.
* Sefere çıkacağı gece yapılan cimadan çocuk olursa, savurgan olur.
* Orgazma ererken, her ikisinin düşüncesinde ne şekil varsa, çocuk ona yakın olur.

hepsi bir yana kalmış mikin dini imanı olmaz. zaman mekan dinlemez*
günümüz tübitak ına duyrulur!!!: uyan ve kendine gel, sonra da oku!

erzurumlu ibrahim hakkı nın marifetname de dile getirdiği bazı açıklamalar:

''öğelerin uyuşup birleşmesinden ilkin madenler oluşup, ondan bitkiler ortaya çıkıp, ondan hayvanlar ortaya çıkmıştır...ve ama hayvanlar ile insanlar arasındaki aracıların en belirgini maymundur: çünkü kılı ve kuyruğundan başka dışı ve içi insana benzer.

evrimi betimleyici sözleri ise: hurma basamağından türlü hayvanlar basamaklarına yükselip nice yıllar (çağlar) o basamaklarda yaşam sürmüştür. ta, davranım ve biçim olarak insana benzeyen nesnas ve maymun basamağını bulmuştur. ve o basamaktan da yükselerek insan biçimine gelmiştir.

yukarıdaki bölümleri tübitak makaslayarak türkçeleştirmişler. uyanın eyy halkım!

bunu öngören ibrahim hakkı: bu tür işleri (bu kitapta açıklanan doğa ve insan olgularını) çürütmek için tartışmayı dinin gereği sanan kimse, dini zayıflatmış, değersizleştirmiş ve dine karşı cinayet işlemiş olur. çünkü söz konusu edilen olayların gerçekten olduğunu hendese ve hesap kanıtları gösterir. bunu öğrenip doğrulamasını yapabilen ve nedenini, zamanını, tutarını ve süresini bildiren kimseye bunun dine aykırı olduğu söylenecek olursa, o kişi akıl yoluyla çıkardığı sonuçtan kuşkulanmaz, belki dinden kuşkuya düşerek: 'akla aykırı din nasıl olur?' diye sormaya başlar. dine yolu yordamıyla eleştiri getirenlerin verdiği zarar göre, dine yanlış biçimde yardımcı olanların verdiği zarar daha çoktur.''

şimdi okumaktan, araştırmaktan aciz sözcükçüler ve diğerleri, size sesleniyorum! bu adam ki vaktinde kendisine daha çok hazretleri diye hitap edilirmiş, darwin den önce bu açıklamaları dile getirip sonuna kadar savunmuştur ve halk onu baskına uğratmamış ya da katletmemiştir. aksine benimsemiştir. şimdi bu geriye gidiş, reddediş neden? eminim günümüzdede bu marifetnameyi yazsaydı bi punduna getirilip katledilirdi. hadi darwin ecnebi peki erzurumlu ibrahim hakkı efendi neci? darwin doğmadan 50 yıl önce yazmış bu marifetnameyi. bilgilerinize arz ederim!

şimdi ilgi ve alayka anti tezlerinizi bekliyorum ve oku yun diyorum!
takvim yapraklarının üstünde sözleri bol bol bulunur.
bir katreyiz alemde
lakin dilde derya olmuşuz...demiştir kendileri..
kendisi , bilimle inancın aynı noktada olduğunun sanıldığı zamanların büyük bir alimidir.
marifetnamede bir çok konuya değinir.din de olmak üzere zamanını bilimini anlatır.
kitapta en çok dikkat çekecek yer , şüphesiz ,cinsellikle ilgili kısımdır.kimse ayak yapmasın
(bkz: marifetname)
hocası ismail fakirullah'ın öz dedem olduğu 18. yy önemli şahsiyeti.
inançsız birisi varmış. adam kafasındaki soruları merak ediyor. o adama demişler ki erzurum hasankale'de ibrahim hakkı diye birisi var. o bu konularda bilgilidir. git o'na danış demişler. bir süre sonra adam hasankale'ye gelmiş, ibrahim hakkı hazretlerini sormuş.

ibrahim hakkı hazretleri, tarlada çalışıyormuş o sırada. ateist adam yanına geliyor. başlıyor sorularını sormaya. "senin inandığın allah'ı bana göster?! şeytan da ateş yaratılmış. cehenneme gidecek diyorsunuz. hiç ateş, ateşi yakar mı peki?" gibilerinden sorular soruyor..

ibrahim hakkı hazretleri, tarladan bir parça toprak alıp adamın kafasına atıyor. adam kaçıp gidiyor yanından. sonradan sakinleşiyor adam neyse. oturuyorlar. ibrahim hakkı hazretleri de orada. "ya ibrahim hakkı, bu adam böyle böyle sordu ne diye bu inançsıza toprak atıyorsun?" ibrahim hakkı hz. şöyle diyor; "bana allah'ı göster dedi. ben de ona toprak attım. başım ağrıyor diyor, bana o zaman göstersin bu acısını. sonra da dedi ki şeytan da ateşten, cehennem ateş dolu. hiç ateş ateşi yakar mı diye sordu? kendisi topraktan(insan) yaratıldı, hiç toprak toprağa zarar verir mi?"

menkıbe buna benzerdi. anlatılanlar da eksiklik ya da fazlalık olabilir ama genel olarak böyle.
--spoiler--
"deme niçin şu şöyle, Yerindedir ol öyle, Bak sonunu seyreyle, Mevla görelim neyler, Neylerse güzel eyler..."
--spoiler--
"mevla görelim neyler neylerse güzel eyler" diyerek tevekkül sahibi olmanın insana vereceği rahatlık ve huzurun sinyallerini göndermiştir kalbimize..allah rahmet eylesindir...
islamın çözülmeye başladığı, bilimin, aklın yerini hurafelerin, doğmaların aldığı dönemde ortaya çıkmış, yeterince cahil bir sözde alim. yarı alim. tabi şöyle bir konuda söz konusudur; bu zaat'ın atmasyonları aslında sadece 'biyolojizm' alanında ufak bir çalışmaymış. ki çalışma olsa bile yenecek cinsten nane değildir.
tefviznamesi şöyledir:

hak şerleri hayreyler
zannetme ki gayreyler
ârif onu seyreyler
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

sen hakk’a tevekkül kıl
tefviz et ve rahat bul
sabreyle ve razı ol
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

kalbin ona berk eyle
tedbirini terk eyle
takdirini derk eyle
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

hallak-ı rahim o’dur
rezzak-ı kerim o’dur
fa’al-ı hakim o’dur
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

bil kadıy-ı hacatı
kıl o’na münacatı
terk eyle muradatı
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

bir işi murad etme
olduysa inad etme
haktandır o reddetme
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

hakk’ın olacak işler
boştur gam-u teşvişler
o hikmetini işler
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

hep işleri faiktir
birbirine layıktır
neylerse muvafıktır
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

dilden gamı dûr eyle
rabbinle huzur eyle
tefviz-i umur eyle
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

sen adli zulüm sanma
teslim ol oda yanma
sabret sakın usanma
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

deme şu niçin şöyle
yerincedir ol öyle
bak sonuna sabreyle
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

hiç kimseye hor akma
i̇ncitme, gönül yıkma
sen nefsine yan çıkma
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

mü’min işi renk olmaz
âkil huyu cenk olmaz
ârif dili tenk olmaz
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

hoş sabr-i cemilimdir
takdir kefilimdir
allah ki vekilimdir
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

her dilde o’nun adı
her canda o’nun yadı
her kuladır imdadı
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

naçar kalacak yerde
nagâh açar o perde
derman eder ol derde
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

her kuluna her anda
kâh kahr-u kâh ihsanda
her anda o bir şanda
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

kâh mu’ti-u kâh mani’
kâh darr-u kâh nafi’
kâh hafız-u kâh rafi’
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

kâh abdin eder ârif
kâh eymen-ü kâh haif
her kalbi o’dur sarif
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

kâh kalbini boş eyler
kâh halkini hoş eyler
kâh aşkina dûş eyler
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

kâh sade-ü kâh rengîn
kâh tab’ın eder sengîn
kâh hırem-ü kâh gamgîn
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

az ye, az uyu, az iç
ten mezbelesinden geç
dil gülşenine gel göç
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

bu nas ile yorulma
nefsinle dahi kalma
kalbinden ırak olma
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

geçmişle geri kalma
müstakbele hem dalma
hâl ile dahi olma
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

her daim o’nu zikreyle
zeyrekliği koy şöyle
hayran-ı hak ol şöyle
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

gel hayrete dal bir yol
kendin unut o’nu bul
koy gafleti hazır ol
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

her sözde nasihat var
her nesnede zinet var
her işte ganimet var
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

hep remz-ü işarettir
hep gamz-ü beşarettir
hep ayn-ı inayettir
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

her söyleyeni dinle
ol söyleteni anla
hoş eyle kabul canla
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

bil elsine-i halkı
aklam-ı hak ey hakkı
öğren edeb ve hulku
mevlâ görelim neyler
neylerse güzel eyler

vallahi güzel etmiş
billahi güzel etmiş
tallahi güzel etmiş
allah görelim netmiş
netmişse güzel etmi
pek çok kişice; yunus emre nin bir sözüymüşcesine bilinen, görelim mevla neyler neylerse güzel eyler sözünü marifetname sinde dile getiren kişidir.
türkiye de bile evrim denince akla gelen ilk kişi değildir. oysa ki evrimle ilgili çok güzel çalışmaları vardır ve darwinden 100 yıl önce yaşamışdır. darwinin artı olarak ortaya attığı tek konu doğal seleksiyondur.
--spoiler--
allah'ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur ile birbirine karışmış, unsurların birleşmesiyle önce madenler, sonra bitkiler, sonra hayvanlar vücuda gelmiş ve nihayet hayvan kendine özgü evrimini tamamlayınca insan vücuda gelmiştir.
--spoiler--

meşhur marifetname sinde yazmaktadır.
büyük allah dostudur. tasavvuf önderlerindendir.
sehl-i mümteninin en sağlam örneklerinden birini vermiş büyüklerimizdendir. oğlu şakir'e şöyle der :

harâbât ehlini hor görme şakir
defineye malik viraneler var.
--spoiler--
Müminler için renkli döşeklerle süslü saraylarda ve şatolarda, yastıklar üzerinde aner saçlı, hilal kaşlı, kara gölü, güneş yüzlü, şirin sözlü, işveli ve nazlı, inci dişli, mercan
dudaklı, gül yanaklı, selvi boylu, güzel huylu, gülden taze ve taravetli huri kızları vardır. Bunlar cennetliklerin temiz eşleridir. Her birisi yetmiş kat elbise giymiştir. Renkleri çeşitli, ölçüleri hafiftir. Her hurinin taravetli teni cam gibi şeffaftır. Başlarına nur renkleriyle ışıldayan taçlar koymuşlardır. Çeşitli cevherlerle işlenmiş tahtlar üzerinde oturup, müminlere bakarlar. Karşılarında hizmet için nice bin çocuk ve gılman saf saf dizilmişlerdir.
--spoiler--
marifetname'nin yazarıdır.