bugün

Yağmurda ıslanmış, sırılsıklam olmuştuk. Beni evine davet etti. Omzuma konan elini şefkat gösterircesine tuttum sağ elimle, yavaşça sıkarak selamladım. kızarmış gözlerini kısarak tebessüm etti. Kızıl saçlı beyaz tenli ve uzun boylu bir kadındı. Gözleri, ilk doğduğu anda bile ne istediğini biliyormuşçasına sert ve kendinden emin bakardı. Oscar wilde'ın kanından geldiği konuşulurdu. yavaş yavaş kırışmaya başlayan göz kenarları en büyük ispatıydı sanırım. O da yanıma oturdu, üzerinde krem rengi bir ince palto vardı, Eteğine kürk sarılmış gibi tüylü ve sıcak görünüşlü bir paltoydu. Başında ise yüzünüzü hafifçe örten bir kep. Kırmızı ruju ise oldukça tahrik ediciydi. Birden kalkıp pikap'a bir plak koydu. Leonard Cohen çalıyordu. Sonra yanıma oturdu. bacak bacak üstüne attığında değiyordu tenlerimiz birbirine. Birden usulca eğilip kulağına şunları fısıldadım."Müziğin sesini kısar mısın, ezan okunuyor." Dediğime anlam veremedi ve dudaklarıma sımsıkı yapıştı. Bu, son günaha girişimiz değildi...