bugün

en basit tanımıyla öğrenci değişim programı olup, başvurabilmek not ortalamasını en az 2.5 olması( üniversiteye göre değişebiliyor), alttan dersin bulunmaması, ingilizce seviyesinin belli bir düzeyde olması gibi şartlar aranmaktadır. bu sayede giden kişiler hem dillerini geliştirme fırsatı elde etmiş oluyorlar, hem de farklı kültürler tanıyıp farklı insanlarla kaynaşma olanağı elde etmiş oluyorlar.
gimek isediğim ancak gidince buradaki derslerin akıbeti ne oluyor diye merak ettiğim program. işin ucunda dönem uzatmak da var.
fırsatı olanların mutlaka kullanması gereken program. gitmeden önce "yabancılık-entegrasyon" muhabbetleri korkutsa da, dönerken; "lan iyi ki vazgeçmemişiz hafız" muhabbetleri döner kesin.
gidildiğinde buradaki derslerden muaf olduğunuz program. eğer oradan başarılı bir şekilde dönerseniz burada da başarılı olmuş sayılacaksınız.
Akla ilk gelen öğrencilerim rahat olarak okuyabileceği ülke Hollanda gelir aklıma Erasmus dendikçe.
ailecek severek dinlediğimiz italyan şarkıcı.
gerekirse okulumu uzatıp gitmek istediğim hede.. daha yaşım genç benim giremem hemen çalışma hayatına, hayatımı yaşamam lazım lan biraz. 30'uma kadar gezip tozmak tek amacım şu saatten sonra. *
bir öğrencinin başına gelebilecek en güzel şey. Ama erasmus'un ardından hayata tutunmak biraz zor oluyor sözlük...
gidenleri çok kıskandığım program.

ben de istiyorum ben de.

ama bizim bölümdekiler niye bu kadar inek!
içinde bulunulduğu sürece asla aşık olunmaması gereken bir eğitim programdır.
müthiş bir program, seni alır götürür, cebine harçlığını koyar,gezdirir, 4.00 dönem ortalaması yaptırır, geri getirir bi de üstüne de para verir. hele bir de interrail ile birleştirildiyse asla unutulmaz.
okul uzadığında gidilebiliyor mu diye sormak ister insan erasmusa.
içten içe istediğim, üniversiteyi kazandığım şehre gelir gelmez ingilizce kursu bulup 1.5 senedir gittiğim halde alttan olan ve daha sene içinde alamadığım derslerim sayesinde içimde kalıcak olan olaydır.
sevdiceğinizin "gidicem!" diye tutturması durumunda daha konusu açıldığında bile nefret edilebilitesi muhtemel eğitim programı.
aslında öğrenci değişim programıdır.
lakin memleketimiz öğrencileri gittiği gibi, iki üç mümkünse daha fazla arkadaş ile aynı anda zıplayıp fotoğraf çektirip bunu facebooka koyarlar. neden böyle yaptıklarını anlamak için gittim bende. anlayamadan döndüm lan. hiç zıplarken fotom yok, partilerde elde bira bardakları olan fotom çok ama zıplarken yok.
ögrenci değişim programıdır. esas amacı ögrencilerin ögrenim hayatında ufkunu açmak iken farklı alanlarda zambak gibi açılmasını sağlamıştır.

(bkz: bir erasmus ögrencisinin günlüğü)
üniversite gençlerinin kesinlikle denemesi gereken program bundan iyi farklı bir kültürü tanıma avrupa'nın çeşitli şehirlerini gezme imkanı biraz zor bulursun genç arkadaşım hem merak etme erasmus damgasını yedikten sonra hocalarında fazla derslerde kasmıyor yapaçağın tek şey daha fazla insanla tanışmak kaynaşmak farklı memleketleri gezmek.
esaslı öğrenci değişim programıdır. hele ki, giden arkadaşlarınızın neler yaptığını öğrendiğinizde, gitmek için çıldırırsınız. ilk fırsatta gitmek için, yeni dönem başvuruları beklenir. birazcık ingilizce, birazcık da not ortalaması ile gayet güzel bir şekilde gidilir, gezilir, eğlenilir. (bkz: ege üniversitesi)
üniversite 1. sınıftan itibaren hayali kurulan, hemen açılan sınava girilip 2. sınıfta litvanya'ya giderek sömürülen avrupa öğrenci değişim programı.
herkesin hayalidir. ama sadece en iyiler yapabilir. öhöm
ayrıca gittiğin yerden ziyade, her şeyde olduğu gibi asıl önemli olan 'arkadaş ortamı'dır.
bir öğrencinin; öğrencilik hayatında yapması gereken aktivitelerin birinci sırasında gelmelidir.
asrın hatasıdır. Gidene kadar ananızı ağlatıyorlar, yok vizesiydi yok cartıydı da curtuydu. Kimsede sizi yönlendirmiyor, yapayalnız bir şeyleri halletme, kağıt belge peşinde koşmakla geçiyor zamanınız, saçılan paralar da cabası. Tek kazancınız yaratıcılığınız gelişerek muhteşem küfürler üretebilmeniz oluyor, ha bir de gideceğiniz ülke iyiyse şanslısınız. Ben kaçının derim.
nice iffetli bacımızın namusunu, en değerlisini içkili sefahat alemlerinde yitirdikten sonra pişman olup yurda ağlaya ağlaya dönmesine sebep olmuş şeytan icadı. konuyla ilgili bir hadiste de bahsedildiği gibi kızlarını bu şer odağına bilinçli olarak gönderen veliler iki alemde de rahat yüzü göremeyecektir.
Bütün Türk erkeklerinin bu vasıta ile polonya'ya gitmesini dilediğim oluşumdur.

Sevgili kardeşlerim, orada götü kalkık kız yok. Tripcan kız yok , tam istediğiniz gibi van nayt sitent hatunlar var. hatun dediğimde bildiğin burada evine posterini astığın hanımefendilerden. Böyle bir hayat yaşamak isteyenler, özgüven tatmini için Polonya'ya gidebilirler. Ayrıca, orada içki, gece hayatı vs. de sudan ucuz. Bu yolla aslında ülkemizde bizi yerden yere vuran kadın milletinden ne yapabiliyor muşuz? hırsımızı alabiliyor muşuz.

Diğer yönden bakmak gerekirse, sakın ola ki türkiye de olduğumuz gibi ne yapmıyoruz? mal gibi aşık olmuyoruz. hatunlar çok avrupai bugün seninle yarın bir başkasıyla. Neymiş? Bir başksayıylaymış. Zaten sürecin sonuna doğru "bizim türk kızları gibin yok agaaa" muhabbetine dönüyor olay. Ne oluyormuş? dönüyormuş.

Zaten kim ne derse desin bu programla gitmenin Türk bakış açısıyla anlatımı bu. Gittiğimde de genel olarak bunu gördüm. Ama ben genelde hep tiyatro hep opera yani. Eski bina fotoğrafıdır, müzelerdir. Öyle geçti erasmus.

Kız arkadaşlarım da tavsiye isterlerse bir kaç bişi sölemek isterim. Eğer polonya ya giderseniz, yakışıklı leh yok. Allahü teala hatun kişilere geçtiği torpili, erkeklere geçmemiş. Oraya giden kızlar, böyle bir şey beklemesin. ha şu açıdan iyi oluyor tabi, türklerin aslında ne kadar yakışıklı olduğu hatırlanıyor, eski sevgililer aranıyor falan. Ne oluyormuş? eski sevgililer aranıyormuş. Bunun dışında da arkadaşlar bir izlenimim daha var. italyanı, ispanyolu ne bileyim portekizlisinin bizim türk erkeklerinden farkı yok. Ama adamlar kaş alıyorlar, kıl alıyorlar, efendime söyleyeyim sportifler. Ve ilişkilerinde biraz daha profesyoneller. Kıskançlık duygusu sanırım sadece türk erkeklerinde bulunan bir şey, bir gün müzedeyim(!) yoksa opera mıydı? Neyse, bir ispanyol arkadaşın aşık olduğu kız arkadaşıyla sohbet etme imkanı buldum , aradan çok zaman geçmedi, operadan sıkıldık bizim ispanyolun kız arkadaşıyla baleye(!) gittik. Böyle yani.

Ama bizim türk kızlarındaki akdeniz erkeği hastalığı üzüyordu beni. Yani akdenizse en kralı Türkiye'de var diye biliyorum ben.

Neyse efendim, okuduğunuza göre eksileri almaya başlayabiliriz . Ne yapmaya başlayabilir mişiz? Eksileri almaya başlayabilirmişiz. Haydi bakalım. Benim eyyorlamam bu kadar.
Dil sinavimin sonucuna gore katilacagim egitim programi.
sayesinde farklı ülkeleri gördüğüm, çeşitli kültürler tanıdığım en önemlisi de kendimi keşfettiğim, hayatımın en güzel dönemlerini oluşturan değişim programı. *
güncel Önemli Başlıklar