bugün
- steven s power law10
- anın görüntüsü17
- kitapçıya gidip dakikalarca vakit geçiren dallama11
- hasan can kaya'nın gözaltına alınması10
- sözlükteki 11 yaşında yazar olması13
- larisalisa11
- gideon reid morgan jj46
- abber'ın ruh hastası olması22
- kurban eti dağıtmak mecburi mi12
- kürt kızlarının namuslu olduğu gerçeği18
- babalar günü16
- diyanetin türkleri araplara şikayet etmesi13
- yazarların başarılı olduğu dersler11
- herkes fakirse neden avmler dolu12
- kendini hunharca teşhir eden liberal türk kızları15
- diamond tema11
- çinliler her şeyi üretebiliyor türklerin neyi var12
- buralarda dinsiz denen bir tarzan varmış14
- memati192310
- sevgiliyle aynı evde yaşamak8
- ismeti yazar yapan moderatör13
- memati1923'ün gelişiyle başlayan süreç13
- özge özacar'ın memeleri13
- kaka'nın eşinin boşanma gerekçesi8
- hoşlanılan kıza bayramda mesaj atmak11
- yatakta fırtına gibi esen erkek12
- inciden yazar nakli13
- güzel kadınların problemli olması19
- yazın göt boyunda şort giyen kızlar9
- dünyanın en güzel kızlarının olduğu ülkeler9
- özgür özel11
- ups boobss nickli yazar29
- yazarlarin orgazm olurken kurduklari cumleler11
- 15 haziran 2024 macaristan isviçre maçı9
- kitap okuyan erkek11
- erkeklerin hiç iltifat almaması13
- 14 haziran 2024 almanya iskoçya maçı19
- 5 milyon tl verseler fatih ürekle sevişir misiniz17
- erkekte en seksi göz rengi hangisidir sorunsalı15
- moda iskelesi8
- yurtdışı çıkış harcı8
- iğneye iplik geçiremeyenlerin ioçk'yı eleştirmesi11
- insan olmaya ceyrek kala13
- hasan can kaya13
- turk kizlarinin rus kizlardan daha guzel olmasi15
- kızlar kilolu erkeklerle seksten zevk alırmı30
- istanbul da yaşayan yazarlara soru10
- bazen ekmek arası salça yiyorum9
- epeydir sozluge fotomu atmamis olmam9
dışlanmak:
kabul edilmemek, hor görülmek, geri plana itilmek, sevilmemek, bir ortama ya da bir gruba dahil edilmemek.
kabul edilmemek, hor görülmek, geri plana itilmek, sevilmemek, bir ortama ya da bir gruba dahil edilmemek.
sözlük yazarlarının ikinci nesile yaptığı muamele.
nesil farkı olmayan üzücü durumdur.
insanı kendini gözden geçirmeye iten durumdur.
her ne kadar aldırmıyor görünsende üzülürsün
her fısıltıda isminin geçtiğini sanar, her kıkırdaşmanın nedeninin kendin olduğun hissine kapılırsın hele de belli zaman dilimini o insanlarla geçirmek zorundaysan sıkıntı ikiye katlanır
velhasıl seni tanıma zahmettinde bulunmayıp on yargı ile yaklaşanlar hayatta kaybedecek olanlardır.Altın yanlışlıkla çöpe girdi diye altınlığını kaybetmez
her ne kadar aldırmıyor görünsende üzülürsün
her fısıltıda isminin geçtiğini sanar, her kıkırdaşmanın nedeninin kendin olduğun hissine kapılırsın hele de belli zaman dilimini o insanlarla geçirmek zorundaysan sıkıntı ikiye katlanır
velhasıl seni tanıma zahmettinde bulunmayıp on yargı ile yaklaşanlar hayatta kaybedecek olanlardır.Altın yanlışlıkla çöpe girdi diye altınlığını kaybetmez
(bkz: bkz kıskançlık)
lise öğrencileri tarafından, saf dışı kalmak olarak adlandırılır. *
çok mutlu göründüğün anlarda hatta mutlu olman gerektiği zamanlarda, en sevdiklerinin yanında oldugunda bile kendini mutsuz hissedebiliyorsan, farkında olmadan başına gelen eylemdir.*
bazen de yanlış anlaşılmanız yada yapacağınız yanlış bir hareketiniz yüzünden de dışlanabilirsiniz. eskiden birlikte dolaştığınız kişiler artık sizin yanınıza gelmez olurlar. aklı başında biriyseniz durumu anlarsınız ve bu durum sizi üzer. her insanın hatası olur. insanları farkında olmadan yaptıkları hatalardan dolayı dışlamamak gerekir.
işyerlerinde başarılı yeni personele yapılan bu davranışa insan kaynakları dojo ları mobbing der. yeni gelen güzel bayan oradaki koca popolu göbeği göğüsünden önce görünen bayanlar tarafından 1001 türlü işkenceye maruz tutulur sözüm ona. öğlen yemeğine çağırmamak, günaydın dememek vay efendim ayak işlerini yaptırmaya çalışmak ve hatalarını abartmak ilk akla gelen örneklerdendir.
erkekler tarafında pek bi durum yoktur rahat olun.
erkekler tarafında pek bi durum yoktur rahat olun.
bir kesim, grup veya kitle tarafindan varligi artik edilmemek ve sosyal ortamin diyaglog alanlarinin kisiye kapatilmasi.
(bkz: sen gelme ulan ayı)
Herkesle bülbül gibi konuşan insanların size gelince sadece 1 2 kelimeyle cevap vermesi. 70 kişilik piknikte konuşacak yada sizinle konuşmak isteyen bir kişi bulamayıp kitap okumaktır.
çoğu kişinin anlamayacağı durum.
fikirlerinizi dünyanın %000.1 i desteklediği zaman öğreneceksiniz dışlanmak nedir.
fikirlerinizi dünyanın %000.1 i desteklediği zaman öğreneceksiniz dışlanmak nedir.
egosu güçlü olmayan insanlar için diri diri tabuta girmek gibidir. çekilmiyor. ama kendinden emin insanlar sikine bile takmaz. bunu farkeden ve etkilenen grup o karizmatik adamın etrafında toplanmaya başlar.
Fikir ve davranislarislarinizin diger insanlar tarafindan hoslanilmamasi, fikir ve davranislarinizi sizinle birlikte uzaklastirmakdir.
tanım: bir topluluğun dışında tutulmak ya da alınmamak.
insanoğlu kenara ittiği bireyin, bu itilmişliğe verdiği cevaba acımasızlık derken, kendi çelişkisine gönderme yaptığının farkında değildir. Bizler ruh sağlığı farklılarını, görsel olarak "normal" ölçütlerimizden ayrı olanları ve daha nicelerini soğuk tavırlarımız, acımasız eleştirilerimiz ve en çok da "Seni yok sayıyorum!" diye bağırdığımız o tarifsiz jest ve mimiklerle yıkarız. Sonra bu yıkımın enkazlarını ayıplarla izleriz.
Bizler ünlü yazar Mary Shelley'nin, "Frankenstein" romanında bahsettiği, Victor Frankenstein gibi yarattığımız farklılıktan iğrenirsek ve ondan kaçarsak, onu ötekileştirir, dışlar ve varlığını yok sayarsak, ortaya gerçek bir "ucube" çıkardığımızı yadsımamak gerekir. Unutulmamalıdır ki, hayatta en tehlikeli varlık, yalnızlığını kendi seçme şansı bırakılmadan yalnızlaştırılmış, dışlanmış ve varlığına hakaret edilmiş olandır. Farklılıklarından dolayı bireyi dışlamak ve bu farklılıkları olumlu anlamda kanalize edecek ortam yaratmamak, sonra da enkaza buğulu gözlerle bakmak, uçurumun kenarında paten yapmak gibidir.
insanoğlu kenara ittiği bireyin, bu itilmişliğe verdiği cevaba acımasızlık derken, kendi çelişkisine gönderme yaptığının farkında değildir. Bizler ruh sağlığı farklılarını, görsel olarak "normal" ölçütlerimizden ayrı olanları ve daha nicelerini soğuk tavırlarımız, acımasız eleştirilerimiz ve en çok da "Seni yok sayıyorum!" diye bağırdığımız o tarifsiz jest ve mimiklerle yıkarız. Sonra bu yıkımın enkazlarını ayıplarla izleriz.
Bizler ünlü yazar Mary Shelley'nin, "Frankenstein" romanında bahsettiği, Victor Frankenstein gibi yarattığımız farklılıktan iğrenirsek ve ondan kaçarsak, onu ötekileştirir, dışlar ve varlığını yok sayarsak, ortaya gerçek bir "ucube" çıkardığımızı yadsımamak gerekir. Unutulmamalıdır ki, hayatta en tehlikeli varlık, yalnızlığını kendi seçme şansı bırakılmadan yalnızlaştırılmış, dışlanmış ve varlığına hakaret edilmiş olandır. Farklılıklarından dolayı bireyi dışlamak ve bu farklılıkları olumlu anlamda kanalize edecek ortam yaratmamak, sonra da enkaza buğulu gözlerle bakmak, uçurumun kenarında paten yapmak gibidir.
disarida kalmaya zorlanmaktir.
dışkı.
dışkı.
bu durumda fazla zorlamamak lazım olmuyorsa olmaz yani.
birinin fanatikçe sevdiği bir kurumu/ kişiyi eleştirip sevmediğiniz için gerçekleşiyorsa gülümseyerek kabul etmeniz gerekendir. sırf yalnız kalmamak için başka birine dönüşmek gerekmez.
adice bir davranıs. sizi cekemeyenlerin sizden intikam almak icin sizi planlı olarak gruplarının dısında bırakmaları.
Çok kötü bi durum.
çoğunluk olarak kabul edilen insanlar tarafından kabul görülmemek.
uzun zamandır ilk defa başıma gelen durumdur. hem de bayağı uzun bi zamandır. öyle çok ağır bi durumda değildi aslında.
unuttuğum bi duyguydu. çok değişik tepkimelere yol açtı bende. arkadaşlarla finallerden sonra playstation cafeye pes oynamaya gitmiştik. dört kişiydik. ben bi arkadaşla oynuyodum diğer ikisi yanda oynuyolardı. 4-5 maç sonra adam değişelim mi diye sordum. yandaki arkadaşlar yok biz ikimiz oynıycaz dediler. çok garip oldum o an. büyütülecek bi olayı bırak, bi olay bile değil. ama kendimi dışlanmış hissettim o an. bi triplere girdim. 3-4 dk sonra maçın ortasında ben gidiyorum kanka diye kalktım çıktım. hızlı hızlı eve yürüdüm. eve geldiğimde elim ayağım titremeye başlamıştı sinirden. ki o da uzun zamandır hissetmediği bi duyguydu. sinirlenmek. ondan önce en son neye sinirlendiğimi bile hatırlamıyorum. odama geçip yatağa uzandım. kalkıp bişeyleri kırmak, parçalamak istiyodum. sokağa çıkıp önüme ilk gelenin ağzını gözünü kırmak, ayırmaya gelenleri bile dövmek istiyodum. camı açıp sokağın karşısındaki inşaatta çalışanlara ağzıma geleni sayıp gidip dayak yemeği bile düşündüm.
öyle bi noktaya gelmiştim ki gözümden yaşlar dökülmeye başlamıştı. duvarı yumrukluyodum artık. sonra bi anda çok yorgun hissettim. öğlen 4 gibiydi yattım. gece 12 ye doğru uyandım. gittim arkadaşlar içerde film izliyodu oturdum yanlarına. çay, çekirdek falan vardı. neyse pek duygusal bi insan değilim. duygusal olarak derecelendirme yaparsak bi çay bardağıyla aynı duygusal derinliğe sahibim diyebilirim. sanki şu ana kadar hoşuma gitmeyen herşeyin siniri, mutsuzluğu, üzgünlüğü, nefreti, o küçücük olayla ortaya çıkmış gibi hissediyorum.
unuttuğum bi duyguydu. çok değişik tepkimelere yol açtı bende. arkadaşlarla finallerden sonra playstation cafeye pes oynamaya gitmiştik. dört kişiydik. ben bi arkadaşla oynuyodum diğer ikisi yanda oynuyolardı. 4-5 maç sonra adam değişelim mi diye sordum. yandaki arkadaşlar yok biz ikimiz oynıycaz dediler. çok garip oldum o an. büyütülecek bi olayı bırak, bi olay bile değil. ama kendimi dışlanmış hissettim o an. bi triplere girdim. 3-4 dk sonra maçın ortasında ben gidiyorum kanka diye kalktım çıktım. hızlı hızlı eve yürüdüm. eve geldiğimde elim ayağım titremeye başlamıştı sinirden. ki o da uzun zamandır hissetmediği bi duyguydu. sinirlenmek. ondan önce en son neye sinirlendiğimi bile hatırlamıyorum. odama geçip yatağa uzandım. kalkıp bişeyleri kırmak, parçalamak istiyodum. sokağa çıkıp önüme ilk gelenin ağzını gözünü kırmak, ayırmaya gelenleri bile dövmek istiyodum. camı açıp sokağın karşısındaki inşaatta çalışanlara ağzıma geleni sayıp gidip dayak yemeği bile düşündüm.
öyle bi noktaya gelmiştim ki gözümden yaşlar dökülmeye başlamıştı. duvarı yumrukluyodum artık. sonra bi anda çok yorgun hissettim. öğlen 4 gibiydi yattım. gece 12 ye doğru uyandım. gittim arkadaşlar içerde film izliyodu oturdum yanlarına. çay, çekirdek falan vardı. neyse pek duygusal bi insan değilim. duygusal olarak derecelendirme yaparsak bi çay bardağıyla aynı duygusal derinliğe sahibim diyebilirim. sanki şu ana kadar hoşuma gitmeyen herşeyin siniri, mutsuzluğu, üzgünlüğü, nefreti, o küçücük olayla ortaya çıkmış gibi hissediyorum.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar