bugün

bugünün anneler günü olması, vaktin de gece olmasının ayrı etkisi var.

https://www.youtube.com/watch?v=Bp-DFYaGaCc
GÖĞE BAKMA DURAĞI
ikimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
inecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi aferin Tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
Eski sevgilinin zamanında yazmış olduğu şiirler. Dün gizli numaradan aradım anlamadı benim olduğumu açtı okudu yeni yazdığı şiirini. Hala yazıyormuş.
http://www.youtube.com/watch?v=DiY43DdynNA
geri gelen mektup da öyledir.

ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
bilmem bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
pervane olan kendini gizler mi hiç alevden?
sen istedin ondan bu gönül zorla tutuştu.

gün, senden ışık alsa da bir renge bürünse;
ay, secde edip çehrene, yerlerde sürünse;
her şey silinip kayboluyorken nazarımdan,
yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse...

ey sen ki kül ettin beni onmaz yakışınla,
ey sen ki gönüller tutuşur her bakışınla!
hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
gönlümdeki azgın devi rüzgârlara attım;
gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
gözler ki birer parçasıdır sende ilahın,
gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!

bir başka füsun fışkırıyor sanki yüzünden,
bir yüz ki yapılmış dişi kaplanla hüzünden...
hasret sana ey yirmi yılın taze baharı,
vaslınla da dinmez yine bağırdaki ağrı.
dinmez! gönülün, tapmanın, aşkın sesidir bu!
dinmez! ebedi özleyişin bestesidir bu!
hasret çekerek uğruna ölmek de kolaydı,
görmek seni ukbadan eğer mümkün olaydı.

dünyayı boğup mahşere döndürse denizler,
tek bendeki volkanları söndürse denizler!
hala yaşıyor gizlenerek ruhuma 'kaabil'
imkânı bulunsaydı bütün ömre mukabil
sırretmeye elden seni bir perde olurdum.
toprak gibi her çiğnediğin yerde olurdum.

mehtaplı yüzün tanrı'yı kıskandırıyordur.
en hisli şiirden de örülmez bu güzellik.
yaklaşması güç, senden uzaklaşması zordur;
kalbin işidir, gözle görülmez bu güzellik...

NOT: atsız ata'yı sevmeyen dahi bu şiirlerin Mükemmeliyetini inkâr edemez... sanırım etmez yani..

Vaktiyle bir Atsız varmış, var olsun!
mutlak seveceksin'dir kesinlikle.

sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
bir sır ki bu,ölsen bile açamazsın...
anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
bak emrediyor:daldığın alemden uyan ki,
mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...

kalbin benim olsun diyorum,çünkü mukadder...
cismin sana yetmez mi? çabuk kalbini sök,ver!
yoktur öte alemde de kurtulmaya bir yer!
mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın...

ram ol bana,ruhun yeni bir aleme girsin...
yazmış kaderin:aşkıma ömrünce esirsin!
aklınla,şuurunla,hayalinle bilirsin.
mutlak seveceksin beni,bundan kaçamazsın...

Nasıl güzel, nasıl büyük anlamlı...
http://www.youtube.com/watch?v=C9KscygcMYY
(bkz: gözleri dört defa lacivert)
değişebilir yönü rüzgarın,
solabilir ansızın yapraklar.
yolunu kaybetmiş denizde gemi,
boşuna bir liman arar.
gülüşü bir yabancının
çalabilir senden sevdiğini.
içinde biriktirdiğin zehir,
sadece kendini zehirleyecektir.
ölümdür yaşanan tek başına,
aşk,iki kişiliktir.*
Attila ilhan - doktor şandu'nun esrarı.
Şimdi yeni bir sevda mı olur,
Kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı;
Tutar sıfırdan başlarsın.
Yoksa bu ilişkiler, bu zaaflar
Seni yiyip bitirir,
Seni yiyip bitirir,
Dirhem-dirhem azalırsın.

(bkz: yusuf hayaloğlu)
sen yoksun.........
boşuna yağıyor yağmur...
birlikte ıslanmayacağız ki.....

boşuna bu nehir......
çırpınıp pırpırlanması.....
kıyısında oturup göremeyeceğiz ki...

uzar uzar gider..
boşa yorulur yollar..
birlikte yürüyemiyeceğiz ki..

özlemlerde ayrılıklar da boşuna
öyle uzaklardayız..
birlikte ağlayamayacağız ki

seviyorum seni boşuna..
boşuna yaşıyorum
yaşamı bölüşemiyecegiz ki ...
"
(bkz: aziz nesin)
--sunam aman--

baharın ucu görünsün
orada takılsın istiyorum mevsim
şubat bana yakışıyor suna
ben öyle şen şakrak değilim
mutsuz umutsuz da değilim tam
açtım soldum olacak leylak
tütüp savrulacak iğde kokusu
gelmesin suna ben onu bekleyeyim
beklemek bana yakışıyor
ceplerime ayıp şeyler doldurup çitliyorum
öç almanın uslusu bu

yalan söylemişim
acı sözler sürdüm ağzıma
aynaya bakıp ağladım
ben dar sokakları seviyorum
insanlar sürtünüp geçsin
üşümüş bereli şubatıma
ruhumu teyellemiş şu ay ışığını
söküp atacağım
ben ruhumu yırtık seviyorum suna

durmadan büyüyor kalbimdeki nar
şimdi orta yaşlı bir dünya kadar
kalbi narlı bir sevgilim olsaydı
açılır karışırdık
narkardeş olurduk onunla
olmadı suna olmaz da
kendiliğinden çatlayacak
parmaklarımdan damlarsa
ben onunla slogan yazarım duvarlara
“sunam dağlar duman aman"
şubata benekler yaparım kırmızı kırmızı
oldum olası sevemedim ortaları
arkada kalacağım suna
belki de kaçacağım
benim yerime sen imzala şu devrimi

bak ne kadar cesur şu insanlar
bir o kadar hazır cevap
ben öyle değilim suna
cuk oturan sözler gece gelir aklıma
iş işten aşk şiirden geçmiş olur yani
uyku getiren şemsiyem bozulur
narımı üflemeye başlar kuku
ruhum hem yırtık hem de yanık
sen enginar pişirdiğime bakma

sözcüklerden yoruldum artık
onları sana vereyim mi suna
istediğini yap
şubatı süsle mesela
ben arkalarda kalsam diyorum
hatta belki kaçsam diyorum
hiç mi tanıdık bir hayat yok
galiba çatlıyor suna...
Dilenci

Sen, hergün köşe başlarında
Yırtık urbanla kirli ellerinle
Avuç açan, sefil insan.

inan yok farkımız birbirimizden.
Sen belki tüm yaşamınca dilenecek;
Beklediğin beş kuruşu biri vermezse,
Ötekinden isteyeceksin.

Ama ben, tüm yaşamım boyunca
Tek bir kez dilendim,
Bir acımasız kalbin sevdası ile alevlendim.
Öylesine boş öylesine açık kaldıki elim,
Yemin ettim bir daha dilenmeyeceğim.

Victor Hugo
sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin
merhamet saçlarını ıslatan sessiz bir yağmurdu
bulutlar geldi altında durduk

konuştun güneşi hatırlıyordum
gariptin yepyeni bir sesin vardı
bu ses öyle benim öyle yabancı
bu ses saçlarımı ıslatan sessiz bir kardı

dişlerin öpülen çocuk yüzleri
güneşe açılan küçük aynalar
sert içkiler keskin kokular dişlerin
içinden geçilen küçük aynalar

ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin vardı

sen geldin benim deli köşemde durdun
bulutlar geldi üstünde durdu
merhametin ta kendisiydi gözlerin.*
asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
ben ki tek damla şarap içmedim
ekmeğin beyaz zeytinin siyah
olduğunu biliyorum
asıl büyük sarhoş benim
uzaktaki
benim kusturucu sarhoşluğum
yoksulluğum

yüzüme bakmasan da
yağmura düşürsen de gözlerini
gözlerime bakmasan da ne kadar
o kadar aydınlığın gökyüzüme uzanıyor
uykularımda nefesinin sıcaklığı
o kadar
hangi akşam kapımı çalan sen değilsin
sen değil misin gizli bir kıvılcım gibi
gözbebeklerimde duran
umutsuzlandığım her akşam
senin rüzgârın almıyor mu
uğultulu yorgunluğumu
yoksulluğun eşiğinde kapaklandığım zaman
ellerimden sımsıkı tutmuyor mu senin
iyimserliğin

ben bu tezgâhı kurdumsa senin için kurdum
senin için dokuduğum basma ve pazen
denizin yeşilinden süzdüğüm balık
göğün mavisinden çaldığım kuş
senin için
felsefe okudumsa
iktisat okudumsa gece yarıları
boğazım kurumuş içim bir kalabalık
sıcacık mısralar okudumsa yunus' dan
senin için okudum
geceyarıları

sen beyaz bir kadınsın
uzaktaki
GÖZLERiN AKLIMDAN ÇIKMIYOR
sen beyaz bir kadınsın
karanlıkları dinleyen
uzaktaki
sarmaşıkları duyuyor musun rüzgârda
yorgun başını
üşümüş yastığına koyuyor musun
uyuyor musun*
fahriye abla adlı eserdir. okumak lazım en azından 1 kere. sonra göreceksiniz saminin kukusunu.
ne ararsin sauron ile aramda
sen kimsin ki yüzüğümü sorarsin?
hakikaten gözün yoksa gondor'da.
aragorn'a neden kılıç sorarsin?

bira, sarap içiyorsam sana ne
yoksa hobbit köy'e bir zarari, içerim
ikimiz de gelsek khazad dum köprüsü'ne
ben gandalf'sam balrog'la da geçerim.

esir iken mümkün müdür ibadet
yatip kalkip legolas'a dua et...
senin gibi dürzülerin yüzünden
elflerden de soguyacak bu millet.

miğfer dibi'ndeki hali sakin unutma
elrond'a dil uzatma sebepsiz
sen miğfer dibi'nden yine çikardin amma
baban kimdi bilemezdin serefsiz.

bilbo baggins.
Şimdi neredesin bilmiyorum
Adın başka bir adın yanında nefes alıyorsa
Bil ki
Benim nefesim
Ağlıyordur şuan ciğerlerinde.

Bil ki ;
Artık
Sevinç vermiyor bana ismin
Ezan gibi düşse de yüreğime adın
Kafir olup cehennemde yanmaya kabulüm.

Ben
Öyle bir boşluktayım ki
Aldığım nefes sadece ölüm
Kurduğum düşler kan kırmızı
Hayatımdaki beyaz olan tek şey
Düşlerimin kendi elleriyle iliklediği kefenim.

Kalbim
Koşmaktan yorgun
Artık teslim oldu gözlerinin keskinliğine
Paramparça edebilirsin ikimizi
Bir dram filminin
son sahnesindeyken kestik
hayat fişini ;
artık
yarım kalan bir acıyız
Bu sahnede yokuz
Tanrım alkış tutabilirsin
Kulun başardı...

Ben
Ölüyorum bu gece
Sen kısa süreli şokun ardından unutursun
Sana nasıl değer verdiğimi
Tanrılığını
Ve
Yüreğinin tam ortasına kondurduğum
O güzel çiçekli tacı.

Şimdi s'öyle susma
Konuş
Bu kelimeler
Omuz çukurlarına defnedilmek üzere olan
Beni kurtarabilir mi ?
Avuç içlerindeki bedenimi
Dudaklarına götürebilir mi ?
Söyle
Sonbaharda bir ağaçsan
Düşmekte olan yaprağını tutmanı
Sağlar mı ?
Söyle sen
Bu odada kalacak mısın benimle
Bu masada sol yanımdan çıkıp
karşıma oturacak mısın ?
Yoksa
Şu fotoğraftaki gözlerinle
damarlarımı keser
Cenaze yolumu kırmızıya boyarım
ve sen
Kırmızı halı üzerinde
Beni gömerken mezara
Bil ki
Bil ki
peşine düşer yine gelirim arkandan
Ben ölüp ölüp dirilmeyi iyi bilirim.

Hakans Şahin
--sunam aman--

baharın ucu görünsün
orada takılsın istiyorum mevsim
şubat bana yakışıyor suna
ben öyle şen şakrak değilim
mutsuz umutsuz da değilim tam
açtım soldum olacak leylak
tütüp savrulacak iğde kokusu
gelmesin suna ben onu bekleyeyim
beklemek bana yakışıyor
ceplerime ayıp şeyler doldurup çitliyorum
öç almanın uslusu bu

yalan söylemişim
acı sözler sürdüm ağzıma
aynaya bakıp ağladım
ben dar sokakları seviyorum
insanlar sürtünüp geçsin
üşümüş bereli şubatıma
ruhumu teyellemiş şu ay ışığını
söküp atacağım
ben ruhumu yırtık seviyorum suna

durmadan büyüyor kalbimdeki nar
şimdi orta yaşlı bir dünya kadar
kalbi narlı bir sevgilim olsaydı
açılır karışırdık
narkardeş olurduk onunla
olmadı suna olmaz da
kendiliğinden çatlayacak
parmaklarımdan damlarsa
ben onunla slogan yazarım duvarlara
“sunam dağlar duman aman"
şubata benekler yaparım kırmızı kırmızı
oldum olası sevemedim ortaları
arkada kalacağım suna
belki de kaçacağım
benim yerime sen imzala şu devrimi

bak ne kadar cesur şu insanlar
bir o kadar hazır cevap
ben öyle değilim suna
cuk oturan sözler gece gelir aklıma
iş işten aşk şiirden geçmiş olur yani
uyku getiren şemsiyem bozulur
narımı üflemeye başlar kuku
ruhum hem yırtık hem de yanık
sen enginar pişirdiğime bakma

sözcüklerden yoruldum artık
onları sana vereyim mi suna
istediğini yap
şubatı süsle mesela
ben arkalarda kalsam diyorum
hatta belki kaçsam diyorum
hiç mi tanıdık bir hayat yok
galiba çatlıyor suna

(bkz: zeynep uzunbay)
biliyorum sana giden - cemal sureya.
Ben sana kürk alamam doğrusu
Güzel bileklerine bilezik alamam
Bir kap yemek, bir elbise
Öyle bir tad var ki fakirliğimizde
Başka hiçbir şeyde bulamam.

Sokağımız arnavut kaldırımı,
Evimiz ahşap iki oda.
Daha iyisi de olabiridi ya,
Şükür buna da.

– Ama Hamdi beylerin.
– Hamdi beylere bakma sen,
Tencere maltızda, fasulye tencerede
Çocuklar kapının önünde oynuyor mu?
Ona bak sen.

– Perdemiz kadife olmalıydı.
– Basma da güzel olur, sevince.
Biliyorsun ancak boğazımıza,
Olmuyor ha deyince.

– Kimbilir bir gün belki.
Adam sen de, aldırma,
Bunlar düşünmeye değmez
Hem hayat dediğin ne ki?.*
Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,
Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,
Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak...

Sular sarardı... yüzün perde perde solmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...

Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller;
Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller,
Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer?

Bu bir lisân-ı hafîdir ki ruha dolmakta,
Kızıl havâları seyret ki akşam olmakta...
PROFILI OĞLAN ÇOCUĞU

özel yağmurunu yanında gezdirirdi
cam tozu serpintisi su pırıltılı
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
sevda çetin bir sınav bunu bilirdi
yüreğini tüketen epeyce ağrılı
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
sabahtan akşama bütün gün

bir kalemle buluşmasın şairdi
şiirleri nedense ağır yaralı
gizliden gizliye kan kaybediyor
eli fırça tutunca yaptığı resim
bir yangın korkusu gibi özgün
kim olduğunu kim bilebilirdi
başka bir gezegenden gelmiş
su altında yaşıyor çünkü uzaylı
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
kaç kadın olabiliyor kaç erkek
sabahtan akşama bütün gün

elleri soğuk ve saydam upuzun gelirdi
gözlerinin beyazını kırmızıya çevirmiş
sesi başka bir ses göğüslerini silmiş
özel yağmurunu yanında gezdirirdi
profili oğlan çocuğu ağzı hüzün
sevmek kalın bir tünel bir kere girildi
artık anlamı yok gecenin gündüzün
uzak uzak imdat sinyalleri verirdi,
sabahtan akşama bütün gün.

profili oğlan çocuğu ağzı hüzün,
onu benden başka kim sevebilirdi.
ATTiLA iLHAN
ben bir küçücük şiirim
yaklaşmayın bak yakarım
durdu durmadı anlamam
adamın amına korum

iyi bi gobel