bugün

audrey tautou'nun, ki biz kendisini amelie olarak tanıyoruz, ingiltere'de kaçak göçmen bir türk kızını canlandırdığı, göçmenlerin yaşadığı zorlukları ve organ mafyasını anlatan güzel bir film. aslında türk kızı rolü meltem cumbul'a teklif edilmiş ama kendisi meşgulmüş o sıralar. * *
2002 yapımı film. chiwetel ejiofor ve audrey tautou başrollerde oynuyor. londra da kaçak olarak yaşamanın zorluğu ve şehrin pisliklerini anlatmayı amaç edinmiş. üslup olarak rahatsız edici öğeler barındıran bir film, ki amacı da bu sanırım. etkileyici de, hakkını vermek lazım. ama daha da etkileyici olabilirdi, hotel rwanda yahur requiem for a dream gibi. verdiğim örnekler, üç filmin de gerçek ve göz ardı edilen ciddi olgulara bakış açısını göstermesi açısından ortaktır fikrimce.

--spoiler--
şenay; yani audrey tautou türk kızını oynuyor. kaçak çalışan ve new york a gitme hayali olan bir kız. gerek audrey nin iç güzelliğinin dışa vurmuş hali ve ona olan sevgimiz, gerekse türk ü oynaması bizde filmi izlerken dahi eli uzatıp kızı koruma isteği olarak tezahür etti. evet, kızın başına kötü şeyler geldi lan! o yönden rahatsız etti, sevmedim filmi. tabii bunu aslında filmin artısı olarak da görebiliriz.

güzel film diyelim son olarak, iyi şeyler anlatıyor çünkü, eyvallah.
--spoiler--
başrollerinde audrey tatou ve chiwetel ejiofor'un oynadığı bir stephan frears filmi... londra'ya göçmüş iki mültecinin aşkını anlatmaktadır... filmin enteresanlığı başroldeki fransız oyuncu audrey tautou'nun ilk ingilizce konuştuğu film olması, daha da enteresanı ise filmde canlandırdığı karakterin bir türk kızı olmasından kaynaklı türkçe aksanla ingilizce konuşması... audrey tautou'nun bu gayreti eleştirmenleri hayrete düşürmüştü...
ingiliz indie rock topluluğu.
audrey tautou'nun şenay adlı bir türk kızını canlandırdığı filmdir. **
Şarbat Gulan'ın Afgan kızı fotoğrafıdır. National Geographic dergisine 1985 yılında kapak olduktan sonra geniş kitlelerce tanınmıştır.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Resim:Sharbat_Gula.png
sıradan bir ingiliz sineması örneği. için işine doğallık katmaya çalıştıklarında filmdeki akıcılık da uçup gidiyor. gayet güzel bir konusu var senaryonun fakat, bir süre sonra konu tamamen ikinci plana atılıp verilmek istenen mesaj üzerine yoğunlaşıyor film. sıradan oyunculuklarla mesajı çok daha baştan alabiliyorsunuz fakat ısrarla verilmek istenen mesaj gözümüze sokuluyor. sorun verdiği, vermek istediği mesaj değil tamamen verilme biçimi ve filmin akışını yok etmesi.
mükemmel ve pek tanınmayan bir ingiliz rock grubu. doğu ingiltere aksanlı bir solistleri var.hoşdur,şarkılara sesi oturur. waterloo to anywhere(2006) ve romance at short notice(2008) adında 2 albumleri vardır. ayrıca grup ortalama 1 sene önce dağıldı. benim bu grupla tanışmam run fatboy run filmini izlerken damadın düğünden kaçarken fonda çalan radio song şarkılarının sözlerinden bulmamla oldu. wondering , truth begins , the gentry cove şarkıları ve daha fazlası dinlemeye değer
ingiliz usulü, "gelmeyin her türlü ananızı belleriz. ya cinsel istismar, ya böbreğin ya da fiziksel kuvvetin seni aptal üçüncü dünya ülkesi mensubu" demenin film ile dile getirilmiş hali.

anladık canım filmini de sevmedik. sizin oralarda nasıl derler: go to hell.
--spoiler--
türk kızı şenay ın, türkiye den ayrılıp ingiltere ye gelmesinin sebebini "annem gibi olmak istemiyorum" şeklinde açıklamışıtır. ilginç.
--spoiler--
--spoiler--
türk kızı şenay ın evinin duvarındaki yılmaz güney posteri ilginçtir. şenay ın evde deli gibi dans ettiği sahnede bir ara gözükmektedir.
--spoiler--
audrey tautounun şenay rolünü başarılı oynadığı filmdir. olumsuz eleştirilere açık olsa da filmin gerçek olaylara çok yakın işlendiği gözlenmiştir.
Konu olarak gayet güzel olmuş film

Türk kimliğine bütün doğu özelliklerini yüklemişler. Duvarda yılmaz güney posteri, arap müziği, tütün çiğneme. Amk madem bi film yapıp dünya sinemasına sunuyosun biraz araştır lan

audrey tautou kedi canını senin...

edit:audrey tautou kedi canını dedim ama şu da ayrı bir gerçek rolüne gram çalışmamış bütün film boyunca rus aksanıyla konuşuyo
ingiltere'de ki göçmenleri anlatan oryantalist bakış açısının hakim olduğu bir filmdir. evet sadece göçmenleri anlatır ki filmde bir tane bile saf ingiliz yoktur. son sahnesinde 1-2 dk görünen çantayı alan ingilizi saymazsak.

--spoiler--
şenay ülkesinden çalışmak için ingiltereye gelmiş bir türk kızıdır. filmde ülkesini çok çok boktan bir ülke gibi, sanki bir orta doğu ülkesi gibi izleyiciye görüntü vermeyi ihmal etmez.

filmde türk kızı şenay büyüdüğü kültürün ahlakını somut olarak gösteren bir kızdır çok entarasandır ki. bu çok erdemli kızımız sınır dışı edilme korkusuyla hint kökenli patronuna sakso çekmektedir!

film esasen şunu anlatıyor diyebiliriz, sanki ingilizler diyor ki: yahu kardeşim bizler size kötülük yapmıyoruz bakın görün işte siz kendi kendinizi doğrayıp parçalıyorsunuz, kötü yollara düşüyorsunuz.

(hııı evet! diyorum bende)
--spoiler--
"erken gelmek, geç kalmak kadar kötüdür.."
gerçek ismi dirty pretty little things olan audrey tautou'nun tam bir türk görünümüne sahip olduğu film. hakkaten tam bir şenaydı.

oryantalist kasacaklar deyu kızcağıza mevlevi dansı yaptırmasalardı, daha iyi olacaktı. bu ne yav hangi yörenin ola ki bu dedim bir beş dakika. aman allah evlerden ırak.

genel anlamda avrupa ülkelerinde göçmenlere bakış açısına fena değinmemiştir. düşük beklentiyle izlendiğinde gayet tatmin olunur.
güncel Önemli Başlıklar