bugün

belki içinden hiç çıkmadığım ya da hiç tatmadığım ruh durumudur.
depresyon beynin ön lobundaki bir noktada kimyasalların özellikle serotonin salgılanmasıyla ilgili bir eksiklikten kaynaklanan, olumsuz duygulanımın güçlü ve uzun süreli ifadesi olan bir hastalıktır. dolayısıyla bunu yaşayan insanların diğer fiziki hastalıklarında yaptığı gibi iyileşmek için bu hastalığın doktoruna başvurmaları ve bu hastalığın tedavisini sağlayan ilaçları kullanmaları gerekir. hatta bunlar yeterli değildir. ayrıca bir psikoterapi tedavisiyle depresyonun kaynağı araştırılmalı ve düzeltilmelidir. depresyon ilaçlarının mantığı genelde vücutta eksikliği hissedilen serotonini dengelemek için demir emilimini azaltması ve serotonin salgısının yeniden kazanımını engelleme mantığına dayanır.
sevgiliden ayrılınca, sevgili tekmeyi basınca, sevgiliyi başka hatunlarla basınca veyahut o askerdeyken siz onu aldatınca 'ben naptım hacı' diye başlayan cümlenin arkasından yaşanacak olan bilimum çöküntüler, enkazlar baylar bayanlar.
hayattan şikayetin ve mutsuzluğun müzminleşmesi ve istikrar göstermesi... başa çıkılamadığında en hafifinden prozac, daha ötesi xanax vacib olur...
hiçbir şekilde tedavisi olmayan gerçekten bu hastalığa sahipseniz (ergen sendromlarından bahsetmiyorum) sizi sürüm sürüm süründüren illet. canınız hiçbir şey istemez öylece mal gibi durursunuz bir şey düşünmeden etrafı izlersiniz kimseyle konuşmazsınız iyice içine kapanırsın ama hiç kmse sizi bu halden kurtulamaz. ne yıllarca kullandığınız ilaçlar ne bir aşk ne bir arkadaşlık. bir ara geçtiğini hissedersiniz ama asla geçmez ve geri gelir o bütün sancılar. bazen ciddi bir ceza olduğunu düşünüyorum bu illetin geçmek bilmeyen hayatını bitiren.
uzun entri yazma sebebi galiba.
hayatın akışından kopup zaman boşluğuna düşmektir.
Yapılacak birsürü şey varken hiçbirini yapamamak. Sadece sorunlara yakınarak çözüm üretemiyecek kadar kötü hal almak. Bir çeşit bunalım.
içinde bulundugum durum olmakla beraber kimse tarafından sevilmez kendileri. yan etkilerinden bir tanesi insanlara abuk subuk cevap vermektir. tamam tamam bende olan yan etkisi diyelim.
dimes vişne suyu + tekel 1967 votka +buz = no deepression.
çeşitli fiziksel rahatsızlıkların sebep olabileceği bir ruhsal rahatsızlık olduğu gibi genetik ruhsal hastalıkların başlangıcı olarak ta kendini gösterebilir.
belirtiler bazı hastalarda değişik seyredebilir. örneğin kimisinde iştah azalması ve uykusuzluk görülürken, kimi hastada aşırı iştah ve aşırı uyku olarak belirtiler verebilir.
genelde yaşama isteğinde azalmalar, hiçbirşeyden zevk alamamak ortak belirtilendendir.
(bkz: coming soon)
biraz muz, biraz çikolata yiyerek, tetikler de seratonini, endorfini, azıcık uzaklaşır diye umduğumuz sevimsiz hissiyat.
kalitsal bi boyutuda var olayin. aile hayati buyuk etken.. ama elbette ki hersey kisinin elinde.
insanın hiçbir şey yapmak istemeyip, bütün gün yalnız başına karanlık bir odada oturmaya iten psikolojik rahatsızlıktır.
günümüzün popüler hastalığı. her sevgilisinden ayrılan, her okulu kötü giden, her arkadaşıyla kavga eden "depresyondayım şekerimmmm" diye dolaşıyor ortalıkta. e be güzelim biz ona bir zamanlar 'üzülmek' demiyor muyduk? yok illa yaşadığımız acının boyutunu anlatırken de bokunu çıkaracağız ya, abartır da abartırız.. bir tane patlatasım geliyor ağızlarının tam ortasına da.. neyse.

gerçeğine gelecek olursak.. akşam uyutmayan, sabah uyandırmayan, şimdi ben yaşıyorum da noluyo dedirten, hayatın içini kazıyıp bomboş yapan, zevk, acı, sevinç gibi tüm hisleri körelten bir şey olsa gerek asıl depresyon.. hafifi var ağırı var tabi bir de ve onlar da hislerle ölçülen bir şey bence. hafif bir körelme yaşıyorsanız hislerinizde sorun yok ama tüm bu zevk, acı, şu, birbiriyle çarpışıp, birbirini götürüp tamamen yok olduklarında bir çift boş göz artık sizindir. güle güle kullanınız.
ruh cenderesi.
çaktırmadan gelip, çektirmeden gitmeyendir...
eski dilde adına efkâr-ı mütemadi dedikleri ruh hali.
aşırı kederlenme halidir kişiye ve çeşidine göre değişen bir çok belirtisi olabilir. kişi kendini sürekli mutsuz, değersiz ve güçsüz hisseder.
Kanser hücresi gibidir içinde büyüdükçe seni tüketir. bi zaman sonra bi bakmışsın artık sen onun bir parçasısın, hatta ondan ibaretsin vazgeçemezsin. Başka çıkar yol yok, her kapı duvar olmuş, düşünürsün kara kara. Düşününce bir sonuca varan var mı? Bilmem yok heralde. Bulursan bişey bize de söyle.
düşünmenin, düşünmeyi getirdiği, düşünmekten yorulma halidir, neyi düşüğndüğünü bilmeden. abartıldığında sosyal hayatı mahvedebilir. (kişinin elindeyse tabiki.)
şu aralar yaşadığımı tahmin ettiğim durumdur. elini uzatmak istersin uzatamazsın, kalkıp bir sirkelelenmek istersin ama yapamazsın. öyle uyur öyle uyursun ki unutmak istersin her şeyi. ama uyku daha da fena yapar aslında o her şeyi. saatlerce uyursun, uyursun da uyanınca öyle boş boş bakarsın tavana. gözünü açtığında tokat gibi çarpar o midendeki sancı. ''bu ben miyim?'' diye sorarsın ama çare bulamazsın eski sana dönmek için. kaçıp gitmeyi düşünürsün bir an ama gideceğin yere kendini de götüreceğini hatırlarsın; işte o zaman hepten sıçarsın. hapsolmak gibi bir his. etrafına örülmüş,senden sadece bir boy büyük bir çember vardır. aşamayacağın, aşamayacağına inandığın.
akşam uyutmayan...

Uyuyamadığınız için 2 tane 100 mg seroquel aldıran. Sonrasında mide bulantısıyla birlikte uyumanızı sağlayıp 1 tam gün uyutan, uyandığınızda ise 2 gün mal gibi olmanızı sağlayan hastalık.
ağlamak bile istemezsiniz.
güncel Önemli Başlıklar